Bookinton

Elinize kitabı alıyorsunuz ve birkaç sayfa sonra kendinizi yemek yaparken mi buluyorsunuz? Tabletinizden e-kitap okurken bir anda kendinizi kedi videoları izlerken mi yakalıyorsunuz? Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşıyorsanız yani DEHB’liyseniz kitaplarla ilişki kurmanız zorlaşabilir. Yalnız değilsiniz. 

Günnur Aksakal Baykan

Kardelen Canan Ergin, Boğaziçi Üniversitesi Kimya Bölümü’nde lisansını tamamladı. Psikoloji alanında yüksek lisans yapan Ergin’in profesyonel ilgi alanları arasında dikkat eksikliği, uyku problemleri, stres ve sezgisel yeme gibi konular öne çıkıyor. Psikoloji Uzmanı Kardelen Canan Ergin ile DEHB’li insanların kitaplarla ilişkisi ve okuma alışkanlıkları üzerine konuştuk. İyi okumalar.

Merak eden okurlarımız için öncelikle sizi tanıyalım.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu (DEHB) konusunda profesyonel çalışmalar yapıyorum. DEHB’li insanlara danışmanlık hizmeti veriyorum ve birlikte dayanışma grupları yürütüyoruz. Aynı zamanda bu konuda farkındalık sağlamak için sosyal medya çalışmaları yapıyorum ve internet sitemde konuyla alakalı blog yazıları yayımlıyorum.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yaşayan insanlara hitap ederken zorlanabiliyoruz. Bu konuda hem uzmanlığınız var hem de DEHB teşhisiniz olduğunu açıkça paylaşıyorsunuz. O nedenle DEHB nedir diye size sormak istiyorum.

Öncelikle isimlendirme konusunu açıklığa kavuşturmakta yarar var. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu teşhisi alabilmek için iş hayatı ve sosyal hayat gibi hayatın iki temel alanında fonksiyon kaybı olması gerekiyor. Ne mutlu ki bu iki koşul, DEHB’li yetişkin pek çok kişide sağlanmıyor. Daha zor olsa da hayatımızı idame ettirebiliyoruz. Dolayısıyla tanım içerisindeki “bozukluk” kısmı biraz soru işareti yaratıyor. 

Adlandırma içerisindeki dikkat eksikliği kısmı da tartışmalı. Aslında problem “dikkat eksikliğinden” kaynaklanmıyor; dikkatin patlayan bir doğası var sanki. Artıyor, arttığında etrafa dağılıyor ya da sadece tek şeye kilitleniyor, başka şeyleri duymuyor. Buna “hiperfokus” diyoruz. Dolayısıyla eksiklikten ziyade dikkat bölüştürme problemi yaşanıyor.

Açıkçası ben “nöroçeşitli” kavramını daha çok seviyorum çünkü aslında durum sinir sistemimizin, beynimizin tabiri caizse kablolanmasındaki farklılık. Yine de günlük hayatta DEHB’li olarak kullanıyoruz. 

Peki, DEHB tanı/teşhisi nasıl alınır?

Bu bir nörogelişimsel bozukluk olarak geçiyor. Ülkemizde tanı/teşhis yetkisi resmî olarak psikiyatrlarda. DEHB, ağırlıklı olarak erkek çocuklar üzerinden tanımlanmış ve bu şekilde literatüre girmiş bir durum. DEHB tanısı almak için psikiyatra giden yetişkinler, özellikle de kadın yetişkinler pek çok kez gözden kaçırılıyor. Dolayısıyla her psikiyatr maalesef yeterli olmayabiliyor. Yetişkin DEHB tanıyabilen isimlerden yararlanmak, bu konuda çalışan bir psikiyatra gitmek daha doğru olacaktır.

DEHB’li insanların kitap okuma süreçleri nasıl gelişiyor? Sizce DEHB’lileri daha az zorlayacak metinler hangileri?

Kişi yüksek akademik kapasiteye sahipse çocukken bir yandan kafasının içinde bir hayal dünyasında dolaşsa da dersi takip edebiliyor, dolayısıyla durum çok fark edilmiyor. Ancak bu dönemde çocuk için kitap okumak çok zor oluyor. Kişisel olarak da bu sıkıntıyı çok kez yaşadığımı söyleyebilirim. Kitapları çok seven bir çocuktum; çok kitap alırdım ve okumak isterdim fakat okuyamazdım. 

Konu üzerinde çalıştıkça fark ettim ki DEHB’li zihin çok meraklı bir zihin. Eğer merakını cezbeden kitaplarla karşılaşırsa hiperfokus noktasına geliyor ve o kitabı, o seriyi daha rahat okuyabiliyor. Kurgu kitaplarda bunun genellikle fantastik kitaplarda olduğunu görüyorum. Mesela benim için Harry Potter oldu; Yüzüklerin Efendisi, Unutulmuş Diyarlar, Ölüm Kapısı Serisi de bu tarz kitaplar arasında sayılabilir. 

Fantastik türün daha okunabilir olmasını sağlayan etmenler arasında zihinde canlandırmaya daha müsait olması da var. DEHB’li zihin sıklıkla görsel çalışır, aynı durum otistikler için de geçerli. Fantastik dünyada kitabın kurgusunu hayal edebiliyoruz, film izler gibi kitabı izliyoruz âdeta. O nedenle zihinde resmedilebilecek kitapların tercih edilme ihtimali artıyor. 

“DEHB’li zihin çok meraklı bir zihin. Eğer merakını cezbeden kitaplarla karşılaşırsa hiperfokus noktasına geliyor ve o kitabı, o seriyi daha rahat okuyabiliyor. Kurgu kitaplarda bunun genellikle fantastik kitaplarda olduğunu görüyorum.”

Kurgu dışı kitaplara gelirsek ekstra zorlandığımızı söyleyebilirim. Bir yandan merak edip öğrenmek istiyoruz. Öte yandan DEHB’li zihin için çok sedanter, çok az simülasyona sahip bir aktivite olduğu için okumakta zorlanıyoruz. Tabii, her hiperaktif beynin aynı olmadığını ve bu durumun yaşa göre de değiştiğini eklemek gerekiyor. 

DEHB’li yakınları olanlara ya da DEHB’li insanlara yardımcı olacak kaynaklar neler? 

Maalesef Türkçeye çevrilmiş kitap sayısı çok sınırlı. Bu konuda adı bilinen ve güzel kitaplar yazan isimler arasında Edward Hallowell, Russell A. Barkley ve Thomas E. Brown sayılabilir. Türkçe okumak isteyen okurlar onların çevirilerini bulduklarında faydalanabilirler. Dr. Greg Crosby ve Dr. Tonya K. Lippert imzalı Dönüşüm DEHB kitabını tavsiye ederim. 

İlişkiler konusunda When an Adult You Love Has ADHD ile Is It You, Me or Adult ADD? çalışmalarına bakılabilir. Genel okur kitlesine yönelik Mindfulness Prescription ve Mindfulness for Adult ADHD kitaplarını vurgulayabilirim. Son olarak yine çevirisi yapılmış kitaplardan biri, Gabor Mate’ten Dağınık Zihinler; DEHB konusuna daha travma bakış açısıyla yaklaşıyor, alternatif bir bakış için önerebilirim.

DEHB’li çocuklara yönelik kitap önerilerinizi istesem… 

DEHB’li çocuklarla ilgilenen ebeveynler ve öğretmenler için Özlem Sürücü’nün Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu isimli kitabını önerebilirim.

“İlaç alır gibi aksatmadan her gün 10 dakika okuyun. Okuduğunuzdan hiçbir şey anlamadığınızı düşündüğünüz, hatta ertesi gün tekrar orayı okuyacağınızı bildiğinizde dahi devam edin. Bu sayede kitabı eline alma alışkanlığı maya tutuyor.”

Kitap okurken dikkat eksikliği ya da dikkat alokasyon sorunu yaşayan DEHB’liler için önerebileceğiniz yöntemler var mı?

Kitap okumayı gerçekten çok seviyorum, o nedenle kendime pek çok taktik bulmaya çalışıyorum. Mutlaka okumak istediğim kitaplarda uyguladığım bazı yöntemleri paylaşmak isterim.

  1. Hem görsel hem işitsel takip yapın: Kitabın yazılı kopyasını önüme alıyorum. Aynı zamanda sesli kitap versiyonunu açıyorum. Eş zamanlı olarak hem dinleyip hem kitabı takip ediyorum. Bu, kitabın üzerinde dikkatim dağılmadan daha uzun süre kalabilmemi sağlıyor. Özellikle mesleki okumalar yapmak istediğim zaman bu yönteme başvuruyorum. 
  2. Etrafınızdan telefonunuzu uzaklaştırın: Eğer telefonum yanımdaysa kitap okurken herhangi bir şey ilgimi çektiği anda onunla ilgili internette gezinmeye başlıyorum. Kimi zaman kitabın üzerinde odaklanma sürem 3 sayfayla sınırlı kalabiliyor.
  3. Etrafta gürültü varsa kulaklığınızı takıp enstrümantal müzik dinleyin: Etrafımda biri televizyon ya da video gibi sesli içerikler izliyorsa odaklanamıyorum. O nedenle kulaklıklarımı takıp enstrümantal müzikleri dinliyorum. Kitap okurken sözlü müzik dinlemek güç çünkü ikisi de lisan merkezinden işlem kapasitesi talep ediyor.
  4. Okumaya devam etmek istediğiniz kitapları göz önünde tutun: DEHB’li zihinde bir şey kaldırıldığı an unutuluyor. Göz önündekiler sürekli hatırlanıyor. Devam etmek istediğim kitapları okuma ışığımın altına bırakıyorum o yüzden. 
  5. Notlar alın, altını çizin: Eskiden annemden aldığım alışkanlık herhalde, çok titiz davranırdım kitaplarıma. Artık elimde kalemim oluyor ve altını çiziyorum. Özellikle kurgu dışı okuduğumda böyle ama kurgu kitaplarda da çarpıcı gelen yerleri işaretliyorum. Yanına ya da defterime notlar alıyorum. Bunlar benim kitaptan kopmamı engelliyor. 
  6. Kendinize kitabı bitirmeme hakkı tanıyın: DEHB’lilerde çok fazla şeyi deneme ve yarım bırakma durumu var. Hepimizin mazisinde bu durumla ilgili eleştiriler olmuştur. Tüm bu eleştiriler kitap okurken “Bu sefer yarım bırakmamalıyım, tamamlamalıyım” baskısıyla geri dönüyor. Mutlaka bitirmeye çalışmaktansa kendinize izin verin. Yoksa yarım kalmış iki kitap yüzünden altı ay kitaplardan uzak kaldığınız durumlar yaşayabiliyorsunuz.
  7. Her gün 10 dakika alışkanlığı edinin: Okuma alışkanlığı kazanmak isteyen DEHB’liler için her gün 10 dakika alışkanlığını önerebilirim. Burada önemli olan sayfa sayısı değil, süre. İlaç alır gibi aksatmadan her gün 10 dakika okuyun. Okuduğunuzdan hiçbir şey anlamadığınızı düşündüğünüz, hatta ertesi gün tekrar orayı okuyacağınızı bildiğinizde dahi devam edin. Bu sayede kitabı eline alma alışkanlığı maya tutuyor. Ardından dikkati verme gelişiyor. 10 dakika kuralının epey yardımcı olduğunu söyleyebilirim.

“Hem nöroçeşitli hem otistik spektrumda daha fazla özellik gösteren kişilerde robotlarla ve yapay zekâ ile empati bağı kurma sık rastlanan bir durum.”

Son zamanlarda okumaktan keyif aldığınız bir yazar var mı?

Son zamanlarda Asimov’un Ben, Robot kitabını okuyorum. Yapay zekâ konusunun daha da canlandığı bugünlerde “üç robot yasası”nı ortaya atan kişinin satır aralarında dolaşmak, o evreni okumak bana epey keyif veriyor. Hem nöroçeşitli hem otistik spektrumda daha fazla özellik gösteren kişilerde robotlarla ve yapay zekâ ile empati bağı kurma sık rastlanan bir durum. Bu yüzden ilgilerini çekebileceğini düşünüyorum. 

Zaman ayırdığınız için teşekkürler.

Diğer uzman görüşü röportajlarını okumak için tıklayın. 

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.