Dünya hızla dönüyor. Öyle zamanlar oluyor ki kalabalıklar içinde kayboluyoruz. Ne sesimizi duyurabiliyoruz ne varlığımızı gösterebiliyoruz. Eğer dışa dönük bir insansanız muhtemelen sorun yok. Peki ama içe dönük biriyseniz? Hayat daha da mı karmaşıklaşıyor? Konuşabilmek, buradayım demek daha mı zor? Ya öyle değilse? Ya içe dönük bir insan olmak keşfedemediğiniz bir hazineyse? Uzman Psikolog Hande Korkmaz ile içe dönüklük hakkında konuştuk.
Burcu Gebeş
Ağırlıklı olarak yetişkin ve ergenlerle, anlam arayışı, travma ve örselenmiş çocukluk yaşantıları, anksiyete, depresyon, panik atak, dissosiyatif kimlik bozukluğu, fobiler ve ilişkilerinde problem yaşayan bireylerle çalışan Uzman Psikolog Hande Korkmaz ile içe dönüklüğün ne olduğunu, konuyla ilgili yanlış bilinenleri ve içe dönüklere ilham olacak içerikleri konuştuk.
İçe dönüklük nedir ve ne değildir tanımlar mısınız?
Öncelikle, içe dönüklük ne utangaç olmak ne de aşırı hassas olmak değildir. İçe dönüklük her şeyden önce bir kişilik özelliğidir. İçe dönükler, uyaranları kendi içinden alırken dışa dönüklerin çevreye ihtiyacı vardır. Tipik bir dışa dönük kendi başına olmaktansa diğer insanlarla birlikte olmaktan hoşlanır. İçe dönüklerinse çok sayıda arkadaşa ihtiyacı yoktur. Yakın arkadaşları dışında başka insanlarla birlikte olmaktansa tek başına olmayı tercih eden bir bireydir.
İçe dönük bir kişi olduğumuzu nasıl anlarız?
Stres altında olduğunuzda, tükenmiş hissetmeye yaklaştığınızda veya sadece kötü bir gün geçirdiğinizde kendinizi toparlamak için neye ihtiyacınız oluyor? Kısaca enerjiniz nereden geliyor? Hadi bu sorunun cevabını iki başlık altında inceleyelim ve siz hangi uca yakınsınız cevabı kendiniz verin. Bazı insanlar enerjilerini diğer insanlarla kurdukları temastan alırlar. Örneğin, stresli bir günün sonunda dışa dönükleri arkadaşlarıyla vakit geçirmek, bir etkinliğe katılmak gibi daha sosyal paylaşımlar rahatlatır. Bazı insanlar içinse kendi kabuğuna çekilmek, yalnız kalıp bir şeyler okumak, iyi bir arkadaşıyla buluşup sakin bir sohbet etmek enerji verir. İçe dönükler için, aşırı uyaranın varlığı rahatsız edicidir. Huzur ve sessizlik gereksinimleri daha fazladır.
İçe dönüklük bir hastalık mı?
İçe dönüklerin ve dışa dönüklerin beyin yapıları farklıdır. İçe dönüklerin beyinlerinde baskın olan nörotransmiterler yani sinirsel mesaj taşıyıcılar, dışa dönüklerinkinden farklıdır. Nörotransmiterler, kendini iyi hissetme ve memnun olma gibi mesajları ileterek beyin kabuğundaki aktiviteleri etkilerler. Nörotransmiterlerin izlediği yollar tekrarlanan eylemler tarafından belirlenir. Alışkanlıklarımızı şekillendirirler. Her bireyin farklı nörotransmiterleri genetik olarak belirlenmiş ve kendine özgü düzeyleri vardır.
Dışa dönükler dopamin yolağından belirgin bir farkla daha fazla aktive gösterirken içe dönükler daha çok asetilkoline sahiptir. Dopamin motor, güç, merak, farklılık arayışı ve ödül beklentisi ile ilgiliyken asetilkolin konsantrasyon hafıza ve öğrenme açısından önemlidir. Bunların hiçbiri birbirinden daha iyi veya daha kötü değildir. Bir hastalık hiç değildir. Bir insan yalnızca içe dönük veya yalnızca dışa dönük olmayabilir. İki uç düşünün. Örneğin, dışa dönüklük siyah, içe dönüklük beyaz olsun. Ancak biliyoruz ki aradaki grinin de tonları var. Yeni insanlarla tanışmak, sosyal aktivitelere katılmaktan enerji alırken aynı zamanda kendinizle kalacak sessiz ortamlar yaratmak, kitaplarınıza gömülmekten de enerji alabilirsiniz. Buradaki asıl mesele, neye ihtiyacınızın olduğunu iyi bilmek. Kendinize ayırdığınız zamanla başkalarına ayırdığınız zamanı dengelemek.
İkili ilişkilerde içe dönük olmak sorun mu?
İçe dönükler, diğer insanların onayına ve beğenisine daha az bağımlıdırlar. Bu da demek oluyor ki yalnız olmaktan mutluluk duyarlar, bağımsızdırlar. Bağımsızlık, kendi kendine yetebilme ve içsel özgürlüğü getirir. Madalyonun diğer yüzünde ise bağımsızlığın iletişimde, diğer insanlarla birlikte yaşayabilme ve takım çalışmasına katılabilme becerisinde azalmaya yol açabilmesidir. Karşılarındaki dışa dönük biriyse sorun olabilir, bunu mesafe koyma veya ilgisizlik olarak algılayabilir.
Sizce içe dönük kişiler eğitimde ve iş yerinde dezavantajlı bir konumdalar mı? Eğer öyleyse bu durum nasıl düzeltilebilir?
Pazarlamaya aşırı değer verilen bir dünyada insanların yapabildiği, başarabildiği ve sunduğu şeylerin araya kaynayıp gitmesi çok kolaydır. İçe dönükler yaptığı işte tedbirlidirler. Dikkatli bir şekilde ilerleyip konuşmadan önce düşünürler ve dikkatleri üzerlerine çekmezler. Kendilerini kolayca ortaya koyup ele vermezler. Önce kişi bu durumdan şikâyetçi mi? Yoksa sessiz kalmaktan memnun mu? Eğer cevap evet memnun ise düzeltilecek bir şey yok demektir. Hatta düzeltmek değil de dönüşmek daha doğru bir ifade olacaktır çünkü bu bir bozukluk değil ki düzeltelim. Herkes sahne ışıklarını sevmek zorunda değildir. Ancak, alkışa ihtiyacı var, görülmek istiyor ama sahne korkusu yaşıyorsa o zaman yapılacak şeyler elbette var. Başlangıç olarak seslerini güçlendirmelerini öneririm. İçe dönük insanların pek çoğu yumuşak tonda konuşurlar ve fazla vurgu yapmazlar. Çok hızlı ya da yavaş olması fark etmeksizin yumuşak ve vurgusuz bir tonda konuşmak iletişimde pek etki bırakmaz. Hatta “çok güçsüzüm” izlenimi bırakabilir. Bu nedenle de diğer insanlar, özellikle dışa dönükler, söyleneni işitmezler, hafife alırlar ya da sabırsızlanırlar. Örneğin dışa dönük bir patronunuz varsa ve siz tam bir içe dönükseniz neden dikkate alınmadığınızın cevabı ne söylediğinizde değil nasıl söylediğinizde olabilir.
Toplumda içe dönük insanların varlığını nasıl görüyorsunuz? Kitap yazan ya da okuyan insanlar içe dönük olarak tarif edilebilir mi?
Toplumun saklı hazineleri görmezden kaçırdığını düşünüyorum. İçe dönükler, konuşmaktansa yazmayı tercih ederler. Bu onlar için daha kolaydır. Franz Kafka’nın tarihteki büyük içe dönük insanlardan biri olduğunu biliyor muydunuz?
Toplumun içe dönüklerle ilgili algısı, bu tür insanlar için bir dezavantaj yaratıyor mu? İnsanlar içe dönük kişilere nasıl daha bilinçli yaklaşabilir? Bunun için önerebileceğiniz kitaplar var mı?
İçe dönüklük denildiğinde, utangaç olmak, asosyallik, aşırı duyarlılık akla geliyor. Oysaki bunlar farklı özelliklerdir ve içe dönüklükle bağlantılı olması gerekmez. Bu anlamda, toplumun ve özellikle anne – babaların çocuklarını gereğinden fazla hırpalamamaları adına bilinçlenmeleri gerekiyor. Bu amaçla, burada konuştuklarımız ve daha fazlası için Dr. Sylvia Loehken’in İçedönüklerin Sessiz Gücü kitabını öneririm.
Görüşlerinizi paylaştığınız için çok teşekkür ederiz.
Editörden Notlar
Kendim de sosyal bir içe dönük olduğum için bir dizinin, filmin ya da bir podcastin içeriğinde içe dönüklükle alakalı bir konu geçiyorsa izlemekten ve dinlemekten çok keyif alıyorum. Hem kendimde daha önce hiç görmediğim özellikleri görüyorum hem de yeteneklerimi keşfediyorum. Bu nedenle aşağıda içe dönükleri güzel ifade ettiğini düşündüğüm birkaç dizi ve podcast önermek istiyorum.
Podcast: İçe Dönüklerin 6 Süper Gücü – Psikolog Özlem Tokgöz Özsoylar
Hem Spotify’da hem de Youtube’da içeriklerine ulaşabileceğiniz Psikolog Özlem Tokgöz Özsoylar’ın bu podcast’inde içe dönüklerin özelliklerini ve avantajlı yanlarını dinledikçe bu kişileri daha iyi anlayacak ve belki de bir içe dönük olduğunuzu keşfedeceksiniz.
Podcast: Özgüvensiz Değil İçe Dönük – Psikolog Barış Gürkaş
Kaynaklarını yine Youtube ve Spotify gibi uygulamalarda bulabileceğiniz Psikolog Barış Gürkaş’ın bu içeriği, içe dönük kişilik yapısının özgüvensizlik, yalnızlık, asosyal olmakmış gibi algılandığını fakat bu durumun böyle olmadığı ve aralarındaki farkları net bir şekilde anlatıyor.
Dizi: My Liberation Notes
Kore yapımlarının bu tür konuları çok daha etkileyici işlediğini düşünüyorum. My Liberation Notes dizisi de onlardan biri. Konu 3 kardeşin yaşamları, kırgınlıkları, yalnızlıkları ve umutları üzerinde şekilleniyor. Dizi biraz derin ve sessiz ilerliyor bu nedenle bir an ailenin sadece günlük aktivitelerine şahit oluyorum galiba diye düşünebilirsiniz. Fakat bu sessizliklerin ardında çok derin anlamlar yatıyor. Özellikle 3 kardeşin en küçüğü olan Yeom Mi Jung karakterinde tipik içe dönük bir karakteri ve yaşadığı zorlukları göreceksiniz.
Dizi: My Mister
Diğer bir Kore dizisi olan bu yapımda 40 yaşında kendi hâlinde yaşayan bir adamla 20’li yaşlarda hayatında büyük zorluklar barındıran bir kadının yaşamı anlatılıyor. İçe dönük karakterler olan bu iki insanın yolları bir şekilde kesişiyor. Sakin ve derin bir iletişime sahip bu kişilerin yaralanmalarına, iyileşmelerine ve dönüşümlerine şahit oldukça kendinizden de bir şeyler bulacaksınız.
Hande Korkmaz Kimdir?
Uzman Klinik Psikolog Hande Korkmaz, lisans eğitimini Bahçeşehir Üniversitesi İngilizce Psikoloji Bölümü’nde tamamladıktan sonra Üsküdar Üniversitesi’nde Klinik Psikoloji masterına başladı. Lisansüstü çalışmaları kapsamında NöroPsikiyatri İstanbul Beyin Hastanesi’nde alkol ve madde kullanım bozuklukları, psikoz gruplarıyla ergoterapi çalışmaları, grup terapileri ve vizit gözlemlerini yürütmüş, yüksek lisans tez çalışmasında “16-24 yaş arası öğrencilerin yoğun ve bağımlı internet kullanımı ile sosyal görünüş kaygıları arasındaki ilişki” konulu tez çalışmasıyla uzmanlığını aldı. Hâlen Bahçeşehir Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi’nde Rehberlik ve Psikolojik danışmanlık faaliyetlerini yürütüyor ve BAU’da Psikolojik Danışmanlık ve Rehberlik anabilim dalında doktora öğrenimine devam ediyor.
Diğer uzman görüşü röportajlarını okumak için tıklayın.