Şiddetsiz İletişim – Marshall Rosenberg

Yayınevi:
Editör: Günnur Aksakal Baykan

Şiddetsiz iletişim yolculuğu “yaşam boyu sürecek bir kendine şefkat ve karşındakini anlama süreci” olarak tanımlanıyor. Buradan yola çıkarak şiddetsiz iletişimin erişilecek nihai bir noktadan ziyade, yolculuk hâli olduğu rahatlıkla söylenebilir. Peki, niyet edilen bu yolculuğun güzergâhı ve durakları nedir? Merak ediyorsanız Remzi Kitapevinden çıkan Şiddetsiz İletişim kitabının yazarı Marshall Rosenberg’e kulak verelim.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 20 Ağustos 2022

Orjinal Adı: Nonviolent Communication: A Language of Life

Ülke: ABD

Türü: Araştırma - İnceleme

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Psikoloji, kişisel gelişim, iletişim kuramları hakkında okumayı sevenler

Sayfa Sayısı: 264 sayfa

Çevirmen: ☺️

Çeviri: Gizem Alav Şapçı

İmla: ☺️

Ebat: 13.4 x 19.8 cm

İnceleme

Marshall Rosenberg, Amerika doğumlu bir psikolog. Yahudi kökleri nedeniyle hayatının farklı dönemlerinde maruz kaldığı pek çok zorbalık, onu başka bir yaşam dili arayışına yönlendiriyor. Psikoloji alanına “şiddetsiz iletişim” tekniğini armağan ediyor ve bugün dünyanın pek çok yerinde aktif çalışma yürüten Şiddetsiz İletişim Derneği’ni kuruyor.

“Olmaktan korktuğum yerdeyim…”

Şiddetsiz İletişim kitabını rafta gördüğümde itiraf etmek gerekirse kolay okunur, moral yükselten, tabir caizse tatlı bir metin olduğu fikrine kapıldım; tam da bu nedenle okumak için yoğun bir dönemi seçmekte mahzur görmedim. Oysa elimdeki çalışma gerçekten tüm kalbimi ve aklımı vermemi gerektirdi.

Yazar, konunun derinine indikçe kendi hayatımdaki bazı kesitlerle yüzleşmeye başladım. Gündelik diyaloglardan çalıştığım kurum ve kişilerle kurduğum dile, romantik ilişkilerden arkadaşlıklara dek belli anları düşündüm. Tüm bunları düşünürken biraz da suçluluk hissiyle günlerce kitabı çantamda gezdirdim, baş ucumdan ayırmadım; velhasıl bir sıkışma içinde olduğumu kabullendim ve pes ettim.

Aradan geçen zaman diliminde hayat beni bambaşka bir coğrafyada, deyim yerindeyse hayatımı ve ön yargılarımı temize çekmeye niyetlendiğim bir serüvene davet etti. Valizimi hazırlarken en gerekli eşyaların arasına Şiddetsiz İletişim’i de iliştiriverdim. Tam da düşündüğüm gibi nihayet kendimi hazır hissederek kitabı yeniden okuma cesareti buldum.

Kitapla kurduğum bu gelgitli ilişkinin ikinci yarısında şiddetsiz iletişim sürecinin nasıl alışkanlıklarım dışında bir deneyim olduğunu fark ettim. Bu kez satırların içine girdiğim, her şeyden evvel kitabı dinlediğim gerçeğiyle karşılaştım. Bu gerçek de beni, Rosenberg’in daha ilk bölümde vurguladığı ve şiddetsiz iletişimin kalbi diyerek nitelediği “gönülden verme” meselesine getirdi.

“Anlamak gideni ve gelmekte olanı”

Şiddetsiz İletişim, gönülden verme meselesine içimizdeki doğal şefkati açığa çıkarma süreci olarak bakıyor. Gönülden verme yetisi kazandığımızda bunu isteyerek yaparız; suçluluk, utanç, endişe ya da korku gibi gerekçelerle değil. Zira, insanlar değerlerimize ya da ihtiyaçlarımıza bu gerekçelerle karşılık verdiklerinde en ağır bedeli yine biz öderiz.

Rosenberg, iletişimde gönülden verme isteği kazanmak ve şiddetsizlik sürecini başlatmak için bazı metotlar öneriyor. Ona göre şiddetsiz iletişimin dört ana bileşeni var. Bunlar:

  1. Gözlem
    Bizi etkileyen somut durumları herhangi bir yorum katmadan ifade edebilmek.
  2. Duygu
    Gözlemimize bağlı olarak ne tür duygular hissettiğimizi söylemek.
  3. İhtiyaç
    Duygularımızı açığa çıkararak ihtiyacın ne olduğunu net bir şekilde paylaşabilmek.
  4. İstek/Rica
    Hayatımızı zenginleştirmek için rica ettiğimiz somut davranışlar.

İletişimin iki yönlülüğü, unutulmaması gereken en önemli nokta. Şiddetsiz iletişim geliştirmeye çalışırken hem kendimizi bu ana bileşenleri içerecek şekilde ifade edebilmeliyiz hem de bahsedilen bileşenleri kullanarak geliştirdiğimiz empati yoluyla karşımızdakini dinlemeliyiz.

Rosenberg, şefkatli ve empati bakış açısıyla kalabilme yeteneğinin kelime seçimleriyle pozitif korelasyon gösterdiğini vurguluyor. Çoğu zaman şiddet içerikli söylemler kullandığımızı ya da konuşma tarzımızın şiddet dolu olduğunu düşünmesek de ağzımızdan çıkan sözcüklerin hem kendimiz hem de başkaları için yaralayıcı olabileceğini fark etmemiz ve dilimizi buna göre yeniden kurgulamamız önem taşıyor.

Şefkatin ve şiddetsizliğin en hayal edilemeyecek durumlarda dahi içimizde yeşermesi kendi yolculuğumuzla yakından ilgili. Bu bağlamda tarihin en acı deneyimlerinden birini yaşamak zorunda kalan Etty Hillesum’un satırlarını örnek göstermek çarpıcı olabilir.[1]

“(…) Aksi bir genç Gestapo subayının bana bağırması içimde öfke yerine gerçek bir şefkat duygusu oluşturdu. (…) Onu hemen orada iyileştirmeyi isterdim; çünkü biliyorum ki onun gibi acınacak hâlde olan genç adamlara yetki verildiğinde insanlara ciddi anlamda zarar verebilirler. (…)”

[1] Hollanda doğumlu kadın, II. Dünya Savaşı’nda Nazi toplama kampında öldürüldü. Dönemi anlatan ve mistik bir bakış açısıyla yazdığı günlükleri, ölümünden uzun süre sonra 1981’de yayımlandı. Henüz Türkçeye çevrilmedi.

Şiddetsiz iletişimin önündeki engeller

Marshall Rosenberg, şiddetsiz iletişimin önündeki engeller için “hayata yabancılaştıran iletişim” tabirini kullanıyor. Hayata yabancılaştıran iletişim başlığı altında ahlakçı yargılar, mukayese ve rekabet içinde olmak, hissettiğimiz duyguların ya da yaptığımız davranışların sorumluluğunu almamak, açık ve anlaşılır olmamak, kusur bulmaya odaklanmak, rica ve talepleri ayırt edememek gibi maddeler irdeleniyor.

Yazar, çalışma boyunca hayata yabancılaştıran iletişim örnekleri içeren anılarına da yer veriyor. Bu sayede doğal ve yerinde bulduğumuz bazı tepkilerin nasıl şiddeti yükselttiğini somut örnekler üzerinden görebiliyoruz.

Ek olarak metin içinde şiddetsiz iletişim pratiklerine dair mini testler de bulunuyor. Toplumsal olarak üstümüze yüklenen ön yargı kalıplarını fark etmek ve daha önemlisi kullandığımız dilin altında yatan gerçek duyguları ve ihtiyaçları tespit edebilmek için bakış açısı kazandırıyor.

Tüm bu tavsiyeler ışığında bile şiddetsiz iletişim temelli bir yaşam dili yaratma çabası zorlayıcı hâle gelebiliyor. Rosenberg, başlarda tökezlemenin, kazaların kaçınılmaz olacağının altını çiziyor. Dolayısıyla bu süreci kendimize de başkalarına da sabır göstererek geçirmemiz gerekiyor. Çalışma, duymak istemediğimiz cevapları kabullenmeyi ya da ihtiyaçlarımızı net bir şekilde ortaya koymayı öğrendiğimizde önümüzde bambaşka pencereler açılacağını güçlü bir şekilde hissettiriyor.

Marshall B. Rosenberg kimdir?

1934 doğumlu psikolog ve yazar. 2015’te hayatını kaybedene dek şiddetsiz iletişim konulu eğitimlerde ve panellerde yer aldı, psikoloji alanında akademik çalışmalara imza attı. Şiddetsiz İletişim Derneği’nin (CNVC) kurucusudur.

Gizem Alav Şapçı kimdir?

Viyana Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde lisans ve yüksek lisans eğitimi aldı. Psikoloji alanındaki akademik yolculuğu sayesinde şiddetsiz iletişim konusu üzerine eğildi ve yetkinleşti. Hâlihazırda Türkiye Şiddetsiz İletişim Derneği’nde aktif olarak rol alıyor.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Şiddetsiz İletişim – Marshall Rosenberg”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar