Bookinton

6 Şubat 2023’te meydana gelen ve Türkiye’de 10 ili etkileyen Kahramanmaraş depremi yetişkinler kadar çocuklar için de çok zorlu bir süreci beraberinde getirdi. Psikolojik olarak yetişkinleri bile zorlayan bu süreçlerde çocuklarımıza nasıl destek olmalıyız? Psikolojik Danışman Funda Akay bu konudaki sorularımızı yanıtladı. 

Mürsel Çavuş

Yetişkinler olarak depremle yüzleşmekte zorlanırken çocuklarımıza bu gerçeği nasıl aktaralım? Bunu yaşayan çocuklarımıza nasıl destek verelim? 

Öncelikle 12 yaş öncesi çocuklarda soyut düşünme gelişmediğinden ölüm, yas gibi soyut kavramları anlamlandırmak onlar için güçtür. 7-11 yaş arası çocukların başkalarının bakış açısını anlama, akılcı ve mantıklı düşünme becerileri gelişmekte olsa da ve bizi zaman zaman şaşırtsalar da ancak 11 yaş sonrası eleştirel düşünme ve sorun çözebilme becerileri gelişir.

Öyleyse 11 yaş öncesi çocuklarımıza bu durumu somutlaştırarak nasıl anlatalım?

Bunun için taşlar, kum-kil ve tahta bloklardan yararlanabiliriz. Önce blokları sağlam zemine sabitleyip onlara zemin ve ev sağlamken canlandırmayı yapabiliriz. Sonrasında sağlam olmayan bir zemine sağlam bir yapı ve sağlam bir zemine sağlıksız bir yapı yerleştirerek canlandırmamıza devam edebiliriz. Tüm bunları yaparken çocuklarla ortak çalışmak önemlidir çünkü onlar kendileri yaparken daha çok sahiplenip anlamlandırıyorlar. Tabii depremi tanıttıktan sonra bir de evde beraber önlemler almak (eşya sabitlemek, deprem çantası ve tatbikatı yapmak gibi..) onlara daha güven verecektir. 

Peki ne kadarını duymalılar? Sosyal medya, televizyonlar tamamen kısıtlanmalı mı? 

Açıkçası sosyal medya çok derin bir alan ve neye ne kadar maruz kalacaklarını takip etmek de zor olduğundan ben sırf bu dönemde değil 11 yaşa dek –ki bu bizde 5. sınıfa denk gelen dönem- sosyal medya ile buluşmalarını önermiyorum. Televizyonda tabii ki denk gelecekler ama bunun da hayatta kalma mücadelesi veren insanların görüntüleri değil; daha çok depremden korunma, sağlam binalar hayat kurtarır, depreme karşı alınabilecek önlemler gibi bilgilendirici içerikler olması önemli. 

Bir diğer dikkat edilmesi gereken nokta ise şu küçük çocuklar yanımızda oyun oynarken soru sorsak duymuyor gibi görünürler ya da dünyadan kopmuş olarak tanımlanırlar. Oysa, tam tersi esas oyun oynarken tüm kanalları açıktır ve tüm konuşulanları duyarlar. Bu açıdan nasılsa duymuyor diye yanında kayıplar, umutsuz manzaralardan bahsetmemeliyiz.

Bu yaş grubu çocuklar için depremle ilgili oyunlar oynamak, canlandırmalar yapmak normaldir. Bu şekilde anlamlandırmaya çalışıyorlar. Buna şahit olduğumuzda belki yanına gidip “Ben de oynayabilir miyim?” diye sormak ve katılmak, soruları olduğunda sormaları için güzel bir fırsat olabilir. 

Çocuklar görüntülere ya da bilgilere maruz kaldığında nasıl tepki verebilir?

Yaşayabilecekleri olağan tepkiler; aşırı hareketlilik, gece yalnız yatmak istememe, huzursuzluk, iştah değişimi, sık öfkelenme gibi duygu durumları veya eylemler olabilir. Bu tepkiler normaldir. Mümkün olduğunca rutinlere uymaya devam edin, çocuklar belli etmese de rutinleri çok sever. Oyunlarına katılın, duygularını ifade etmesi için olan kutu oyunları ve hikâyeler bu dönemde vazgeçilmez aletlerdir. Yukarıda saydığım belirtiler bir aydan fazla sürüyor ise ve sıklığı artmakta ise uzman yardımı gerekliliği doğmuş olabilir.

Peki depremi bire bir yaşayan çocuklar için ne tavsiye edersiniz?

Şu aşamaya kadar deprem gerçeğiyle televizyon ve çevre aracılığıyla tanışan çocuklardan bahsettik. Birebir yaşayan çocuklar için ise tepkilerde ve yapılacaklarda çeşitlendirme gerekir. Bu çocuklarımızda az önce saydığım tepkilere ek olarak; dalgınlık, yaşından küçük gibi davranma, titreme, çarpıntı, sadece uyku zamanı değil genel olarak yalnız kalmaktan korkma, sık tuvalete girme, bulantı, kusma, konuşmama, korkulu rüyalar görme gibi duygu durumları ya da davranışlar oluşabilir. 

Böyle bir travmada en temel ihtiyaçları güvende olmaktır. Mümkün olduğunca yetişkinlerin yanında kalmalılar. Çocuğa bakan kişinin mümkün olduğunca tutarlı olması önemlidir. El tutma, sarılma gibi bedensel yakınlık bu dönemde en önemlisidir. Ancak güven verme ve aşırı koruyuculuk arasında ince bir çizgi vardır. 

Yetişkinler bu çocuklarla nasıl iletişim kurmalı?

Onları bol bol dinleyin, yaşadıklarını anlatmak istiyorlarsa anlatsınlar. Yargılamadan, yönlendirmeden sadece dinleyin. Tekrarlayan sorulara aynı tutarlılıkla cevap verin. Geçti, bitti bir daha olmaz yerine depremde yapılması gerekenler üzerinde konuşun. Rutinlerine mümkün olduğunca uyun. Örneğin, gece kitap okuyarak uyuyorsa buna devam etmesini sağlayın. Resim, müzik, canlandırma gibi ne ile kendisini ifade ediyorsa normalde o etkinliklere bir an önce ulaşması önemlidir. 

Peki 11 yaşından büyük olanlar için ne tavsiye edersiniz?

11 yaş sonrası ön ergenlik ve ergenlik döneminde ise artık soyut düşünme, yargılama gelişmiş oluyor ancak hâlâ beyin gelişimi devam ediyor. Tabii artık her kanaldan bilgi almaya da başladılar. Şimdi “deprem değil, binalar öldürür” gerçeğine de hakimler ancak bu endişelenmeyecekleri ve kafalarının karışmadığı anlamına gelmiyor. Bu dönemde her ne kadar ebeveynlerden ya da yetişkinlerden uzaklaşır gibi gözükseler de hâlâ ihtiyaç duyduklarında yanlarında olduklarını bilmek isterler. Bir kısmı duygularını çok iyi ifade etse de bir kısmı duygu ifadesinde yetersiz kalır. Bu durumda belki biz duygularımızı ifade ederek onlara örnek olabilir ve duygularını ifade edebilme yolunu açabiliriz. 

Bir de kayıp yaşayan çocuklarımız ve gençlerimiz var. Yasla nasıl başa çıkabilirler? Gençler çocuklarla aynı duyguları mı yaşar? Aynı şekilde mi tepki verirler? Başa çıkmaları için onları nasıl destekleyebiliriz? 

Burada ergenlerle veya yetişkinlere destek verecek kişinin yasın dört aşamasını bilmesi faydalı olabilir. Bunlar: inkar, öfke, pazarlık ve depresyondur. 

Travma sonrası belirtileri de yine dört ana başlıkta toplayabiliriz: duygusal (kaygı, suçluluk, öfke, şaşkınlık vb.), fiziksel (titreme, baş dönmesi, çarpıntı, mide sorunları bayılma hissi vb.), davranışsal (kendini izole etme, tepkilerde değişim, öfke patlamaları, başkalarını suçlama vb.) ve zihinsel (belleksel sorunlar, dikkatsizlik, sorun çözememe, yön bulamama, dissosiyasyon vb.)

Gençler çocuklardan farklı olarak ebeveynlerine güvenmekte zorluk yaşayabilir. Güveni sağlamak için sorulara doğru yanıtlar vermek çok önemlidir. Konuşmak isterse sonuna dek dinlemeli ancak daha fazlası için zorlamamalıyız. “Seni çok iyi anlıyorum,” demek tepki doğurabilir. Ne yaşadığını nerden bilebiliriz? Onun yerine, “Seni anlamaya çalışıyorum,” diyebilirsiniz. Onun duyguları dışında böyle hissetmen normal gibi farklı duygular sunmamak gerekir. “Şunu yap çok iyi gelir,” gibi tavsiye, öneri sunmak yerine “Bunlar işe yarayabilir, istersen birlikte deneyelim,” diyebilirsiniz. 

Bazen sadece “Bu acı geçecek mi?” diye bilmek isterler. Her şey geçecek demek yerine belki matruşka örneği ile açıklama yapabiliriz. Matruşkanın en içi yasımız, o orada dururken de hayat devam ettikçe başka duygularla çevreleneceğimizi anlatabiliriz. 

Duygusunu ifade ettiğinde bu duyguyu nerende hissediyorsun diye sormak ve nefese dönmek ya da beden rahatlama egzersizleri faydalı olabilir. Nefes çalışmaları anksiyete yaşayanlar için düşünülenden çok daha yararlıdır çünkü nefes anda kalmayı kolaylaştırır. 

Her şey yolunda gittiğinde ergenleri sosyalleşmeye teşvik etmek çok faydalı olur. Hem hissettiklerini daha rahat ifade ederler hem de hayata yeniden tutunmuş olurlar.

Tüm bunlar psikolojik ilk yardım bilgileri… Uzmanlardan gerekli bilgileri alarak sahada uygulanabilir ancak bunlar terapi değildir. Tıpkı bir kazada yaralanan kişiye ilk müdahalenin yapılması gibi… Esas müdahale hastanede yapıldığı gibi, terapi de uzmanlarca tüm bu belirtiler bir aydan daha fazla sürdüğünde mutlaka beklenmeden yapılmalı.

Son olarak ne ilave etmek istersiniz?
Unutmayalım ki, uygun destek sağlandığında stresli durumların üstesinden gelmek doğamızda var. Yetişkin olarak görevimiz çocukların var olan bu potansiyellerine ulaşmalarını sağlamak. Tüm yazı boyunca “Nasıl destek oluruz?” kısmına odaklandık ama en iyi destek kendi duygularına sırt çevirmemiş insanlardan gelir. Kendimize de iyi bakalım ve iyi davranalım. 

Tüm Türkiye’mize geçmiş olsun.


Funda Akay kimdir? 

Boğaziçi Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık bölümünü bitirdikten sonra 13 yıl boyunca anaokulundan liseye dek her kademede psikolojik danışman olarak çalıştı. Çalışmaları süresince çocukların ve ebeveynlerin ihtiyaçlarının doğaya dönmek, sadeleşmek, birlikte zaman geçirmek olduğunu gördükçe hayalini kurduğu kitabın konusu netleşmeye başladı. Yazarken İtalya’da küçük bir kasabada tiny house’da yaşamak olan kendi hayalini de bu ihtiyaçlarla birleştirdi. Şu an ergenlere ve yetişkinlere danışmanlık vermeye devam ediyor.

Bir Yorum Bırakın

Epostanız gözükmeyecek.