James Joyce’un çevrilemez olarak adlandırılan romanı Finnegan Uyanması’nı dilimize kazandırarak 2017 yılında Talat Sait Halman ve Dünya Gazetesi çeviri ödülünü kazanan çevirmen ve yazar Fuat Sevimay ile yaşadığı çeviri yolculuğunu ve James Joyce’u konuştuk.
Fuat Sevimay, bir süre önce tanıdığım, tanıdıktan sonra da “Ah! Tanımakta ne kadar geç kalmışım,” diye düşündüğüm yazarlardan biri. Fakat yazarlığının yanında dillere destan bir çeviri yolculuğu da var kendisinin. Böyle diyorum çünkü James Joyce’un çevrilemez diye tabir edilen romanı Finnegan Uyanması’nı onun çevirisiyle okuyabiliyoruz. Bilirsiniz, Joyce okunması zor yazarlardandır birçok kişi için. Sevimay okumakla kalmamış, bir de “Ben bu kitapları çeviririm” diyerek bir bir dalmış Joyce külliyatına. Kendi romanlarında da Joyce’dan izler bulmak mümkün aynı zamanda. Özellikle İthaki Yayınlarından çıkan son romanı Benden’iz James Joyce başlı başına ona adanmış bir kitap. İstanbul sokaklarında bir Joyce hayal edin, işte roman tam da böyle. Sanırım Joyce kitaplarını okuyabilmenin yolu da yine Sevimay’ın bu romanından geçecek benim için.
“Zor kitapların çevirmeni” bakalım bize neler anlatıyor? Keyifli okumalar.
James Joyce, benim için -eminim birçok kişi için de- okunması zor yazarlardan. Finnegan Uyanması ilk Joyce çeviriniz ve bu çeviri ile iki ödül aldınız. Finnegan Uyanması’nı çevirmeye başlamadan önce endişeleriniz var mıydı? O süreci anlatabilir misiniz?
Çeviriden önce endişem yoktu çünkü işin başına çevirmekten ziyade okuyabilmek ve anlamak üzere oturmuştum. Bu çaba içinde kenarından kıyısından çevirmeye başlayıp bu ilk sayfalar için fikrine güvendiğim bazı dostların da cesaret verici görüşlerini alınca ilerleyebileceğimi, sonuna kadar gidebileceğimi hissettim. Baştaki bu süreç, metne nasıl yaklaşamam gerektiğine dair sıkı bir fikir verince (çünkü başka hiçbir esere benzemeyen bir metin vardı karşımda ve başka bir kafayla yaklaşmak gerekiyordu) geriye sadece disiplinle çalışmak kaldı. Velhasıl Finnegan’ı Türkçede uyandırmak benim açımdan endişe ya da kaygıdan ziyade tatlı bir telaşla anılabilir.
Bu çeviri ne kadar sürede tamamlandı?
Toplamda üç yılı biraz geçti.
Çevirdiğiniz tüm James Joyce kitaplarını düşünürsek çeviri sürecinde veya öncesinde Joyce’u daha iyi anlayabilmek ve kitaplarını daha doğru aktarabilmek adına yan okumalar yaptınız mı? Hangi kaynaklardan faydalandınız?
Çok fazla Joyce biyografisi, sözlük, annotation [1], rehber, makale vb. okudum. Özellikle Finnegan Uyanması ve Ulysses çevirileri, yazarı ve amacını derinlemesine kavramadan içinden çıkılabilecek işler değildi. Fakat bu kaynakların hepsini burada anmam zor olur. Ancak merak edenler bu kitapların ve ilgili isimlerin izlerini Benden’iz James Joyce romanının içinde bulabilir.
Sadece Finnegan Uyanması’nı değil, Joyce’un Dublinliler, Ulysses, Sanatçının Gençlik Portresi, Denemeler Makaleler Eleştiriler ve Sürgünler kitaplarını da çevirdiniz. İçlerinde en çok zorlandığınız hangisi oldu?
Elbette Finnegan Uyanması. Hatta bir zamanlar sosyal medyada Ulysses çevirisi için -ki dağ gibi Ulysses’ten bahsediyorum- Finnegan’a kıyasla Cin Ali gibi demiştim de işgüzar birkaç kişi kendilerince dalga geçmeye kalkmıştı. Tekrar edeyim; Portre, Dublinliler vb. çevirileri olağan çevirilerdir. Ulysses elbette özel bilgi ve dikkat isteyen, zor bir metindir. Ama söz konusu Finnegan ise, metnin çift anlamlı yapısı, gece dili, motif ağı, fonetik ve sair özellikleri nedeniyle ona kıyasla diğer tüm işler fevkalade kolay kalır.
James Joyce dışında Henry James, Oscar Wilde, Paul Betty, Luigi Pirandello ve Italo Svevo’nun kitaplarını da çevirdiniz. Çeviri yolculuğuna hangi yazarlar ile devam etmek isterdiniz? “Keşke şu yazarın, şu kitabını ben çevirsem/çevirseydim,” dediğiniz oldu mu?
Açıkçası çeviri dükkanını kapattığımı düşünüyorum. Bu kadarı bana yeter. Dolayısıyla Joyce ve Svevo’nun yeri bende sağlam. Türkçeye şu kitabı çevirseydim veya çevrilseydi diye bir hayalim yok ama Türkçeden tüm dillere daha çok çeviri yapılmasını hayal ediyorum.
Biraz da yazar yönünüze değinmek isterim. Dört adet roman, iki öykü ve dört adet de çocuk kitabı yazdınız. Ayrıca çevirmenlere yol haritası olabilecek bir kitabınız daha var. Çevirmenliğinizin yazarlığınıza ya da yazarlığınızın çevirmenliğinize katkıları oluyor mu? Ya da tam tersini düşünürsek bu durumun dezavantajları var mı?
Elbette ikisi birbirini besliyor. Yazarken dile bolca kafa yorduğunuz için çeviride de o kelime haznesini, dilin imkânlarını kullanma şansınız oluyor. Çeviride büyük yazarların zihninde bolca dolanmak, kendi yazı sürecinize ışık tutuyor. Dezavantajına gelince; iki keyifli uğraş birbirlerine ayırdığımız vakti kıskanıyor elbette.
Kitaplarınızı severek okuyan bir okur olarak daha çok yazmanız gerektiğini düşünüyor ve yazacağınıza inanıyorum. Yakın zamanda bir roman ya da çeviri projeniz olacak mı?
Çok teşekkür ederim. Allah ömür verirse daha çok yazacağıma emin olabilirsiniz. Yayınevine teslim ettiğim bir Aldous Huxley çevirim var. Sanırım yaptığım son çeviri ve bu aylarda yayımlanmasını bekliyorum. Öte yanda Aziz Nikola ile bir arkeoloğun birlikte takıldıkları bir roman üzerine bir yıldır çalışıyorum. Aksilik olmazsa 2023 yılında okurla buluşur.
Fuat Sevimay kimdir?
Fuat Sevimay denizci olmak isterken -ki aklı hâlen denizde- kendini beyaz yakalı olarak bulmuş, oradan bir şekilde sıyrılıp, dur bakalım ne olacak diyerek yazarlığa ve çevirmenliğe atılmış birisi. Edebiyatta kendini bulmuş olacak ki romandan öyküye, çocuk kitaplarından tiyatro metinlerine, İngilizceden İtalyanca çeviriye türlü alanda at koşturuyor. Kendi yazdıkları da muhtelif dillere çevriliyor. Ayrıca kimi edebiyat mekânlarında edebiyat anlatmayı sürdürüyor. Ama hepsinden çok Elif ile Emir’in babası.
[1] Annotation: Dipnot, notlarla açıklama.
Diğer çevirmen röportajlarını okumak için tıklayın.