Nohut Oda – Melisa Kesmez

Editör: Begüm Saracel

65. Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazanan Nohut Oda, birbirinden bağımsız beş öyküden oluşuyor. Hikâyelerdeki kahramanlarının ortak derdi kendi kabuklarını oluşturabilmek. Peki, siz kendi kabuğunuzu oluşturabildiniz mi?

Sitede Yayınlanma Tarihi: 9 Haziran 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Hikaye

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Hikaye okumayı sevenler

Sayfa Sayısı: 108 sayfa

Ebat: 13 x 19,5 cm

Kategoriler:

İnceleme

Melisa Kesmez, üçüncü öykü kitabı olan Nohut Oda’yı “kendini bildi bileli kabuğunu arayanlara” ithaf ediyor ve kendi kozasını, evini arayan herkese sesleniyor. Bu arayışa eşlik etmek isteyen okurları, kendisinin aşina olduğu durumlar ve duygularla karşı karşıya bırakıyor. Herkesin yaşantısının bir yerinde mutlaka yaşamış olduğu ayrılıkların, terk edişlerin, kayıpların, vazgeçişlerin yarattığı duygu yoğunluklarını çok samimi ve sade bir dille sunuyor.

“O, seninkilere dolanmış köklerini söküp alırken seni de yerinden ediyordu. Aynı bahçenin çiçekleri olmak böyle bir şeydi.”

Hikâyeler, çok yakın bir arkadaşın gidişiyle geride kalan olmanın çaresizliğini, ilişkisinin içine sıkışmış bir kadının sevdiği adamla yıllar sonra yüzleşmesini, evli bir kadının hiç beklenmeyen bir şekilde özgürleşmesini, babasına olan kırgınlığın genç bir kadını uykularında bile rahat bırakmayışını ve iki kız kardeşin annesinin ölümünden sonra farklı şekillerde hayata tutunma çabalarını anlatıyor. Melisa Kesmez, her öyküsünü farklı ilişkiler üzerine temellendirse de genel olarak bir mekâna, bir eşyaya, bir insana ait olmanın zorluğuna ve o zorlukların yarattığı duygu karmaşalarına farklı pencereler aralıyor. Kısaca her karakter, kendi kabuğunu oluşturmaya çalışırken yaşadıkları ilişkiler, bulundukları mekânlar, sahip oldukları eşyalar üzerinden derin bir arayışa giriyor.

Çaresizlik, zamanın ruhu mudur?

Aşktan kaynaklanan ikilemler, ailevi sorunlar, geçmişin sırtımıza yüklediği hesaplaşmalar, ansızın yaşanan kayıplar, gitmeye cesaret edemediğimiz için sürekli bulduğumuz bahaneler bizleri zaman zaman bir boşluğa itiyor. Bu boşluğun yarattığı huzursuzlukla daimî bir gitme isteği kaplıyor içimizi. Ne yaparsak yapalım, nelere sahip olursak olalım kendimizi hiçbir yere, hiçbir şeye ait hissedemiyoruz. İçimizde büyüyen bu köksüzlük hissiyle sonu olmayan arayışların peşinde koşuyoruz.

Tatminsizliklerin oluşturduğu “zamanın ruhu”, insanları, giden mi yoksa gidenin ardında kalan mı olmak arasında bir seçim yapmaya zorlarken çaresiz bırakıyor. Bazen de çaresiz kalan, ait olduğu yeri bulmak için hayatında çeşitli kırılmalar yaşayan taraf değil de onun arayışından veya köksüzlüğünden haberi bile olmayan en yakını olabiliyor; tıpkı “Annemin Çadırı” adlı hikâyede olduğu gibi.

“Annem özerkliğini ilan etmişti. Babamın anlamak istemediği şey buydu. Annem ana karadan kopmuş, okyanusun ortasında bir ada olmuştu.”

Neresidir ev?

Gitmek ile kalmak, yüzleşmek ile kaçmak, tutsak olmak ile özgürleşmek arasında sıkışıp kalmış beş kadın. Bütün zamanları; geçmişi, şu anı, geleceği hiçe sayarak köklenmek isteyen beş farklı hayat. Yaşadıkları hayatlardan duydukları memnuniyetsizlikle, önlemeyecekleri ayrılışlarla, zamanında yaşanamamış yüzleşmelerle hepsi de çaresizlik içinde “ev” diye nitelendirdikleri mekânı, ilişkileri, insanları sorguluyor.

“Ayaklarımızın altında bir zemin yok artık. Bir çatımız da. Gelecek yok. Geçmişin izleriyse çoktan silinmeye başladı. Aşk, bize bu sonsuz boşlukta ev olacak tek şey.”

Ev, insana bazen özgür bazen de esaret altında hissettiren yer mi? İnsan bazen köklerini güvenle bırakabilmek ve yerleşmek için dört duvarı olan bir mekânı değil de küçük bir çadırı seçebilir. Bazen de yaşadığı o dört duvarın soğukluğunu hissetmemek için bir kedinin yoldaşlığına ihtiyaç duyabilir. Hatta cansız varlıklar; eşyalar, kıyafetler bile ev diye nitelenen o dört duvardan daha fazla güven, aidiyet hissi verebilir.

Bizden hikâyeler

Nohut Oda isminin bende uyandırdığı sıkışmışlık hissiyle bütün öyküleri, kimi zaman buruk bir gülümsemeyle kimi zaman da yutkunmamı zorlaştıran duygu patlamalarıyla okudum. En çok da “Kalanlar” ve “Görüşürüz” adlı öyküleri sevdim çünkü bana yalnız olmadığımı hissettirdi. Üstelik öykü okumayı çok tercih etmeyen bir okur olmama rağmen Nohut Oda bana güzel bir okuma deneyimi sundu.

Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok beğendiğiniz öykü hangisiydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Melisa Kesmez kimdir?

Melisa Kesmez, 1980 yılında İstanbul’da doğdu. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nden mezun oldu. Bir süre İngiltere’de yaşadı. Yaratıcı yazarlık, gazetecilik ve fotoğrafçılık alanında yurt içinde ve yurt dışında çeşitli eğitimler aldı. Dergi ve gazetelerde edebiyat, müzik ve fotoğraf üzerine yazıları, söyleşileri ve çevirileri yayımlandı.

İlk öykü kitabı Atları Bağlayın Geceyi Burada Geçireceğiz’den sonra ikinci öykü kitabı Bazen Bahar ile 2017 NDS Edebiyat Ödülü’nde Mansiyon aldı. Son öykü kitabı Nohut Oda ise 2019’da 65. Sait Faik Hikâye Armağanı’nı kazandı. DOT Tiyatro tarafından sahnelenen pek çok tiyatro oyununu Türkçeye çevirdi. Farklı tiyatro ekiplerinde dramaturg olarak görev aldı. Şu anda çocuk edebiyatı alanında yayıncılık yapıyor. Editör, çevirmen ve dramaturg olarak çeşitli projelerde yer almaya devam ediyor.

Diğer Türk Edebiyatı incelemeleri için tıklayın. 

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Nohut Oda – Melisa Kesmez”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar