Dünyanın Güçlü Tarafı – Kerem Işık

Editör: Banu Demir

Zihin, beden ve hafızayı sorgulamaya hazır mısınız? “İnsan geçmişine olduğu kadar geleceğine de öfke duyabilir.” Kerem Işık, romanında beş ana karakter ve bir arkeolojik kazı alanı üzerinden okuru muhteşem bir varoluş yolculuğuna çıkarıyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 14 Haziran 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Felsefe, gerçekçi romanlardan hoşlananlar.

Sayfa Sayısı: 170 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 16 x 24 cm

Kategoriler:

İnceleme

Toplum Böceği ve Iskalı Karnaval gibi öykü kitapları ile bilinen yazar Kerem Işık, bu kez roman türünde kaleme aldığı kitabında okuru şaşırtacak bir geçmiş ile gelecek, unutmak ile hatırlamak arasında kaybolmuş bir neden sonuç ilişkisinin izini sürüyor.

“Bir insanın sonu ne zaman gelir? Öldüğünde mi, yoksa o kişiyle ilgili iyi ya da kötü son anılar da geride kalanların zihinlerinden silindiğinde mi?”

Dünyanın Güçlü Tarafı bana sanki cazibesini hiç yitirmeyecek bir Milan Kundera eseri okuyormuşum hissini veren ve ister istemez düşündüren bir eser oldu. İnsan, istemli ya da istemsiz üzerini betonla sıvadığı için hiç hatırlamadığı anıların bir gün önüne gelişigüzel, belki de hiç istemeyeceği bir anda düşeceği gerçeğiyle yüzleşiyor. Diğer yanda yaşarken belleğinden asla çıkmayacağını düşündüğü hikâyelerin de birer birer zihnin girdapları arasında yitip gitmeleri insana çarpık, tarifsiz bir boşuna yaşanmışlık hissi bırakıyor.

“Birbiri üzerine istiflenen anılar, yok olup giden kokular, sözler ve dokunuşların doldurduğu terk edilmiş bir müzeden farksızdır zihnimiz.”

Konu ve karakterler

Kitap, İzmir’in merkezindeki Agora’da bulunan bir kazı alanında arkeolog olarak çalışan Aylin ve onun hayatına dolaylı ya da dolaysız giren dört farklı karakterin kırık dökük yaşam mücadelesini anlatıyor.

Agora’da yapılan kazının derinleşmesi ile birlikte kazı alanının etrafında yaşayan halk, kendilerinde açıklayamadıkları farklılıklardan yakınmaya başlar, içlerinde en belirgini ise insanların unuttukları anıların bir çatlaktan çıkan ot gibi yeniden yeryüzüne çıkmasıdır.

Yüzleşmek istemediği yaşamının tam da merkezindeki kazıyla uğraşan Aylin, hızla manasını yitiren dünyada bir parça anlam arayışı içerisindedir. Öyle ki sırf durumunun vahametini anlamlandırabilmek için gittiği psikoterapi seanslarında, zihnini ele geçiren düşünceler yerine kendine ait olmayan, hatta hiç yaşanmamış hatıralar yaratır.

Aylin’in hiçbir zaman tam anlamıyla bir bağ kurmayı başaramadığı gazeteci kardeşi Yunus ise hayatın anlamını çektiği fotoğraf kareleri içinde dondurduğu ‘an’larda arar. Bir nevi konuşan fotoğraflar peşindedir. Ona göre fotoğraf çekmek bir avdır. Tek farkla; o hedefi öldürmez, ölümsüzleştirir.

Romanın bütün karakterlerinin tek ortak noktası Aylin’dir. Karakterlerden ikincisi Aylin’in bir zamanlar çok sevdiği fakat bir av kazasında yaban domuzları tarafından öldürülen eski erkek arkadaşı Anıl’dır. Kitapta Anıl yaşayan bir karakter olarak anlatmaz ama diğer karakterler ve Aylin’i birbirine bağlayan derz gibidir. Anıl’ın kardeşi Şehsuvar ise abisinin gölgesinde, zihninin içerisinde sadece kendisinin duyduğu birtakım seslerle büyümüş, giderek gerçekliğini ve düşüncelerini yitirmiş bir karakterdir. Yaşayabilmek için duygularını kontrol altına alıp hayatın ne olduğunu bilmesi gerektiğini düşünür çünkü onun deneyimleri herkesten çok farklıdır. Kafasının içinde mekanik bir şekilde duyduğu bir radyo haberi gibi yinelenen cinayet haberleri onun bırakın zihnini, ruhsuz bedenini de ele geçirmiş bir haldedir.

Son karakterimiz Anıl’ın yakın arkadaşı Atılgan ise aynı Franz Kafka’nın yaşadıklarına benzer otoriter ve sevgisiz bir baba tarafından büyütülmüş; içinde kopan fırtınalara söz geçiremeyen takıntılı bir genç adamdır. Sorgusuz sualsiz sadece “Ben öyle istiyorum,’ diyen despot bir babanın elinde büyümüş, kafa yormadan kendisine dayatılanları kabullenen bir karakterdir Atılgan.

Kitaptaki hikâye, Anıl’ın anlamsız bir kazada ölmesiyle neredeyse kendi varlıklarından son derece tedirgin bu karakterlerin hepsinin hayatlarında farklı noktalara savrulmalarını ve kaypak hafızaları aracılığıyla birbirleriyle hesaplaşmaları üzerinden şekilleniyor.

Yazar; Freud, Jung, Hegel ve Kierkegaard’dan alıntılarla hikâyesine bir nevi zemin arıyor hatta bu arayışı mitolojiyle de başarılı bir şekilde destekliyor.

Kitabın düşündürdüğü

Kitap, tanrı anlatıcı yöntemiyle oldukça derin soruları okurun önüne doğal bir tavırla koyuyor. Örneğin bu soru, belki de bugün düşünmeniz gereken soru:

“Bir insanın sonu ne zaman gelir? Öldüğünde mi, yoksa o kişi ile ilgili iyi ya da kötü son anılar da geride kalanların zihinlerinden silindiğinde mi?”

Peki ya bu soru:

“Sabit düşünce ölüdür. Düşüncelerimiz bizimle hareket ettikçe yaşadığımızın farkına varırız. Kelimeler hiçbir anlama gelmediğinde şaşkınlık uyandırır. Her zaman kullandığımız sözcükler artık aşkı, öfkeyi, umudu ya da kahvaltı tabaklarını tarif etmeye yetmediğinde içleri boşalmış demektir.”

Dünyanın Güçlü Tarafı, son zamanlarda neredeyse okurken her sayfasında altını çizdiğim satırlar ile dopdolu bir roman oldu ve kitaplığımda da özel yerini aldı. Darısı sizin başınıza!

Kerem Işık kimdir?

Kerem Işık, Türk öykü yazarı ve çevirmen. Üniversitede Kimya Mühendisliği eğitimi aldı ve fizik üzerine yüksek lisans yaptı.

İlk öykü kitabı Aslında Cennet de Yok, 2010 yılında Yapı Kredi Yayınları tarafından yayımlamdı. Toplum Böceği adlı ikinci öykü kitabıyla 2012 Haldun Taner Öykü Ödülü’ne layık görüldü. Işık, serbest çevirmenlik yaptığı İzmir’de yaşıyor.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın. 

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Dünyanın Güçlü Tarafı – Kerem Işık”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar