Bookinton editör röportajlarında bu hafta çok sık karşılaştığımız bir soruya yanıt arıyoruz: editör ne iş yapar? Dil ve Yazım Atölyesi (DYA)’nin kurucusu Hatice Çalışkan Köken, dili hem akademik boyutuyla çalışıyor hem de kişi ve kurumlara redaktörlük hizmeti sunuyor. Editör, düzeltmen, redaktör, son okumacı arasındaki farkları sorduk ve “Nasıl olunur?” dedik.
Eskişehir doğumlu Hatice Çalışkan Köken, Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra Yeni Türk Edebiyatı alanında yüksek lisansını tamamladı. Hâlen doktora eğitimine devam ediyor. On iki yıldır hem kurumsal hayatta hem de bağımsız olarak editörlük ve redaktörlük yapıyor.
Hem akademik alana hâkim hem de bu alanda kendi şirketiyle hizmet veriyor. Bu nedenle kendisine bu alandaki kafa karışıklıklarını giderecek sorular yönelttim ve tabii bu mesleğe girmek isteyenler için fiyatları, haksız rekabeti ve en sık yapılan hataları sordum.
Redaktörlüğe nerede ve nasıl başladınız? Nasıl bir deneyiminiz var? Kimlerin tedrisatından geçtiniz?
Redaktörlüğe ilk olarak 2008 yılında bir dergide başladım. Eskişehir Valiliğinin çıkardığı bu dergide gönüllü olarak redaktörlük yaptım. Özellikle vurgulamak isterim ki, çalışmaya başladığımda hiçbir tecrübem yoktu. 2010 yılında Anadolu Üniversitesinde Türk Dili Uzmanı olarak göreve başladım. Türk Dili Uzmanı’nın buradaki görevi tam anlamıyla redaktörlük. Buradaki tecrübem daha çok akademik kitaplar üzerine oldu. Kamunun dışında bağımsız olarak redaktörlük ve editörlük yapmaya devam ediyorum. Birilerinin tedrisatından geçtin mi derseniz, hayır. Redaktörlük sürekli araştırarak ve örnek metinler üzerinde çalışarak kendinizi geliştirebileceğiniz bir alan.
Redaktör ve düzeltmen kelimeleri karışıyor. Düzeltmen ile redaktör arasındaki fark nedir?
Evet, iki kelime birbirinin yerine kullanılıyor ama TDK’ye baktığınızda düzeltmen ile redaktör birbirinden farklı meslekler. Düzeltmen daha çok kitap basılmadan önce kitabın yazılarının provasını yapan kişidir. Redaktör ise metindeki her türlü imla, kelime ve cümle hatalarını, anlam bozukluklarını bulup düzelten kişidir.
Redaktör yabancı kaynak metne de hâkim olmalı, çevirinin dile uygunluğunu kontrol etmeli deniyor. Kitap piyasasında bu şekilde bir işleyiş var mı?
Ben bunun redaktörün görevi olduğunu düşünmüyorum. Bence çevirinin doğru yapılıp yapılmadığı ve dile uygunluğu çeviri editörünün görevi. Redaktör bu uygunluğun doğru olup olmadığını belirleyip öneride bulunabilir. Burada redaktöre biraz daha yük bindirilmeye çalışılıyor gibi geliyor bana.
Bizim ülkemizdeki yayıncılık sektöründe herkesin görevini başka biri yapsın isteniyor. Editör, editörlüğünün yanında çeviri de yapsın, redaktörlük de yapsın, son okuma da yapsın gibi bir anlayış var. Aynı şey redaktörlük için de geçerli. Oysa hepsi ayrı ayrı tecrübe gerektirecek alanlar.
Son okumacı nedir? Ne iş yapar? Son okuma nasıl yapılır?
Bir kitap dosyası belli aşamalardan geçerek nihayete ulaşır. Dosyanın üzerinde önce editör çalışır, sonra redaktör, son olarak da son okumacı. Son okumacı her şeyi nihayete erdiren kişidir. Metnin derinine inmez, metne son göz gezdiren kişidir diyebiliriz. Redaktörün gözünden kaçan küçük hataları yakalar.
Editör ile redaktör de birbirine karıştırılıyor. Bu ikisi arasındaki fark nedir? Bir redaktör, editör okumasından geçmeyen bir metni düzeltebilir mi? Düzeltirse ne tür zorluklarla karşılaşır?
Editör, kitapların gizli kahramanıdır. Metnin kurgusundan cümle yapısına kadar her şeyini bir zanaatkâr gibi işler. Editörün görev yükü redaktöre göre çok daha ağırdır. Redaktör ise editörün elinden çıkan metni dil açısından kontrol eder. Bir metin editör okumasından geçmeden redaktöre teslim edilmemeli, daha önce belirttiğim gibi ikisi farklı alanlardır.
Yayınevlerinin bazılarının kendi imla kılavuzlarını şart koştuğunu görüyoruz. Türk Dil Kurumuna sadık kalan yerler de var. Bu ciddi kafa karışıklığı yaratıyor. Siz hangi kitapları kaynak olarak kullanarak düzelti yapıyorsunuz ve nerelerde zorlanıyorsunuz?
Mesleğe başladığımdan beri kullandığım temel kaynak Türk Dil Kurumu Yazım Kılavuzu’dur. İşin içinden çıkamadığımızda farklı kaynaklara bakıyoruz ancak önceliğimiz TDK kılavuzundan yana. Dediğiniz gibi ne kadar çok kaynak kullanırsanız o kadar çok karışıklık yaşanıyor. Maalesef kaynaklar arasında da bir tutarlılık söz konusu değil. Bu yüzden olabildiğince tek kaynaktan ilerlemenin doğru olduğunu düşünüyorum. TDK Yazım Kılavuzu’nda bazı maddeler maalesef açık olarak belirtilmiyor ya da çok kolay örneklerle açıklanıyor. Bu bizim en çok zorlandığımız konu.
Galat-ı meşhurları düzeltiyor musunuz yoksa aynen kalıyor mu?
Elimizden geldikçe düzeltiyoruz.
Serbest düzeltmen olmanın çalışma koşulları nasıl? Kazancınız tatmin edici mi? Ne tür avantajları ve dezavantajları var?
Öncelikle düzenli bir gelir kaynağınız yok. Tabii ki bu bir dezavantaj. Kazanç konusuna gelince orada da maalesef yaptığınız işin karşılığını alamıyorsunuz. Piyasada herkes bu işi yapar gibi de bir algı var, bu da ücretleri çok aşağı çekiyor. Çok düşük fiyatlarla çalışan insanlar piyasada haksız bir rekabete yol açıyor.
Serbest çalışmak bir tercih mi zorunluluk mu? Kurumda çalışmayı mı serbest çalışmayı mı tercih edersiniz?
Ben iki alanı da tecrübe ettim. Şöyle söyleyebilirim ciddi bir maddi endişeniz yoksa serbest çalışmak avantajlı ancak sadece redaktörlük yaparak geçiminizi sağlamanız çok zor.
Bir yazarla, bağımsız editörle, yayınevi veya resmi kurumla çalışmak arasındaki farklar neler
Resmî bir kurumla çalışıyorsanız her şeyi kurumun kurallarına göre oynamak zorunda kalırsınız. Yayınevi için de zaman zaman aynı durum söz konusu olabilir. Bağımsız bir editör ya da yazarla çalışırken orta yolu bulmak daha mümkün.
Sizin şirketiniz var ve fatura kesiyorsunuz oysa bu konudaki ücretlendirmeler çok düşük. Pek çok kişi bu nedenle fatura kesmiyor. Siz fatura kesince bu haksız rekabet doğurmuyor mu?
Evet, maalesef ücretler çok düşük. Faturalı çalışmak benim için bir tercihti. Kurumsal olarak bir yerlere gelmek ve insanların sizi ciddiye almasını istiyorsanız faturalı olmanız isteniyor. DYA – Dil ve Yazım Atölyesini kurmaktaki amaçlarımdan biri beraber çalıştığımız editörlerin haklarını ve kazançlarını korumak istemem. Serbest piyasada editörler ya da redaktörler yaptıkları işlerin karşılıklarını alma konusunda büyük sıkıntılar yaşıyor. Bu yüzden hizmet verdiğimiz kişilerle sözleşme imzalıyor ve çalışma arkadaşlarımızı garanti altına almaya çalışıyoruz. Bu da işleri resmî kanallarla yürütmemizi gerektiriyor.
Bu konuda size soru hazırlarken “Yazı düzenleme sitesi” diye arama yapıldığını gördüm. Word’ün bazı düzeltme özellikleri var, e-postalarda da bazı eklentiler düzelti yapıyor. Bu iş ölmeye mahkûm mu? Teknoloji bu işi nasıl değiştiriyor?
Yakın zamanda bunun çok da mümkün olduğunu -en azından Türkçe için- düşünmüyorum. Bizim yazım kılavuzlarımızda bile henüz bir tutarlılık söz konusu değil.
Kendi düzeltisini yapmak isteyenlere ne önerirsiniz?
Redaktörlük iğneyle kuyu kazma işidir. Bu işi yapmak isteyenler öncelikle TDK’nin yazım kılavuzunu kendilerine rehber etsinler. Bildiğiniz her kelimenin aslında yanlış olabileceği ihtimalini göz ardı etmesinler ve kullandıkları kelimeleri sürekli kontrol etsinler. Bu meslekte ne kadar çok metin üzerinde çalışırsanız o kadar hızlanır ve pratik hâle gelirsiniz.
En sık karşılaştığınız vahim hatalar neler?
- Kurum ve kuruluş isimlerine gelen ekler ayrılmaz.
- Bilinenin aksine şapkalar kalkmadı.
- Yayımlamak (Yayınlamak diye bir sözcük yok.)
- “Şey”le yazılan her kelime de ayrı yazılır. Her şey vb.
- İtibarıyla (İtibariyle diye bir sözcük yok.)
- Hoş geldin, hoş bulduk, hoşça kal, sağ ol ve herkes, şarj, yanlış, yalnız ise en sık hatalı yazılan kelimeler…
Bookinton’da yayınladığımız diğer yayınevi, editör ve çevirmen röportajlarını okumak için tıklayın.
Pınar Taşcı
Aydınlatıcı, bilgilendirici bir röportaj olmuş. En sık karşılaşılan vahim hatalar bölümünü ise pankart yapıp taşımak istiyorum:)) Emeğinize sağlık ♥️
Ozgu
Karıştırılan kavramları aydınlatıcı bir söyleşi olmuş. Ellerinize sağlık?
Sema Adalar Utkueri
Kavram ve yöntem kaosu içinde yol bulmaya çalışan bizler için rehber niteliğinde bir söyleşi olmuş?
Nihat Yıldız
Güzel, bilgilendirici bir söyleşi olmuş. “Son okumacı” akla “son ütücü”yü getiriyor, yaptıkları işler de biraz benziyormuş sanki:) Hatice Çalışkan’ın “metin editör okumasından geçmedikçe redaktöre teslim edilmemeli” saptamasına takıldım; kişisel tecrübem o ki, pek çok yayınevinde editör oluyor son noktayı koyan; öte yandan Çalışkan’ın gayet anlaşılır biçimde ayrımlarını yaptığı mesleki tanımlara bakılırsa, redaktör olmalı son okumacıdan önce işi bitiren. Düzeltmenlik de epey yorucu bir iş olsa gerek, ne ki güzel kapaklı, yüksek etiketli pek çok yeni kitapta olmadık yerlerde basım hataları çıkabiliyor. Vahim hatalar listesi biraz “Bible” gibi olmuş ama, tartışmalı noktalar da var o konularda. “Kurum ve kuruluş isismlerine gelen ekler ayrılmaz” kuralı TDK kökenli mi bilmiyorum ama hiç doğru gelmor bana. “Yayımlamak” da kim ne derse desin, gerek fonetiği gerekse çağrıştırdığı başka anlamlar yüzünden oturmuş değil ve “yayınlamak” diye bir şey var:)