Ben, Tituba – Maryse Condé

Yayınevi:
Editör: Pınar Taşcı

Ben, Tituba, Salem’in Kara Cadısı, cadılıkla suçlanarak tutuklanan kadınlardan birinin hazin öyküsü. Tarihin tozlu sayfalarında kaybolmaya yüz tutmuş bu insanlık ayıbında Tituba bize ne söylüyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 16 Nisan 2022

Orjinal Adı: Moi, Tituba, Sorciére… Noire de Salem

Türü: Gerçek hayat hikâyesine dayalı kurgu

Okur Yaşı: Yetişkin

Hedef Kitle: Gerçek hayat hikâyeleri sevenler / Genel okuyucu

Sayfa Sayısı: 240 sayfa

Çevirmen: Şirin Erkan Leitao

Çeviri: ☺️

İmla: ☺️

Ebat: 13,5 x 21,5 cm

Kategoriler:

İnceleme

1692 yılında ABD’nin Massachusetts eyaletine bağlı Salem köyünde, “Salem Cadıları Davaları” üç kadının tutuklanmasıyla başladı. Cadılıkla suçlanan bu üç kadından biri de zenci köle Tituba’ydı.

Annesi de bir köle olan Tituba, Barbados Adası’nda doğdu. Tecavüz sonucu dünyaya gelmişti. Küçük yaşta, annesi gözleri önünde idam edildi. Onu Man Yaya adında, doğaüstü güçlere sahip bir kadın yetiştirdi. Şifacılık ve büyücülük dersleri verdi. Sonrasında âşık oldu Tituba. Kızılderili John da köleydi ama efendilerinin suyuna gitmeyi iyi bilirdi. Tituba’nın köleliği, âşık olduğu gün başladı aslında…

Bir gün John’la birlikte bir din adamına satıldı Tituba. Önce Boston’a ardından da Salem’e yerleştiler. Zaten hüzünlü olan hayat yolculuğu Salem’de daha da zorladı Tituba’yı. Doğaüstü güçleri vardı. Çoktan kaybettiği Man Yaya ve annesi ile konuşabiliyor, hastaları iyileştirebiliyor, hayvanları anlayabiliyordu. Eh, hem zenci hem köle olan Tituba bu özellikleriyle tabii ki fazlasıyla dikkat çekecekti Salem’de…

Ben, Tituba. Salem’in Kara Cadısı

Aralık 2021’de Bilgi Yayınları’ndan çıkan Ben, Tituba gerçek bir hayat hikâyesi. Çağdaş Fransız edebiyatının güçlü isimlerinden Maryse Condé, cadılık suçlamalarından 329 yıl sonra Tituba’yı tanıtıyor okurlara. Bu dokunaklı hayat hikâyesi yazara bir de ödül kazandırmış: Grand Prix Littéraire de la Femme Ödülü (Kadın Edebiyatı Büyük Ödülü).

Kitapta Tituba’nın zorlu hayat hikâyesi oldukça dokunaklı şekilde anlatılıyor. O, cadılıkla suçlanan bir kadın fakat doğaüstü güçlerini hiçbir zaman kötülük için kullanmıyor. Başka insanlar tarafından buna zorlansa dahi iyilikten asla vazgeçmiyor. Onun hikâyesi ile birlikte dönemin histerik ortamını da görüyoruz kitapta. Tituba’nın efendisi Samuel Parris, bakan olarak atanıyor Salem’e. Fakat kendisinden önceki üç bakan gibi o da Salem’in çekişmeli ve uyumsuz ortamını düzeltemiyor; hatta kendi kızı ve kuzeninin suçlamaları yüzünden cadı davaları başlıyor ve daha da acımasız hâle geliyor Salem köylüleri.

“Nasıl yani? Nasıl? Görünmeyenlerle iletişim kurma, ölenlerle sürekli bağlantı içinde olma, insanları tedavi etme ve onlara şifa verme yeteneği, aslında saygı, hayranlık ve şükran uyandırması gereken üstün bir tabiat lütfu değil miydi? Bu yeteneğe sahip kişi cadı olarak nitelendirilse bile, ondan korkmak yerine üstüne titrenmesi, saygı görmesi gerekmez miydi?”

Kaldırılamayan kölelik

Tituba’nın hikâyesi kölelerin çektiği acılara ve köle sahiplerinin acımasızlığına da mercek tutuyor. Köleliğe mahkûm edilen insanların nesillerce süren makûs talihi bazı coğrafyalarda hâlâ aynı. Tituba’nın doğduğu topraklarda 1833 yılında Köleliği Kaldırma Yasası kabul edilse de Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) ve Özgür Yürü Vakfı’nın (Walk Free Foundation) Uluslararası Göç Örgütü ile ortak hazırladığı Küresel Kölelik Endeksi 2018 raporuna göre, dünya genelinde halen 40 milyondan fazla “modern köle” bulunuyor.*

Ben, Tituba neden okunmalı?

Okunmalı çünkü yüzyıllar öncesinden günümüze aktarılan gerçek bir hikâye. Köleliğin, din sömürüsünün, cadılık suçlamalarının ve feminizmin yüreğe dokunan öyküsü, Ben, Tituba. Yazarın küçük bir notu var kitabın başlangıcında. Diyor ki, “İşte daha önce kimseye anlatmadığı bu olayları da o bitmek tükenmek bilmeyen sohbetlerimiz sırasında bana anlattı.” Bu kısım da çok etkileyici. Tituba’nın ölen annesiyle iletişime geçerek konuşması gibi acaba yazar da Tituba’yla mı konuştu? Bilemiyoruz ama neden olmasın?

“Keşke kitabın filmi ya da dizisi olsaydı,” diye düşünüp internette araştırma yaparken Salem Cadı Davaları’ndan esinlenerek yapılmış Salem adlı bir dizi buldum. Ben henüz izlemedim ama çok merak ettiğimi söylemeliyim.

Peki siz Ben, Tituba’yı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Salem Cadı Davaları ile ilgili detaylı bilgiyi Wikipedia’da bulabilirsiniz

*https://t24.com.tr/haber/dunyada-40-milyondan-fazla-modern-kole-var-yuzde-71-i-kadin-ve-kiz-cocugu,850564

Maryse Condé kimdir?

Karayipler’de Fransa’ya bağlı Guadeloupe’de doğdu. Ségou, La vie Scélérate, Ben Tituba, Salem’in Kara Cadısı başta olmak üzere çok sayıda roman yazdı. Kitapları Grand Prix Littéraire de la Femme (1986), Le Prix de L’Académie Francaise (1988), Prix ​​Carbet de la Carraibe (1997), Le Prix du Roman Métis (2010) ve Alternatif Nobel Ödülü (2018) gibi çok sayıda ödüle layık görüldü. 2004’te Columbia Üniversitesi Fransız Dili bölümünden profesörlük derecesiyle emekli oldu. Kaliforniya, Berkeley, UCLA, Sorbonne, Virginia ve Nanterre üniversitelerinde dersler verdi. 2005 yılında emekli oldu.

Diğer kitap incelemeleri için tıklayın. 

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Ben, Tituba – Maryse Condé”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar