Bookinton
Peyami Safa

Peyami Safa eserlerinde bütün yükü, ahlaki sorumluluğu ve genellikle de kabahati kadınların üzerine yüklemesi nedeni ile okurken zaman zaman kızdırmasının yanı sıra, Türk edebiyatının başarılı yazarlarından biridir. Ölüm yıldönümünde yazarın hayatına ve eserlerine göz atacağız. 

Tezer Beğenmiş        

Peyami Safa’nın eserlerinde sıklıkla kendi hayatına dair izler bulmak mümkün. Eğer hayatı hakkında fikir sahibi olduktan sonra okursak, yaşamı ve eserleri arasındaki kuvvetli bağı yakalayabiliriz. Bu nedenle yazarın hayatındaki belli başlı olaylara değindikten sonra eserlerindeki kurgu, içerik ve karakterlerinden bahsettim. 

Eserlerinde şehir olarak genellikle İstanbul’u seçen Safa, kurguda kendi tecrübelerinden faydalanırken dönemin sorunlarını ele almayı da ihmal etmedi. Örneğin Mahşer romanında savaş sonrasında ülkede yaşanan maddi ve manevi sorunları ele alırken, Cumbadan Rumbaya adlı romanında İstanbul’un semtlerindeki gündelik yaşamı sosyolojik açıdan işleyerek, şehirdeki kültürel bakımdan farklı insanların bir arada nasıl yaşadığına değindi. 

Romanlarında karşımıza çıkan bir başka konu ise Doğu-Batı çatışmasıdır. Özellikle Yalnızız, Fatih Harbiye, Sözde Kızlar ve Bir Akşamdı’dadönemin gençlerinin Batı’nın etkisinde kalarak yaşadıkları çelişkilere değindi. Bu konuyu ele alırken ahlaki sorumluluğu ve yükü genellikle kadın karakterler üzerinden işlediği dikkat çekiyor. Doğu’nun ahlaki değerleri ile yetişen kadınlar dürüst, sabırlı ve romanın sonunda mükafatla ödüllendirilirken, Batı’nın değerlerini benimseyen kadınların yalan söyleyen, aldatan ve romanın sonunda Doğu kültüründen uzaklaşmanın cezasını farklı bedellerle ödeyen, pişman olmuş, mutsuz karakterlere dönüştüğünü görürüz. 

İsmini şair Tevfik Fikret’in koyduğu Peyami Safa, 2 Nisan 1899’da Fatih’te doğmuş, oldukça zorlu bir yaşam sürmüştür. Bu zorlukları yaşarken hissettiklerini ise yarattığı karakterler aracılığıyla eserlerinde başarılı bir şekilde işlemiştir. Bir süre öğretmenlik yaptıktan sonra farklı gazete ve dergilerde çalışıp daha sonra abisi ile birlikte çeşitli dergiler çıkardı. Fransızca diline hâkim olması Batı kültürünü yakından takip etmesine ve bazı eserleri tercüme etmesine de olanak sağladı. Bir dönem felsefe ve psikoloji alanında yaptığı okumalar, karakterlerinin iç dünyalarını başarılı bir şekilde okura sunmasına yardımcı oldu. Romanlarının kurgusunda artarak devam eden bir merak duygusu ile okurun ilgisini sürekli canlı tutmayı başaran Peyami Safa, son sayfalarda genellikle okuru şaşırtarak hikâyeye son verir. 

Türk edebiyatında siyasetin etkisi

Peyami Safa, siyasi açıdan hareketli yıllara denk geldiği için, birçok yazar gibi kendisini zaman zaman siyasi tartışmaların içinde buldu. Bir dönem Demokrat Parti’ye, bir dönem ise Cumhuriyet Halk Partisi’ne kendini yakın hissetti ve bu değişen ideolojik düşüncelerini romanlarındaki bakış açısına ve karakterlerine yansıttı.

Cumhuriyet gazetesinde yayımladığı bir şiir ile Nazım Hikmet’in tutuklanmasına tepki gösterdi ve sonrasında Hareket dergisinde birlikte çalıştılar. Aralarındaki dostluk ilişkisi o kadar kuvvetlendi ki Safa, çok sevilen eseri Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu Nazım’a ithaf etti. Ancak sonraki dönemde değişen ideolojik görüşleri nedeniyle Nazım ile olan dostluğu sona ermiş hatta düşmanlığa dönüşmüştür. Yazdığı eleştiri yazıları, Nazım dışında, Ahmet Haşim, Necip Fazıl Kısakürek gibi dönemin önemli edebiyatçıları ile de kalem kavgasına dönüşmüştür. 

Bazen Peyami Safa, bazen Server Bedi 

Peyami Safa sadece roman türünde değil, biyografi ve hikâye tarzında da başarılı eserler yazmış fakat bu eserler romanlarının gölgesinde kalmış, daha çok romanları ile tanınmıştır. Safa’nın üretken olmasını ve farklı türlerde metinler yazmasını ekonomik nedenlere bağlayanlar da olmuştur. Annesinin adından (Server Bedia) esinlenerek uydurduğu Server Bedi adı ile yaklaşık 140 kitap yazmış ve bunları edebî anlamda zayıf bulduğunu, halk dilinde yazdığını belirtmiştir. 

15 Haziran 1961 yılında beyin kanamasından vefat edince Edirnekapı Şehitliği’ndeki aile mezarlığına defnedilmiştir.

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu

Peyami Safa bu eserinde kendi çocukluğunda yaşadığı kemik veremi hastalığının etkisinde kalarak oluşturduğu otobiyografik bir karakter üzerinden, hasta psikolojini ele alıyor. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda on beş yaşında eklem hastalığına yakalanan karakterin hastalıkla nasıl mücadele ettiğini, hayatını nasıl değiştirdiğini ve iç dünyasında neler yaşadığını okuyoruz. Safa’nın karakterin iç dünyasını tahlil etme ve bunu okura sunma noktasında ne kadar başarılı olduğunu bu eserinde görebilirsiniz. Güçlü tasvirleri ve sade anlatımı sayesinde karakterle yakından bağ kurmanızı, yaşadığı fiziki ve manevi acıyı hissetmenizi sağlayan yazarın önemli eserlerinden biri.   

Yalnızız                                                     

Yalnızız romanı basılmadan evvel İstanbul gazetesinde tefrika edilmiştir. Kitap, üç ana bölüme ayrılmış ve her bölümde farklı bir karaktere yoğunlaşarak ilerlemiştir. Karakterler birbirinden farklı nitelikte olduğu için okuyan herkesin kendinden bir parça bulacağı eserlerden biridir. Kitabın adından da anlayabileceğimiz gibi Peyami Safa bu eserinde insanın yalnızlığını ele almıştır. Bu eserde kadın – erkek ilişkileri ve kadına yüklenen ahlaki değerler sıklıkla karşımıza çıkan kavramlar arasında. Kitapta karakterlerin yalnızlık, öfke, kararsızlık, şüphe, çaresizlik ve pişmanlık gibi duygular karşısında verdikleri tepkileri ve bunları yaşarken hissettikleri sinir buhranlarını okuyoruz. Kurgusunda artarak devam eden heyecanı ve karakterlerin çeşitliliği ile Peyami Safa’nın etkilendiğim eserlerinden biri olmuştur.

Fatih Harbiye

Fatih Harbiye, Safa’nın en çok bilinen ve sevilen eserlerinden biridir. Bu eserinde İstanbul’un Fatih ve Harbiye semtleri arasında yolculuk yapıyoruz. İki ana karakter olan Neriman ve Şinasi ile birlikte dönemin Doğu-Batı çatışmasını ve genç nesil üzerindeki etkilerini görüyoruz. Neriman, Fatih’te oturuyor. Konservatuarda okurken tanıştığı arkadaşları sayesinde Harbiye’yi ve orada yaşayan insanların dünyasını yakından tanıma fırsatı yakalıyor. Neriman’ın kendi muhitini, orada yaşayan insanları ve kendi ailesini sorgulaması, Harbiye’deki insanlarla kıyaslamasını okurken o dönemdeki insanların Doğu ve Batı kültürü arasındaki farklılıklarına da şahit oluyoruz. Kitabın kurgusu ve tasvirleri çok başarılı fakat yazarın ahlaki sorumluluğu tamamen kadın üzerinden değerlendirmesi okurken rahatsız edici olabiliyor.

Mahşer

Mahşer yazarın az bilinen değerli eserlerinden biri. Ele aldığı konuyu ve bakış açısını, diğer eserleri ile kıyasladığımız zaman Mahşer romanında bambaşka bir boyut ile karşılaşıyoruz. Bu eserinde vatanını korumak için Çanakkale Savaşı’na katılan ve gazi olarak İstanbul’a geri dönen Nihad ile birlikte o dönemde savaştan dönen gençlerin yeni bir hayat kurmaya çalışırken karşılaştıkları maddi ve manevi zorlukları okuyoruz. Bir meslek edinecekleri yılları cephede geçirdikten sonra şehre döndükleri zaman yaşadıkları hayal kırıklığını ve çaresizliği şu alıntıda görebiliriz: 

“Yedi kat gökyüzünden, yedi kat yerin dibine uzanan bu karanlıklarda nereye tutunmalı ki el boşlukta kalmasın.” 

Safa belki de en gerçekçi ve tarafsız sorgulamalarını bu eserinde yapmıştır. Üstelik diğer eserlerinde olduğu gibi üzerinde ahlaki sorumluluğu taşıyan ve eleştirilen bir kadın karakter olmaması romanın göze çarpan bir başka özelliğidir. 

Bir Tereddüdün Romanı

Peyami Safa, bu eseri ile birlikte yazarlık konusundaki başarısını gözler önüne serer. Bir Tereddüdün Romanı’nı bambaşka bir teknik kullanarak yazmış olduğunu, okurken şaşırtan ve zaman zaman zorlayan kurgusu ile fark edebiliyoruz. Pek kullanmadığı bir yöntem olan roman içinde başka bir romana geçiş, farklı zamanlar arasında yapılan yolculuklar, Safa okurken kurguda görmeyi beklemediğiniz tekniklerdir. Yazarın başarılı psikolojik tahlilleri, karakterlerin iç monologları ve yaptığı kuvvetli tasvirler yardımı ile dönemin geleneksel ve modern aile kavramını karşılaştırmasını karakterlerin yoğun tereddüt duyguları ile okuyoruz.

Matmazel Noraliya’nın Koltuğu

Peyami Safa’nın en sevilen eserlerinden biri de Matmazel Noraliya’nın Koltuğu’dur. Özellikle romanda gerçeküstü, metafizik ögeler okumayı seven okurların beğenisini kazanan bu eser, yazarın da en beğendiği eserleri arasındadır. Bu eserinde histerik ruh hâlinde olan, halüsinasyonlar gören karakterler yardımı ile psikolojik inceleme yönünü biraz daha geliştirmiş, edebî anlamda da okurların beğenisini kazanmıştır. Roman genel olarak iki kısımdan oluşur, ilk bölümde oldukça gerçekçi, mantığını kullanan Ferit karakterine yoğunlaşıp, yaşadığı psikolojik sorunlara yoğunlaşıyoruz. İkinci bölümde ise Matmazel Noraliya ile tanışıp onun metafizik ile tanımlayabileceğimiz olaylar yaşaması ile bambaşka karakterlerin psikolojik tahlillerini okurken buluruz kendimizi. 

Diğer eserleri

  • Sözde Kızlar 
  • Cumbadan Rumbaya
  • Biz İnsanlar
  • Bir Akşamdı
  • Canan
  • Cingöz Recai
  • Şimşek

Diğer Yazarlar içeriklerini okumak için tıklayın.

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.