Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa

Yazan: Elif Duman

Peyami Safa’nın bu romanı, Türk edebiyatında “insan ruhunun derinliklerinde ve labirentlerinde dolaşan ilk roman” olarak kabul ediliyor. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, sadece genç bir insanın bacağındaki acıyı mı anlatıyor yoksa bununla birlikte başka duygular da mı hissettiriyor?

Sitede Yayınlanma Tarihi: 5 Ağustos 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: 16 yaş ve üzeri okurlar

Hedef Kitle: Klasik Türk edebiyatı eserlerinden zevk alanlar.

Sayfa Sayısı: 112 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 12 x 19,5 cm

İnceleme

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nda ismi belirtilmeyen ve on beş yaşında olan genç karakter ayağındaki rahatsızlıktan kurtulabilmek için sayısız doktorla görüşür. Doktorların daha iyi barınma ve yemek yeme tavsiyesine uyarak hâli vakti yerinde olan Paşa amcasının yanına taşınır. Bu süreçte çocukluğundan beri tanıdığı, evin genç ve güzel kızı Nüzhet ile de vakit geçirme şansı yakalar. Ev halkı, Nüzhet’i Doktor Ragıp Bey adında biriyle evlendirmeyi planlasa da genç karakterimiz içinde bulunduğu hastalığı ya da Paşa amcasının ona karşı sevgisini umursamadan Nüzhet’e karşı duygusal ve romantik bir bağlılık hisseder. Nüzhet’in de ona olan bağlılığıyla artık tüm kötü günlerin biteceğini hayal eder ancak Doktor Ragıp’ın Nüzhet’e olan ilgisi ve ev halkının bu durumu desteklemesi genç karakterimizi karamsar ve depresif bir ruh hâline sürükler.

Yazarın hayatını yansıtan bir kurgu

Bir okur olarak benim için etkileyici olan Peyami Safa’nın kendi hayat hikâyesinden yola çıkarak bu kitabı yazması oldu. Bir kitabın içinde yaşanmışlık olması fikrimce onu daha anlamlı kılıyor. Kitabın sonunda baş karakterin tuttuğu notlar da oldukça etkileyiciydi. Böyle bir rahatsızlık yaşamamış olsam da karakterin acısını Peyami Safa’nın betimlemeleriyle bedenimde neredeyse hissettim. Karakterin yaşadığı ruhsal bunalım beni de etkisi altına aldı. Özellikle “Nüzhet Bana Yalan Söyledi” başlıklı bölümün tam olarak zihnimin labirentlerinde dolaştığını hissettim.

“Dünyanın hiçbir Nüzhet’i yalan söylememelidir.”

Kitap içinde birçok çatışma ele alınıyor. Baş karakterimizin içinde yaşadığı psikolojik çatışma bunlardan biri. Hem bacağını kaybetme korkusu hem aşkını kaybetme korkusu hem de içinde bulunduğu yoksulluk nedeniyle büyük bir buhrana sürükleniyor.

“Dünyanın bütün tavanlarına lanet olsun. Arka üstü yatmaktan usandım.”

Nüzhet’i ve onun ailesini tanımasına, imkânsız bir aşkın içine düştüğünün farkında olmasına rağmen kendi içinde bunun çatışmasını sürdürüyor.

“Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişemeyeceğinden korkuyorum.”

Dokuzuncu Hariciye Koğuşu, Peyami Safa’nın kendi yaşamından ve o yıllarda yaşadığı psikolojiden beslenerek yazıldığı için oldukça gerçekçi. Melankolik hikâyelerden kötü etkilenen okurlar bu kitabı okumamalı ya da mutlu bir dönemlerinde okumalı. Çok etkilenen bir okur değilseniz, sarsıcı gerçekleri okumaktan zevk alıyorsanız bu kitap size göre demektir.

Peyami Safa, birçok eserinde yaptığı gibi bu eserinde de Doğu – Batı çatışmasını yansıtıyor. Baş karakterimiz gelenekseli ve Doğu’yu temsil ederken Doktor Ragıp karakteri çok keskin bir biçimde Batı’yı ve moderni temsil ediyor. Ayrıca yazarın Fatih-Harbiye ve Sözde Kızlar romanlarını da tavsiye ediyorum. Bu eserler, Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki geçiş döneminin bir aynası âdeta! Bir tarafta Batı’ya ve modern olana yönelen kesim bir tarafta ise hâlâ geçmişle yaşayan ve gelenekselden kopmak istemeyen kesimin çatışmasını gözler önüne seriyor. Bir de Peyami Safa’nın para kaygısıyla yazdığı Cingöz Recai serisi var. Bu seri yazdığı dönemde büyük ilgi gördü. Kitabı okurken yerli bir Sherlock Holmes ile tanışıyorsunuz.

Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken mesaj neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Peyami Safa kimdir?

Peyami Safa, Cumhuriyet dönemi Türk edebiyatı yazarlarından biri. 2 Nisan 1899’da İstanbul Fatih’te doğdu. Adını Türk yazar ve şair Tevfik Fikret verdi. Yoksulluk ve dokuz yaşında yakalandığı kemik veremi hastalığı sebebiyle düzenli bir eğitim alamadı. Küçük yaşlarda babasını kaybedince annesi ve ağabeyiyle zor şartlar altında yaşadı. Bir yandan çalıştı bir yandan da kendini geliştirdi. Memurluk, öğretmenlik ve gazetecilik yaptı. Server Bedi takma adıyla birçok eser kaleme aldı. Dokuzuncu Hariciye Koğuşu adlı kitabını sağ kolunda kemik veremi hastalığı başladığı dönemde yazdı. 15 Haziran 1961’de aramızdan ayrıldı.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu – Peyami Safa”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar