Patasana – Ahmet Ümit
Ülke: Türkiye
Türü: Polisiye
Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi
Hedef Kitle: Türkiye’ye özgü polisiye roman seven ve arkeoloji ile ilgilenen okuyucular.
Sayfa Sayısı: 432 sayfa
İmla: ☺️
Ebat: 13.5 x 23 cm
İnceleme
Son yıllarda polisiye roman denince akla gelen ilk isimlerden biri olan Ahmet Ümit’in Patasana adlı romanı, klasik bir cinayet ve suçluyu bulan dedektif hikâyesinden uzak. Cinayetlerin işlendiği coğrafyanın karmaşıklığı, dedektiflik rolünü üstlenen kişilerin akıl ve mantık yürüterek cinayetleri çözmelerine engel oluyor. Patasana’da gerçek ve kurgu bir arada işlenmiş. Hititli saray yazmanı Patasana’nın tabletlerinin çerçevelediği gerçeklik, Hitit kentinde arkeolojik kazı yapan yedi kişilik ekibin yaşadığı gizemli olaylar ve dört cinayet ile birlikte kurgulanmış.
Patasana’nın 28 tableti
Saray yazmanı Patasana’nın Hitit tarihini ve inançlarını anlattığı 28 tablet ile paralel olarak, kitapta da 28 bölüm var. Gaziantep yakınlarındaki arkeolojik kazı sürecinde bu tabletler birer birer ortaya çıkarılırken aynı zamanda kazının yapıldığı bölgede cinayetler işleniyor.
Patasana’nın tabletlerde anlattıklarına göre Hititlerde saray yazmanlığı babadan oğula geçiyor. Kral, Patasana’dan önce saray baş yazmanlığını yapan babasının ölümünden sorumludur. Saygı duymadığı bir kral ile Kral Pisiris’in gözdesi olan Aşmunikal ila yaşadığı aşkı arasında birkaç sene süren bir ikilemden sonra, aşkın ağır basması sonucu Aşmunikal hamile kalır ancak Kral kısırdır. İhaneti anlaşılmasın diye intihar eden Aşmunikal’ın, kendi babasının ve doğmamış çocuğunun intikamını almaya ant içen Patasana, seneler sürecek bir intikam planlar.
Kral Pisiris’i Frigyalılar’la iş birliğine ikna eder. Frigyalılar’a gönderilen tabletin bir kopyasını da düşman Asurlulara gönderir ancak Asur Kralı sadece Kral Pisiris’i cezalandırmaz; bütün Hititlileri yok etmek için 7 gün 7 gece katliam yapar. Sorumluluğu kısmen üzerine alsa da asıl sorumlu olarak tanrıları gören Patasana, insanlığa bir ayna olsun diye bu tabletleri yazar.
Cinayetler
Romanın ilk gününde Yüzbaşı Eşref, kazı ekibinin kaldığı okul binasına gelerek Hacı Settar’ın minareden düşerek öldüğünü haber verir. Hacı Settar’ın minareden atıldığı iddiası üzerine soruşturma yapan Yüzbaşı Eşref, kasabalıların kutsal saydığı Kara Kabir denilen yatırın yakınında yapılan kazının çevresinde işlenen cinayetleri çözmeye çalışan emniyet görevlisi rolünde. Oysa roman, Kazı Başkanı Esra’nın bir dedektif gibi iç çözümleme tekniği ile düşüncelerini okurla paylaşması ile ilerler. Cinayetler altı gün içinde birbiri ardına işlenir.
Çok-uluslu çatışma
Patasana’nın tabletlerindeki milletlerarası savaş gibi, kazı bölgesinde de çok milletli bir tartışma yaşanmaktadır. Kazı bölgesinde yaşayan Ermeniler, Türkoğlu aşireti, Amerikalı dil uzmanı, Alman arkeolog, 1921 senesinde kilisenin çan kulesinden atılan Papaz Kirlor’un hikâyesini anlatan ve işin içinde İngilizler, Ruslar ve Fransızlar olduğunu iddia eden, Amerikan Hastanesi Başhekimi Nicholas, hepsi bu romanda bir araya gelir.
Arka kapaktan
Patasana…
Fırat’ın ışıltısına gizlenmiş karanlık sırlar…
Fırat kıyısında kazı yapan arkeologlar Hititler döneminden kalma bazı tabletler bulur. Saray yazmanı Patasana’nın yaklaşık üç bin yıl önce yazdığı bu tabletler Anadolu medeniyetleri üzerine önemli sırların açığa çıkmasını sağlayacaktır. Zor koşullar altında, sabırla çalışan arkeologlar kazı yapılan bölgede art arda işlenen cinayetler yüzünden baskı altında kalınca tabletlerin tamamının gün ışığına çıkması tehlike altına girer.
Coğrafya kaderdir…
Ahmet Ümit Patasana’da Anadolu’nun belleğini kazıyor. İki farklı zamanda iki farklı koldan ilerleyen roman ortaya çıkardığı binlerce yıllık Anadolu resmiyle günümüz Türkiyesi’ni oluşturan şartları daha iyi anlamamıza imkân tanıyor.
Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok