Bookinton

Bir milyondan fazla takipçisi var! Artist değil, şarkıcı/oyuncu hiç değil, bütün gün alışveriş videoları çekmiyor! Dijital Baba Orhan Toker, ebeveynlerin çocukları dijital ortamda nasıl koruyacaklarını başarıyla anlatarak “sosyal medya ünlüsü” dengelerini değiştiriyor.

İlknur Akgül

Orhan Toker ya da çoğumuzun bildiği diğer adıyla Dijital Baba, bir mimar, bilişimci, araştırmacı, okur, yazar, aynı zamanda baba… Dijital dünya ve çocuklar üzerine yazmaya başladıktan sonra görmüş ki toplumda büyük bir ihtiyaç, bilinmezlik var bu konuda. Yazdıkça takipçisi artmış, konu konuyu açmış, gündelik haberlerden bile örnekler verir olmuş ebeveynlere. Instagram’daki her gönderisi başlı başına bir inceleme konusu olan Orhan Toker ile Babalar Günü’ne iyi bir hediye alternatifi olacak Dijital Baba’dan Mesaj Var! kitabını da içeren bir sohbete daldık… Dijital ebeveynlik, çocukların televizyon izleme alışkanlıkları gibi konuları konuşup anne babalara önerilerini sorduk. 

Dijital Baba serüveniniz nasıl başladı?

2019 yılında sahibi olduğum şirketten dijital iletişim alanında danışmanlık yapmak üzere ayrıldım. Aynı konuda web’te bir bloğum vardı, orada yazılar yayımlıyordum. Dijital iletişim kurumlarına danışmanlık verirken bir gün ROBLOX konusunda yazı yazmam istendi. O zamanlar kızım da ROBLOX oyunları oynuyordu. Yazı çok ilgi gördü, patladı. Sonrasında da aynı yere dijital dünya ve çocuklarla ilgili yazmaya devam ettim. Kızım bir gün “blogları okuyan fazla yok, bunları sosyal medyaya taşı istersen” dedi, hatta “Dijital Baba” ismini de kızım koydu. Dijital ebeveynlik alanında çok fazla bilinmezlik ve ihtiyaç varmış. Bu kısımda insanlara yardımcı olmaya çalışıyorum.  

Yeni nesil dijital ebeveynlik nedir?
Çocuğu olup da dijital dünyayı görmeyen kalmadığı için ebeveynliğin bir parçası oldu artık dijital ebeveynlik. Dünyanın bir parçası da çocuklarınızın dijital yaşamı. Parkta nasıl kaydıraktan düşmesin diye dikkat ediyorsanız dijital yaşamda da başı derde girmesin, yanlış içerikler görmesin, şantaja uğramasın diye ebeveyn olarak çocukları denetlemek zorundayız. Dikkat etmemiz için de oradaki tehlikeleri bilmemiz lazım.

Ne gibi tehlikeler söz konusu dijital dünyada? Sanırım gittikçe de artıyor, çeşitleniyorlar.

Tabii ki birçok tehlike var; oyunlar içindeki satın almalar, cinsel içeriğe ulaşma, sohbetlerde ya da çocuğun vücudunun fotoğrafının çıplak başka birine montajlanması yoluyla şantaj yapılması, siber zorbalık gibi… En başta ekran aralığı süresini kontrol etmek, ekrandan az zarar görmesini sağlamak gerekiyor çocukların. Ondan sonra yavaş yavaş içine giriliyor. 

Instagram sayfanızda günde 1 ve 3 saat TV izleyen çocukların çizimleri diye bir paylaşım yapmışsınız. Çocukların televizyon izlemelerinin zararları neler?

0-3 yaş arasındaki çocukların TV’ye hiç bakmamaları gerekiyor. Hatta Fransa’da bu 4 yaşa kadar çıkartılıyor. Seyahatte, restoranda ya da yemek yerken uslu dursun diye çocuğa TV seyrettiriliyor. Çocuğun zihinsel gelişiminin yüzde 80-90’ı 0-4 yaş arasında tamamlanıyor. Bu süreçte onlara hiç ekran göstermemek çocuğun iyi bir zihinsel gelişim yaşamasına sebep oluyorr. Ekrana çok maruz kalmış çocukların o yaşta gelmeleri gereken zihinsel yaşa ulaşamadıklarını gösteren çok iyi bir örnek bu çizim. Gerekli konsantrasyon sürelerini kazanamıyorlar, iletişimleri olması gereken düzeye tam çıkamıyor, uyku sürelerinde sıkıntı yaşanıyor, uykusuzluğa bağlı olarak fiziksel gelişimleri olumsuz etkilenebiliyor, hafıza kayıplarına yol açabiliyor. Beyin korteksinde incelme oluşup beyni dahi yaralayabiliyor. Bu nedenlerle ilk üç yıl çocuğa bilgisayar kullandırmayıp sonrasında ise maksimum 2 saat kullandırmak gerekiyor. 

“Bu konunun alkol, tütün gibi yavaş yavaş azaltılacağına inanmıyorum ben.”

Arada sorun oluyorsa bir gün 2 buçuk, ertesi gün 1 buçuk saat devam edilebiliyor. Ancak bir çocuk 7 saat bilgisayar başında duruyorsa ve siz bunun hiçbir şeklide önüne geçemiyorsanız, derslerini engelliyorsa, bahsettiğim fiziksel olumsuzluklar görülüyorsa elinden almanız lazım. Artık evi mi yıkıyor, masaları mı deviriyor ne yaparsa yapsın! Bu konunun alkol, tütün gibi yavaş yavaş azaltılacağına inanmıyorum ben. Birden kesmelisiniz. İlk iki hafta sabretmek gerekiyor. Sonrasında çocukta olumlu değişiklikler gözleniyor.       

Dijital anneliğin/babalığın sınırları nerede başlar nerede biter? Anne-babalara önerileriniz neler?

Cinsellik kısmından ele alalım. Normalde dijital dünya hiç olmasa, çocuğunuzda 5 yaşında cinselliği gözlemlemeye başlarsınız. Ergenliğe kadar da çocuğun artarak karşı cinse eğilimi olduğunu anne-baba çok kolay gözlemleyebilir. Yaşam tabi ki onun yaşamıdır. En kolay şeklide atlatabilmesi için hazırlıklar yapmak anne-baba olarak görevimiz. Önüne geçmek onun yaşamını zorlaştırmak olur. Ancak 5 yaşında hiçbir şeyleri yokken yeni ergen olduklarında fiziksel değişimlerinden hoşnut olmayabiliyorlar. “Ben güzel/yakışıklı değilim; karşı cins beğenmez” gibi düşündükleri zamanlarda sosyal medyada cinsellikle ilgili içeriklere maruz kalabiliyorlar. Korkuyla da kendi cinslerinle daha kolay ilişkiye girebilecekleri duygusuna kapılıyorlar. Ben bu kısmına karşıyım dijital ortamın. Ayrıca çok küçük yaşta bu tip içerikleri görmelerine, normal hayatta olduğu gibi sınır koymak gerek. Çocuklara cinselliğin, flörtün ne olduğunu, kaç saat oyun oynarsa ne olacağını, sohbetlerde kandırılarak şantaja uğrayabileceğini anlatmak ve ondan sonra sağlıklı sohbet etmesine izin vermek lazım.                     

Sizin söylemlerinizde çoğumuzun bile bilmediği çok fazla mecra, uygulama adı geçiyor. Kısaca bir rehber oluşturmak istersek nerden başlamalıyız?

İlk başta YouTube’u yaşı kaç olursa olsun hiçbir çocuk için önermem; bence en zararlı mecra! Sonra, başta TikTok olmak üzere sosyal medyanın, 18 yaş altı çocukların kişilik, özbenlik/özsaygılarının gelişiminde son derece hasar verici olduğunu düşünüyorum. Tabi ki şiddet içerikli oyunları asla önermiyorum. Yaşına uygun olmayan cinsel içerikler çok çok zararlı; kalıcı hasar bırakır. Cinsellik yürümeyi öğrenmek gibi başlar. En başta harika yürüyemez çocuklar, yavaş yavaş, düşe kalka yürürler. Cinselliği de kusursuz yürümeleri gerektiği gibi düşünürlerse ileriki algıları bozulur. Son olarak da ebeveynlerin çocukların sosyal medyadaki sohbetlerine çok dikkat etmeleri gerekiyor. Karşısındakinin kendi yaşında olmayabileceğini, aynı görüşte olmasa da karşı tarafın empati ile yaklaşabileceğini, kısacası onları ayartmaya çalışabileceğini akıllarından çıkarmamaları gerekiyor. 

Peki zararlı mecralara karşı, olumlu önerileriniz neler? 

En tehlikeli mecralar bile olumlu kullanılabilir. YouTube ikinci bir üniversite olabilir mesela. Bir meslek ya da hobi öğrenebilir. Sosyal medyayı yine önermezdim doğrusu. Oyunlarda ise hafıza ve dikkat geliştiren, tarih ve siyaset öğreten çok güzel oyunlar var. Yazılım ve uygulama geliştirmek için de kullanabilirler. Yalnız yaşına uygun olmazsa sıkılıp bu bana göre değilmiş de diyebilirler. Ebeveyn deneyimi olmadan tek başına bırakırsanız en masum uygulama bile çocuğa zarar verebilir. 

Bilinçli dijital ebeveynliği zorlaştıran bir akran baskısı var mı çocukların üzerinde?

Var tabi. Hiç dijital ebeveynlik yapılmamış bir çocuk diğer çocukları da kendisi gibi zehirlemeye başlıyor. Çünkü onun tükettiği içerikler şeker, tatlı gibi çok keyifli aslında. Bu nedenle dijital ebeveynliği iyi yapsak da yapmamış anne-babaların çocukları bizimkileri zorlayabilir. Orada da bizim güçlü, anne-baba olarak çocuğumuzun arkasında durmamız lazım. Arkadaşlarında var diye pes edersek, dik durmazsak çocuk ömrü boyunca kendi istemediği şeyleri sırf çevresi yapıyor diye yapmak zorunda hisseder. “Arkadaşları kullanıyor bizim çocuğumuz mahzun kaldı” diye düşünürsek çocuğumuzu pasif ve başkalarının dediğini yapar hale getirebiliriz.   

Dijital Baba’dan Mesaj Var kitabınızda ne anlatıyorsunuz? Dijital Baba’dan ne mesajlar var?

Dijital tehlikeleri anlattığım zaman bana çoğu insan inanmakta güçlük çekiyor, inanması güç olaylar da var çünkü. Bu tehlikeler başına gelip acı deneyimler yaşamış ailelerin öyküleri var kitapta. Çocukların ihmali, değersiz hissettirilmesi gibi konuları da yaşanmış, iyi örnek oluşturacak hikayeler var. Onları yorumluyorum Dijital Baba’dan Mesaj Var kitabımda.   

Bu ilk kitabınız değil mi? 

Evet. İkincisinde dijital ebeveynlikle ilgili burada konuştuğumuz konuları kitap halinde düşünebilirsiniz. İkinci kitabı zamandan, teknolojiden bağımsız yazmaya çalıştım. Teknolojik programlardan bahsetmeden nasıl dijital ebeveynlik yapılırı anlatıyorum. 

Eklemek istedikleriniz var mı?

Bugünlerde her şeyi parayla alabileceğimizi zannediyoruz. Çocuğa yemek yedirmekten, ödev yaptırmaktan tutun dans etmeye kadar her şeyin kursu çıktı. Her şeyi parasını bastırıp sizin yerinize yapacak insanlar var. Ailelerin yapması gereken en önemli şey çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek. Çocuğunuzla vakit geçirdiğiniz zaman oksitosin denen bir hormon salgılıyorsunuz ki bu, mutluluk ve bağ hormonudur. Çocuğa ilerde kaybolsa bile ailesine geri döneceği hayali bir ip oluşturur bu sayede. Oksitosunu öyle düşünsün anne-babalar.  

Söyleşimizi Babalar Günü’ne ithaf edeceğiz. Son olarak dijital babalıkla ilgili kitap öneri listesi istesek sizden?

  • Çocuklarınıza Tutunun – Gordon Neufeld & Gabor Maté 
  • Çalınan Dikkat / Kaybolan Bağlar – Johann Hari
  • Çocuklarda Sınırlar – Henry Cloud
  • Momo – Michael Ende

“Hayalini kurduğumuz yaşam için başka yere gitmeye gerek yok. Hayallerimizi tam şu anda, olduğumuz yerde gerçekleştirmemizin önündeki tek engel biziz. Azıcık çaba ile başkalarının hayalini kurduğu aile biz olabiliriz.” Dijital Baba’dan Mesaj Var! – Orhan Toker


Orhan Toker Kimdir?

İTÜ Mimarlık mezunu. İlk değişimini mimarlıktan vazgeçip bilişim sektörüne atılarak yaşadı. Bilişim sektöründe profesyonel olarak 25 yıl geçirdikten sonra sahibi olduğu bilişim firmasından ayrıldı. 2019 yılında yazarlık macerası başladı. Psikoloji ve çocuklar hakkında araştırma yapmayı, okumayı ve paylaşmayı seviyor. Bunları teknoloji bilgisi ile birleştirince sonunda da o ünlü “Dijital Baba” oldu. 

Diğer uzman görüşü röportajlarını okumak için tıklayın. 

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.