Ölüm ve Bahar – Mercè Rodoreda

Yayınevi:
Editör: Onur Yılmaz
Webmaster

Alef Yayınevi’nden çıkan, Mercè Rodoreda’nın başyapıtı Ölüm ve Bahar, olay örgüsü veya somut gerçekçilik beklentisi olmayan, içgüdüsel bir deneyim yaşamak için gönüllü olan okurlar için bulunmaz bir fırsat.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 11 Ağustos 2022

Orjinal Adı: La mort i la primavera

Ülke: İspanya

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Büyülü gerçekçilik edebiyatı sevenler.

Sayfa Sayısı: 192 sayfa

Çevirmen: Suna Kılıç

Çeviri: ☺️

İmla: ?

Ebat: 13 x 19.5 cm

Kategoriler:

İnceleme

“Bahar üzücüdür ve bütün dünyanın hastalandığı zamandır, bitkiler ve çiçekler yeryüzünün bir hastalığıdır, çürümedir… yeşilsiz yeryüzü daha huzurlu olurdu… bu öfke olmadan, her şeyi kaplayan ve asla doymayan bu kör istek olmadan… yeşil hastalığı var, çok çok yeşilden… ve renklerin zehri.”

Büyülü gerçekliğin en büyük ustalarından Gabriel García Márquez’in çok beğendiği bir yazar olan Mercè Rodoreda, büyülü gerçekçilik edebiyatına çok önemli katkıda bulunmuş ancak geniş okur kitlelerince tanınma şansı bulamamıştır. Márquez “Göz kamaştırıcı bir dille, günümüzün edebiyatlarında bulunmayan bir güzellikte ve sağlamlıkta romanlar yazan bu görünmez kadın, Katalonya sınırları dışında pek az biliniyor,” diyerek bunun altını çizer.

Tekinsiz, ürkütücü bir atmosferde çarpıcı ve gizemli örüntülerle kurgulanmış bu roman bilinmeyen bir yerde geçer. Ergenlik dönemindeki bir oğlanın bilincinden dinleriz hikâyeyi. Kalabalıklardan çok uzak, ıssız olan her yerde olduğu gibi mistik unsurlar orada yaşayanların toplu bilincini etkiler, katı ve yerleşik ritüeller çoğu zaman vahşi şekilde pratik edilir. Sınırların hemen ötesindeki diyarlar ise kasaba için kötülerin, yıkıcı unsurların sürekli tehdit oluşturduğu yerlerdir. Bu düşman hiçbir zaman belirgin şekilde görülmese de meşum gölgelerin varlığı, olası tehdite karşı her daim uyanık kalmak ve savunma hâlini korumak için gereklidir.

Detayların yoğun zenginliğinden oluşan sarhoşluk

Rodoreda, tüm kitabı şiirsel bir dille harmanlıyor. Hikâyenin geçtiği her anın detaylarını en ince ayrıntılarla betimliyor ve anlatımı zenginleştiriyor. Öyle ki çoğu paragrafta bu detayların dillendirilmesi hayli uzun sürüyor ve hikâye gelişimi bu nedenle epeyce gecikiyor. Esasında bu zengin anlatım büyülü gerçekçiliğin vazgeçilmez unsurlarından birisi ve okuyucuda baş dönmesine benzer hisler oluşturuyor. Böylesi zorlu bir üslubu takip edebilmenin en iyi yolu, duyularımızı sonuna kadar açmak ve şiirsel dille yoğrulmuş akışa kendimizi bırakmak elbette.

Eserin etkileyici pasajları, incelikle işlenmiş rüya tasarımında. Yazarın büyülü gerçekçiliğin hakkını verdiği cümlelerde gerçek dünyayı ters yüz ederken yarattığı atmosferde vahşet, cinsellik, tutsaklık ve sınırlandırılmış özgürlük gibi kavramlar yeni baştan oluşturuluyor. Bu esnada subliminal olarak gerçekçilikten asla tümüyle kopulmuyor.

Ölüm, bahar, doğa ve yaşamın ayrılmaz birlikteliği

Rodoreda, roman kavramını şöyle yorumluyor: “Bir roman çok miktarda sezgiyle, belli bir miktar öngörülmeyenle, ruhun can çekişmeleri ve dirilmeleriyle, coşkunluklarla, hüsranlarla, istem dışı hatıra rezervleriyle oluşur… tam bir simya.”. Yazarın hayat hikâyesine baktığımızda coşkular, hüzünler, savaşın getirdiği yıkımlar, korkular ve hayal kırıklıkları ile geçen bir sürece şahit oluyoruz. Tüm bu hatıraları duygusal filtrelerden geçirip, gerçeküstü bir anlatımla ifade etmek kayda değer bir başarı. II.  Dünya Savaşı’nın yarattığı yıkım ve ölümlerin eserlerine sirayet ettiğini kolaylıkla anlıyoruz. Çok belirgin bir kurgu ve hikâye anlatımı yok ancak öne çıkan kahramanlar var eserde. Bunlar bireyler olduğu kadar doğanın ta kendisi, ölüm ve yaşam. Misal, morsalkımlar eserde o kadar çok dile getiriliyor ki bu da onu eserin başlıca unsurlarından biri hâline getiriyor.

“Babam yaşamak için ölmüş gibi yaşamak gerekir diyordu.”

Ölüm ve baharı  ayrılmaz bir ikili olarak kabulleniyor. Yaşam ise ölümü anlamlandıran kısacık bir süreç olarak bir kez daha vurgulanıyor. Burada ölüm ile yalnızca insanların değil, “Gece ölünce çıkıyorduk”, “güzün ölmek üzereyken rengi alev alev ateşe dönüşen sarmaşığı” gibi cümlelerde doğanın da ölümü kastedilmekte ve sık sık vurgulanıyor. Ölümü tekil değil de çoğul olarak düşünmemiz gerektiğini vurgulayan uzun bölüm ise önemli sorgulamalara açık. Eserin en çarpıcı, en hüzünlü kısmı bir babanın evladını gömdüğü bölümdeki detaylar, duygular ve sürekli geciktirilmeye çalışılan ritüel süreci. Bu satırlar öylesine dokunaklı kurgulanmış ki çoğu okurun uzun süre aklından çıkmayacağı kesin.

Metaforlarla zenginleştirilmiş bir anlatım

Mercé Rodoreda, sürgünlüğün derin huzursuzluğu, umudun ve umutsuzluğun yıkıcı, zorlayıcı, katlanılması zor hâlini metaforlarla metine aktarmış. Gerçek yaşamında konforlu bir hayata giriş yapmışken, ülkesinde çıkan iç savaş, ardından Franco’nun faşist yönetimin altında yaşayamaz hâle gelmesi ve Nazi işgali sırasında Fransa’da sürgünlük deneyimleri her yönüyle eserine yansımış. Hikâyedeki acımasız ritüeller, ölümün her köşe başında kendisini hatırlatması, yeniden canlanmanın karşılığı olan baharın olumlanmasından vazgeçiş ve doğa ile ölümün ayrılmaz bütünlüğünün sürekli vurgulanması yazarın hayat tecrübesinin edebî bir yansıması.

Peki siz Ben, Bahar ve Ölüm’ü okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Mercè Rodoreda kimdir?

Mercè Rodoreda, (Barselona 1908-Girona 1983) Katalan edebiyatının unutulmaz romanlarının yazarıdır. Eserleri pek çok dile çevrilmiş, dünya klasikleri arasında yerini almıştır. Daha çok romancı ve öykücü olmasına rağmen tiyatro eserleri ve şiirler de yazmıştır. Çocukluğu sıcak bir aile ortamında geçen yazar, yetişkinlik hayatına Amerika’dan servetle dönen dayısıyla evlenerek dramatik bir başlangıçla girer. Ülkesinin girdiği iç savaş, ardından Nazi işgalindeki Fransa’da sürgünlük, kurduğu duygusal ilişkiler, ömrünü çalkantılarla geçirmesine neden olur. Bütün gelgitlerin ortasında yazarlığı son derece verimli ve giderek mükemmelleşerek ilerler. En önemli eserleri arasında Güvercinler Gittiğinde (Alef Yayınevi, 2016), Kırık Ayna (Alef Yayınevi, 2019), El Carrer de les Camèlies, Jardí vora el mar ve Quanta, Quanta Guerra sayılabilir.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Ölüm ve Bahar – Mercè Rodoreda”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products