Robotlar Tanrısı – Barış Atalay
Barış Atalay’ın A7 Kitap Yayıncılıktan çıkan kitabı Robotlar Tanrısı, yapay zekânın yönetimindeki bir geleceğin inanılmaz hikâyesi. Onun bizden ne kadar uzak olduğunu tahmin etmemiz ise zor çünkü bir ütopyanın distopyaya dönüşmesi an meselesi.
Ülke: Türkiye
Türü: Roman, Bilim Kurgu
Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi
Hedef Kitle: Bilim kurgu, robotik ve distopya sevenler.
Sayfa Sayısı: 224 sayfa
İmla: ?
Ebat: 13 x 21 cm
İnceleme
Hiç hastalanmadığınız, her türlü maddi ihtiyacınızın karşılandığı, refah içinde güvenli bir yaşam için neleri feda ederdiniz? Tüm bunlara sahip olabileceğinizi bilseydiniz karşılığında özgürlüğünüzden ve dolayısıyla potansiyelinizden vazgeçer miydiniz?
Konfor, “gelişme”nin karşılığı olduysa ve tek yaşam amacımız bunlara ulaşmaksa bize geçmiş olsun; bu, potansiyelimizden çoktan vazgeçtiğimiz anlamına gelir. Bizim yerimize çalışıp tüm can sıkıcı işleri kolaylıkla halleden ve hayatımızı kolaylaştıran “hizmetkârımız” teknolojiye tabii ki çok şey borçluyuz ama bu hizmetkâr ya tüm dizginleri ele alırsa? Yardımcımız ve müttefikimiz yapay zekâ, bir gün düşmanımıza dönüşürse?
Bu, son zamanların en güncel sorularından biri. Peki cevabı kim, ne zaman verebilir? Efendinin hizmetkâra, hizmetkârın efendiye dönüşebileceği bir sınır var mı? Eğer varsa bile çok ince, çok bulanık; ne zaman geçtiğimizi anlamayacağız. Ayrıca konfora alışmış, güvence arayan, en küçük zorluk karşısında hemen teslim olup problemleri başkalarının çözmesini sabırsızlıkla bekleyen bireylerden oluşan bir toplumun bu sınırı kolayca geçebileceğini tahmin etmek zor değil.
Robotlar Tanrısı cesaret ve özgürlükten, tutkularından, keşfetme ve gelişme arzusundan vazgeçen insanların köleliğe geçişinin hikâyesi. Distopik bir geleceği anlatan bir bilim kurgu romanı olduğunu söylemek yanıltıcı olabilir. Eğer yapay zekâ teknolojisinin boyutları hakkında az da olsa fikriniz varsa, anlatılan hikâyenin hayalden ziyade gerçeğe yakın olduğunu düşünebilirsiniz.
Dijital İstanbul
Şarjı dolu, yazılımı güncel olduğu sürece hiçbir vatandaşının sorun yaşamadığı bir İstanbul bu. Kulağa ne hoş geliyor değil mi? Tabii söz konusu şarjın ve yazılımın telefonlara değil de insanlara ait olduğunu görmezden gelirsek. Bir de İstanbul’un her yerine yayılmış sayısız istasyonda insanların şarj edildiklerini ve yazılımlarının güncellendiğini hesaba katmazsak.
İnsanlar internete bağlanmak ve iletişim kurmak için bilgisayarlara ya da telefonlara ihtiyaç duymuyorlar artık çünkü implantları sayesinde her türlü veriye anında erişiyorlar. Yapay zekâ insanların sağlık durumları ve iklim de dâhil olmak üzere her şeyi kontrol ediyor. Yine de insanlara doğdukları andan itibaren zorunlu olarak implant takılıyor olması toplumdaki eşitsizliğin bittiğine işaret etmiyor. Aksine, implantlar arasındaki devasa farklar yüzünden insanların arasına bu kez teknolojinin aşılması zor duvarları giriyor.
Şirketlerin devri
Güvenlik ve sağlık gibi temel konuların dışında, işlevini yitiren devletin yerini şirketlerin aldığını görüyoruz. Dolayısıyla tüm toplumsal dinamikler şirketleri ilgilendiriyor. İnsanlar “şirket vatandaşları” ve “devlet vatandaşları” olarak ikiye ayrılmış durumda. Eğer bir şirket vatandaşıysanız taktığınız implant kadar yaşadığınız yer ve yiyip içtikleriniz de kaliteli oluyor. Ayrıca her anne babanın hayali olan en gelişmiş implantı çocuğunuza taktırabiliyorsunuz.
Beyninize son model bir implantın takılı olması, hafıza güçlendirici yazılımlar ve fazladan bağışıklık denetimi gibi programlara sahip süper bir bilgisayarla birlikte yaşadığınız anlamına geliyor. Ama sıradan bir vatandaşsanız bir devlet implantına razı olup temel sağlık değerlerinizin ve stres seviyenizin ölçülmesiyle yetinmek zorunda kalıyorsunuz. Şarjınız bittiğinde sosyal ortamlara giremiyor olmanız da cabası. Kirli yazılımlar ve “hack”lenmiş implantlar sayesinde ölmeniz de mümkün. Kısacası, sağlığınız şirketlerin elinde.
Direnen insanlık
Robotların toplumdaki varlığı çoktan kanıksanmış hatta insanla robot arasındaki sınır silinmeye yüz tutmuş durumda. Buna rağmen gidişattan rahatsızlık duyanların sayısı çok değil. Şirket vatandaşları durumlarını korumaya çalışırken yine de az sayıda insanın “insanlığı” korumak için çareler aradığını görüyoruz. Salda, bu insanlardan biri. Genç yaşına ve duyduğu korkuya rağmen mücadele etmeye devam eden Salda bir devlet vatandaşı ve genç insanlardan oluşan “Etiket” grubunun üyesi. Etiket grubu, kendilerine “inançsızlar” adını veren yasa dışı bir başka oluşumla birlikte insanlığın kalan son savunucularından.
Romanın ana karakterlerinden bir diğeri ise şirket politikalarının uygulanmasından ve düzeninden sorumlu vatandaş temsilcisi Mustafa Bey. Onunla birlikte şirket vatandaşlarının yaşam biçimine, alışkanlıklarına ve beklentilerine şahit oluyoruz. Aynı zamanda yapay zekânın tüm nimetlerinden yararlanan bu seçkin kesimin giderek nasıl köleleştirildiğine tanıklık ediyoruz.
Çalınan çocukluklar
Doğduktan kısa bir süre sonra beynine implant takılan bebeklerin ve gelişmiş bir implantla birlikte büyüyen çocukların hikâyesi, romanı oluşturan ana hatlardan. Süper bilgisayarlara dönüşen bu çocuklar, bildiğimiz çocuklardan çok farklı ve eylemleri de tahminlerimizin çok ötesinde. Dünyayı ancak çocukların değiştirebileceği her zaman söylenegelmiştir ama hiçbirimiz söz konusu değişimin bu şekilde olacağını tahmin etmemişizdir.
İnsanlar, türemişler, büyücüler ve robotlardan oluşan, dönüşümün eşiğindeki bir dünyada insanlığa sahip çıkmaya çalışan bu bir avuç insanın sürükleyici hikâyesi sizi sarsacak ama aynı zamanda durup düşünmenize de neden olacak. Bugünümüzden ve alışkanlıklarımızdan izler taşıması belki içinize korku da salacak, öyle ki anlatılanların bilim kurgu değil gerçek olduğuna inanacaksınız.
İnanmakta haklı olmadığınızı nasıl bilebilirsiniz? Barış Atalay, Robotlar Tanrısı’nda belki de gerçeği yazmıştır.
Peki siz Robotlar Tanrısı’nı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?
—
Barış Atalay kimdir?
1976 yılında doğan Barış Atalay, Galatasaray Lisesinden sonra İstanbul Teknik Üniversitesinde mühendislik ve patent hukuku okudu. Türkiye’nin 2000 yılında Avrupa Patent Sözleşmesi imzacısı olmasından sonra Avrupa Patent Ofisinde vekillik yetkisini sınavla elde eden ilk vekillerden oldu ve Maastricht Üniversitesi Science, Technology & Society ve Strasbourg Üniversitesi European Patent Litigation yüksek lisans eğitimlerini tamamladı. Yirmi yıl boyunca patent metinleri kaleme aldı. Genelde elektronik devreler, optik cihazlar ve yazılım patentleri hakkında yazdı. İlk kurgu kitabı olan Robotlar Tanrısı’nı yazarken bunun bir patent metni olmadığını öğrenmesi gerekti. Yazar; İngilizce, Fransızca ve orta seviyede Almanca biliyor.
Barış Atalay’la ilgili daha fazla bilgi için buraya tıklayarak kendisiyle yaptığımız röportajı okuyabilirsiniz.
Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok