Doğu Ekspresi’nde Cinayet – Agatha Christie

Yayınevi:
Editör: Zeynep Ceren Burak
Agatha Christie’nin en çok okunan kitaplarından olan ve iki kez sinemaya uyarlanan Doğu Ekspresi’nde Cinayet, bir polisiye romandan beklediğimiz tüm unsurları okura cömertçe sunuyor. Christie, kendine özgü üslubu ile oyunu dürüst oynuyor ve bütün ipuçlarını okurun gözleri önüne seriyor. Bize arkamıza yaslanıp “küçük gri hücrelerimizi” çalıştırmak kalıyor.
Sitede Yayınlanma Tarihi: 22 Temmuz 2022

Orjinal Adı: Murder On The Orient Express

Ülke: İngiltere

Türü: Polisiye

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Polisiye kitapları okumayı sevenler.

Sayfa Sayısı: 256 sayfa

Çevirmen: Çiğdem Öztekin

Çeviri: ☺️

İmla: ☺️

Ebat: 13.5 x 19.5 cm

Kategoriler:

İnceleme

Yolu İstanbul ve Pera Palas’tan geçen kitap

Rivayete göre Agatha Christie’nin hayatında kayıp on bir günlük bir zaman dilimi var. Christie Doğu Ekspresi’nde Cinayet’i yazmak üzere İstanbul’a gelmiş, Pera Palas’ın o zamanki sahibi Misbah Muhayyeş’in Yeniköy’deki yalısında kalmış. Bu on bir günlük kayboluşun, yalıdaki odalardan biri ile ilgisi olduğu dilden dile dolaşmış ve günümüze kadar gizemini korumuş. Bugün artık o on bir günde neler olduğunu bilmemize imkân yok ama bilinen, Doğu Ekspresi’nde Cinayet kitabının ününe çok az polisiye romanının ulaşabildiği…

Hikâye, Suriye’de dondurucu bir kış sabahı saat beşte başlar. Ünü dünyaya nam salmış Belçikalı dedektif Hercule Poirot, planına göre, Toros Ekspresi ile yolculuk yapacak, İstanbul’da Tokatlıyan Oteli’nde iki-üç gün konaklayacak sonra da Londra’ya doğru yolculuğuna devam edecektir. Ancak işler tam da Poirot’nun şöhretine yakışır biçimde beklenmedik bir yönde gelişir ve otelde aldığı bir telgrafla hemen Londra’ya dönmek üzere Doğu Ekspresi’ne binmek zorunda kalır. Ardından olaylar tüm heyecanı ile başlar.

İstanbul – Calais Vagonu’ndaki katil

“Ben asla bu işin uzmanlarının izledikleri süreçlere bel bağlayan biri değilim. Benim aradığım parmak izleri ya da sigara külleri değil. Beni ilgilendiren işin psikolojisi.”

Şaşırtıcı bir şekilde, tren kış mevsimine rağmen tamamen doludur. Yoğun kar yağışı nedeni ile gece yarısından sonra Vincovi’yle Brod arasında bir yerde kara saplanıp kalan trende bir cinayet işlenir. Amerikalı zengin yolcu, kompartımanında defalarca bıçaklanmış olarak bulunur. Trende bulunması tamamen kaderin bir cilvesi olan Poirot, o sırada trendeki yakın dostu Uluslararası Yataklı Vagonlar Şirketi yöneticilerinden Mösyö Bouc’un ısrarıyla davayı çözmeyi kabul eder.

Poirot’nun kendine özgü yöntemleri vardır. Polisiye roman tarihinin belki de en karakteristik kahramanlarından olan Poirot (yumurta kafalı, kıvrık bıyıklı, kısa boylu) fiziki delillerden çok insan psikolojisiyle ilgilenir. Tüm suçluların kendini haklı çıkaracak bir bahanesi vardır ve bu bahaneler insan ruhunun en derinliklerinde ortaya çıkmak için pusuda beklemektedir.

Poirot, Vagon Restoran’da on üç yolcuyu sorgulayarak adım adım sonuca yaklaşır. Hemen her vakada olduğu gibi, katilin bakış açısını, kişiliğini, cinayet işlemesindeki nedenleri önceden tahmin eder ve sadece tanıkların anlattıklarıyla olay örgüsünü tamamlamalarını bekler.

Kanıtların bolluğu

Hikâyenin en ayırt edici unsurlarından biri, kanıtların yokluğu değil aksine ilgimizi dağıtacak kadar çok olması. Tren koridorunda herkesin görmesini sağlayarak süzülen ejderha desenli kırmızı sabahlıklı bir kadın, müteveffa Amerikalı milyonerin kompartımanında bulunan armalı mendil, trenlerde verilen cinsten kibrit, pipo temizlemekte kullanılan teller…

Tüm bu kanıtlar cinayetin çok basit bir çözümü olduğuna mı işaret etmektedir, yoksa çözüldükçe karmaşıklaşan bir bilmeceye mi dönüşmektedir?

Ve çözüm…

“Ah, mon cher! Ününüzü biliyorum. Yöntemleriniz konusunda da biraz bilgi sahibiyim. Bu tam size göre bir olay. Tüm bu insanların geçmişlerini incelemek, içtenliklerini, doğruyu söyleyip söylemediklerini keşfetmek; bu, dünya kadar zaman ve zahmet gerektirir. Ama sizin sık sık bir olayı çözmenin en iyi yönteminin insanın arkasına yaslanıp düşünmek olduğunu söylediğinizi biliyorum.”

Çözüm başından beri gözümüzün önündedir. Tüm tanıkları Poirot ile beraber biz de dinlemişizdir. Olay yerindeki delillere hâkimizdir. Ama parçaları birleştirme ustası dedektifle çoğu zaman aynı sonuca ulaşamaz ve bunu nasıl akıl edemediğimize şaşırır kalırız.

Doğu Ekspresi’ndeki Cinayet’i diğerlerinden ayıran en önemli şey iki alternatif çözümle sona ermesi. Bir tanesi gerçek çözüm, diğeri vicdanlarımıza seslenen çözüm.

Karmaya inanır mısınız? Herkes başkalarına ettiği muameleye göre mi bir sona erişir? İşlenen günahların tamamı bu dünyada cezasını bulur mu? Suçluluğu tüm vicdanlara göre malum olan bir kişinin öldürülmesi, katili aklar mı? Ya da yasa koyucular, sırf toplumsal hassasiyetler nedeniyle, bazı suçları görmezden gelebilir mi? Adalet kavramı evrensel ahlak kurallarına göre mi şekillenir yoksa objektif kritelere göre mi karar verilir? Her biri birbirinden zor sorular ve aslında bu kitap bu sorulara cevap verme iddiasında değil. Ancak Christie’nin romanlarında beni en çok etkileyen taraf, sadece hoşça vakit geçirmek, soluksuz okunması garanti olan bir maceranın içinde gezinmek üzere elinize aldığınız kitaplarda, o zamana kadar düşünmeyi atladığımız ve hatta düşünmeyi aklımıza getirmediğimiz nice konuya hiç okuyucuyu yormadan temas etmesi…

Agatha Christie’nin kendisinin de ifade ettiği gibi aklına aniden harika bir fikir gelmiş ve ünlü yazar yine büyük bir muammayı ellerimize bırakarak, bize kitabın son sayfalarına kadar bir an olsun heyecanını yitirmeyen bir polisiye klasiği armağan etmiştir. Agatha Christie, çok üretken, çok disiplinli ve çok sıkı çalışan bir yazardır ve iyi ki de yazmıştır…

Doğu Ekspresi’nde on altı numaralı kompartıman her zaman boş tutulur. Şimdi biz okuyucular bu kompartımana yerleşip cinayete ve Poirot’un eşsiz yöntemlerine yakından tanıklık edebiliriz.

Agatha Christie Kimdir?

Polisiye edebiyatın en önemli isimlerinden biri olan, dedektif Hercule Poirot karakterinin yaratıcısı İngiliz yazar Agatha Christie’nin tam adı Agatha Mary Clarissa Miller Christie Mallowan’dı ve 15 Eylül 1890’da doğdu.Yazarlık kariyerinin başında Mary Westmacott takma adıyla aşk romanları yazdı. Ancak asıl ününü, yazdığı seksen dedektif romanına ve West End tiyatrolarında sahnelenen oyunlarına borçlu.

—–

Buraya tıklayarak Edebiyatın Gizli Kahramanları başlıklı yazımızda takma isimlerle yazan edebiyatçıları öğrenebilirsiniz.

—–

Fransa’dayken vakit geçirmek üzere okuduğu dedektif öykülerinin daha iyilerini yazabileceğini düşünerek ilk polis romanı olan The Mysterous Affair at Styles’ı (Styles’daki Esrarengiz Olay) kaleme aldı. Kitap çeşitli yayınevinlerince geri çevrildikten sonra 1920’de Bodley Head Yayınevi tarafından kabul edildi. Bu roman, Agatha Christie’nin ilk Hercule Poirot’lu romanıydı.

Kendi kitapları dışında Christie’nin hayatı, notları ve defterleri de kitaplara konu oldu. Bu kitaplardan John Curran’a ait Agatha Christie’nin Gizli Defterleri kitabından (maalesef baskısı tükenmiş) Nil’de Ölüm romanının aslında bir Miss Marple öyküsü olarak tasarlandığını, On Küçük Zenci‘nin ilk aşamalarında karakter sayısının ondan fazla olduğunu, Yılan İçini Döktü (Death Comes at the End) adlı romanın sonu hakkındaki fikirlerini, Çarpık Evdeki Cesetler  (Crooked House) için farklı sonlandırmalar düşündüğü gibi detayları öğreniyoruz.

Polisiye edebiyatın Kraliçesi Agatha Christie, 1971 yılında, İngiltere’nin en yüksek onur unvanı olan Britanya İmparatorluğu Kadın Komutanı unvanını aldı. 12 Ocak 1976 tarihinde yaşama veda etti.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Altın Kitaplar’ın 63 Yıllık Serüveni başlıklı  röportajı okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Doğu Ekspresi’nde Cinayet – Agatha Christie”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir