Güneş Duası – İbrahim Utku Başyazıcı
Güneş Duası içinde kara bulutlar gezen bir kitap. Sıradan bir köy hayatı romanı gibi başlayıp daha ilk sayfalarda satırlarından tekinsizlik akıyor. Bir yanım merakla okurken bir yanım da sinemada rahatsız edici bir sahne çıkarsa diye gözlerini kapatmaya hazır bir çocuk tedirginliğinde bekliyor. Ayvasıl ve Sırtısınır’daki her yeni olay, orada yaşayan halkın içinde çatışmaya sebep oluyor. Eski ve yeni, iyi ve kötü, insan ve doğa çatışmasının bütün romanı sarmalamış olduğunu fark edeceksiniz.
Ülke: Türkiye
Türü: Kurgu - Tarihi Kurgu
Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi
Hedef Kitle: Tarihi kurgu okumayı sevenler.
Sayfa Sayısı: 416 sayfa
İmla: ☺️
Ebat: 13,5 x 21 cm
İnceleme
Ayvasıl’ın içinde barındırdığı kötülük ve sıkıntıları halk ancak güneş ortaya çıktığında tolere edebiliyor. Bununla birlikte “güneş duası” aslında tarihi kuşaklar öncesine dayanan ve Karadeniz üzerine çöken sisten ve karanlıktan kurtulmak için halkın yarattığı bir ritüel. İbrahim Utku Başyazıcı’nın isim seçimini, altında yatan bu hikâyeden dolayı özellikle beğendim. Aynı zamanda Güneş Duası’nın kapak tasarımında kullanılan renkler ve desenler kitaptaki kasvetin altına gizlenmiş güzellikleri öne çıkarıyor. Kapak tasarımı Cem Özcan’ı bu sade ama etkileyici seçimi için tebrik ediyorum.
Güneş Duası’nda İbrahim Utku Başyazıcı geçmişi ve tarihi olayları okuyucunun tarihi hafızasına bırakarak dikkati hikayenin kendisine çekiyor. Tarihi olayları isimlendirmekten kaçınarak insanların aynı hataları farklı isimler vererek nasıl tekrar tekrar yapabildiğine de dikkat çekiyor.
Karakterlerin ve olay örgüsünün ilmek ilmek örülmüş olduğunu her sayfada görüyorsunuz. Her yaş grubundan okura farklı çağrışımlar yapıp farklı hisler uyandırabilecek geçirgen bir dokusu var. Zaman zaman kitaba ara verip isimsizce konu edilen I. Dünya Savaşı, mübadele, Çernobil nükleer santrali patlaması, komünizm yükselişi, siyasi darbeler gibi tarihi olayları tekrar okuma arzusu duydum. Sanki taşlar daha çok yerine oturur, köy halkının yaşadığı durumu daha iyi anlayabilirim gibi hissettim.
Kimi zaman iki karakter arasında geçen sohbetin birebir yazıya dökülmüş bir yansıma olduğu hissine kapılıyorsunuz. Bu sebeple diyaloglar bazı yerlerde fazla uzun kalıyor ve suni bir devam hissi yaratıyor. Bununla birlikte diyologlar karakterleri tanımayı ve kitaba odaklanmayı kolaylaştırdığı için biraz düzeltildiği takdirde okuma hazzını arttırmaya devam edeceğine inanıyorum. Buna ek olarak yaratıcı yazarlık derslerinde dillere pelesenk olmuş “anlatma, göster” tavsiyesinin biraz daha dikkate alınması, kitabın insanın tenine işleyen gerçekliğini daha da güçlendirecektir. Güneş Duası’nda tarihi detaylara çok girmeden hangi dönem olduğunun anlaşılması, metafor kullanımı, toplumsal eleştiriyi hikâyenin içine yedirmesi ise özellikle beğendiğim detaylar oldu. Toplum olarak hepimizin yarası olan ama acıdan kaçtığımız noktalara Güneş Duası’nda sık rastlamanız mümkün. Karanlığımız ancak dikkatimizi oraya verdiğimizde aydınlanabilir ve İbrahim Utku Başyazıcı’nın kitabında yaptığı da tam olarak bu.
Lakaplarıyla öne çıkan karakterler
Neredeyse her bölümde yeni karakterlerle tanışıyorsunuz. Arkadaşınızın ailesini ziyaret edip bütün köyle birkaç gün içinde tanıştığınızı hayal edin. Yer yer merak uyandırıcı yer yer ise “Bu kimdi acaba, tekrar sorsam da ayıp olur” dedirten utangaç bir yorgunluk yaratıyor.
“İnsanlar kendilerinden, öten kuştan, radyodan, çalgıdan, kadından korkuyorlardı. En çok da kadından korkuyordu hepsi.”
Kitaptaki karakterlerin birçoğunun erkek olduğunu görebiliyoruz. Okuduğum kitaplarda bol bol güçlü kadın karakterler görmeyi seven bir okur olarak bunun eksikliğini hissettim. Hatice, Derya ve Cazı Hanife bütün köye yetecek güçlü duruşa sahip olsalar da daha fazla kadın karakter ve kadın karakterlerin sadece ana erkek karakterin karısı veya kızı olmaktan öteye gitmesini diledim. Güçlü köy kadınları gerçek hayatta olduğu gibi kitaba da sığamayıp taşsın istedim. Karakterler birbirine bağlandıkça, sayfalar ilerledikçe Güneş Duası merakımı daha da cezbetti. Kötüler ve kötülükler cezasız kalmamalı, beklentisiyle okudum.
“Kafayı bir şeye takıyorlar, sonra onun esiri oluyorlar. Çürütüyor kasaba onları.”
Bir önceki sayfada bilmediğin, daha önce hiç duymadığın bir karakterle kitabın ortasından sonuna kadar birlikte yolculuk yapabiliyorsun ya da hikâyenin parçası olmuş bir karakter aniden ölüyor ve sen, birkaç bölüm sonra fark etmişsin ki ne kadar sevsen de o karakter olmadan da hayatın, hikayenin devam ettiğini kabul etmişsin. Tek tük olmakla birlikte birkaç kez, X demesi gerekirken Y karakterinin ismi yazılmış. Farklı kuşaklar arasında geçiş yapan böyle bir romanda karakter gelişimlerini ve değişimleri görebilmek benim için çok önemliydi. Sayfalardan sızıp karşınıza dikilen karakterlere “aa bu onun torunu mu?” diyebilmek de keyifli bir tanıdıklık hissi yaratıyor.
Tarih, gerçekler ve efsunlu ögelerin uyumu
Cazı Hanife ve siyah köpek varlıklarıyla okuru hem huzursuz eden hem de birçok noktada “iyi ki varlar” dedirten ögeler. İbrahim Utku Başyazıcı, Ayvasıl’ın temsil ettiği çürümüşlük dâhil, Ayvasıl ve okur arasında “orada bir köy var uzakta” dedirten bir bağ kurduruyor.
“Millette gram akıl yok, nerede ak sakallı ağzı laf yapan birini görse ahirette elini tutup sırat köprüsünden o geçirecek gibi üzerine atlıyor.”
Güneş Duası, İbrahim Utku Başyazıcı’nın ilk kitabı ve gerçekten okumaya değer bir kitap. Mikro bir topluluk –köy halkı– üzerinden, romanının içinden romandaki halkı analiz ediyor. Sadece şu konuya dikkat etmesi gerektiğini düşünüyorum; daha önce söylediği sırları, okuru paydaş yaptığı bilgileri unutup ya da okurun unutmuş olacağını düşünüp tekrar söylediği dikkatimi çekti. Yazarın bir sonraki kitabında okurun hafızasına daha çok güveneceğini umuyor ve merakla bekliyorum.
“Siyasette giren düşmanına benziyor, akşam söylediğini ertesi gün unutuyordu.”
Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken mesaj neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?
—
İbrahim Utku Başyazıcı Kimdir?
İbrahim Utku Başyazıcı, 1981 yılında bozkırın ortasında bir başkentte doğmuştur. Karadeniz’in kıyısında poyraz ve karayel arasında büyümüş olmasına rağmen kökleri Kafkas dağlarındadır. 2004 yılında Yıldız Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmuştur. Edebiyat tutkusunu babasının kütüphanesinden devşirmiştir. Güneş Duası yazarın ilk romanıdır.
Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.
Gülçin Santırcıoğlu –
Güneş duası efsunlu ve keyifle okunacak bir roman