Felsefi Yöntem diye okuduğunuzda kitabın ismi size iddialı geldiyse, bu ismi kullanmayı gerçekten hak ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. Collingwood, felsefi düşünüş ekollerinin tümünü göz önüne alarak felsefi yöntemin özelliklerini ortaya koyuyor. Böyle bir çalışmayı yapmaya cesaret etmek bile takdire şayan.
Engin Daşlı / av.edasli@hotmail.com
Robin George Collingwood’un Türkçe’ye çevrilmiş birçok kitabı var: Tarih Tasarımı, Doğa Tasarımı, Sanatın İlkeleri, Speculum Mentis ya da Bilginin Haritası. Collingwood, kitaplarında tarih ve felsefe ilişkisi üzerine çalışmış, özellikle tarih ve doğa bilimleri arasındaki farkı ortaya koymuş. Bu amacı “Felsefi Yöntem” kitabında da görüyoruz.
Kitabın içindekiler bölümüne göz gezdirmek bile, farklı bir kitapla ve gerçek bir düşünce ürünüyle karşılaştığınızı anlamanızı sağlamaya yetiyor. Kitap sınıfların kesişmesi, formlar skalası, tanım ve betimleme, felsefi yargı, kategorik düşünüş olarak felsefe, iki skeptik pozisyon, tümdengelim ve tümevarım, sistem fikri, edebiyatın bir dalı olarak felsefe ve sonuç bölümlerinden oluşuyor.
Collingwood kitabı yazma nedeni de şöyle açıklıyor, “Felsefenin ne olduğu, ne yapmaya çalıştığı ve bunun en iyi nasıl yapılacağı konusunda çok açık bir fikre sahip olmadan da felsefi problemleri ortaya koymak ve çözmek mümkündür; fakat bu sorular sorulup onlara bir cevap verilmediği müddetçe kayda değer hiçbir ilerleme sağlanmaz. Modern felsefecilerin birbirlerinin sonuçlarını kabul etmede, hatta birbirlerinin argümanlarını anlamada çektikleri istisnai zorluk, yöntemin ilkeleri konusunda anlaşamamalarının, hatta tam olarak nasıl farklılaştıklarını bulamamalarının zorunlu bir sonucudur.”
Zor Filozofları Anlaşılır Kılmış
Filozofların her birinin detaylı düşünce sistemleri olmasına rağmen, felsefi düşünüşün unsurlarını ve özelliklerini tespit etmeye çalışması kitabı özel kılıyor. Kitap Kant, Hegel ve Spinoza gibi anlaşılması zor filozofların görüşlerini düşünüş yöntemi açısından irdelerken, bu zor filozofların anlaşılmasını da kolaylaştırıyor.
Yazar, konuyu işlemeye başladığı andan itibaren can alıcı tespitler yapmaya başlıyor: “Eğer özel bir probleme ilişkin tartışmanın en genel problemlere dair bir tartışma haline gelene kadar genişlemesine izin verilirse, hiçbir özel probleme uygun bir dikkat asla gösterilemez; hangi soru sorulursa sorulsun, bu soru, nihai tek sorunun salt bir varyantı olarak görülmeye başlayacak ve onun kendine has özellikleri görmezden gelinecektir”.
Ülkemizde kısır tartışmalar sık sık yaşanıyor. Collingwood, kısır tartışmaların doğuşunu keskin bir kavrayışla tespit ediyor. Özel problemlere ilişkin tartışmanın, en gelen problemlere dair bir tartışma haline getirilmesi kısır tartışmaları doğuruyor. Böylece özel problemin kendine has niteliklerine hiçbir zaman sıra gelmiyor.
İnsan doğası, genel bilgilere meylediyor. Çünkü, insan kolaya aşık. Su bile kolay bulduğu yoldan akıyor. İnsan genel bir bilgiyle birçok sorunu çözmek istiyor. Öyle bir bakış açısına sahip olmak istiyor ki, her şeyi hiçbir zahmet çekmeden değerlendirmek ve yorumlayabilsin. Oysa, yaşam deneyimleri özel tecrübeler ve onların sağladığı bilgi olmadan hiçbir sonuç elde edilemeyeceğini gösteriyor. Bu düşüncelere yazarın az önceki tespiti kapı açıyor. Düşünerek okunduğunda Collingwood, okuyucuyu kendi içinde bulunduğu durumun tahliline yönelik düşüncelere sevk ediyor.
Yazar, birçok filozofu düşünüş yöntemi açsından ele alarak derinlikli ve anlaşılır tahliller yapıyor: “Saf Aklın Eleştirisi, kesin olmak şöyle dursun, metodoloji problemlerini insanların dikkatini metafizikten bir ölçüde uzaklaştırıp onun bir süre ölü bir alan olarak görülmesine neden olan tartışmalara yol açtı. Dahası Kant’ın kendisi bile bu iki şey arasındaki ilişki konusunda net bir fikre sahip değildi, zira bir anlamda eleştirel felsefeyi metafiziğin bir parçası olarak, bir diğer anlamdaysa metafiziğe bir giriş olarak görüyordu”.
Kant düşüncesi üzerine birçok eleştiri okudum, ancak bu kadar net ve bu kadar anlaşılır bir eleştiriye denk gelmemiştim. Kitabın, beni en çok etkileyen yönlerinden biri de bu oldu. Kitaba baktığımda büyük bir düşünsel emek ve alın teri görüyorum. Şüphesiz, katılmadığım birçok fikir var.
Collingwood, birçok teoriden bahsediyor. Ancak bu teorilerin kime ait olduğu, ne ifade ettiği ve kuramsal gelişiminin ne olduğu söz konusu edilmemiş. Bu durum okuyucunun kitaptan yeterince yararlanamamasına yol açıyor. Yazar, kendi okuyucu kitlesini bunları bilen ve felsefe üzerine akademik çalışma yapan kişiler olarak düşünmüş olabilir. Ancak kitabın çevirisi sırasında bu konuda uzman bir kişiden yardım alınarak küçük açıklama ve notlar eklense, çok faydalı olurdu. Sonraki baskılarda böyle bir çalışma yapılırsa, kesinlikle alır ve yeniden okurum. Çünkü bunu fazlasıyla hak eden bir kitap.
Felsefe ağır bir tür olduğu için, herkesin ilgisini çekçeğini söylemek zor. Felsefeye ilgi duyanlar, bu kitabı kaçırmamalı. Felsefe ve sosyoloji, siyaset gibi yan dallar üzerine çalışanlar da mutlaka okumalı. Henüz yazarın diğer kitaplarını okumadım. Yöntem konusunda özel bir ilgim olduğu için bu kitabını okuyarak başladım. Eğer tarih felsefesine ilgi duyuyorsanız, Tarih Tasarımı başlıklı kitabından başlamanız iyi bir fikir olabilir.
Yayınevi: Fol Kitap
Özgün Adı: An Essay On Philosophical Method
Çeviren: Aykut Aytış
Editör: Ebubekir Demir
Kitap Adı: Felsefi Yöntem
Tür: Felsefe
Sayfa Sayısı: 196
Robin George Collingwood Kimdir?
Robin George Collingwood, 1889-1943 yılları arasında İngiltere’de yaşamış olan bir felsefe profesörü. Oxford Üniversitesi’nde felsefe bölümünde görev yaptı. Felsefenin hangi alanında uzmanlaştığı konusunda Türkçe kaynaklarda farklı bilgiler yer alıyor. Kimileri fizikötesi felsefe kimileri ise tarih felsefesi üzerine çalıştığını söylemiş. Arkeolojiye özel merakının olduğu, Roma dönemine ilişkin bilimsel kazı çalışmalarına katıldığı da yazılanlar arasında.
Okurlarımızdan gelen diğer yazılar için tıklayın.