Hem editör hem de senarist olarak çalışan Faruk Emre Özünlü ile romandan senaryoya uyarlamayı konuştuk.
Son dönemlerde yayınevlerinden yazarlarıma gelen sözleşmelerde romanın uyarlanma haklarıyla ilgili madde dikkatimi çekmeye başladı. Gülseren Budayıcıoğlu kitaplarının diziye dönüştürülmesi, Atiye gibi örneklerin yanında Aşk-ı Memnu, Yaprak Dökümü gibi klasik romanların yeniden uyarlanıp yayımlandığı dönemde reyting rekorları kırması hem yayınevlerinin hem de yapımcıların iştahını kabartıyor. Bu süreçleri hem editör hem de senarist olarak çalışan Faruk Emre Özünlü ile konuştuk.
Romandan senaryoya uyarlama trendi yükseliyor mu?
Böyle bir trendden söz edemeyiz ama her dönemin kendine göre bir uyarlama modası oluyor. Mesela bir dönem fantastik yapıtlar ön plandaydı, Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Game of Thrones gibi yapımlar öne çıktı. Bir dönem mafya filmleri ön planda oldu. Bir dönem klasik roman uyarlamaları moda oldu.
Romandan senaryoya uyarlamayla ilgili bir trend okuması yapabilir miyiz? Dijital platformların bunda etkisi ne?
Sinema ve televizyon tarihine baktığımızda aslında her dönem film/dizi gibi yapımların bir bölümünün uyarlamalardan oluştuğunu görürüz. TRT’nin tek kanal olduğu dönemlerde TRT bunu bir sosyal sorumluluk projesi olarak yapardı, edebiyatımızın klasikleşmiş romanlarını ekrana taşırdı. Bunun yanında sinema sektörü de dünya edebiyatının artık kült sayılabilecek romanlarını beyaz perdeye aktarmıştır dönem dönem. Dickens’ın, Dostoyevski’nin karakterlerini ve yazıldıkları dönemi kanlı canlı karşımızda görmemize neden olmuştur bu çalışmalar. Tabii ki her dönem kendi ihtiyaçlarını da beraberinde getiriyor. Yaygınlaşmaya başlayan dijital platformlar yeni kuşağın beğenisine göre projeler yapma peşinde. Bu nedenle bugüne ait bir sözü olan ve yeni kuşağın beklentilerine göre romanları seçip uyarlama yoluna gidiyorlar.
Romandan senaryoya nasıl uyarlama yapılır?
Eskiden daha çok birebir uyarlama çalışmalarını görürdük. Beyaz perdeye uyarlanan romanın yapısı çok fazla değişikliğe uğramazdı, aslına daha fazla sadık kalınırdı. Günümüzde yönetmenin yorumunu daha fazla görüyoruz.
Hangi romanlar uyarlamaya uygun?
Dramatik yapıya sahip bütün romanlar sinemaya, TV filmine ya da dizilere uyarlanabilir. Bütün türler de dâhildir buna; bilim kurgu, fantastik, epik, komedi. Burada gözetilmesi gereken en önemli durumlardan biri sinemanın ya da uyarlanacak TV programlarının zaman/mekân konusundaki sınırlarıdır. Roman ne kadar uzun olursa olsun, yönetmen filminde o romanı iki saate sığdırmak zorunda.
Bunu aşan yapımlar az da olsa var. Mesela Yüzüklerin Efendisi serisinde olduğu gibi, bir romandan üçleme yapabilir, üç saatten üç film yapıp bu serüveni dokuz saatte anlatır. Uyarlanacak romanın konusunun evrensel olması elbette onu uluslararası alanda da kendine yer bulabilecek bir eser hâline getirir. Ama mesela Kemalettin Tuğcu, Gülseren Budayıcıoğlu gibi yazarların eserlerinden yapılan uyarlamalar sadece bizde anlamını bulur. Türk seyircisinin talep edeceği türden eserler olur bunlar.
Bu arada sadece romanlar değil, anılar, biyografi kitapları da beyaz perdeye uyarlanabilir. Örneğin İngiliz Kemal’in kaleme aldığı anıları defalarca sinemaya uyarlanmıştır.
Yapımcılar hangi kriterlere göre seçim yapıyor?
Yapımcılar dönemin seyircisinin beğenisine göre tercih yapar her şeyden önce. Çok satmış bir romanı da tercih edebilirler çünkü hazır seyircisi vardır. Tüm dünyada satış rekorları kıran kitapların uyarlamaları da aslında bu yüzden yapılır. Dan Brown’un mesela iyi bir okur kitlesi vardır ve o yazarı okuyanlar, romanlar beyaz perdeye uyarlandığında mutlaka izler o filmleri de. Demek ki uyarlanacak kitabın çok satması kriterlerden biridir.
Diğer bir ölçütse coğrafyaya göre değişen seyirci beğenisi. Mesela bizde bir dönem televizyonlarda bir Kemalettin Tuğcu furyası olmuştu. Şimdiki Gülseren Budayıcıoğlu roman uyarlamalarının popüler olması gibi. Bizim seyircimiz acıyı ve gözyaşını sever.
Günümüze uyarlanabilecek romanlar bir başka kriterdir. Mesela Yüzüklerin Efendisi’ni günümüze uyarlamak için zorlama bir yorum gerekir, çünkü onun kendine ait bir evreni vardır ve fantastik bir romandır. O romanda yaşananları ve o karakterleri yirmi birinci yüzyıla taşımak, o romanın doğasını bozmak demektir. Bunun dışında yine geçtiğimiz yıllarda diziye uyarlanan ve izlenme rekorları kıran Aşk-ı Memnu dizisi, klasiklerimizde yer alan bir romanın günümüze uyarlanmasıdır. Olaylar, romanın yazıldığı tarih olan 1900’lü yılların başlarında değil, diziye uyarlandığı tarih olan 2008’de geçer. Bunun yanında, ancak bir filme konu olabilecek hacimdeki o romandan her biri ortalama 135 dakikadan 79 bölüm süren bir dizi olmuştur. Doğal olarak serbest bir uyarlama yapılmış, uyarlama yapılırken de seyircinin beğenisine ve beklentisine göre romanda yer almayan karakterler ve yeni olay örgüleri eklenmiştir.
Uyarlanacak eserin masrafsız olması bir başka tercih nedenidir. Bu nedenle yapımcıların çoğu dönem işlerinden uzak durur, çünkü kostüm, dönem için oluşturulacak çekim platosu vb. hepsi büyük masraf kalemleridir. Her yapımcının kaldırabileceği şeyler değildir bunlar. Bilim kurgu romanları için de bunu söyleyebiliriz. Bilim kurgu uyarlamalarında çok fazla animasyon ve efekt çalışmaları gerekir. Bu alanlarda filmler üretmiş yapımcıların tercih edeceği türlerdir.
Roman uyarlamalarında yazarlarla yönetmenler arasında sorunlar çıkıyor veya yazar sıcak bakmayabiliyor. Bu tartışmalar neden doğuyor?
Günümüzde uyarlamalar daha serbest yapılıyor. Yani bir yönetmen romanın bütününü alırken kimi yönetmen sadece filmine temel olabilecek kısımları seçebiliyor. Romanın önermesinden bambaşka bir önerme ortaya koyabiliyor. Romandaki tek bir olaya ya da tek bir karaktere bağlı kalabiliyor. Bu da kimi zaman yazarları rahatsız edebiliyor. Yazar romanına çok bağlıysa, bu tarz bir uyarlamanın romanına zarar verdiğini düşünüyor.
Geçtiğimiz yıllarda yine ülkemizde dijital bir platformda yayımlanan bir roman uyarlamasıyla ilgili benzer bir sorun yaşandı. Azra Akilah Kohen’in Fi, Çi ve Pi üçlemesi uyarlanmıştı. Ancak ikinci sezonda yazar romanını geri çekti ve dizi yarım kaldı. Yazar, eserinin kendi merkezinden çıktığını ve bunu yanlış giden bir şeyi önlemek için yaptığını söylemişti bir röportajında. O roman üçlemesi üzerine konuşmak gerekirse kesinlikle haklıydı. Romanlarla kıyaslandığında uyarlama başarısızdı. Bunu içerik olarak söylüyorum. Yapım gayet başarılıydı ama romanın ilettiği mesajdan çok sapmıştı. Yapım kanadı, yani senaristler, yönetmen, yapımcı doğal olarak seyirci odaklı bir uyarlama yapmışlardı. Örneğin Mehmet Günsur’un canlandırdığı karakter ve yaşadığı serüven romanda çok başkadır ancak oyuncunun hayranlarının muhtemelen sevdikleri oyuncuyu öyle bir rol içinde görmek istemeyeceğini düşündükleri için farklı bir hikâye yazılmıştı o karaktere. Yapım tarafı risk almak istememiştir diye düşünebiliriz burada, reyting almayacağını düşündükleri bir yapıma niye harcama yapsınlar ki yoksa?
Diğer taraftan zaten romanın uyarlaması yapılmadan bile roman çok satanlar listesine girmişti ülkemizde, gayet iyi bir satış başarısı vardı, zaten hatırı sayılır bir okur kitlesi vardı ve bu reytinge de yansıyacaktı, bence gereksiz bir çaba içine girmişlerdi. Bu uyarlama romanın ekseninden çıkmadan yapılmış olsaydı son derece başarılı bir çalışma çıkardı ortaya.
Tabii burada, yazar ve eseri uyarlayan senarist arasındaki ya da yazar ile yapımcı arasındaki sözleşme önemli. Eğer yazar her konuda yapımcıya serbestlik tanıdıysa, telifini alır ve hiçbir şeye müdahale edemez. Azra Kohen ise idealist davranıp eserini sahipsiz bırakmamıştır. Şahsen benim övgümü kazanmıştır; çünkü yapılan uyarlamadan sektörün içinde birisi olarak ben de rahatsız olmuştum.
Uyarlamaların romanlara etkisi ne?
Klasik roman uyarlamaları, o romanı okumamış insanların bilgi sahibi olmasına vesile oluyor. Faydalı bir tarafı var kesinlikle. Klasik romanların ise zaten bir satış derdi yoktur, ne yazık ki dünya genelinde yazarların telif durumları bu anlamda zaten kötüdür. Yazarın ölümünün üzerinden 70 sene geçince bütün telifler düşüyor. Aynı şeyi bir müzisyen için söyleyemiyoruz.
Bunun yanında günümüzde uyarlanan eserler, daha önce bahsettiğimiz gibi iyi bir satış rakamı yakalamış bir romandan oluyor daha çok. Dan Brown’ın romanları buna örnektir. Bu tarz eserler çok fazla deformasyona da uğrayamıyor zaten. Ama Atiye dizisinden örnek vermek gerekirse, dizi Dünyanın Uyanışı isimli romandan uyarlanmıştır. Roman, yeni bulunan Göbeklitepe tapınağının çevresinde dönen olayları anlatıyor. Burada yine serbest bir uyarlama yapılmış olduğunu görüyoruz. Uyarlanan dizinin romanla neredeyse hiçbir ilgisi yoktur, sadece romanın başkahramanı Atiye isimli kahramanımız ve Göbeklitepe tapınağı korunmuştur, geriye kalan bütün olaylar yeniden kurgulanmıştır. Ama dizinin performansına baktığımızda burada tam tersi bir etki görüyoruz yani dizinin varlığı kitabın satışına olumlu yönde etki etmiştir; ancak romanı okuyanlar büyük ihtimalle hayal kırıklığına uğrayacaktır.
Bir başka örnek Behzat Ç. İsimli dizi ve film serisidir. Roman bu yapımlar olmadan önce pek satmıyordu, yapımlardan sonra roman satışlarında patlama yaşandı.
Özel olarak yorumlamak isteyeceğin bir roman-sinema veya dizi uyarlaması var mı?
Fi, Çi, Pi serisi, Gülseren Budayıcıoğlu’nun kitapları gibi fenomen olmuş kitap uyarlamaları reyting kaygısıyla yapılıyor genelde; çünkü amaç para kazanmak ve kimse bu yüzden yapımcıları suçlayamaz doğal olarak. İyi ya da kötü Türk seyircisinin çoğuna hitap edecek bir yapım ortaya koyuyorlar. Bunlar gibi herkesin bildiği popüler uyarlamaların dışında sinemamızda çok başarılı uyarlamalar da mevcuttur. Zeki Demirkubuz örneğin Albert Camus’nün Yabancı isimli romanını Yazgı ismiyle filmine uyarlamıştır. İyi serbest uyarlama örneklerinden biridir. Bambaşka bir kültüre ve döneme ait bir romanı getirip günümüze, Anadolu insanına uyarlamıştır. Yine Dostoyevski’nin Yeraltından Notlar isimli eserini Yeraltı ismiyle filmleştirmiştir. Filmi izlerken hem ünlü yazarın romanını takip edersiniz, hem de kendi aydınımızdaki yansımasını. Bir asır önce yazılmış bir roman günümüzün Anadolu’sunda yeniden hayat bulmuştur.
Dizi veya film uyarlaması yapılacak yazarlara tavsiyelerin neler olur?
Roman ve senaryo yazarlığı bambaşka disiplinlerdir. Senaryonun kendine özgü kuralları vardır ve bunlar roman yazımıyla kıyaslandığında daha serttir. Roman yazarı yazarken son derece serbestken aynı şeyi senaryo yazarı için söyleyemeyiz. Roman bir sanatsa senaryo bir zanaattır. Doğal olarak roman yazarının senaryo tekniği konusunda bilgisi yoksa bence uyarlamaya hiç müdahale etmemeli.
Bir roman 500 sayfa olabilir, bir sınır koymaz kimse buna ama filme uyarlanacaksa, bir filmin zaman sınırlaması vardır, en fazla 120-150 dakika içinde derdini anlatmak zorundadır. Romanda beş sayfa boyunca konuşan karakterler sinemada olmaz mesela, o beş sayfa senaryoda birkaç kilit replikle anlatılır. Bunun için uyarlama sırasında romandaki bazı karakterler, filmin önermesine hizmet etmeyen bazı bölümler kırpılabilir. Uyarlama aşamasına gelmiş bir roman artık kutsal değildir. Senarist, yönetmen, oyuncu gibi yeni üreticilerin elinde yeniden tornaya sokulup yeniden yorumlanmaya başlanır. Yazarın okuruyla kurduğu iletişim kopmaktadır burada.
Elbette Fi, Çi, Pi üçlemesinde olduğu gibi mesajın çarpıtılması gibi bir sorun yaşanırsa romanınızı geri çekme hakkınız vardır ,ama çok fazla müdahale edilmemesini tavsiye ederim. Eğer romanınız birileri tarafından uyarlanmak isteniyorsa, o roman artık yazardan bağımsızlaşmış, kendi serüvenini yeniden yazdırıyordur, demek ki yazdığınız şey birilerinde bir uyanışa neden olmuş ve yeniden üretmek istemişlerdir. Bu durum tiyatro eserlerinde de vardır. Bir tiyatro oyunu yazarsınız. O oyun sahnelenene kadar sizindir. Sahnelenme aşamasına geçtiğinde artık yönetmenindir. Siz söyleyeceğinizi söylediniz ve bıraktınız. Sıra yönetmende.
Senin beğendiğin uyarlamalar hangileri? Okurlar hangilerini mutlaka izlesin ve romanını okusun?
Zeki Demirkubuz’un Yeraltı filmi iyi bir uyarlamadır bence.
Romanın senaryoya uyarlanması süreci nasıl işler?
Sözleşme konusunda pek bilgim yok ama süreç roman yazarından ya da varislerinden izin alınmasıyla başlar. Eserin bütün yayın hakları yayınevindeyse eğer, izin kurumdan alınır. Telif için farklı ödeme biçimleri vardır, senaryo bütçesinin yüzde 10’u oranında roman yazarına da telif ödenir. Eğer dizi olacaksa her bölüm için telif ödemesi olur. Bütün bunlar yapılacak sözleşmeye göre şekillenir.
Faruk Emre Özünlü Kimdir?
1979, İstanbul doğumlu. Ankara Üniversitesi, Dil, Tarih ve Coğrafya Fakültesi, Tiyatro bölümünden 2005 yılında mezun oldu. Yolculuk, Postacı Kapıyı Açık Unutur, Latife İdi Yapardı, Hiçkimse ve Aynalar isimli radyo oyunları TRT Ankara radyosunda seslendirilip yayımlandı. Yolculuk isimli radyo oyunu TRT’nin açtığı Radyo Tiyatrosu Yarışması’nda Mansiyon Ödülü aldı. Öyküden: Bir Bilet Gidiş Dönüş isimli öykü dergisinin yayın kurulunda çalışmalar yaptı. Çeşitli dergilerde öykü ve şiirleri yayımlandı. Bizim Evin Halleri, Unutma Beni, Behzat Ç., Siyah İnci, Uyanış Büyük Selçuklu, Acemi Anneler ve Akrep isimli dizilerin senaryo ekibinde çalıştı. 2014 ve 2016 yıllarında Kültür Bakanlığı Sinema Genel Müdürlüğünden Kapan ve Hayalî isimli uzun metraj senaryo projeleriyle senaryo desteği aldı. Sekizinci Seviye isimli romanı 2019’da yayımlandı.
Diğer gündem içerikleri için tıklayın.