Lolita – Vladimir Nabokov

Editör: Banu Demir

Kitabını “yakışıksız” olarak niteleyenlere “alışılmamış” olduğunu hatırlatan ünlü Rus yazar Vladimir Nabokov’un, tüm zamanların belki de en çok tartışılan kitaplarından biri olan Lolita hakkında siz ne düşünüyorsunuz? Yakışıksız mı, alışılmamış mı?

Sitede Yayınlanma Tarihi: 20 Temmuz 2022

Ülke: ABD

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Sayfa Sayısı: 364 Sayfa

Çevirmen: Fatih Özgüven

Çeviri: ?

İmla: ?

Ebat: 16 x 24 cm

Kategoriler:

İnceleme

Franz Kafka, “Bir kitap, içimizdeki donmuş denize inen bir balta gibi olmalı,” der.

İşte Nabokov’un Lolita’sı aynı o baltanın donmuş bir denize vurulduğu anda buzun binbir parçaya bölünmesi gibi okuyucuyu ilk cümleleriyle ele geçirip sonra da bölük pörçük dağıtan bir kitap.

Vladimir Nabokov ve Lolita

Nabokov’u tanımadan bu kitabı anlamak olası değil. Ben de bir okur olarak, sırf bu kitap yüzünden yazara hep bir önyargıyla yaklaştığımı ve okumayı bilinçli olarak ertelediğimi kabul etmeliyim çünkü Lolita, konusu ile birçok insanı dehşete düşürecek hatta belki de alaşağı edecek özelliklere sahip bir eser.

Aslen Rus olan Nabokov, 1911 senesinde aristokrat bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Erken yaşlardan itibaren İngilizceyi ana dili gibi öğrendi. İlk dokuz kitabını Rusça yazdı. Amerika’ya yerleştikten sonra ise sadece İngilizce yazdı. Lolita, İngilizce yazılmış en ünlü kitabı ancak başkasının çevirisiyle kitabın anlamının bozulabileceğini düşündüğünden bizzat kendisi Rusçaya çevirdi.

Nabokov’un sinestezi hastası olduğu, yani harfleri patlayan renkler olarak gördüğü biliniyor. Eğer yazarın İngilizce yazdığı giriş cümlesine bakarsanız t’lerin nasıl patladığını ve yazarın nasıl yazdığını anlayacaksınız. (Lolita, light of my life, fire of my loins. My sin, my soul. Lo – lee – ta; the tip of my tongue taking a trip of three steps down the palate to tap, at three, on the teeth. Lo – lee – ta.)

Nabokov’un Lolita romanını, eşiyle birlikte kelebekleri araştırmak üzere Amerika’da çıktığı bir gezide, aynı romanda olduğu gibi yol kenarındaki motellerde konaklarken yazdığını ve neredeyse kitabı şöminede yakmak üzereyken eşinin itirazı üzerine vazgeçtiğini biliyor muydunuz? Muazzam bir öngörü…

Kitabın konusu pornografik mi?

Kitap, orta yaşlı, Avrupa’dan Amerika’ya yeni gelmiş bir adamın on iki yaşındaki bir kız çocuğuna duyduğu saplantılı tutkuyu, bir nevi sapkın bir aşkı anlatıyor.

“Sabahları ayağında çorabının teki, bir elli boyu ile Lo idi, sadece Lo. Ayağındaki bol gündelik pantolonu ile Lola. Okulda Dolly. Kayıtlardaki noktalı çizgilerde Dolores. Ama benim kollarımda hep Lolita idi.”

Humbert Humbert on dört yaşında bir delikanlıyken kendi yaşında bir kızı, Annabel’i çok sever fakat küçük kız amansız bir hastalıktan ölünce yaşadığı aşkı, yaralı kalbinin üzerine çaresizce kapanmış kafes içinde hayatı boyunca hapseder. Aşk; onun için sadece o yaşlara özgü mükemmel bal rengi tendeki ayva tüyler, dolgun parlak dudaklar, pürüzsüz bir cilt ve ne kadar abur cubur yese bozulmayan bir bedende saklı kalır. Humbert’ın deyimiyle; supericiği…

“Şimdi izin verirseniz size bir görüşümü açmak istiyorum; dokuz ve on dört yaş sınırları içinde rastlanabilecek kimi kız çocukları vardır ki kendilerinin iki misli ya da daha yaşlı bazı talihsizlere, varlıklarının aslında insan değil de perilere özgü niteliklerini gösteriverirler. Bu seçilmiş yaratıkları ‘supericikleri’ diye tanımlamak amacındayım.”

1939 yazında Amerikalı bir akrabası ölüp ona kurduğu işle ilgilenmek şartıyla bir miktar miras bırakınca Humbert Amerika’ya gelir. Yazı geçirmek için bir yer ararken Lawn Sokağı 342 numarada oturan Mrs. Haze’in evine bakması teklif edilince eve gider ve Lolita’yı bahçede bir an görmesiyle o evde kalmaya karar verir. Bir süre sonra supericiğine daha yakın olabilmek için Mrs. Haze ile evlenir. Mrs Haze talihsiz bir kazada ölünce, Humbert supericiği Dolores ile hep düşlediği otel odalarında geçen ve tam iki yıl süren onun için çok heyecan verici bir yolculuğa çıkar.

Lolita, Stanley Kubrick (1962) ve Adrian Lyne (1997) yönetmenliğinde filme de çekildi. Kubrick versiyonunda kitaptan çok uzaklaşılmış ve Lolita’nın masumiyeti göz ardı edilmiş. Ben 1997 yılında Jeremy Irons’ın Humbert Humbert rolünü oynadığı versiyonu kitapla daha çok örtüştürdüm.

Kitapta gönülsüz olarak okurun yüzleşmek zorunda kaldığı bazı cinsel sahneler var ama Lolita bir pornografi kitabı asla değil.

Kitabın düşündürdüğü

Kitap, başlı başına sarsıcı ama Nabokov’un gelmiş geçmiş en zeki yazarlardan biri olduğu gerçeğini de gözler önüne seriyor. Güzelliği ve acıyı merhametsizce kullanması onu, yaşamış en cesur ve ölümsüz yazarlardan biri yapıyor.

Aslında siyahla beyaz onun kitaplarında sürekli birbirine girer ama yazara göre hiçbir şey şans değildir.Nabokov’a göre bir yazar; önce öykücü ve öğretmen sonra ise bir büyücü olmalıdır.

Nabokov, konuyu insanın damarlarının içine kadar işleyip onu tepetaklak ediyor çünkü konu normal yaşamda hasıraltı edilen hazmetmesi gerçekten zor, çarpık bir konu. Her ne kadar kitapta Humbert’tan önce Lolita’nın cinsel bir deneyim yaşamış hatta üvey babasını da baştan çıkarmaya meyilli olduğu yazsa da, onun en nihayetinde küçük bir çocuk olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Yazarın bence yapmak istediği şey, işlenmesi neredeyse günah olan ucube bir konuyu alıp eğip bükmesi ki kitabın 199. sayfasında bu hesaplaşmaya neredeyse güzel bir kulp bile buluyor:

“Küçük ve büyük kasabaların genel kitaplıklarında suçlu suçlu başvurduğum evlilik, ırza geçme, evlat edinme üzerine yazılmış kitapların hepsi de, üstü kapalı biçimde, yaşı küçüklerin mutlak velisinin devlet olduğunu söylemekle yetiniyorlardı. Adlarını doğru hatırlıyorsam Pilyen ve Zapel, evliliğin yasal sorunları üzerine yazdıkları göz dolduran kitapta kucaklarında annesiz kalmış küçük kızlar bulunan üvey babalar konusunda hiçbir şey söylemiyorlardı.”

Nabokov’a göre Lolita:

“Bodrumda bir yerde göstergesinin ışığı sürekli yanan özel bir termostat gibidir kitap. Dokunduğunuz anda sessizce patlayıverir, tanıdık bir sıcaklık yayılıverir çevreye.”

Bana göre Lolita:

“Cesur, zamansız ve ne yazık ki bazı çevreler ya da kişiler tarafından topyekûn kabul edilemeyecek muazzam bir eser. Asla göz ardı edilemeyecek mutlaka okunması gereken ölümsüz bir kitap. Bazı satırlar midenizi buracak, içinizi sıkacak hatta suçlu hissettirecek ama başınızı başka yere çeviremeyecek, okurken de sonrasında da üzerinde düşünmeye devam edeceksiniz.”

Peki Nabokov Humbert miydi? Nabokov bir böcek ve kelebek bilimcisiydi. Kendisine bir televizyon programında açık açık “Siz Humbert mısınız?” diye sordular. Nabokov ukala bir tavırla “Hayır, benim bir entomolog olduğumu herkes bilir ama Humbert birbirinden farklı iki böceği bile ayırt edemez,” der.

İyi okumalar!

Vladimir Nabokov kimdir? 

Vladimir Vladimiroviç Nabokov (22 Nisan 1899 – 2 Temmuz 1977) Rus asıllı Amerikalı yazar. Babası iyi bir avukat olan Nabokov iyi eğitim aldı. Cambridge Üniversitesi, Trinity College’de birincilikle tamamladı. Ekim Devrimi (1917) sonrası önce Londra’ya, sonra Berlin’e ve Paris’e taşındı. 1940’ta ABD’ye göç etti. 1959’da Cornell Üniversitesi Rus edebiyatı profesörlüğünden emekli oldu ve İsviçre’ye yerleşti. İlk eserlerini Rusça yazdı, uluslararası ününü İngilizce yazdığı romanlarla kazandı. En tanınmış eseri Stanley Kubrick ve Adrian Lyne tarafından filme de çekilen Lolita romanıdır. Konuş Hafıza, Edebiyat Dersleri, Cinnet dilimize çevrilen diğer kitapları…

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın. 

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Lolita – Vladimir Nabokov”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir