Yürümek – Sevgi Soysal

Yazan: Gökçe Kalaycı

Editör: Başak Bingüler
Başak Bingüler

Yayımlandığı dönemde müstehcenlik gerekçesiyle toplatılan ve edebiyatımızda o zamana değin pek ele alınmamış konuları merkeze alan ve İletişim Yayınlarından yayımlanan Yürümek, Sevgi Soysal’ın yazarlık kariyerinde bir dönüm noktası olarak kabul ediliyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 28 Ağustos 2023

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Feminist düşünceye ve toplumsal olaylara ilgi duyanlar.

Sayfa Sayısı: 152 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 12 x 18 cm

Kategoriler:

İnceleme

 Sevgi Soysal, Yürümek adlı romanına Elâ ve Memet’in çocukluklarından kesitlerle doğrusal bir zamanda öykülerini anlatarak başlıyor. Baskılarla dolu bir toplumda, cinsiyetleri üzerinden maruz kaldıkları dayatmaları ve onların birey olma savaşını ustalıkla işliyor.

“Akılsızlığın, anlamsızlığın, yararsızlığın, boşa giden, aslında boş olan zamanların, kandırmacaların bilincinde olmanın verdiği saçma öfkeyle doluydu.”

Birbirine benzer bu iki ruhun şeklen farklı imtihanlardan geçiyor gözükmelerine ancak yaşadıkları buhran ve sıkışmışlık hissinin özünde aynı olduğuna şahit oluyoruz.

Toplumsal baskıya rağmen yürüyebilmek

Yürümek, bugün bile hemen hepimizin ucundan kıyısından bile olsa muzdarip olduğu toplumsal normlara ve bunların yanında getirdiği sorunlara, 70’li yıllar Türkiye’sinde yaşayan bu iki ana karakterin gözünden bakıyor. Birey olmanın da ötesinde kadın olmayı ve kendisinden beklenenleri yerine getiren bir prototip olmaya razı gelemeyişi merkezine alıyor.

Kitabı okurken, toplumsal cinsiyet rolleri ile meselesi daha görünür olan Elâ’nın ön plâna alındığını, Memet’in ve onun sorunlarının ise nispeten yardımcı konumda tutulduğunu hissetmeniz de kuvvetle muhtemel. Hele bir de kadın okur olarak başlıyorsanız romana, bu etki ikiyle çarpılacak ve kendinizi Elâ’nın sordukları ve çokça sorguladıklarıyla dolu, en azından kendisine karşı dürüst tavrının döküldüğü satırların altını çizerken bulacaksınız. Elâ’nın ondan beklenenlerini içine sindiremeyişine bir hayli kafa yorar ve onun sıkıntısına âdeta ortak olup derdiyle dertlenirseniz benim gibi, Memet’in öyküsüne hak ettiği mesaiyi harcayamadığınızı fark ettiğinizde, kitabı bir de Memet’i merkeze alarak okumak gerektiğine kanaat getirme ihtimaliniz de oldukça yüksek.

“Neye karşılık? Niçin? Kim zorladı beni?”

Sokakta oynadığı yıllarda, mahallenin erken gelişen ve erkeklerin ilgisini üzerine çeken kızlarıyla kendini durmadan kıyaslayan çelimsiz bir çocuktur Elâ. Artık yetişkin bir kadın olduğunda ise evliliği, balayını ve çocuk doğurmayı hem deneyimler hem sorgular. “Artık hep birlikte yaşamak” zul gelir ona, “hayırlısılar, bağışlasınlar, armağanlar” bayağıdır ve yapmacıktır.

Kadın olarak var olabilmenin, bu önceden biçilmiş elbiseleri giymekten geçtiğini gayet iyi bilir ancak bunların hiçbirini yapma nedeni kabul gören, “makbul” kadın olmak da değildir aslında. Ne istemediğinin farkında olsa da ne istediğini anlamlandıramayan Elâ, bir çıkış yolu arar. “Temiz havaya çıkmak için önce soluksuz kalmanın ne gereği” olduğunu retorik bir şekilde sorsa da tüm anlatı boyunca aydınlığa çıkmanın yolunu cehennemden geçerek bulmaya çalışır.

Memet ise erkek olmanın getirdiği bazı yük ve yükümlülüklerle sınanır, onun ergenliği ve ilk gençlik yılları geneleve gitme yalanlarıyla, kitapçıda beğendiği bir kızdan utandığı için Playboy dergi satın alamamakla, utanmakla, sıkılmakla geçer.

Benzeşen ve Ayrışan İki Ruh: Elâ ve Memet

Hayatlarının bir noktasında yolları kesişen Elâ ve Memet, tüm benzer yanlarına rağmen birbirleriyle de yola devam edemeyeceklerinin sinyallerini verirler anlatı boyunca. “Şimdi biraz öncenin, renklerin getirdiğini sürdürmek gerekli değil,” diyerek resim sergisinden çıkan Elâ, bu cümlesiyle ayrılığa bir kez daha göz kırpmış olur. Temelde toplumun değer yargılarıyla meseleleri aynı olsa da kendi sorularına kendileri cevap bulmalıdırlar ve kendi yollarını yürümelidirler.

Sanki uzaktan bir tanıdığı görmüş gibi yaklaşırlar birbirlerine ve fakat yalnızca bir baş selamı ya da kuru bir hâl hatır sorma ile veda ederek kendi istikâmetlerinde devam ederler yollarına. Elâ ve Memet’in bir araya gelişine nasıl birdenbire havası verilmişse, ayrılışları da tıpkı öyle ivedilikle gerçekleşir. Uzatmadan, bıktırmadan. Günümüz tabiriyle bu hikâyede yananın kim olduğu muallak olsa da bir kazanan ya da kaybeden olmadığı aşikârdır.

“Yürümek, dönüp bakmamak arkaya.”

Toplumsal olaylara ve feminist düşünceye ilgi duyuyorsanız mutlaka okumanız gereken bir kitap olan Yürümek,bir solukta bitirilebilen fakat bir yandan da çokça düşündüren ve sorgulatan bir roman olmasıyla, edebiyat tarihimizde seçkin bir yer tutuyor.

Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken mesaj neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Sevgi Soysal Kimdir?

Sevgi Soysal 1936 yılında doğdu. 20. yüzyıl Türk edebiyatının önemli isimlerinden biri olarak kabul edildi. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nü bitirdi.

Sevgi Soysal, roman, öykü, deneme ve tiyatro türlerinde eserler verdi. Eserlerinde genellikle toplumsal sorunlara, kadın sorunlarına ve insan ilişkilerine odaklandı. Yenişehir’de Bir Öğle Vakti, Şafak, Yıldırım Bölge Kadınlar Koğuşu, yazarın önemli eserleri arasındadır. Soysal, 1976 yılında henüz 40 yaşındayken hayatını kaybetti. Ancak eserleri ve düşünceleri, Türk edebiyatında ve toplumsal hareketlerde kalıcı bir etki bıraktı.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Yürümek – Sevgi Soysal”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products