Bookinton

Tecrübesizlik ve heyecanla atılan ilk adımlarımızı sonradan sıklıkla eleştirir fakat o heyecanı asla unutamayız. Bu röportaj ile amacım, kitap yazmak veya yayımlatmak isteyen yazar adaylarına faydalanabilecekleri bir ilk roman hikâyesi aktarmak.

Tezer Beğenmiş 

Hâlihazırda çıkılmış bir yolda ilerlemek nispeten yola çıkmaktan, yola çıkmaya cesaret etmekten ve ilk adımı atmaktan daha kolaydır. Cehennemde Kahvaltı romanıyla yazarlık hayatına adım atan eğitimci Uğur Karabürk ile romanını yazma ve yayımlatma sürecinde edindiği tecrübeleri konuştuk. 

Kitabınızla alakalı sorulara geçmeden evvel biraz sizi tanıyabilir miyiz?

İstanbul doğumluyum. Edebiyat Fakültesi’nden mezun oldum. Yaklaşık 5 yıldır da bir ortaokulda Türkçe öğretmenliği yapıyorum. Yirmili yaşların başında edebiyatla tanıştım diyebilirim. Çeşitli dergilerde kitap incelemeleri ve hikâyeler kaleme aldım. 2020 yılında ise ilk kitabım olan Cehennemde Kahvaltı yayımlandı. Şimdilerde ikinci kitap üzerinde çalışmalarım devam ediyor. Öte yandan kısa hikâyeler de yazıyorum.

Edebî bakış açınızın şekillenmesinde etkili olan yazarlar kimlerdir?

Farkında olmadan etkilendiğim yazarlar da vardır elbette fakat daha çok üzerinde kafa yorduğum yazarlardan bahsetmek isterim. Öncelikle İranlı Sadık Hidayet’i belirteyim. Onun o karamsar atmosferli metinlerini çok severek okuyorum ve kendisinden yazma konusunda ilham aldığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Önemsediğim bir diğer yazar ise Portekizli Jose Saramago’dur. Nobel Ödüllü Saramago’nun kitaplarındaki ilginç konular ve takıntılı karakterler hoşuma gidiyor. Şu anlık bu iki isim dışında aklıma hemen gelen başka bir kişi yok.

Kitap yazma fikri ilk nasıl oluştu? Çevrenizde sizi bu yönde destekleyen yakınlarınız var mıydı?

Kitap yazma fikri, ilginçtir, bir iddia nedeniyle oluştu desem yanlış olmaz. Yanılmıyorsam 2018 yılında büyük bir yayınevinden bir Türk yazarın kitabını okumuştum. Açıkçası kitabı hiç beğenmedim ve “Ben bu kitaptan daha iyisini yazabilirim,” diye bir cümle sarf ettim. Sonrasında oturdum, bir şeyler yazmaya başladım. Şimdilerde geriye dönüp baktığımda böyle bir nedenden dolayı kitap yazma fikri bana garip ve aynı zamanda biraz cahilce gelir ama aynen bu şekilde bende yazma fikri ateşlendi.

Yakın çevrem çok fazla edebiyat ile uğraşmadığı için yazma konusunda destek olduklarını pek söyleyemeyeceğim fakat ikinci kitabım için oldukça meraklılar.

Kitabın taslağını oluştururken nasıl bir yol haritanız vardı? Kimi yazar ilk önce konuyu belirler, kimisi karakterler ile yola çıkar. Sizde bu süreç nasıl gelişti?

İlk önce hoşuma giden bir kitap ismi belirledim. O anda aklımda kitaba dair başka hiçbir şey yoktu. Daha sonra o isim etrafında bir hikâye tasarlayıp biraz not aldım. Olay örgüsü, mekân, zaman, karakter derken süreç ilerledi ve böylece kitap ortaya çıktı. Tabii kitapta geçen bazı mekânlar için birkaç gerçek mekâna da gittim.

Romanı yazmayı başladıktan sonra, artık yayımlatabilirim dediğiniz noktaya gelmek ne kadar zamanınızı aldı?

Kitap yazma sürecim yaklaşık 6-7 ay kadar sürdü fakat bu süre zarfında bazen günde 5-6 saat uğraştığım da oldu, ara verdiğim günler de…

Yazım sürecinde tıkanıklık yaşadığınız oldu mu? En çok hangi aşamada zorlandınız ve nasıl üstesinden geldiniz?

Evet, yazma konusunda bazı tıkanıklıklar yaşadığımı söyleyebilirim. Özellikle karakterlerinizden bir tanesi Azrail ise dinî konulara daha dikkatli yaklaşmanız gerekiyor. Ben de başta Kur’an ve İncil olmak üzere Azrail kutsal kitaplarda nasıl tasvir edilmiş, çokça araştırdım. Açıkçası bu hususta çok fazla materyalle de karşılaşmadım. Birkaç tanıdığım ilahiyatçıdan ufak tefek ama önemli bilgiler edinerek bu sıkıntıyı aştım.

Yazarların ilk kitaplarını yayımlatmak üzere bir yayınevi bulmaları her zaman sancılı olmuştur. Siz bu süreçte neler yaşadınız? Umutsuzluğa düştüğünüz oldu mu?

İlk kitap yayımlatmanın zor olduğunu duymuştum fakat bu kadar zor olduğunu tahmin etmemiştim. Ben de çoğu yazar adayı gibi ilk kitabımı yayımlatırken bazı yerlere ulaşmakta zorluk çektim bazı yerlerden de ret cevabı aldım. Bütün bunlara rağmen umutsuzluğa pek düşmedim ve 2020 yılında doğru adresi Sapiens Yayınlarında buldum.

Cehennemde Kahvaltı ile okurlara vermek istediğiniz mesaj neydi? Biraz da kitabın genel konusundan bahsetmek ister misiniz?

Aslında tek cümleyle ve net bir mesajdan bahsetmek güç. Uzun zamandır genel olarak insanlar arasında iletişimsizliğin olduğunu düşünüyorum. Cehennemde Kahvaltı kitabımda da biraz buna değinmeye çalıştım. Kitabın genel konusu; insan şekline bürünmüş Azrail’in üç beş gün boyunca intihar etmeye çalışan birisiyle zaman geçirmesidir. Ana karakter, Azrail ile gezerken onun nasıl görev yaptığını görür. Kitapta onlara eşlik eden konuşma yetisine sahip filozof bir köpeğimiz de var.

Cehennemde Kahvaltı hangi okur kitlesine hitap ediyor?

Kurgu eser, okuyan herkese hitap edebilir diye düşünüyorum. Hatta kitabı okuyan birkaç kişi Bulgakov’un eserleri gibi tuhaf bir eser demişti. Bana göre, eserin dilinin ağır olmadığını düşünürsek hemen hemen herkes okuyabilir.

Romanı basıma gönderdikten sonraki süreçte tereddütleriniz var mıydı? Yeniden değiştirdiğiniz kısımlar oldu mu?

Basıma gönderdikten sonra tereddütlerim yoktu. Sadece oldukça heyecanlıydım. Neler olacağını merak ediyordum.Yeniden değiştirdiğim kısımlar da olmadı. Hatta bir cümlede ufak bir hata yapmışım onu ikinci baskıya girerken bile düzeltmek istemedim. Aynı şekilde kaldı ve artılarla eksilerle, böyle bence daha iyi oldu.

Okurların genel tepkisi nasıldı? Sizi şaşırtan olumlu ya da olumsuz yorumlar oldu mu?

Genel olarak kitap beğenildi. Okurlardan çok güzel geri dönüşler aldım. Kitabın hacminden ve dilinden dolayı bir günde okuyup yorumlayanlar oldukça fazla. Kendi adıma şunu da belirtmek isterim. Ben her zaman yapıcı eleştiriye açığım. Bir yazarı geliştirecek en önemli unsurlardan bir tanesi yapıcı eleştirilerdir. 

Yorumlar arasında beni en çok şaşırtan nokta şuydu:Kitabın ortalarından itibaren hikâyeye dâhil olan Bükbük adında bir köpek karakterimiz var. Ben ona filozof köpek de diyorum. Kitap boyunca az konuşuyor ama öz konuşuyor. Eserin açık ara en sevilen kahramanı o oldu. Açıkçası bunu pek tahmin etmiyordum. Buradan sizin vasıtanızla Bükbük’e selamlarımı iletiyorum.

Yazar adaylarına neler tavsiye edersiniz?

Ekonomiyi göz önüne alırsak şu dönemde kitap yayımlatmak giderek zorlaşıyor. Yazar adaylarının bu konuda mücadelesi epey önemli çünkü mücadele bırakılırsa kaybolup giden diğer yazar adayları gibi olurlar. Yazma konusunda da hem kitap okumak hem de yazma pratiği yapmak gerekiyor. İkisinden birisi dengeyi bozarsa işler epey güçleşebilir. Ben kendi edebiyat dilimi oluşturmaya ve yazdıklarımda ilginç konulara değinmeye çalışıyorum. Bunlar da edebiyat dünyası için önemli meseleler bence. Bu hususta yazmayla uğraşanlara şimdiden kolaylıklar dilerim.

Şimdilerde yeni kitabınız için çalıştığınızı belirtmiştiniz. Bahsetmek ister misiniz?

Elbette, ikinci romanımın yazımı bitmek üzere… Bu kez tek mekânda geçen ve farklı karakterlerin birleştiği bir metin hazırlıyorum. Dil konusunda ilk kitap ile çok farklılık var. Umarım yakın zamanda yayımlanır.

Cehennemde Kahvaltı’yı elinize ilk aldığınızda neler hissettiniz?

Bir yazar için kendi kitabı, çocuğu gibi. Babalık duygusunu bilmesem de ona benzetebilirim. Elime ilk aldığımda çok heyecanlanmıştım. Bir yandan mutluluk duyuyor insan bir yandan heyecan. Tabii ona bir şey olsun da istemiyor.

Diğer yazar röportajlarını okumak için tıklayın.

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.