Aganta Burina Burinata – Halikarnas Balıkçısı

Yayınevi:

Yazan: Rahime Alcan

Aganta Burina Burinata, Halikarnas Balıkçısı’nın denizi ve denizcilerin özgür ruhunu çok başarıyla anlattığı doğa temalı bir romanı. Yazar, bu romanda denizci olma hayalinden asla vazgeçmeyen bir gencin deniz ve toprak arasında verdiği hayat mücadelesini anlatıyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 11 Nisan 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Roman

Okur Yaşı: Türk edebiyatını seven her yaşa uygun

Hedef Kitle: Türk edebiyatını seven her yaşa uygun

Sayfa Sayısı: 192 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 13.50 x 19.50 cm

Kategoriler:

İnceleme

Bu roman, kaybettiğimiz doğa sevgisini, insan sevgisini, özgürlüğe âşık insanların tutkularını öne çıkarıyor. Romanda denizi sevmek özgürlük, toprağa bağımlılık esarettir. Toprağın kendisi kötü değildir, toprağa bağlanan insan, bencilleşir, zenginleştikçe ruhu yoksullaşır. Denizle bütünleşmiş insanların karakterini denizin çetin şartlarında verilen mücadele şekillendirir. Deniz sevgilidir, nazlandıkça, hırçınlaştıkça âşığını kendine bağlar. Deniz haz verir, olgunlaştırır, özgürleştirir, güzelleştirir.

Ege Denizi’nden ve çetin hayat şartlarından ekmeğini çıkarmaya çalışan insanların yaşamlarının başarıyla sunulduğu bu roman, yazarın ilk romanı. Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı) Aganta Burina Burinata adlı romanında sade ve doğal bir dil kullanmış. Bodrum’da yıllarca yaşamış, insanlarla kaynaşmış, çok iyi bir şekilde gözlemlediği deniz yaşamını eserlerinde göstermiş. Denizcilerin mücadelesini kendi yaşamından izlerle anlatmış  ve denizcilik terminolojisini romanında çok yerinde kullanmış.

Sakın ha denizci olayım deme!

Mahmut, çocukluğundan beri denizci hikâyeleriyle büyümüş, denizci olma hayalleri kurmuş bir genç. Babası onun denizci olmasını istemez çünkü sevdiklerini denize kurban vermiştir. Mahmut, oyuncak gemiler yapıp derede yüzdürerek çevreden duyduğu denizcilik manevralarını uygulayarak kendi hülyasını kurar.

Babası onun oyuncak gemisinin yerine bir kuzu alır, onu toprağa bağlamaya çalışır. Yine de onun gönlü toprağa bağlanmaz. Hayatında ilk kez Bodrum’dan babasıyla birlikte Milas yolculuğuna çıkar. Babası yol boyunca onu denizden soğutmaya uğraşır ama başaramaz.

Yazar, çevrenin doğal güzelliklerini, ağaçları, ormanları resim çizer gibi anlatır. Onun cümleleriyle doğa âdeta okurun gözünde canlanır. Doğayla insanın bir bütünün ayrılmaz parçaları olduğunu, doğanın insanın yaşamını etkilediği gibi kişiliğini de etkilediğini anlatır. Yazarda sonsuz bir doğa sevgisi, bu sevgide özelleşen bir deniz tutkusu vardır. Bu romanda kurgusunu zıt unsurları savaştırarak ilerletir. Okuru deniz ve toprak arasındaki savaşa sokarken kendi açıkça denizden tarafta olduğunu gösterir.

“Aganta burina burinata!” diye gürledi

Babası Mahmut’u Bodrum’da eskici Kirpi Halil Usta’nın yanına çırak verir. Babasının arzu ettiğinin aksine Mahmut’un ustası denizden kopamamıştır. Mahmut’a mesleğini öğretir, ona verdiği direktifler tıpkı denizde kaptanın tayfasına emrettikleri gibidir. “Sağa sola dön” yerine “sancağa, iskeleye dümen kır!” diye bağırır.

Bunları duyan Mahmut daha da coşar, aşkla, şevkle yerine getirir emirleri. Mahmut’un gözlerindeki ateşi, deniz sevdasını anlayan ustası daha da aşka gelir. Ustası bazı anlarda onu dinlemek ister, iyi anlamış mı diye sorular sorar. “Gemi orsa alabanda edecek, ne gibi emirler verilir?”

O da ayrıntılarıyla anlatmaya başlar. Denizcilerin kullandığı tüm komutları, çözüm yollarını anlatır. Uzun uzun anlatırken bağırarak kumandayı haykırır. Ustası son olarak bir daha tekrar et der.

Mahmut ciğerlerini doldurarak olanca gücüyle bağırır. “Aganta burina burinata!”

Ustası da dağları temellerinden sarsan dinamit patlayışıyla aynı şekilde bağırır. Onların bu nidasıyla ilçedeki pabuççular, eskiciler, berberler, tüm esnaf aynı komutu tekrarlar. Artık “Aganta” nidası ilçede parola olur. Toprağa bağlı insanların damarlarına sinen gizlide kalmış deniz sevgisi bir nidayla kendini belli eder.

Bunu duyan babası onu çıraklıktan alır mektebe verir. Mektebe de ısınamaz, mektepte tanıdığı denizci kızın yardımıyla ailesinden zar zor izin alıp kendini çağıran denize açılır.

Deniz Mahmut’u kendine çeker

Denizi nankör, toprağı cömert olarak düşünen insanlara inat o, denizi seçer. İnsanların toprağa bağlandıkça sömürü düzeni kurduğunu görür. Topraktan edindikleri zenginlik oranında hırsa kapılan insanlar acıma duygusunu kaybeder. Sonunda amcasının yanında izin kâğıdıyla denize açılır. Denizcilerin dayanışmasına, hayata tutunma çabasına bizzat şahit olur. Artık yaptığı seçimden memnundur ama yüreğindeki insan sevgisiyle bazı olaylar sonucu yolları amcasından ayrılır ve kendi yolunu çizmeye başlar.

Böylece ilk delikanlılık maceralarını yaşarken hayata dair birçok şey öğrenir. Artık o bir deniz emekçisidir. Gelir eşitsizliğini, çalışma prensipleri arasındaki adaletsizlikleri bizzat yaşayarak tecrübe edinir. Denizde verdiği mücadele onu büyütür. Karakterini olumlu yönde geliştirir.

Bu sefer terk ettiği toprak aşk suretinde görünüp onu çağırır

Büyük bir gelişim, değişim geçirmiş olarak döndüğü topraklarda aradığını bulacak mı? Yaşadığı maceraları bırakıp dönerken toprağa sımsıkı bağlı insanların arasında huzur bulacak mı? Denizcilik nidalarını haykırarak geçirdiği yıllara inat eline kazmayı, tırmığı aldığında geride bıraktığı tuzlu deniz meltemlerinin kokusunu özleyecek mi?

Tüm bunları romanın son bölümlerini okurken öğreniriz. Roman bitince de özgürlüğü ve insanî duyguları denizin dalgaları arasında keşfetmiş roman kahramanının gözüyle doğayı algılamaya başlarız.

Özellikle doğal yaşam alanlarının daraldığı, yangınların Ege ve Akdeniz’in ormanlarını yuttuğu, insanların bencilleşip doğayı tükettiği bu yıllarda Halikarnas Balıkçısı’nın bu romanı değer kazanıyor.

Eserlerinde ormanın, denizin ve ekmeğini taştan çıkaran insanların yaşamıyla doğa sevgisini kaynaştıran yazarın bu ilk romanını okumak diğer eserlerinin de kapısını aralayacak. Sadece roman değil, otobiyografi, deneme, öyküleri de günümüz okuruna çok şey katıyor.

Halikarnas Balıkçısı kimdir?

Asıl adı Cevat Şakir Kabaağaçlı olan Halikarnas Balıkçısı 17 Nisan 1890’da doğdu. İstanbul’daki tahsilinin ardından Oxford Üniversitesinde dört yıl Yakın Çağlar tarihi okudu. İstanbul’a döndükten sonra dergilerde yazdı, kapak resimleri, süslemeler, karikatürler çizdi. Yaşadığı bazı sıkıntılı süreçlerden sonra Bodrum’a sürgün edildi. Sonra Bodrum’la özdeşleşti. 1947’de İzmir’e yerleşti, 1973’te bu kentte öldü.

Altı roman, bir otobiyografi, dokuz deneme, dokuz öykü ve radyo konuşmaları yazdı. Oyun, roman çevirileri yaptı. Diğer romanları; Turgut Reis, Uluç Reis, Ötelerin Çocukları, Deniz Gurbetçileri, Bulamaç’tır.

Diğer Türk Edebiyatı incelemeleri için tıklayın. 

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Aganta Burina Burinata – Halikarnas Balıkçısı”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar