Türk Kültüründe Gulyabani – Seçkin Sarpkaya, Mehmet Berk Yaltırık, Ömer Faruk Yazıcı

(2 Yorum)
Yayınevi:
Editör: Oya Tuğcu Özağaç
Başak Bingüler

Ötüken Neşriyat tarafından basılan bu kitap, Türk kültüründe oldukça iyi bilinen, filmlere de konu olmuş gulyabani figürünü okuyuculara daha iyi tanıtmayı hedefliyor. Türk mitleri ve fantastik edebiyatı konusunda akademik araştırma yapmış Seçkin Sarpkaya, Mehmet Berk Yaltırık, Ömer Faruk Yazıcı‘yı ve illüstratörleri bir araya getirmesi açısından da değerli bir eser.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 5 Ekim 2022

Ülke: Türkiye

Türü: İnceleme-Araştırma

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Türk miti, özellikle gulyabani konusundaki edebiyat araştırmalarına ilgi duyanlar.

Sayfa Sayısı: 143 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 13,5 X 21 cm

İnceleme

Gulyabani, Arap ve Fars sözlü kültürlerinin yarattığı bir varlık. Gul kökü Arapçadan, yaban kelimesi Farsçadan, i takısı ise yine Arapçadan geliyor. TDK sözlüğüne göre “Karanlık ve ıssız yerlerde, insanın gördüğünü sandığı korkunç hayalet,” demek. Hakikaten de bilinmeyen, anlaşılmayan figürlere “canavar” denir ve onlardan korkulur. Özellikle sözlü kültürde canavarlar ve gulyabaniler çokça kullanılır. Aldatıp yoldan çıkaran, korkutup kaçıran bu varlık, Türk halk kültüründe cadı, hortlak, dev ve al karısı isimleri ile de bilinir.

Üç akademisyen ve on dört illüstratör katkıda bulundu

Türk Kültüründe Vampirler kitabının yazarları Seçkin Sarpkaya ve “Son Gulyabani” lakaplı Mehmet Berk Yaltırık, gulyabani konusunda bilgi ve resim derleme aşamasında “Nane Molla” lakaplı arkadaşları Ömer Faruk Yazıcı’yı da sürece dâhil ederler. Farklı eğitimleri olan bu üçlünün birbirlerinin eksiklerini gidererek kapsamlı bir kitap yazmaları, böylece mümkün olmuş. Mehmet Berk Yaltırık, aynı zamanda Türk Fantastik Roman Dosyası’nda yer verdiğimiz yazarlardan.

Karşılaştıkları en ilginç problem, Türk tarihinde zengin bir minyatür geleneği varken günümüz popüler kültüründe çizim, tasarım ve illüstrasyonun yeterli sayıda olmayışı. Bu yüzden sosyal medyada yaptıkları çağrıya cevap veren sanatçılar, bu açığı gidermek amacıyla kitaba katkıda bulunmuşlar. Yazarların gulyabaninin kabaca tasvirini verip çizimlerinde özgür bıraktıkları bu sanatçılar, hem farklı çizimleriyle kitaba hayat vermişler hem de çizimlerinin yanına yazdıkları tasarım süreçlerini anlatarak gulyabaninin farklı yönlerini vurgulamışlar. Bu çalışma kitabı, monoton bir akademik çalışmadan kurtarıp ona can ve kan vermiş.

“Canavar Uzmanı” Saadettin Teksoy, sunuşu yazdı

Yazarların çocukluğunun meşhur ismi Saadettin Teksoy, sunuş yazısını yazmak için akıllarına gelen ilk isim olmuş. Saadettin Teksoy, Türk Kültüründe Gulyabani kitabında yazdığı sunuş bölümünde bu çalışmayı akademik bir cevher olarak nitelendiriyor ve gulyabani, karabasan, üç harfliler denen demonik varlıkların Türk mitolojisinin değişmez bir kültürü olduklarını vurguluyor.

Kitabın bölümleri

Türk Kültüründe Gulyabani kitabının birinci bölümündede terminoloji açıklanıyor. Arap, Fars ve özellikle Türk kültürü olmak üzere gul ve gulyabanianlatılıyor. İkinci bölümde Osmanlı-Türk tarih ve edebiyat kaynakları inceleniyor. Üçüncü bölümde klasik Türk edebiyatı alanındaki divanlar, mesneviler, tarih-nameler ve menâkıb-nameler taranıyor ve gulyabani tasvirlerine bakılıyor. Dördüncü bölüm, uygulamalı halk biliminin bir uzantısı olarak gulyabani görsellerine ayrılıyor. Böylece bu kapsamlı akademik çalışma, görsel kültürle birleşip kütüphanede kesinlikle bulunması gereken bir referans kitabı hâline gelmiş.

Türk mitolojisinde Gulyabani

Arap ve Fars kültürlerinde genellikle erkek olarak betimlenen gulyabani, Türk kültürüne geçtiğinde hem dişi hem de erkek olarak tasvir edilmiş. Türk mitolojisine göre kılıktan kılığa girebilen, çok uzun boylu, bazen beyaz bir elbise giyen bir canavar olagelmiş.

Osmanlı edebiyatında Gulyabani

Bir dudağı yerde bir dudağı gökte canavar tanımı, klasik masalların vazgeçilmezi. Osmanlı edebiyatındaki tasvirler de daha farklı değil; kötü varlıklar genelde bir dev. Özellikle minyatürlerin incelenmesi sonucu görülüyor ki bu devler minyatürlerde – belki de batıl inançtan dolayı –karalanmış. Zebani ve gulyabanikelimeleri, minyatürlerin açıklamalarında geçiyor. Kitapta bu minyatürler de görülebilir.

1864 doğumlu Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1913 senesinde yazdığı Gulyabani kitabı, 1976 ve 2014 senelerinde iki defa filme çekilmiş bir baş yapıt. Ünlü yönetmen Ertem Eğilmez’in yönetmenliğinde çekilen film, çoğu insanın Gulyabani ile tanışmasını sağladı. Hikâyeye göre romanın kahramanı Muhsine Hanım’ın yaşadığı çiftliği cinler ve periler basar. Muhsine Hanım’ın odasının kapısı kilitli olmasına rağmen odadaki eşyaları yer değiştirir. Bir gece, Ahu Baba adında bir gulyabaniyi bahçede görür. Gulyabaninin kocaman bir başı, korkunç gözleri, çirkin, büyük bir burnu ve göbeğine kadar inen beyaz bir sakalı vardır. Romanda kullanılan bütün bu fantastik unsurlar, yeğenlerinin Muhsine Hanım’ı çıldırtıp köşke el koymaları için kullanılır.

Gulyabani aynı zamanda 1965 senesinde Lale Oraloğlu Tiyatrosu’nda sahnelendi ve radyo oyununa uyarlandı.

Batıl inançların baskınlığı, akla ve bilime önem veren yazarlar tarafından daima alay konusu olmuştur ve Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın da bu kitabı yazmaktaki amacı, batıl inançlarla alay etmekti.

Müzik dünyasında Gulyabani

Mehmet Berk Yaltırık, müzik dünyasında da gulyabani karakterinin görüldüğünü söyler. Kitapta ayrıntılarıyla verilen bilgiye göre, farklı grupların şarkı adı, albüm adı ve müzik klibi adı olmuş gulyabani.

Klasik Türk edebiyatında Gulyabani

Divan edebiyatı olarak da bilinen klasik Türk edebiyatı, birçoklarının düşündüğü gibi elit saray ve çevresinin edebiyatı değil. İnançlar ve ahlak anlayışı, sosyal hayatın bir parçası ve divan edebiyatı da bu sosyal hayattan beslenmiş. Dolayısıyla günlük hayattaki inanışlar ve gelenekler, divan edebiyatı incelenerek çıkarılabiliyor.

Ömer Faruk Yazıcı’nın divan edebiyatını tarayarak yaptığı araştırmalara göre gulyabani insanlardan uzak duran, terkedilmiş yerlerde dolaşan, insanlara seslenen, şekil değiştirebilen ve geceleri ortalara çıkan bir varlık. İnsanları kötü yola sürükleyen ya da tuzak kuran çirkin bir yaratık. Bu bölümde şiirlerden örnekler verilmesi kitabı zenginleştirmiş ve savı güçlendirmiş.

İllüstrasyonlar

Bu bölümde çizerlere genel bir gulyabani tasviri verilse de çizerler çizimlerinde özgür bırakılmışlar. Sözlü kültürün bir parçası olan gulyabaniyi kendi bildikleri, duydukları, düşledikleri gibi çizen illüstratörler, aynı zamanda çizim süreçlerini ve tercih sebeplerini de çizimlerin karşı sayfasında anlatmışlar. Bu da çizerlerin yaşadıkları düşünce sürecini takip etmemize olanak veriyor. Bu bölüme katkıda bulunan çizerler:

Ahmet Vehbi Doğramacı, Bestesu Coşkunlar, Elif Nur İyigören, Fuat Akdenizli, Hazal Yayalar, Meryem Çimen Kıvılcım, Metehan Özbilgi, Murat Baykan Kaya, Murat Çalış, Mustafa Göçmezler, Necati Janok, Nilüfer Üstüner, Orkun Berk Bağcıoğlu ve Yağmur Candar. Hepsine emekleri için teşekkürler…

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (2)

Türk Kültüründe Gulyabani – Seçkin Sarpkaya, Mehmet Berk Yaltırık, Ömer Faruk Yazıcı için 2 değerlendirme.

  1. Pınar Taşcı

    Enteresan bir kitap olsa gerek. Çizimleri merak ettim doğrusu:) Emeğinize sağlık ♥️

  2. Nihat Yıldız

    Ötüken Neşriyat’ın bilinen portföyünde pek sık rastlanmayan bir yayın. Sadece konusu itibarıyla değil illustrasyonları ile de ilginç olmalı. Filmi çocukluğumuzun “korkulu eğlencelerindendi”.

    NOT: Kitap çeviri değil ama yukarıdaki künyede çeviri değerlendirme satırı var:)

Ortalama Puan

5.00

2 Yorum
5 Yıldız
100%
4 Yıldız
0%
3 Yıldız
0%
2 Yıldız
0%
1 Yıldız
0%
Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products