Kıyamet Emeklisi – Şule Gürbüz

Yazan: Özlem Aslan

Sevenlerinin uzun süredir yeni eserini beklediği Şule Gürbüz, İletişim Yayınlarından çıkan yeni kitabı Kıyamet Emeklisi ile geri döndü, hem de bu aranın hakkını verircesine, bir zamane sufisinin ham dalından kopup pervane misali yanışına kadar olan iki ciltlik yolculuğunda, cam kenarını okuruna bırakarak.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 17 Ağustos 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Çağdaş Türk Edebiyatı Okurları

Sayfa Sayısı: 944 sayfa (2 Cilt)

İmla: ☺️

Ebat: 16 x 24 cm

Kategoriler:

İnceleme

Çoğumuzun edebiyat derslerinden aşina olduğu “fenafillah”, “hakikat kapısı” ,”yanmak-sönmek”, “bekabillah” gibi kavramların ete kemiğe büründüğü bir eser bu. Üstelik öyle masalsı da değil! Öylesine gerçek, öylesine hayatın köşelerine çarptırmalı ki, bir noktada artık kendinize acımaya başlıyorsunuz çünkü –takdir edersiniz ki- insan olmaya çalışmak, bazılarımızın yenilip bıraktığı, bazılarımızınsa bırakmasına 5 dakika kaldığı bir çaba artık. Üst insan, ulu kişilik olmak için değil; sadece bir çıplak âdemoğlu olmak için verilen çabanın öyküsü bu.

Karargâh değiştirmek kolay değildir öyle / İçinde beşiğinden bir şeyler taşır insan”

Kıyamet Emeklisi, iki ciltlik bir roman. Romanın ilk cildi, ana kahramanımız Aziz’in ilk çocukluğundan İstanbul’a gelişine kadarki hikâyesini anlatıyor. Erzurumlu, koyu dindar bir ailenin çocuğu Aziz. Babası dilsiz orucundan dolayı sürekli suskun, oruçta olmadığındaysa aynı sessizlikte bir adam. Annesi ise babasının uzantısı sayılabilecek kadar ona tabi olan bir kadın. Açıkgöz bir abisi, karanlık gecelerde gözlerindeki ışıkla ona yoldaş olan bir de kedisi var. Aklı erdiğinden beri başka bir çocuk Aziz, doğaya gökyüzüne, ışığa, çiçeğe böceğe, taşa toprağa hayret ederek büyüyor. Tüm bunlar, onun için muhteşem mucizeler… Bu başkalığın bedelini de susturularak ödüyor… O da içine dönüyor, içinden konuşmaya, sormaya, aramaya başlıyor.

Romanın bizi sürükleyen olaylarıyla Aziz’in sufilik yolunun taşları döşenmeye başlıyor. Bir başına dolandıktan sonra tesadüfler sonucu bir Melami dervişinin evine varıyor. Aziz, doğuştan bir yol gösterene, bir mürşite ihtiyaç duyan karakterde biri. “Allah için Allah ile erimek” asıl dileği… Bunun için de her şeyden vazgeçmeye hazır. Birinci cilt bu gayenin doğrultusunda gelişen olaylarla ilerliyor.

İkinci cilt ise Aziz’in İstanbul’a gittikten sonra yaşadıklarını, iş, aile ve sosyal çevresindeki gelişmeleri ve tüm bunların ortasındaki Aziz’i anlatıyor. Aziz gündelik hayatın büyüyü bozan tüm manevralarından kendini sakınarak yaşıyor. İçindeki ateşi kaybetmemek için çok ama çok çabalıyor.

Acı sabrın tatlı meyvesi

Kıyamet Emeklisi, bu sene en sabırsızca beklediğim eserdi ve beklentimi fazlasıyla karşıladı. Normalde kitaplarıma kıyıp da cümlelerin altını çizemem ancak bu kitabı elimde kurşun kalemle okudum. Şule Gürbüz’ün karakter çözümlemeleri kusursuz, ince ince işlenmiş, sabırla birleştirilmiş. Okuması zaman alan, üzerine düşündüren, okurken sık sık ara verip düşüncelere daldıran bir eser olmuş. Gürbüz’ün okur eserden kopar mı korkusundan uzak, meramını anlatmak için kurduğu nerdeyse yarım sayfalık cümleler başta biraz yorabilir ancak o meseleler başka nasıl anlatılır, bilmiyorum. Baştan söylemeliyim, hazmı kolay bir eser değil ve bu sayfa sayısından kaynaklanmıyor. Karnımızın yumuşak kaldığı meselelerde, hiçbir çalı ardına saklanmadan, apaçık değerlendirmeler yapıyor Gürbüz. Kendi kendimize konuşurken olay çıkmasın diye sustuğumuz her şeyi dillendirmiş; yetmemiş didik didik etmiş. “Arif olan anlar” deyip çekilmemiş, hiçbir tarafa yaranmaya çalışmadan, doyasıya anlatmış. Tüm bunlar ortaya benzeri bulunmaz iki ciltlik bir eser çıkarmış. Beni etkileyen birkaç güzel alıntıyı da sizinle paylaşmak isterim.

“İnsan kendisi kıble olamadan kıbleye dönemiyordu. İbre kendisi olmalıydı, o olunca da kıble kalkıyordu zaten. Yoksa her budala insan doğru iş, doğru eş, doğru yer arıyordu, buna da arayış diyordu. Doğru olmadan doğru, bulunmuyordu.”

Sadece bir sıkıntıdan emindi ve en büyük talihsizlik kendini meşgul edemeyen ve bunu başkasından talep eden, başkasını buna memur eden bir insana tesadüf etmek hatta buna çatılmaktı.”

“Hazırlıktı, her şey hazırlık. Çoktan başladım zannedilen yer hazırlığın başıydı, bütün yol hazırlıktı, zaman hazırlıktı, acı ve sabrediş hazırlıktı. Hazırlık bitince saniyeler içinde geliniyordu. Yol bir adımdı, tek adımdı.”

“Hiçbirinin gayrıya mecal etmeyeceğini, hakikatin gene başıboş dağlarda gezdiğini bilmeden de olsa bilirler. Aslen bizim memlekette kimsenin kimseye hürmeti olmaması da bundandır, Allah diyenin Allah ile arasının olmayacağını kendinden bile iyi bilirler.”

Şule Gürbüz kimdir?

1974 yılında İstanbul’da dünyaya geldi, İstanbul Üniversitesinde Sanat Tarihi ile İspanyol Dili ve Edebiyatı, Cambridge Üniversitesinde de felsefe eğitimi aldı. İlk eseri olan Kambur ile on sekiz yaşında edebiyat dünyasına adım attı. Yazarlığın yanı sıra Milli Saraylar Müdürlüğü’ne bağlı olarak sanat tarihçisi ve antika sanat tamircisi olarak çalışmaktadır.

 Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Kıyamet Emeklisi – Şule Gürbüz”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar