Sen de Gitme Triyandafilis – Ayla Kutlu

Yayınevi:
Editör: Özge Ovalı Karakaya

Kadın edebiyatının önde gelen yazarlarından biri olarak bilinir Ayla Kutlu. Kadınların doğumlarından itibaren başlayan çilesinin sesidir. Nedir bu çileler? İstismar, tecavüz, darp, suçu olmadığı hâlde “kötü kadın” yaftalamaları…

 

Sitede Yayınlanma Tarihi: 31 Mayıs 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Öykü

Okur Yaşı: Genel Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Türk edebiyatından zevk alanlar

Sayfa Sayısı: 210 sayfa

İmla: ☺️

Kategoriler:

İnceleme

Ayla Kutlu’nun Sen de Gitme Triyandafilis isimli kitabı 1990 Sait Faik Hikâye Ödülü’nü aldı. Kitapta Sen de Gitme Triyandafilis’in dışında başka öyküler de var.  Hiçbir yerde kitabın ismiyle ilgili bir bilgi olmasa da kitaba bu ismin seçilme nedeninin öykünün hem ödüllü olmasına hem de kitaptaki diğer öykülerden daha uzun olmasına bağlıyorum.

Kutlu’nun öykülerinde ilk dikkatimi çeken şeyin başkahramanların ekseriyetle kadın olmasıydı. Bu yüzden kendisine kadın edebiyatı yazarı deniyor. Başkarakterlerin kadın olmadığı öyküler de var elbette. Bu öykülerde de her öyküde olduğu gibi mutlaka bir mağduriyet söz konusu.

Toplum dışına itilenler

Karakterlerden bazıları kendilerinden kaynaklanmayan nedenlerden dolayı toplumun dışına itilir. Bunlara örnek olarak aklı yedi yaşında olan Triyandafilis’i, yaşlı olduğu için ev sahibinin çatısında yaşayan nineyi, “…doğaya aykırıymış gibi değerlendirilen…” Nesim’i, başına ne geldiği tam olarak anlaşılamayan Gülperi’yi, Can Kuşu hikâyesindeki garip kadını gösterebiliriz.

Toplumun dışına itmeye ek olarak toplum, onlara kötülük yapan insanlara sahip çıkıyor. Böylece kötülük biteceği yerde daha da perçinleniyor. Onların tek suçu o anda kötülük karşısında zayıf kalmaları, kendilerini koruyamamaları. Toplumun bulduğu tek çözüm istenmeyen mağdur kişiyi yaşam alanlarından uzaklaştırmak. Oysa uzaklaştırılan kişi iyileşmek yerine daha da kötü duruma düşüyor. Bunun farkında olan Gülperi, kız çıkmayan (!) Raif Efendi’nin kızına şunu söylüyor, “Kııızzz… Bahtsız kııız. Gitme. Madem dövdüler, seni kabullenirler. Gitmek daha zor. Bu acının hesabına tek başına ödeme. Haksızlığı söyle kız, haksızlığı söyle!..”

Görevler derken…

Toplumun gelenek ve görenekleri diyoruz da bazı işe yaramaz gelenek ve göreneklerin bizi aşağıya çekmekten başka ne işlevi var? İnsana bir fayda sağlıyor mu? Hele ki topluma karşı yerine getirmemizin söylendiği görevler hakkında bakın yurt müdiresi Saime Hanım ne diyor? “Hangi görevler, boş laf bu. İnsan kendisi için sürdürür yaşamını. Kendi koyduğu koşullar içinde olur biter her şey… Niye onun değerleriyle kelepçelensin insan?”

Ayla Kutlu’nun belirsizliği

Ayla Kutlu, insanlığın utanç verici olaylarını direkt söylemektense okura sezdirmeyi yeğliyor. Dolayısıyla belirsizliğe rastladığımız yerler var. Bu belirsizlik bana kalırsa yazarın tercihi. Örneğin, Gülperi adlı hikâyede Şerife’nin başına kötü bir şeyler geliyor ama ne geliyor tam anlayamadım. “Köyün epey uzağında, iki tarlayı ayıran iğdeli arkın içinde perişan yatarken ve zaman belli belirsiz bir yağmurla üstünden geçip giderken bulundular. Bulanlar Şerife’yi öylece bırakıp birbirlerini yaralamış olan Ömer’le Hilmi’yi hastaneye götürdüler. Hilmi’nin öldüğü haberi köye ulaşınca, Çiçek Nine’ye sığınmış olan Şerife’yi Hilmi’nin annesi öldürmeye kalktı… ‘Bu orospu olmasa başımıza bunlar gelmeyecekti.’“ Burada toplumun olaylara sorgusuz sualsiz yaklaşımını görüyoruz. Gerçekte de böyle değil mi? Ömer’le Hilmi Şerife’yi paylaşamamış olabilir. Bu sırada belki Şerife, Ömer ve Hilmi tarafından darp edilmiş olabilir. Şerife tecavüze de uğramış olabilir. Benim zihnimde canlanan sahne bu. Bir başka okur da belirsizlikten dolayı kafasında başka sahne kuracaktır.

Öykülerin bazılarına serpiştirilmiş doğaüstü unsurlara da rastlamak mümkün. “Bu sabah, gözlerimi maviye boyadım. Kopkoyu bir maviye. Aklarını da boyamak isterdim, bebeğini de… Olmadı, gözün içine kalem girdiğinde insan kasılıveriyor çünkü.“

Sen de Gitme Triyandafilis

Sen de Gitme Triyandafilis, üzerinde en çok durulması gereken, kitabın en uzun öyküsü. Triyandafilis, İskenderun’da yaşayan gayrimüslim bir ailenin kızı. Ailenin durumu iyi ve Triyandafilis’e düşkünler. Triyandafilis, genç bir kadın bedeninde ama aklı yedi yaşında kalmış. Bu yüzden onunla özel olarak ilgilenen Sultan isimli bakıcısı var. Babası Mösyö Antuvan, kaybolur endişesiyle onun evden çıkarılmasına izin vermiyor. “Triyandafilis hep evdeydi. Bebekliğinde, çocukluğunda, okul çağında. Annesiyle dışarı çıkabilirdi ancak. Onun dışında, özgürlüğü, üstüne cam kırıkları yerleştirilmiş yüksek bahçe duvarının başladığı yere kadardı.” Ama savaş çıkınca yabancı ailenin huzuru kaçtı. Bütün güvenlik önlemleri de yattı. Kutlu, olağanüstü durumlarda en çok etkilenenlerin yine dezavantajlı insanlar olduğunu anlatmak istediği için bu hikâyeyi kaleme aldığını söylüyor ve ekliyor, “Ne çıkmasında, ne de yönetiminde hiçbir katkısı olmayan insanların dramlarıdır, savaşları korkunçlaştıran.”

***

Kitabın sonunda Şemsettin Ünlü’nün Ayla Kutlu’yla yaptığı söyleşiye yer verilmiş. Bu söyleşi, öyküleri okurken kafamda oluşan bazı sorulara ışık tuttu. Öykülerle ilgili yanıtların yanında yazma eylemiyle de ilgili deneyimlerin olması da kitaba değer kazandırmış. Özellikle yazmaya meraklı olan okurların bu kısmı seveceğini düşünüyorum.

Ayla Kutlu kimdir?

14 Ağustos 1938’de Antakya’da doğdu. 1960 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra çeşitli kamu kuruluşlarında 20 yıl çalıştı. 1975’te profesyonelleşen edebiyat çalışmalarını, emekli olduğu 1980’den beri yoğunlaştırarak sürdürüyor. Roman, hikâye, çocuk romanı, film hikâyesi, senaryo, tanıtma yazıları, belgesel, sohbetler, radyo oyunları gibi edebiyatın çeşitli dallarına ilgi duyuyor.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.  

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Sen de Gitme Triyandafilis – Ayla Kutlu”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar