Dünyadan Aşağı – Gaye Boralıoğlu

(2 Yorum)

Yazan: Özlem Aslan

Gaye Boralıoğlu, İletişim Yayınları’nın yayımladığı ve 2019 yılında Duygu Asena Roman Ödülü alan romanı Dünyadan Aşağı ile kırık bir baba-oğul ilişkisinin, hayatın tümüne nasıl sızdığını anlatıyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 21 Haziran 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Psikolojik kurgu sevenler

Sayfa Sayısı: 275 sayfa

İmla: ☺️

Kategoriler:

İnceleme

Orta yaşın ve çevresinin sabrının son demlerindeki Hilmi, alnına yediği bir kurşundan kurtulmuş ama kurşunun “içindeki saati bozmasıyla” kendini didik didik ettiği bir nekahet dönemine girmiştir. Bu dönemde gördüğü bir kâbus onu öyle korkutur ki, hayatını en baştan şekillendirmeye karar verir. Kendini zebanilere hesap verirken görür, cehennem korkusu başlar ancak onun asıl cehennem saydığı korku yalnızlıktır.

“Bir insanın yalnızlığa tahammül edebilmesi için, bedenin orta yerinde çok sağlam bir iskeletin olması gerekir; aklın rüzgârlarıyla eğilip bükülmeyecek, gönül fırtınalarıyla savrulmayacak, boş duvarlardan gelen yankılarla dertlenmeyecek bir ruh iskeletine.”

Peki, Hilmi yalnız mıdır?

Kendini yalnız bırakmak için her şeyi yapan bir adam demek daha doğru. Kibri arkadaş edinmesine engel oluyor. Ona en çok sabreden ve onu en çok seven kişi olan eşi Nihal’i bile hayatında tutmakta zorlanıyor.

“Hiç anlatamadım bu kadına ben kendimi. Yok, onun suçu değil, anlamadı değil, sahiden ben anlatamadım. Ne dilimle söyleyebildim ne gövdemle ifade edebildim. Bir şey, ne idüğü belirsiz bir engel, bir perde aramıza girdi, kaldı orada. Ben perdenin arkasında debelenip durdum, gölgem onu oyaladı, o gölgemle yaşamaktan hiç mutlu olmadı, haklıydı.

Ama ben de mutlu olmadım. Ben gölgelendikçe o içine kapandı. Karardı. Kurudu. Renksiz, kokusuz bir sıvı oldu. Kaygılar sardı sarmaladı her yanını, bıraktı kendini teslim oldu. Silkinmedi. Beni de silkelemedi.”

“Bir çocuğu kemiren ya babadır ya da yokluğu”

Hilmi, planladığı “büyük dönüşüme” babasının ölümüyle devraldığı ama eskisi kadar başarılı olmayan lokantası Kapelika’yı baştan yaratmakla başlar. Kafasında babasıyla yarışı ve savaşı hiç bitmeyen karakterimiz bocalama içindeyken eski dolaplardan birinde babasının “Sırlar” adlı bir kitap taslağını bulur. Babasının yılların araştırmaları ve deneyimleriyle yoğurduğu bu kitap, aynı zamanda bir günce gibidir. Akıllı, anlayışlı ve sağduyulu biri olan babasının kendisi hakkındaki yorumlarından bir ders de çıkarmaz, ama tariflerini aşırmaktan ve kendine mal etmekten de geri durmaz. Planı her şeye en baştan başlamak, lokantayı babasının günlerinden de ileri taşımaktır. Tabii ki bunu kibrini doyurmak amaçlı yapmak ister ancak hevesi süt köpüğünden hallice olduğundan planları gevşer ve sadece babasının değil, kendi eski günlerini bile arar hâle gelir.

Bu noktada babasının güncesindeki şu not, onu mezarın ötesinden bile haklı çıkarır:  “O her zaman her şeyi yarım yamalak dinledi ve kendi bildiğinin hep en iyisi olduğuna hükmetti. Hayattaki tüm hataları ondaki bu husustan beslenecektir.”

Kitapta çok baskın bir baba-oğul ilişkisi vurgusu var. Hilmi’nin üzerinde sürekli bir çift göz var gibi yaşaması ve kitabın çarpıcı sonu, bir dizi baba-oğul ağrısını kucağımıza bırakıyor.

“İlk taşı günahsız olan atsın”

Hilmi Aydın, bize en tanıdık adam belki de. Hepimizde bir Hilmi Aydın var: Müdür diye başımızda, koca diye yanımızda ya da aynada tam karşımızda!  Adını koyamadığımız, ne derdin var denilince sebep gösteremediğimiz ama bizi bitirengillerden bir huydur Hilmi’nin taşıdığı. Bu insanlar korkar ama cesaretten dem vurur; yalancıdır ama dürüstlük ister; çabalamaz ama her şeyin en iyisine –nedense- hakkı olduğunu düşünür. Tüm enerjinizi onunla uğraşırken tüketirsiniz ve o sizi keyifsizlikle suçlar. Dünyanın ona bir şeyler borçlu olduğundan emindir, peki sebep? Borçludur işte sebep sorulmasın, öyle.

Böyle bir tiple baş etmek için Gaye Boralıoğlu da en doğru yöntemi seçmiş: Hilmi’nin ağzından anlattığı olayı başka karakterlerin ağzından, bazen de dayanamayarak kendi araya girerek anlatıyor. İçimizdeki o şeytanı taşlamak için belki de… Yazarın bir erkeğin iç dünyasını betimlerken ki doğallığı ve esnekliği takdire şayan, anlattığı hikâyeyi ete kemiğe büründürüyor. Dilinin sadeliği ve akıcılığı kitabın çekiciliğini ve okur kavrayışını arttırıyor.

Geriye sadece Hilmi’nin dünyadan aşağı, kişisel cehennemine yolculuğuna tanıklık etmek kalıyor.

Gaye Boralıoğlu kimdir?

İstanbul Üniversitesi, Felsefe bölümü mezunu olan Gaye Boralıoğlu, sistematik felsefe ve mantık alanında master sahibidir. Çeşitli film ve dizilerin senaristliğini de yapmıştır. Eserlerinden Aksak Ritm 2011 yılında Notre Dame de Sion Mansiyon Ödülü’nü; Mübarek Kadınlar 2015 Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü; Dünyadan Aşağı 2019 yılında Duygu Asena Roman Ödülü’nü kazanmıştır. Yazar çeşitli dergi ve gazetelerde siyasi, edebî ve sanatsal yazılar yazmayı sürdürmektedir.

Gaye Boralıoğlu ile yaptığımız röportajı okumak için tıklayın. 

Diğer Türk Edebiyatı kitap incelemelerini okumak için tıklayın. 

Yorumlar (2)

Dünyadan Aşağı – Gaye Boralıoğlu için 2 değerlendirme.

  1. Ozlem Gokbel

    Çok güzel bir özet olmuş. Elinize sağlık.

  2. Tgbgndrc

    Keyifle okudum, kaleminize sağlık ?☘️

Ortalama Puan

5.00

2 Yorum
5 Yıldız
100%
4 Yıldız
0%
3 Yıldız
0%
2 Yıldız
0%
1 Yıldız
0%
Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar