“Ocak ayında, Aralık ayına göre basılan kitap sayısı yüzde 20, basılan ilk kitap sayısı ise yüzde 54.6 azaldı” haberinin ardından 2022’de Ne Okuyacağız ve Nasıl Okuyacağız dosyasına devam ediyoruz.
2022’de Ne Okuyacağız ve Nasıl Okuyacağız haberimizi yayımladıktan sonra, “Yayıncılık sektörü çöküyor: Basılan kitap sayısı yüzde 54 azaldı.” haberi ile karşılaştım.
Sözcü’den Başak Kaya’nın haberine göre CHP Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi kendisine şu açıklamayı yapmış, “Ocak ayında, Aralık ayına göre basılan kitap sayısı yüzde 20, basılan ilk kitap sayısı ise yüzde 54.6 azaldı. Geçen yıl Ocak ayında 26 milyon 490 bin 859 adet gerçekleşen kitap basım adedi bu yıl 21 milyon 192 bine düştü. Kültür Bakanlığı’nın acil önlem almaması durumunda kültürel çöküş kaçınılmaz. Yayıncılık sadece şirketlerin para kazanmak için piyasaya ürün sürmesi değil, başlı başına bir kültürel faaliyettir. Kültürel devamlılığı ve kültürel çeşitliliği sağlayan, bunu yaparken de ticari risk alan bir sektör, dövizdeki artış ve enflasyonist politikalar nedeniyle büyük bir çöküşle karşı karşıya kaldı.”
Sohbet ettiğim yayıncılardan edindiğim genel izlenim büyük yayıncıların ağırlığı çok satanlar ve uzun satanlara verdiği, risk almaktan kaçındığı yönünde. Küçük yayıncılar ise hayli zorlanıyor, hatta faaliyetlerini geçici süreyle ya da tamamen durduranlar var. Ülkemiz okurlarını ve yazarlarını zor bir yıl bekliyor. Libra Kitap, Akcalı Ajans, Ayrıntı Yayınları, NotaBene Yayınları ve Timaş’a 2022 projeksiyonlarını sordum.
“Hizmet ücreti alan yayınevleri artıyor”
Libra Kitap, Rıfat Bali
Türkiye’de kitapçılık ve yayıncılık sektörü oldukça geniş ve çeşitli: çocuk kitapları, kurgu, kurgu dışı araştırma, kişisel gelişim, gençlik, yemek, iş dünyası, dini kitaplar vs. Her bir kategori kendi içinde hitap ettiği okur profiline göre de (örneğin islamcı/muhafazakâr) segmentlere ayrılmakta. Bütün bunlara ilaveten yazarlardan hizmet bedeli alıp kitap ve tez basan onlarca yayınevi var ve bu alt sektörde faaliyet gösterenler gün geçtikçe artmakta. Dolayısıyla “2022 yılı yayıncılar ve okurlar açısından nasıl olacak?” sorusuna genel bir cevap vermek imkânsız. Ben sadece ilgi alanıma girenler hakkında kişisel tahminlerde bulunabilirim.
Bir kere hizmet ücreti alarak faaliyet gösteren yayınevi sayısı artmaya devam edecek zira talep mevcut. Bir yandan İngilizlerin “vanity press” dedikleri ve Türkçe’ye “ego tatmin eden yayınlar” olarak tercüme edebileceğim bir kesim var. Roman, hikâye, deneme, şiir yayınlayıp “yazar” veya “şair” olmak isteyen binlerce insan var. Bunlar kitaplarını yayınlamak için mecra arayışı içindeler. Diğer taraftan üniversite öğretim üyelerinin doçentlik şartları arasında “uluslararası yayınevi” sıfatına sahip yayınevlerinden kitaplarını, tezlerini yayınlama şartları da “hizmet ücreti alan yayınevleri” piyasasını büyütmekte.
Bu piyasanın dışında kalan “geleneksel” yayıncılık piyasasında fiyat artışlarının okur üzerinde çok fazla etkisi olacağını sanmıyorum. Okur sayısının azalmasında fiyat artışlarından ziyade sosyal medya platformlarının etkisi olacaktır. Hem olumlu, hem de olumsuz anlamda. Olumlu anlamda sosyal medyada bahsi geçen ve övülen bir kitaba okurların yönelmeleri gibi. Olumsuz anlamda kişilerin boş vakitlerini kitap okuma yerine sosyal medyada geçirmeleri gibi. E-kitap ile sesli kitap uygulamalarının hızla yaygınlaşacağını hiç sanmıyorum. Bu alt segment bence toplumun geneline kıyasla gelir seviyesi göreceli olarak daha yüksek olan dar bir kesimden ibaret.
Bütün bunlar kişisel tahminler. Türkiye’de kitapçılık ve yayıncılık sektörü kültür endüstrisinin bir segmenti olarak algılanmadığı için doğru dürüst bir piyasa araştırması yok. Kimin neyi/niye okuduğunu, neyi/niye okumadığını bilen hiç kimse yok. Türkiye’de çaydan, margarine, bisküvitten, buzdolabına kadar her konuda derin ve ayrıntılı piyasa ve tüketici araştırmaları mevcut. Kitapçılık ve yayıncılık sektörü hariç. Hal böyle olunca da “olsa olsa böyle olur” diyerek kişisel tahminler yapabiliyoruz. Bu da falcılığın bir değişik şekli.
“Yayıncılar kurguda temkinli, kurgu dışı hız kesmiyor”
Akcalı Ajans, Atilla İzgi Turgut
Türkiye’de yayıncılık sektörü belli bir dönem dışında her zaman sorunlu bir sektör oldu. O geçici dönemde özellikle Yunanistan, İspanya, Brezilya gibi ülkelerdeki ekonomik krizler nedeniyle de Türkiye yabancı ülkelerin iştahını kabartan bir market hâline gelmişti.
Ancak son 6-7 yıllık süreçte döviz kurlarındaki artış piyasanın dengesini bozdu ve 2021 sonundaki inanılmaz artışla birlikte yayıncılarımız ciddi bir çıkmaza girdi. Eski dönemlerde krizi fırsata çevirme şansına sahip olan yayıncılar bu sefer krizi iliklerine kadar hissetmeye başladı.
Döviz kurlarındaki artışın yanında kâğıt fiyatları ve matbaa maliyetlerindeki artışlardan ötürü de uzun yıllardır üzerinde konuştuğumuz e-kitap ve yakın dönemde popüler hâle gelen sesli kitap alternatifleri yayıncıları farklı bir arayışa itti. Amerika’da özellikle ders kitaplarının pahalı olması nedeniyle tercih edilen e-kitaplar bizde beklenen ilgiyi yakalayamamıştı. Çünkü KDV oranıyla ilgili sıkıntı ve kitapların online satış sitelerindeki indirimli fiyatlarının e-kitap fiyatından daha düşük olması nedeniyle okurların tercihi gene basılı kitap olmuştu.
Şu aşamada e-kitap ve basılı kitap satış fiyatı arasındaki fark epey açıldığı için okurun e-kitabı tercih etmesi ihtimali ortaya çıktı. Sesli kitapların e-kitaba oranla daha fazla ilgili görmesine rağmen hak sahiplerinin Storytel vb. platformların “abonelik” modeline çok sıcak bakmaması nedeniyle o piyasada da bir tıkanıklık söz konusu.
Son birkaç yıldır kurgu edebiyatta daha ziyade çoksatar yazarların eserlerinin basılmaya devam edildiğini ama yeni yazarlara karşı yayıncılarımızın daha temkinli davrandığını ve kurgu dışı kitaplara olan talebin daha fazla arttığını görmekteyiz.
Bunun 2022 yılında da aynı şekilde olacağını öngörüyorum çünkü değişik türlerde kurgu dışı kitaplar basan yayıncılar aynı hızla telif almaya devam ediyorlar. Dijital kitaplar dışında başka bir alternatif de print-on-demand (istek üzerine baskı) olabilir. Bu dönemde yayıncılarımız bu alternatifi de değerlendirebilirler diye düşünüyorum.
Önümüzdeki süreçte ekonomik bir düzelme söz konusu olmazsa 25 yılı aşkın süredir içinde bulunduğum yayıncılık sektörünün 2022 senesini her zamankinden daha zor geçireceği kanaatindeyim.
“Kitap kokusunu çok sevsek de, sesli kitaplarımızı çoğaltacağız”
Ayrıntı Yayınları, Enis Rıza Sakızlı
Elbette kriz, bütün yayınevlerinin kabusu. İlk kitabımızı elimize aldığımızda yine zor koşullar altındaydık. Şimdi iki binlere yaklaşıyoruz. Ve bugün de akıntıya karşı faaliyetlerimizi istikrarla sürdürmeye çalışıyoruz.
2022 için epeyce yüklü bir liste var önümüzde. Şiir kitapları, romanlar… Bu listeden bazı örnekler şöyle:
Hamid Naficy – An Accented Cinema,
Dilara Balcı – Yeşilçam’da Öteki Olmak,
Gizem Cengiz – Sinemada Steampunk, Buhar Çılgınlığı,
William Robinson – Global Police State,
Quentin Deluermoz – Communes,
Paul E. Willis – Profane Culture,
Adam Philips – On Kindness,
Madelon Sprengnether- Mourning Freud,
Edward Said – Selected Works,
Michel Foucault – Les Aveux de la Chair,
Enzo Traverso – Critique of Modern Barbarisme.
Her ne kadar kitap kokusunu çok sevsek de, sesli kitaplarımızı da çoğaltacağız.
“Maliyetlerimiz 2021 yılı başından bu yana yüzde 70-80 oranında arttı”
NotaBene Yayınları, Emre Battal
NotaBene Yayınları 2010 yılında kuruldu. NotaBene’yi önemli kılan şey, dünyadaki değişimi kavrama ve düşünsel olarak köklü bir yenilenme ihtiyacına yanıt arayışı oldu hep. Ayrıca bu toprakların yazarlarına öncelik tanımak, yeni çalışmaları özendirmek, kolektif çalışmaları arttırmak da amaçlarımız arasında.
Bu arayış sadece kuramsal alanla sınırlı kalmayıp, güncel politikadan, edebiyata, sanata, çocuk kitaplarına dek yaşamın her alanını kapsama çabasında. Özellikle sosyal bilimler alanında ve felsefe alanında önemli kitaplara imza attık. Edebiyat alanında ise yeni yazarlara hep öncelik veren bir yayın evi olduk.
Kriz herkesi etkilediği gibi bizi de inanılmaz kötü etkilemiş durumda. Maliyetlerimiz 2021 yılı başından bu yana yüzde 70-80 oranında arttı. Doğal olarak bu artışlardan kaynaklı baskı sayılarımız ve basılacak kitaplar çok azaldı. Bunun önemli bir kültürel kayıp olduğunu düşünüyoruz. Doların artışından kaynaklı özellikle çeviri kitapların teliflerinin çok artması, çevirinin az yapılacağı anlamına geliyor. Bu tabii bir anlamda da yayıncıları yerli yazarlara yönelttiğini düşünüyoruz lakin bizim için pek öyle değil biz zaten yerli yazarlarla daha çok çalışıyoruz.
“2022 yılı en iyi kitapların yılı mı olacak?”
Timaş, Yağmur Güney
2022 yılı en iyi kitapların yılı mı olacak? Bu soruyu cevaplamak zor ama şunu söyleyebilirim; çocuk kitaplarında her geçen gün çok iyi eserler yayımlanıyor, kâğıdın durumu da ortada olunca en iyinin de iyisini yayımlamak zorunda olduğumuz bir döngü yaşayacağız/yaşıyoruz. Bu yayımlanmayan eseri önemsizleştirmek anlamına gelmiyor tabii ama piyasada rakamlar değiştikçe alım gücü sadece talep edilene yöneliyor.
Soru şu: “Okur neden talep etsin?” Bu soruya herkes farklı yanıt verebilir ama bizim okura kitabı hatırlatmamız, kitap okumanın artılarını anlatmamız geçmiş dönemlere göre daha da önemli.
Biz arz yaratmaya çalışıyoruz. Oluşturduğumuz arz piyasayı iyi takip etmekle oluyor. Piyasayı okuyanlar okuruna ulaşırken, okurun talebi de bize ulaştırıyor. En nihayetinde sonuç okura ulaşabilenlerden geçiyor, yani kitabevlerinden.
Dinlemek ve bölgeleri gözlemlemekle son bulan bu döngüde çerçeveyi genişletmekten başka çare yok. Bir bölgenin okuruna ulaştığında o bölge kadar yer alıyorsun! Oysa Türkiye çok büyük bir nüfusa sahip ve okumayan bölge diye bir şeyi kabul etmiyorum. Ulaşabildiğin kadar uzağına ulaşmak, yayımlanan kitabın kitlesini genişletmen demek. Bunu anlayan yayıncılar mutlak saadete kapı açacaktır.
Çocuk kitaplarında önceliğimiz ebeveyn ve öğretmen. Biz kitabın iyileştirici gücüne inanan kitleyle aynı yolu yürüyoruz. Doğru kişiye doğru kitabı önermek okura ulaşımımızı hızlandırıyor. Tabi yenilikleri ve getirilerini her daim takip ediyoruz.
Piyasamızda her geçen gün şartlar zorlaşıyor, zamlar konuşuluyor, kitabevleri, okur, en çok da yayıncılar sorguluyor bunu! Rakamların konuşulduğu bu dönemde yayıncıların büyük küçük ayırt edilmeden dinlenmesi gerek. Çözüm mü? Tabii ki de tecrübesine inandığımız kurum ve kişilerde! Piyasayı okuyanları dinlemek, ortak hareket etmek çok önemli, yoksa gidişatın bize bedeli büyük olacak.
Eskiden piyasa sohbetlerimizde okuru konuşurken şu an zamları ve etkilerini konuşuyoruz. Kim ne yaptı, rakamlar neler, çözüm ne, kitabevleri ne durumda? Her sohbette elimden geldiğince “enseyi karartmayalım” diyorum.
Nihayetinde biz okura ulaşmaya devam edeceğiz, okumaya devam etmesi gereken bir nesil var ve biz onlara doğru kitaplarla ulaşmalıyız. Bu yolda da eğitimcilerden ve ebeveynlerden destek almalıyız ve okumayı destekleyen herkesten…
Diğer dosya konuları için tıklayın.