Bookinton

6 Şubat’tan bu yana hepimiz için zaman adeta durdu. Uzun bir süre yaralarımızı sarmak için çaba sarf etmemiz gerekeceği de ortada. Her açıdan millet olarak büyük bir dayanışma sergilediğimiz bu günlerde deprem bölgesine uzun süreli katkı sağlayabilmek için afet öncesinde planladığımız sosyal medya iş planlarımıza ne zaman dönmemizin uygun olabileceğini “Dijital Bir Adam” olarak tanıdığımız Furkan Talay’a sorduk. 

Başak Bingüler

Sosyal medya reklamları ve satışları konusunda eğitmen, danışman ve aynı zamanda yazar olan, herkesin “Dijital Bir Adam” olarak tanıdığı Furkan Talay ile gönül isterdi ki bugün yakın zamanda çıkan sosyal medyada satış stratejileri konulu yeni kitabı hakkında konuşalım. Ancak gündemimizde öyle büyük bir afet ve acı var ki her planımızı her gündemimizi bize unutturdu ve ülkemizin 10 ilinde yaşananlara nasıl çare olabileceğimizden başka bir şey düşünemez olduk… Oysa çok değil bundan 17 gün önce yeni çıkan kitapların heyecanını yaşıyor, kitaplarla daha çok okuru nasıl buluşturabileceğimiz üzerine planlar yapıyorduk. Haliyle şimdi her şey anlamından ışıltı kaybetti ancak bir şekilde bizi “iyi” olana bir adım daha yaklaştırabilecek yaralarımızı sarmamıza bir nebze de olsa katkı sağlayabilecek beklettiğimiz güncel iş planlarımıza dönme vakti geldi mi diye düşünmeye de başladık. Yaşadıklarımızı unutmadan, olanların takipçisi olarak ve elbette uzun bir süre daha dayanışmaya devam ederek…

Depremin 3. günü Kahramanmaraş’a giderek hem yardımlara katkı sağlayan hem de bölgeyi yakından inceleme fırsatı bulan, Sosyal Medya Reklam ve Satış Stratejileri Uzmanı Furkan Bey’e sosyal medyada ne zaman güncel iş planımıza dönmemizin uygun olabileceğini ve bu süreci nasıl yönetebileceğimize dair tavsiyelerini sorduk. 

Ülke olarak büyük bir afetin ortasındayız. Hâlâ yaralarımız sarılmadı, ne yapacağımızı bilemez haldeyiz. Bir yandan aklımız kalbimiz deprem bölgesinde bir yandan nasıl fayda sağlayabileceğimiz yönünde odağımız açık… Bununla birlikte 6 Şubat öncesindeki tüm gündemlerimiz, iş akışımız donmuş gibi. Sizce eski akışımıza yeniden odaklanmak için erken mi? Önceliğimiz ne olmalı?

Maalesef durum öyle. Depremin 3. gününden itibaren Kahramanmaraş’a giderek durumu yakından gördüm. Elimden geldiğince yardım etmeye çalıştım. Gerçekten çok çok zor, ne yazsam az kalır. Ekranlarda izlediğimizle de alakası yok doğal olarak. Bölgenin bize çok ihtiyacı var çünkü 10 şehirden bahsediyoruz. Yaralarımızı hep beraber saracağız. Herkes elinden geleni yapacak. Kimi maddi gücüyle kimi yetenekleriyle kimi fiziki olarak kimi de zihninde projeler üreterek… Herkes elinden geleni yapacak, yapmalı da. Hiçbir şeyi göstererek yapmak zorunda değiliz fakat unutmadığımızı göstermek için örnek olarak yapmalıyız. Elbette 6 Şubat’tan beri çalışamıyoruz, üretemiyoruz, gece uyurken bile utanacak duruma geldik fakat hayat devam ediyor. Eğer uzun zamana yayılacak şekilde yardım edeceksek, faydalı olacaksak üretmek, çalışmak zorundayız. Ancak bunu yaparken de saygı göstererek, acımızı unutmadan yapacağız. 

Kesinlikle normalleşme süreci değil bu. Demek istediğim, biz ayakta duramazsak oradaki annelere, babalara en önemlisi de çocuklara faydalı olamayız. Bu yüzden eskisinden de daha bilinçli şekilde çalışacağız. Hem işimizi daha dürüst ve sağlam yapacağız hem de her şeyin daha çok farkında olacağız. Önceliğimiz psikolojimizi kontrol ederek işlerimize odaklanarak bölgeye hangi faydaları sağlayabiliriz konusunu düşünmek.

Sosyal medyadan satış yapan ve gelir sağlayan pek çok danışanınız ve öğrenciniz var. Pek çoğu da bu süreçte stratejik olarak sosyal medya reklamlarını durdurmuştur diye tahmin ediyorum. “Reklam kampanyalarını yeniden ne zaman aktif etmeliyiz?” dediklerinde nasıl yönlendiriyorsunuz?

Evet kesinlikle hepsine tavsiyem reklamlarını durdurmaları oldu. Normal olan da buydu. Sonrasında hepimiz seferber olup bölgeye elimizle, dilimizle, zihnimizle, gönlümüzle destek olduk. Elbette hiçbir şey yokmuş gibi reklamlarını kapatmayanlar da oldu ama çoğunluk kapattı; ben de bunu istedim. Geçen hafta naçizane yaptığım duyuruda reklamları sürece saygı göstererek açmalarını istedim çünkü çok zor 1 hafta geçirdik ve bunu atlatmamız zaman alacak. Herkesin aklı, fikri, gönlü deprem bölgesinde çünkü. Bu nedenle reklamlar yine eskisi gibi verimli olmayacak doğal olarak. Ancak yavaş yavaş iş planını devreye sokmak gerekiyor. Elbette bu planı hiçbir şey olmamış gibi yeniden aktif etmeyeceğiz. Gündeme saygı göstererek yeniden değerlendirmeliyiz. Örneğin reklamları aktif ederken hiçbir şey olmamış gibi müzikli içerikler koymak yerine daha sade kreatifleri tercih etmemiz gerekiyor. Sürece saygı göstermekten kastım da buydu. 

Empati yapacağız. Eğer empati yapmayı başarırsak hiçbir şekilde yanlış yapmayız. 

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürlüğü deprem bölgesinde gezici kütüphaneler oluşturmak üzere kitap ve kırtasiye malzemeleri desteği için bir çağrı yaptı. Pek çok yayınevi bu doğrultuda çalışmalar yaptığını duyurdu. Hepimiz uzun bir dayanışma sürecine girdiğimizin ancak bir yandan da iş akışımızı devam ettirmemiz gerektiğinin farkındayız ama işin uzmanına sormak isteriz: Sizce yayıncıların bu kampanyalar devam ederken yeni çıkan kitap duyurularına ve tanıtımlarına ne zaman başlaması uygun olur? 

Bu sorunun cevabı çok zor çünkü yeni çıkan kitapların kategorileri birbirinden farklı. Fakat süreci en güzel şekilde yönetmek için yayınevlerinin bölgeye aktif destek vererek duyuru ve tanıtımlara devam etmesi daha doğru olur diye düşünüyorum. Yazarların da yayınevleriyle aynı ölçüde birlikte hareket etmeleri gerekir. Mesela ben kişi olarak değil yazar olarak bölgeye bilgimle nasıl daha faydalı olabilirimin planlarını yapıyorum. Bu konuda yayınevimle de iletişime geçeceğim çünkü yayınevi ve yazar birbiriyle bağlantılı. Bölgeyi ayağa kaldırmak yalnızca maddi güçle veya yardımla olmaz eğitimle de olur. Eğitim konusu da çoğunlukla yazarların işi. Herkes uzman olduğu konuyla bölgenin ihtiyaçlarını birleştirirse ortaya çok faydalı projeler çıkacaktır. Bunun derdini samimi olarak taşırsak ve kendimizi doğru ifade edebilirsek duyuru, tanıtımlara başlamak için beklememize gerek yok.

Yayınevleri sosyal medya içerik planı yaparken yıllık yayın planı doğrultusunda ilerliyor. Bu süreçle yayın planı doğrultusunda ilerlemek yerine iyileşme, kalkınma, doğal afetler gibi konularla başlayarak mı normal akışa geçiş yapılmalı?

Kesinlikle öyle. Doğal afetler gibi konular önceliğimiz. Bu konuyu unutmadan ve unutturmadan normal akışa da geçiş yapabiliriz. Biliyorum yorulduk, tükendik, enerjimiz düştü. Ancak içerik tercihlerimizi yaparken insanları korkutacak, üzecek, umudunu yitirecek içeriklerden daha çok “Nasıl kalkınırız?”, “Birbirimize nasıl destek oluruz?”, “Afet bölgesine nasıl faydalı olabiliriz?” gibi konular üzerinde durmamız gerekiyor söylediğiniz gibi. Afet bölgesi her şey bittikten sonra bir fidan misali büyüyecek, doğru adımlarla yeşerecek ve biz yaşadıklarımızdan ders çıkararak daha sağlam adımlar atacağız. 

Artık hepimizin normalinin içerisinde afet bölgesi olacak. Bu sebeple ne sürekli normal akışımız olacak ne sürekli depremden bahsedeceğiz. Dengeli şekilde doğru ve faydalı içerikler üreteceğiz. Akış olarak nitelendirdiğimiz sayfamızda paylaştığımız içerikler normal olsa da hikâyelerimizde sürekli bilgilendirme yapmaya devam edeceğiz.

Dayanışma ve kalkınma sürecimizde sektörümüze vermek istediğiniz bir tavsiye var mı? 

Kalkınma bir ülkenin toplumsal ve ekonomik yapısını değiştirmek demek. Bu da eğitimden geçer. Eğitim de kitaplar, yazarlar ve öğretmenlerle olur. Süreçte en büyük iş bana göre bu üç unsura düşecek. Yukarıda da bahsettiğim gibi herkesin kendi yetenekleri doğrultusunda ekstra olarak bölge için projeler üretmesi gerekiyor. Bölgede çok acı yaşandı ama ülkemizin geleceğini değiştirecek, bizi ileriye taşıyacak çocuklar da oradan çıkacak, ben buna eminim. Hepimiz oradaki insanlara ve çocuklara bilgi ve birikimlerimizle bir şekilde dokunacağız. Ben kendi adıma üzerime ne düşerse yapmaya hazırım. Bu sefer dayanışma ve kalkınma kelimelerinin hakkını tam anlamıyla hep beraber vereceğiz diye umut ediyorum. 

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.