Bookinton

Zuhâl Atasoy, dünyayı yelkenli ile dolaşan ilk Türk kadın denizci. Bir döneme adını yazdıran Atasoy ile denizcilik tutkunları için 90’lı yıllarda Uzaklar teknesi ile çıktığı meşhur dünya turunu yad ettik. 

İlknur Akgül 

Tekne ile dünya turu yapmak kimin hayali değil ki? İşte onlardan biri olan, denizcilik ve yelken tutkunu, Denizci-Gazeteci Zuhâl Atasoy, 90’lı yıllarda, o zaman eşi olan Osman Atasoy ile büyük bir hayale doğru yelken basmaya cesaret etti. Doksanların sonunda -o dönemki adı 1 Numara Hearst Yayıncılık olan- Sabah Dergi Grubu’nda çalışırken yan masamız, Yachting World Türkiye dergisine aitti. Dergi, Sabah çatısı altındaki Outdoor, Aktüel dergilerinden sonra dönemin en havalı dergilerindendi. Yatçılığa, denizciliğe düşkün okuyucuları sayesinde yayın hayatını da epey sürdürdü. Bir gün dergi binasında tatlı bir telaşa denk geldim. Uzaklar teknesinin kahramanı Zuhâl Atasoy’du telaşın sebebi. Yachting World Türkiye’de yazmaya başlayacaktı. Zuhâl’i ilk tanıdığımdan beri başarılarına, aklına, tatlı diline, sıcacık kalbine, arkadaşlığına, mütevazılığına bayılırım. Çok özel biridir.

Dergide hayran hayran anılarını dinlerdik. Gezilerindeki tecrübesinde yaşamak için en harika ülkenin Yeni Zelanda olabileceğini söylemişti. Bir sohbetimiz sırasında var olan gezi dergisi kapağındaki fotoğrafın Bora Bora Adası olmadığını fark edip yayın yönetmenini aramıştı. Telefonda kibar kibar, “efendim bu ada Bora Bora değil, onun arkasındaki X adası. Düzeltme yayımlayın lütfen” deyiverdi dikkatiyle. 

Uzaklar teknesi KKTC Girne Limanı’na girerken.

Viya böyle Zuhâl!

Gelelim Zuhâl Atasoy’un önce Beşiktaş Deniz Müzesi, sonra Rahmi Koç Müzesinde sergilenen Uzaklar yelkenlisi yolculuğuna. Zuhâl, o zamanlar eşi olan Osman Atasoy ile 1992-1997 yılları arasında, Atlantik, Pasifik ve Hint Okyanusu’nda 40 bin deniz mili yaptı. Sekiz buçuk metre boyundaki yelkenli “Uzaklar”ın şahit olduğu belki de en mutlu an, Atasoyların yolculuk sırasında Deniz adını verdikleri kızlarının doğuşudur. 

“Osman dümeni bana verdi ve kerteriz aldığımız burnu işaret ederek ‘viya böyle’ dedi. Aldığım ilk denizcilik emri!.. Benim için hayat düsturudur aynı zamanda; yaşam yolunda gittiği zamanlarda kendi kendime mırıldanırım ‘Viya böyle Zuhâl!’” diyen Atasoy ile denizcilik tutkunları için tekrar okyanus turuna çıktık!..

Zuhâl, birçok kişinin hayalini kurduğu bir yolculuğa çıktın, tekneyle dünya turu yaptın. Yolculuğa nasıl başladın? Seni motive eden neydi? 

Çoğunluğun yaşadığı hayat biçimini sorgulayabilecek, karşı duracak yaşlarımdaydım İlknur. Karavandı gönlümde yatan ama daha sonra eşim olacak okul arkadaşım tekne dedi, denizler dedi. Çok hoş geldi ruhuma, evlilik kararını bile bu minval üzerine verdik. Bir tür yoldaşlık oldu evlilik bizim için, ortak hedef için kitlendik, kenetlendik.

Deniz, doğduğu yeri dünya küresinde işaretliyor. 2,5 yaşında. 

Biliyorum çok anlattın ama unutulmaz anılarından dinlemek isteriz. Öncelikle dünya turunun en güzel hediyesi Deniz’in oldu.

Beş yıllık bir yolculuk, o kadar çok anı var ki acısı da, tatlısı da… Uzun iki okyanus geçişinin (Atlas Okyanusu 25, Pasifik Okyanusu 28 gün) bana kattıkları, kendi kendine yetme, kader birliği duygusu, hep varılacak yeni bir yerin merakı, o yerlerden hep kopma hüznü, yeni fauna ve floralarla tanışma mutluluğu, değişik kültürlere sahip kişilerle –sanki hep onlarla yaşıyormuşçasına- beraberlik paylaşma, etnik hayatla bütünleşme, yöresel gıdaları keşfetme gibi gibi…

Kızım Deniz de elbette… Tedirginlikle girilen bir annelik adaylığı yolculuğu ama onun salimen doğup dünyaya gelmesiyle bir nebze o tedirginliğin sona ermesi… Tabii denizde 2 buçuk yıl süren analık telâşı da ayrı bir konu ama çok şükür ne onun bünyesi ne de kendi bünyem mahcup etmedi bizi.

En zorlu ya da unutulmaz rotalar hangileriydi?

Karayip Adaları’ndan Panama Kanalı’na olan yolculuk en zorlusuydu diye mıhlanmış beynime. Kızıldeniz de az yaman değildi!.. Buna mukabil, okyanus geçişleri asla unutamayacağım, yolculuğun en güzel zamanlarıydı.

Zuhal ve Deniz Atasoy, Uzaklar teknesi önünde. Haliç Rahmi Koç Müzesi…

Denizciliğe, yelkenciliğe ilgi duyanlara nasıl bir yol haritası çizersin? Tavsiyelerin neler?

Osman Atasoy ve benim Uzaklar Yelkenlisi ile 1992-97 yılları arasında yaptığımız yolculuk klâsik ticaret rüzgârları rotasıydı; doğudan batıya ekvator hattı bölgesinde, tropikal kuşakta…  Yaklaşık 40 bin deniz mili civarında. Benim tecrübe ettiğim budur. Yaşamamış olduklarım hakkında konuşmak haddim olmaz ama Jimmy Cornell’ın yazdığı bir kitap mevcut, pek çok farklı rotayla ilgili; “World Cruising Routes.”

Şimdi olsa tekrar çıkar mısın dünya turuna?

Ben 28 yaşında yola çıkıp 33 yaşında tamamladım bu yolculuğu. Çok sevdim, yaşamımı hep denizde, bir teknede sürdürmeyi isterdim ama şartlar farklı gelişti. Haaa… Bazen düşünüyorum diğer yönde farklı gelişseydi nasıl bir hayatım olurdu, nasıl bir kişi olurdum. Bunları tartmak zor kendi kendime… Her halükârda memnunum yaşadıklarımdan.

Bayağı genç yaşlarda bu yolculuğu yaşadığım için bazen hayıflanıyorum, “hayat tecrübesini daha çok edinmiş olsaydım daha mı dolu dolu yaşardım” diyorum ama bir yandan da “her şeyin bir vakt-i zamanı var, bu da o zamanmış demek ki” diyorum.

Doğumdan sonra Yeni Zelanda’dan Tonga’ya varış. 

Sadun Boro’nun hayatındaki yeri nedir?

5 Haziran 2015’te, kaybettiğimiz Türk bayraklı bir yelkenli ile dünyayı dolaşan ilk Türk amatör denizcisi Sadun Boro’yu ve 5 Haziran 2010’da kaybettiğimiz Türk amatör yelkenciliğinin en önemli duayenlerinden hekim Süleyman Dirvana’yı hüzünle anacağız. Üstelik Dünya Çevre Günü’nde…  8 Haziran ise Dünya Okyanus Günü… Bu dünyadan göçme tarihleri bile dünyamızın esenliğini korumaya dikkat çekmek üzerine âdeta!.. İki değerli büyüğümüz hep maviliklerde olsunlar!

Sadun Boro yaptığı yolculuğu güzel bir dille aktardı “Pupa Yelken” kitabında…  Bilmiyorum, bana sadece bir denizcilik kitabı gibi gelmiyor, “kabuğundan çıkmaya” çalışan herkese yol gösterici, sürükleyici bir kitap… Amatör Türk denizciliğinin önemli bir şansı da böyle bir kitabın varlığı, okunmasını öneririm.

Zuhâl, Bookinton için deniz gezginlerine denizcilik ve yelkencilikle ilgili hangi kitapları tavsiye edersin? 

Türkçe literatürde:

Tabii ki rahmetli ağabeyimiz Eralp Akkoyunlu’nun kitabı “Deniz Çingenesi”, Özkan Gülkaynak’ın “Özgürlük Hattının Batısına Kayıtsız III’ün Dünya Turu”, Osman Atasoy’ın kitabı “Uzaklar Atasoyların Dünya Seyahati” (O da bayağı iyidir, bizim yolculuğun hikâyesi diye söylemiyorum, inanın.)

Bunlar, benim önerilerim elbette.

Yabancı dillerdeki denizcilik başucu kitapları ise şöyle; şimdi değerli dostum Özkan Gülkaynak’ın telefonda görüşünü alarak ve kendisiyle mutabık kalarak belirtiyorum:

İngiliz Robin Knox-Johston’ın -ki dünya çevresinde durmaksızın dolaşan denizcilerdendir- özellikle “A World of My Own” kitabı Eric ve Susan Hiscock’un “Cruising Under Sail”i, Bernard Moitessier’in öncelikle “The Long Way”i.

Ek olarak söyleyeceklerin var mı?

Denize gönül vermiş sevgili arkadaşlar, tabi ki internetin kıymetini çok iyi bilin. Biz, öyle bir dönemdeydik ki ayda bir yayınlanan “Yelken Dünyası” dergisini beklemekten ve “Pupa Yelken”i defalarca okumaktan başka pek seçeneğimiz yoktu. Yabancı basılı kaynaklara ulaşmak da bayağı zordu. Şimdi internet ile tüm kaynaklar, rehber kitaplar elimizin altında… Bizim şartlarımıza rağmen olmuyor değil… Oldu! 

Sevgilerimle.


Zuhâl Pala Atasoy kimdir? 

1992-97 yılları arasında Uzaklar yelkenlisi ile dünya seyahati yaptı. Balkan kökenli, İstanbullu, kendi hâlinde yaşayan bir emekli. 80 ihtilâli ardından… Sosyoloji eğitimi almaya heveslenmişti; aldı da n’oldu? ☺ Geldik ve geçeceğiz bu diyârdan, hepsi bu…

Diğer uzman görüşü röportajlarını okumak için tıklayın.

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.