Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üzerine – Aziz Nesin

(3 Yorum)
Yayınevi:
Editör: Oya Tuğcu Özağaç

Aziz Nesin, “Babıali’ye aşk şiirleri ile girdim, yokuşun alt başından ellerim kelepçeli çıktım,” diyerek edebiyat hayatını özetlemiş ve kimsesizlerin babası, biçarelerin sözcüsü ve inançlarının savunucusu olarak 1950’lerden günümüze değerini korumuş bir ustadır. Aziz Nesin’in Nesin Yayınevi tarafından basılan Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üzerine kitabını inceliyoruz.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 22 Kasım 2022

Ülke: Türkiye

Türü: İnceleme

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Aziz Nesin’in yazarlık maceralarını ve yazarın toplumdaki rolü hakkındaki düşüncelerini merak edenler.

Sayfa Sayısı: 368 sayfa

İmla: ☹️

Ebat: 13,5 X 21 cm

İnceleme

Köyden kente gelip de şaşkın şaşkın çevresine bakınan, yanına “yardım edeyim” diyerek gelenlere ikiletmeden inanan, herkesi kendi gibi sanan dürüst, içten insan tiplemeleri, benim en çok aklımda kalanlardan. Toplumun içinden, toplumun iyiliği için yazanlardandı Aziz Nesin. Toplumu o kadar iyi analiz etmişti ki, bazı kitaplardaki tiplemeler günümüzde de karşılık buluyor, bazı olaylar hâlâ yineleniyor. Çok çektirdiler ona ama O, toplumun dili olmaktan vazgeçmedi. Büyük ustaydı.

Toplumsal mücadeledeki yeri

Her fırsatta belirttiğini söyler Aziz Nesin; toplumsal mücadeleye “haydi katılalım” diyerek, bilinçli olarak katılmaz. Eğrinin eğri, doğrunun doğru olduğunu söylemek ile başlayan bu mücadelede, yıllarca hapishanede yatsa da düşüncelerinin Türk toplumuna ulaştığını görür. Türkiye’deki toplumcu düşüncelerin ve sola yakınlaşmanın 27 Mayıs ile başlamadığını, aksine 27 Mayıs’ı bu yakınlaşmanın yarattığını ileri sürer. Bilinçlenen toplumların bu tür dönemlerden geçmelerinin normal olduğunu savunur.

Sanatçı kime denir?

Sanatçının görev kapsamını çok geniş tutar. En uzaktakinden en yakındakine kadar her türlü toplumsal olaydan sorumlu olduğunu ileri sürer. Demek ki dünyada olup biteni takip edebilmeli, burnunu kitaplara ve defterine gömüp yaşamamalı. Peki, bu bilgiyle ne yapmalı sanatçı?

Sanatçının kendi sınıfını anlattığını, onunla özdeşleştiğini düşünür. Kendini anlatırken sınıfını da anlatır böylece. Ancak kesinlikle karşı çıktığı bir rol vardır: “rol gösterici” değildir. Böylesi bir titri böbürlenme olarak addeder. Sanatçının toplumun önüne geçip ona yol göstermesi, alçak gönüllü yapısına uymaz. “İlkokulu dahi bitirmemiş, tasavvuf kalıplarını öğrenmiş, eline sazını almış herkes sanatçı değildir,” der. Sanatçı olsa olsa aynadır. Önce toplumun aynası olmak gerekir, sonra da “yol gösterici”den ziyade, işlevi toplumu bilinçlendirmek olabilir. Kendisi, mizah yoluyla bunu amaçlar. Yani toplum önderi, akıl hocası, peygamberi gibi sıfatları uygun görmez.

Sansür ve kitaplarının toplanması

Yazının belki de en keyifli kısmına geldik. Kitaplarının toplatılmasına verdiği tepki çok ilginçtir: Teşekkür eder! Bir mizah yazarı, kitap satışından zengin olmaz. Ancak Eğitim Bakanı kitapları okullardan toplarsa, reklamları yapılmış olur. Mizah kitapları, diş macunu gibi bitince yerine yenisi alınması gereken bir ihtiyaç olmadığı için düzenli tüketilmez. Hâliyle reklama da fazla para ayrılmaz. Devletin bilmeden yaptığı bu reklam, kitabın kitaplıklardan toplatılacağının gazetede çıkan haberi sonrası satışlar 2-3 katı artar. Ne demişler, reklamın iyisi kötüsü olmaz.

Mizah yazarları hangi ortamda yetişir?

Mizah yazarının görevleri üzerine düşünmeye başlaması, Nasrettin Hoca’yı da incelemeye başladığı 1958 senesine denk düşer. Zeynep Oral’la 1975 senesinde röportaj yaptığında 30 senesini mizah yazarlığına vermiş, yani pişmiştir. Araştırmalarına ve tecrübelerine dayanarak verdiği cevaba göre, kendi yazarlığı, daha çok, halk yararına olan görevci mizah yazarlığı. Eski Yunan’da güldürünün ustası Aristofanes, Selçuklularda Nasrettin Hoca, Fransa’da Moliere, bizde de Markopaşa dönemleri, mizahın şahlandığı dönemler. Bütün bu dönemlerin özelliği, öncesinde bir altın dönemin yaşanmış olması ve bu altın dönemi dinleyerek büyüyen ancak kendileri baskı altında olan toplumun, başkaldırı aracı olarak mizaha yönelmesidir. Yani mizah, baskıcı yönetimle başa çıkabilme yoludur.

Hakikaten de söyleşide bahsettiği bazı konular günümüzde gözlemlenebiliyor. Çocukken öğretmenleri, komşuları Kurtuluş Savaşı’na katılmış kahramanlardır. Yoksulluk içinde olsa da , ulusal benliğin ne demek olduğunu ilk ağızdan duyar; bu değerli insanlardan etkilenir. Düyûn-ı Umûmiye’den (yabancı borçlardan) yavaş yavaş kurtulduklarını, ülkeyi bölmeye gelmiş devletlerin şirketlerinin millileştirildiğini duymaktan gururlanır. Ona göre altın çağ işte böyle bir zamandır. Peki, onun yazılarının çoğunu yazdığı 1970’ler-1980’ler nasıldır? Toplumsal çatışmalar, bölünmeler, hapis, katliam…İşte mizah, bir önceki dönem ile içinde yaşanılan dönemin amansız çelişkisi sonucu, ister istemez çıkar.

Sovyetski Sport dergisinde verdiği röportajda da vurguladığı gibi, insan sporda dünya şampiyonu oldu diye mahkemeye verilmez, aşağılanmaz, sorguya çekilmez, hapse atılmaz, sürgüne gönderilmez, işsiz bırakılmaz, yurt dışı yasağı konmaz. Ancak bir gülmece yazarı, bu cezalara çarptırılır. Bu durumda, olimpiyat şampiyonu olmak mı zordur, yoksa mizah yazarı mı?

Masallarla olan ilişkisi

Bir başka kitabında, Böyle Gelmiş Böyle Gitmez adlı otobiyografisinde, dinlediği masalların üzerindeki etkilerini anlatır. Daha önce hiç dikkatimi çekmemiş bir ilişkiyi, yönetim baskısının çok olduğu toplumlardaki masalların çokluğunu bu kitapta öğrendim. Anlatılmak isteneni ancak alegorik ve dolaylı yollardan, semboller vasıtasıyla anlatmak mümkün oluyor. İşin ilginci, anlattığınız şeyin okuyucu üzerindeki etkisi, doğrudan söylendiği zamankinden daha da fazla oluyor.

Kaynana baskısı altındaki gelinlerin yemenilerinin kenarlarına işledikleri oyaların anlamları olduğu söylenir. Aynı şekilde, manilerdeki sembollerin, söyleyenlerin duygularını iletme yolu olduğunu, ODTÜ’deki hocam Seyfi Karabaş’tan öğrenmiştim. Demek ki edebiyatta da masum yüzlü masallar, topluma üstü kapalı mesajlar içerebiliyor. Aziz Nesin de oyunlarında ve masal kitaplarında yönetim baskısından kaçarak, anlatmak istediklerini gerçeküstü perdesi altında veriyor ya da kendi kelimeleriyle,”Ama siz silaha sarılamıyorsunuz, hâkim sınıfın üzerine yürüyemiyorsunuz, her şey elinizden alınmıştır, o zaman mizah ortaya çıkıyor.” Tabii bunun tersi de söylenebilir. Yönetim baskısı olmayan yerlerde halk istediğini yazabilir ve böyle yerlerde mizah çok gelişmez.

Türk Dil Kurumu üzerine…

Aziz Nesin’le yapılan röportajları okuduğumda çok şaşırdığım bir konu da Türk Dil Kurumunun karşısında bir Dil Akademisi kurulması çabalarının 1980’lerde başladığını öğrenmek oldu. Benim çocukluğumda okullarda TDK sözlüğü ve yazım kılavuzu kullanılırdı. TDK ve benzeri kurumları çökertmek, içi boşaltılmış kalıp hâline getirmek anlamına gelebilecek bu çalışmaların günümüzde şahlandığını, bu başıboşluktan yararlanarak belki on otoritenin kendi yazım kılavuzunu oluşturduğunu üzülerek gözlemliyorum. Aziz Nesin’in 1980 senesinde TDK Vakfıyla ilgili verdiği bu cevabı da, benzer hayal kırıklıklarını yaşayarak okudum.

Gülmece ile ilgili düşünceler…

Aziz Nesin hikâyelerinde olumsuz konu ve karakterlerden olumlu sonuçlar çıkarılır. Ancak hiçbir okuyucu, gülmecedeki kaba, aptal, olumsuz karakterlerle kendini özdeşleştirmek istemez. Gülmece yazınıyla öteki yazınlar arasındaki temel ayrım budur.

Bir başka ayrım da, şiir gibi, gülmecenin de çevirisinin zor olması. Toplumun her katmanının kendine göre bir dili ve düşüncesi var. Toplumun bağrından çıkan, içinden çıktığı kültürü yansıtan bir yazıyı nasıl başka bir dile layıkıyla çevirebilirsiniz?

Türk kitaplarının yurt dışında okunurluğu üzerine düşünceler

Yaygın dillerin okurları ve yazarlarının pek bilmediği bir durum, bırakın yurt dışında bilinmeyi, kendi dilinde dahi okunmayan kitapların yazarlarının durumudur. Edebiyatları ihmal edilen ülkelerin kitapları nasıl yurt dışında okunur hâle getirilebilir? Çevirilerinin tam yapıldığından nasıl emin olunabilir? “Keşke besteci olsam da çevirisi gerekmeden eserlerim yurt dışında yaşayabilse!” diye düşünür Aziz Nesin ve Macar yazarların röportajında bunu dile getirir.

Kendini yurt dışında tanınmak zorunda hisseden bir yazarın, tercüman aracılığıyla, bir Fransız dergisinin sorumlu yetkilisine yalvardığını, “Söyle ona…De ki, bu röportaj hayatımın röportajıdır. Benim en iyi röportajım…Söyle yayımlasın o röportajı…” dediğini duyar. Kültür kapısının küçük, içeri girmenin zor, ancak bu kapıdan geçmenin bir yolunun uluslararası büyük ödüller olduğunu belirtir. Yabancılar, kendilerine egzotik ve egzantrik geleni yeğlerler. Bu düşünceleri ile de ardından gelen mizah yazarlarına yol göstermiş olur.

Otobiyografi yazmak neden zor?

Kendisine kalsa sekiz cilt olabilecek otobiyografisi tek cilt olarak yayımlanır. Sebepleri çeşitli. Birincisi, kitabı basmaya cesareti ve isteği olan bir yayınevinin bulunmayışı. İkincisi, yüzüne güldüğü ya da en azından iyi geçindiği kimi yazarlarla aynı çevreleri paylaşıp onlarla dost olması. Bu insanların sadece iyi yanlarından mı bahsedilmelidir? Tabii ki hayır. Ama o zaman da dostluk bozulur. Üçüncüsü, yazarların toplum tarafından bilinmeyen yanlarının açıklanması, toplumda iyi karşılanmayabiliyor. Kendisi örnek olarak Nazım Hikmet’i verir ve onun hakkında topladığı bilgileri açıklayamayacağını çünkü açıklamanın korkunç bir şey olacağını söyler. Özel hayatın özel kalması gerektiğini düşünür.

Mahlaslardan bahsettiğimiz “Edebiyatın Gizli Kahramanları” dosyamızda takma isimlerinden ziyadesiyle bahsettiğimiz Aziz Nesin, hak ettiğin yerde, gönlümüzde “gıcır gıcır yaşaman dileğiyle.”

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (3)

Yazarlık, Edebiyat ve Dil Üzerine – Aziz Nesin için 3 değerlendirme.

  1. Özge Ovalı Karakaya

    Verdiğini bilgiler çok doyurucu.Emeğinize sağlık:)

  2. Özge Ovalı Karakaya

    Verdiğini bilgiler çok doyurucu.Emeğinize sağlık:)

  3. Günnur Aksakal Baykan

    Aziz Nesin, bu ülkede yetişen en kıymetli yazarlardan. Onu eserleriyle anmalıyız, çok teşekkürler.

Ortalama Puan

5.00

3 Yorum
5 Yıldız
100%
4 Yıldız
0%
3 Yıldız
0%
2 Yıldız
0%
1 Yıldız
0%
Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar