Türk basının önde gelen isimlerinden Münir Süleyman Çapanoğlu’nun 1937’de bitirdiği ve 1938’de Son Telgraf gazetesinde tefrika edilen Esrarengiz İstanbul, çok da bilinmeyen bir dünyaya kapı açıyor. Kitapta p kabadayılar, külhanbeyleri, meyhaneler, raconlar, karanlık sokaklar, argolar, jargonlar gibi çok ilginç konulara yer verilmiş.
Ön okuma yapmak için tıklayabilirsiniz.
Arka Kapak Yazısı:
İcabında kavgacıları ayırırlar, kanlı bıçaklı düşmanları barıştırırlar, racon keserler, söz dinlemeyenlerin ağızlarına birer tokat atıverirlerdi. Esnaf arasında sözleri çok geçerdi. Dik ve çevik adamlardı. Eskiden kalma bir itiyatla [alışkanlıkla], hâlâ sol omuz inik, sağ omuz kalkık yürürler, afili afili konuşurlar, fıskiye gibi tükürüklerini ta ileriye püskürürlerdi. Feslerini, yine eski tertip eğri, kaş üstüne kadar eğik giyerlerdi. Bu külhanbeylere, kabadayılara mahsus giyiş tavrı idi.
Yirminci yüzyıl Türk basınının önde gelen isimlerinden Münir Süleyman Çapanoğlu’nun (1894-1973) sağlığında kitap olarak yayımlanmak şansı bulamayan çalışması Esrarengiz İstanbul, Sultan II. Abdülhamid döneminden (1876-1909) başlayarak Meşrutiyet’e ve 1920’lere uzanan yeraltı dünyasını, kabadayıları, külhanbeylerini, karanlık sokakları ve belli yerlerde de batakhaneleri, meyhaneleri ve gazinoları anlatıyor. Kabadayıların kaç çeşidi vardı? İsim isim, semt semt kabadayılar neredeydi ve vukuatları nelerdi? Hangi silahları, nasıl kullanırlardı? Argoları, jargonları, raconları neydi? Kabadayıların siyasetle ilişkisi, mafya döneminden çok önce nasıl başlamıştı? Sadece kabadayılar mı? Hayatlarında eğlencelerin mühim bir yer tuttuğu hovardalar, çapkınlar nasıl âlem yaparlar, nerelerde eğlenirlerdi? Meyhanelerin müdavimi şairler ve edipler kimlerdi? Sizleri bu kitapta, 100-120 yıl evvelki İstanbul’un karanlık ve esrarengiz binbir âlemi ve çehresi bekliyor…
Münir Süleyman Çapanoğlu kimdir?
Münir Süleyman Çapanoğlu, 1894 yılında İstanbul’da bir konakta dünyaya geldi. Çapanoğlu, eğitim hayatına gayrıresmi olarak Beyazıt Camii’nde başladı. Lise eğitimini, bir süre Üsküdar İdadisi’ne devam ettikten sonra, Hadîka-i Meşveret İdadisi’nden mezun olarak tamamladı. Daha sonra Şâir Mehmed Celâl’den edebiyat, Şehbenderzâde Ahmed Hilmi’den felsefe ve İslâm tarihi hakkında özel dersler aldı. Liseden sonra İstanbul Dârülfünûn’u Edebiyat Fakültesine girdi. İkinci sınıftayken I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle askere alındığından eğitimine ara vermek zorunda kaldı. Askerlik görevini Trabzon’da yapıp döndükten sonra eğitimine devam etmedi. Çapanoğlu, babasının yakın dostu ve evlerinin daimi misafiri olan Ahmet Rasim’in etkisiyle çocuk yaşta gazeteciliğe heves etti. Gazeteciliğe adım atınca da meslekteki üstadı ve piri olarak kabul ettiği Ahmet Rasim’in izinden gitti. Onun gibi çok yazan ve birçok sahada kalem oynatabilen bir gazeteci oldu. Çapanoğlu, eskilerin “velut” kelimesiyle nitelendirdikleri türden üretken, aynı zamanda hikâye ve romandan tarihe, mizahtan ilmî konulara dek birçok alanda yazabilen çok yönlü bir kalemdi. Altmış yıla yakın meslek hayatında elliden fazla müstear ad kullanmış, yüzden fazla gazete ve dergide binlerce yazı yayımlamıştır. 20. yüzyıl Türk basın tarihinin önde gelen isimlerinden olan Çapanoğlu, 1 Temmuz 1973 Pazar günü İstanbul’da vefat etti.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok