Söyle Margos Nerelisen? – Mıgırdiç Margosyan

Yazan: Selman Başaran

 2 Nisan 2022’de kaybettiğimiz Mıgırdiç Margosyan, Aras Yayınlarından çıkan Söyle Margos Nerelisen?isimli kitabında memleketini oldukça sade, bir o kadar da mizahi bir üslupla anlatıyor. Otobiyografik sekiz hikâyeden oluşan eserde yazar, doğup büyüdüğü Gâvur Mahallesi’nin sakinlerinin adlarını ve hatıralarını âdeta yaşatmak istiyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 22 Kasım 2023

Türü: Otobiyografik Hikâye

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Mizahi hikâyeler ve köy edebiyatı sevenler.

Sayfa Sayısı: 144 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 13 x 20 cm

Kategoriler:

İnceleme

Söyle Margos Nerelisen? kitabı, Mıgırdiç Margosyan’ın kendi yaşam hikâyesinden yola çıkarak yazdığı sekiz öyküden oluşuyor.

Kitabın ön sözünden anlıyoruz ki kitaptaki öykülerin bir kısmı Ermeniceden çeviriyken bir kısmı doğrudan Türkçe olarak yazılmış. Yazar, hikâyelerin tümünde sade, ancak samimi bir Türkçe kullanmış. Okuyucunun kitabın başından sonuna kadar hissettiği samimi hava, yerel dille desteklenmiş. Diyarbakırlı Ermeni bir yazar olan Margosyan, Diyarbakır ağzına özgü birçok kelimeye de (çögen, çırton, küçe vs.) yer vermiş. Ayrıca Margosyan, çocukluğundan, hatta bebekliğinden itibaren (!) yaptığı gözlemleri paylaşmış.

Margosyan kitaptaki “Pışt Bemurad, Pışt” adlı hikâyesinde “iki kuyruklu” kedileri Mestan’ın evlerinden sürekli yiyecek aşırmaya çalıştığından bahsediyor. Mestan miskin, ancak fırsatçı bir kedi. Annesi Hıno Baco, başlarda Mestan’a karşı merhametli davranıp karnını doyursa da sonradan kedi, ipin ucunu kaçırıyor. Hikâye boyunca Hıno Baco ile Kedi Mestan arasındaki bitip tükenmeyen mücadeleleri okuyoruz.

Sıke, Babasının Adını Yaşatmaya Kararlı

Margosyan, “Çocığın Adi Ne Olacağ?” adlı hikâyede ailenin yazardan önce doğan ve kısa sürede ölen diğer çocuklarından bahsediyor. Annesi Hıno Baco ile babası Sarkis’in (Sıke) önce bir kız çocuğu dünyaya geliyor, ancak bebek kısa bir süre sonra ölüyor. Yazar, doğup büyüdüğü yer olan Diyarbakır’da kız çocuğu dünyaya getirmenin pek de övünülecek bir şey olmadığını söylüyor. Margosyan, anlattığı bu olayda ve kitabın genelinde çizdiği “Diyarbakır” portresi ile farklı milletlerden olmalarına rağmen bir bölge kültürü imajı ortaya koymuş. Ermeni, Türk, Kürt, Yahudi, Süryani… Yani hangi milletten olursa olsun o dönemlerde kız çocuğu sahibi olmaktansa erkek çocuğu sahibi olmanın daha makbul olduğunu öğreniyoruz.

Sonrasında doğan erkek çocuk, babası Sıke’yi bir hayli memnun ediyor. Baba Sıke, kendi babasının adını yaşatmaya oldukça hevesli. Bu isim Mıgırdiç’ten başkası değil. Daha sonra ilk küçük Mıgırdiç, yakalandığı hastalığa karşı verdiği mücadeleyi kaybediyor. Sonrasında ise yeni Mıgırdiç dünyaya geliyor. Böylece Sıke, babasının adını yaşatabiliyor.

“Ağacan Dayı ve Krallığı”

Yazar, “Alo… Santro!” adlı hikâyesinde yaşadıkları evi tasvir ediyor. Bu ev, bölgede yaşayan Müslümanların “Gâvur Mahallesi” olarak andığı Hançepek’te yer alıyor. Annesi, babası ve küçük kardeşleriyle birlikte bu evde yaşıyorlar. Ev, irili ufaklı dairelerin bulunduğu geniş bir avluda yer alıyor. Ev sahipleri ise Ağacan Dayı. Ağacan Dayı, kiracılarının çocuklarına oldukça iyi davranıyor, onlarla vakit geçirmeyi seviyor. Eşi Hacı Mama ise Diyarbakır’da yaşayan ve Kudüs’e giderek hacı olmuş sayılı Ermenilerden. Avluda iki tuvalet var, birini yetişkinler, diğerini ise çocuklar kullanıyor. Çocuklar, tuvaletlerin boş olduğu vakitlerde, tuvalet deliklerinden bağırarak seslerini birbirlerine duyurmaya çalışıyorlar: Alo… Santro!

Yazarın tabiriyle “Ağacan Dayı’nın Krallığı” altında yaşamış bu çocuklar, yine bu avlunun sakinlerinden Potorik Baco’nun masallarıyla, Hıçe Nene’nin hikâyeleriyle büyümüş. Hepsi aynı sofraya oturmuş, kimi süt kardeşi olmuş.

“Tanrımız Bir, Peygamberlerimiz Farklı”

“Kaltak” hikâyesinde Margosyan, yaşadığı bölgede insanların hangi din ya da milletten olursa olsun Tanrı’ya inandıklarını, inançlarını ise farklı yollarla, farklı ibadethanelerde yürüttüklerini, her zamanki esprili ve ironik diliyle anlatıyor. Öte yandan farklı etnik toplulukların genellikle hangi mesleklerle meşgul olduklarına da değiniyor. Mesela Ermenilerin demircilik, yemenicilik ile; Süryanilerin kuyumculukla; Kürtlerin toprakla ve hayvancılıkla uğraştığını anlatıyor. Hikâyenin asıl kurgusunu ise Süryani bir kızın Kürt bir oğlanla evlenmesi oluşturuyor.

Yazar, “Bozan’lara Gittik” hikâyesinde olduğu gibi, benzetmeleri zaman zaman dinî ögeler üzerinden yapıyor. Mesela mahallesinin akşamları çok karanlık olduğunu vurgulamak için “İsa’nın çarmıha gerildiği ve tüm Hristiyanların yas tutup ağladığı, adına ‘zifiri karanlık gece’ dedikleri” geceler gibi olduğunu söylüyor. Diğer taraftan yazar, zaman zaman “gâvur” kelimesini ironik olarak kullanıyor. Örneğin bir yerde babasında “gâvur inadı” olduğunu söylüyor.

“Söyle Margos, Nerelisen?”

Babası Sarkis’in Bebek Mıgırdiç’e sürekli yönelttiği ancak hâliyle uzun süre cevap alamadığı sorudur bu. Babası her defasında kendisi cevap veriyor: “Heredanli.” Babası Dicle’nin Heredan köyünden ve tipik Diyarbakır ağzıyla bunu övünerek söylediği gibi, oğlu Mıgırdiç’e de öğretmeye çalışıyor. Küçük Mıgırdiç konuşmaya başladığında artık “Heredanli” diye cevap vermeye başlıyor. Babası Sarkis de ona her defasında çeşitli tatlılar, kuruyemişler veriyor. Hem annesi Hıno hem babası Sarkis, her fırsatta memleketleri Heredan’a olan özlemini anlatıyor. Yazar da son bölümde memleketlerinden koparıldıklarını ifade ediyor. O kadar ki yazarın babası Sarkis 1989’da öldüğünde mezar taşına “Heredanlı Sarkis Margos” yazdırıyorlar.

Söyle Margos Nerelisen? kitabının üslubunu beğendim, siz de beğendiyseniz benzer bir üsluba sahip Biletimiz İstanbul’a Kesildi kitabını da okunacaklar listenize eklemenizi öneririm. Gerek Söyle Margos Nerelisen? gerek Biletimiz İstanbul’a Kesildi eserlerinin Türkçe yazan Ermeni yazarlara ilgi duyan okuyuculara hitap etmekle kalmayıp Türkçe köy edebiyatı sevenlerin de ilgisini çekeceği düşüncesindeyim.

Ağustos 2021’de 15. baskısı yapılan kitapta, Margosyan’ın Türkçeyi kullanmadaki başarısına da ayrı bir parantez açmak gerek. Diğer taraftan yazarın üç dilde (Türkçe-Ermenice-Kürtçe) yayınlanan bir başka eseri de (Gâvur Mahallesi) var.

Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken mesaj neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?

Mıgırdiç Margosyan Kimdir?

23 Aralık 1938’de, hikâyelerinde sıkça bahsettiği, Diyarbakır’ın Hançepek Mahallesinde (Gâvur Mahallesi) doğdu. Felsefe ve psikolojinin yanı sıra Ermeni dili ve edebiyatı öğretmenliği yaptı. Ermenice edebiyat ve Türkçe Ermeni edebiyatı alanlarında yayın yapan Aras Yayıncılık’ın kurucularından biridir.

1992’de Gâvur Mahallesi, 1995’te Söyle Margos Nerelisen?, 1998’de Biletimiz İstanbul’a Kesildi, 2006’da Tespih Taneleri, 2016’da Tanrı’nın Seyir Defteri isimli kitapları, çeşitli gazetelerde ise makaleleri yayınlandı.

Marmara gazetesinde yayımlanan Ermenice öykülerinin bir bölümü Mer Ayt Goğmerı (Bizim Oralar) adıyla kitap hâline getirildi ve bu kitabıyla 1988’de, Ermenice yazan yazarlara verilen Eliz Kavukçuyan Edebiyat Ödülünü (Paris-Fransa) aldı.

Mıgırdiç Margosyan, 2 Nisan 2022’de vefat etti. Şişli Ermeni Mezarlığının aydınlar için ayrılan bölümüne gömüldü.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Söyle Margos Nerelisen? – Mıgırdiç Margosyan”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar