Medeniyetin gelişimindeki en önemli unsurlardan biri olan hijyen ve tuvalet kültürünün tarihin en eski dönemlerinden başlayarak Roma dönemi sonuna kadar izlediği aşamaları merak ediyorsanız, Arkeolog Onur Gülbay’ın yazdığı Sakin Kitap tarafından yayımlanan Eskiçağ’da Tuvalet Kültürü tam size göre!
Mehmet Berksan / mehmet@brksn.com.tr
Medeniyetin gelişmesinde büyük katkısı olan icatları hızlıca düşündüğümüzde aklımıza tekerlek, ateş, kâğıt, barut gibi birçok başlık gelir de nedense tuvaletler ve lağım sistemleri ‒belki de üzerinde düşünmekten pek hoşlanmadığımız bir konu olması sebebiyle‒ pek akla gelmez. Hâlbuki tarih boyunca bir arada yaşamak isteyen çok sayıda insanın ilk çözmesi gereken sorunlardan biri de insan dışkılarının, temiz su kaynaklarını kirletmeyecek şekilde bertaraf edilmesiydi. Bu başarılamadığı takdirde su kaynakları kirleniyor ve salgın hastalıklar baş gösteriyordu.
Hiç düşününüz mü acaba insanlar tarih boyu tuvalet ihtiyaçlarını giderirken ne gibi araçlar, ne gibi yöntemler kullandı? Hem kendi beden temizliklerini hem de atık su hatlarının temizliğini neyle, nasıl sağladılar? Bu sistemleri kim inşa etti, bakımlarını kim yaptı, onları kimler temizledi? Bilinen en eski tuvalet örnekleri nerelerde bulunuyor ve hangi döneme tarihleniyor? Roma döneminde kamusal birer mekâna dönüşen, filozofların, kent yöneticilerinin ve üst sınıfın sosyalleşme alanı olan anıtsal latrinalar hangi şartlarda ortaya çıktı? Ne gibi türleri vardı? Zaman içinde nasıl geliştiler? Eğer yüzünüzü ekşitip “Merak edecek başka konu mu kalmadı!” demiyorsanız, Arkeolog Onur Gülbay’ın yazdığı Eskiçağ’da Tuvalet Kültürü bu konulara ışık tutan güzel bir inceleme.
Roma öncesi tuvaletler
Kitap, Roma öncesi tuvalet kültürünü inceleyerek başlıyor. Arkeolojik buluntuların, yazılı kaynakların ve seramik eserler üzerindeki resimlerin izinden M.Ö. 3. bin yılın ortalarında Mezopotamya’da hüküm süren Akad Kralı I. Sargon’un sarayının altına inşa ettirdiği tuvaletten başlayarak Roma dönemine kadar eldeki bulgulara değiniliyor. Bu dönemde nadiren bazı tuvalet yapılarına rastlansa da tuvalet ihtiyacının çoğunlukla ev içinde bulunan seramik kaplarla giderildiği anlaşılıyor. Suyun, eğimi ve basıncı ustalıkla ayarlanmış kanallarla yapılara getirilemediği, atıkların da kanallarla uzaklaştırılamadığı zamanlar için başka bir çözüm düşünmek de olası değil zaten.
Roma latrinaları
Roma İmparatorluğu’nun zenginleşmeye başladığı Augustus döneminde ortaya çıkıp M.S. 6. yüzyılda son bulan latrinaları, daha önceki dönemlere ait olan tekil tuvaletlerden ayıran en önemli fark, latrinaların 85 kişiye kadar çıkan kapasiteleriyle çok sayıda insanın bir arada kullandığı ve sosyalleştikleri birer kamusal mekân olmalarıymış.
Akdeniz havzasında Roma’nın ulaştığı her yerde (Batı Avrupa, İngiltere, Fransa, Hollanda, Kuzey Afrika, Anadolu ve Orta Doğu) bulunan latrinalardan Akdeniz havzasında şu ana kadar 145 tane tespit edilmiş. Anadolu’da ise 15 tane varmış.
Kitap, latrinaları plan tipleri, yapı malzemeleri ve çalışma prensipleri açısından bütün detayları ile inceliyor.
Anlaşılır bir dil, anlatımı destekleyen çizimler
Kitapta ağır ve teknik bir dil kullanılmak yerine çok anlaşılır bir dil tercih edilmiş, anlatılanlar da hem fotoğraflarla hem de çizimlerle desteklenmiş. Bu hâliyle kitap, gayet teknik bir konuyu genel okuyucunun rahatlıkla anlayabileceği bir şekilde ele almış.
Açıkta kalanlar
Eskiçağ’da Tuvalet Kültürü’nü büyük bir ilgiyle ve keyifle okudum ve bu güzel incelemeden çok şey öğrendim. Diğer yandan kitabın sadece 64 sayfa olması sebebiyle kitabı okurken aklıma takılan bazı sorular cevapsız kaldı. Cevapsız kalan sorularıma örnek vereceğim ama gelin önce kitapta yer verilen ve 16. yüzyıla tarihlenen şu şiire bir bakalım. Akşam kafasına dışkı dökülmeden sokakta yürümenin büyük bir talih olduğunu anlatan şiir, John Dryden’ın Scatologic Rites adlı eserinden:
Dışarıda akşam yemeğini yemek cesaret ister
Bir an evvel evine gidip rahatlamadıkça
Adımlarınla karşılaşacak birçok felaket seni bekler
Vardır sokakta gürültülü pencereler:
İyi tanrılara yalvar ve düşün şansın ne kadar azdır
Payına düşen yalnızca oturaklardır.
16. yüzyılda yazılan bu şiiri görünce aklıma takılan soru şu oldu: Roma döneminde kabaca M.S. 2. yüzyılda ortaya çıkan latrinalar 6. yüzyılda neden son buldu? Sonraki dönemlerde aynı coğrafyada, Roma dönemindeki tuvalet kültürünün sürmemesinin sebebi neydi? Kitapta bu konuda tatmin edici bir cevap bulamadım doğrusu.
Türkçede bildiğim kadarıyla bu konuda yazılmış ilk kitap olan Eskiçağ’da Tuvalet Kültürü’nün yeni baskılarında hacminin artarak konuya daha kapsamlı olarak değinmesini umuyorum.
KÜNYE:
Yayınevi: Sakin Kitap
Eser Adı: Eskiçağ’da Tuvalet Kültürü
Yazar: Onur Gülbay
Editör: Mert Hüseyin Doğan
Tür: İnceleme
Sayfa Sayısı: 64
Ebat: 19,4 x 13,00 cm
İmla: ☺️
Onur Gülbay Kimdir?
Onur Gülbay, 1978’de Ödemiş’te doğdu. Orta öğrenimini İzmir’in Selçuk ilçesinde tamamladıktan sonra 1999’da Akdeniz Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Klasik Arkeoloji Bölümü’nden mezun oldu. Yüksek lisans ve doktorasını Dokuz Eylül Üniversitesi – Sosyal Bilimler Enstitüsü Arkeoloji Ana Bilim Dalı’nda tamamladı. Hâlen aynı üniversitede öğretim üyesi olarak çalışan Onur Gülbay, Efes, Metropolis, Patara ve Smyrna kazılarında çalıştı.
Onur Gülbay’ın diğer kitapları ise şöyle:
- The Peristyle House of Metropolis, Ege Yayınları, 2021. (S. Aybek ve B. Arslan ile birlikte)
- Anadolu’da İmparator Hadrianus Dönemi İmar Faaliyetleri, Alim Yayınları, 2015.
- Efes Kurşun Tesseraeları, Esen Ofset, 2008. (H. Kireç ile birlikte)
Diğer okurdan kitap incelemelerini okumak için tıklayın.