Türkan, yaşamını başkalarının yanında, onların belirlediği sınırlar içinde geçirmiş, kendi istek ve hayallerini arka plana atmış bir kadındır. Kocasının ölümüyle birlikte, hayatının kontrolünü eline alma fırsatıyla karşı karşıya kalır. Bu süreçte, içsel bir uyanış yaşayarak, kendi kaderini tayin etme cesaretini bulur ve “her şey mümkün” düşüncesiyle umut dolu adımlar atmaya başlar. Kesmez, Türkan karakteri üzerinden, bireyin kendi sınırlarını aşma çabasını ve geç kalmış bir “çiçeklenme” sürecini ustalıkla işlerken, okuru da bu dönüşümün bir parçası haline getiriyor.
Yazarın ifadesiyle, “Bu geç kalmış bir çiçeklenme. Ama bazı çiçekler baharın başında açar, hemen üçüncü gün solar. Bazı çiçekler de baharın sonunda açar ve neredeyse kışa kadar tutunur. Yani her çiçeğin başka bir açma zamanı var…” Kesmez, bu metafor üzerinden, hayatın her döneminde değişim ve dönüşümün mümkün olduğunu, hiçbir şey için geç olmadığını vurguluyor.
Kesmez, Türkan karakterini oluştururken, onun içsel dünyasını ve yaşadığı dönüşümü derinlemesine ele almış. “Türkan’a çok üzüldüm yazarken. Çünkü sevilmeyi çok hak eden birisi gibi ama hayat ona o şansı sunmamış. Türkan gibi birisini tanısaydım onu çok sevmeye çalışırdım.” diyerek karakterine duyduğu empatiyi dile getiriyor.
Çiçeklenmeler, sadece bir kadının değil, birçok insanın hayatın belirli noktalarında hissettiği sıkışmışlık ve yenilenme arzusunu yansıtıyor. Kesmez, bu eseriyle okurlarına, hayatın tuhaflıkları içinde her şeye rağmen çaba sarf etmenin ve değişimin mümkün olduğunu hatırlatıyor.
Kitaptan Bir Bölüm
Günü başlatan o cılız çizgiyi seviyordum. Onun, gecenin siyah kumaşına hiç beklenmedik bir ihtimali gerçekleştirir gibi incecik bir kesik atışını seviyordum. Ben tam gecenin karanlık kuyusuna düşmek üzereyken son anda yetişip bana sabahı getiriyordu çünkü. Sabah nispeten kolaydı, sabah gelince ağrı azalıyordu, taşıması zor şeylerin taşıması kolaylaşıyordu. Düşünceler içlerinden gün ışığı geçince saydamlaşıyor, hayaletler deliklerine kaçışıyor, karanlıkta türlü türlü şeye benzettiğim eşyanın odanın içine dağılan aydınlıkla bir sandalye, bir ütü masası, dolabın kapağına asılmış bir hırka olduğunu idrak ediyordum. Sabah olunca kalkıp bir kahve yapmak için bahanem oluyordu. Kahve hazırlamak beni belli bir noktaya kadar yaşamsal faaliyetlerine devam eden biri yapıyordu. Gece dağılan parçalarımı bir araya getirip sıkıca yapıştırıyordu sanki. Bir süreliğine. Bunu sağlayanın kafein değil, kahve içen biri değildim hiç, bir makinenin düğmesine
basmak, orada yanan kırmızı ışığı görmek, bir şeyleri çalıştırmak, bir şeyleri fokurdatmak, kahve partiküllerinin çözünüp karıştığı sıcak suyu bir bardağa doldurmak gibi sıradan bir eylemde bulunmak olduğunu biliyordum. Kahve yapmak bana hâlâ dünyaya etki ettiğimi hatırlatıyordu. Dokunduğum bir şeyi değiştirebildiğimi, yok olmadığımı, yeryüzünden gidenin ben olmadığımı, yaşamımın sürdüğünü anlatıyordu.
Melisa Kesmez Kimdir?
Melisa Kesmez, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde sosyoloji eğitimi aldı. Kültür-sanat alanında yazılar kaleme aldı, söyleşiler gerçekleştirdi ve tiyatro projelerinde çevirmen ve dramaturg olarak görev aldı. Edebiyat dünyasına öykü kitaplarıyla adım atan Kesmez, Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz, Bazen Bahar, Nohut Oda, Küçük Yuvarlak Taşlar ve Çiçeklenmeler adlı eserleriyle tanınıyor. Ayrıca Anneanne Gezegeni adlı bir çocuk kitabı da bulunuyor. Yazar, Bazen Bahar ile 2017 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü’nde Mansiyon alırken, Nohut Oda ile 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’na layık görüldü.
Kaynaklar:
‘Kadınlar çok hızlı vazgeçiyor, çok daha hızlı yaşlanıyorlar’
Yeni çıkan kitap tanıtımlarını incelemek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok