Mete Yurtsever’i Linkedln camiası çok yönlülüğü ile tanıyor. DYF Kitap Kulübü’nün, Der-Ya topluluğunun, Innolabz’ın kurucusu Mete Yurtsever aynı zamanda podcast ve bloguyla da sıkı bir içerik üreticisi… Danışmanlık, eğitmenlik ve mentorluk yapıyor. Çok yönlülük nimet mi lanet mi diye merak ettik ve işin altından nasıl kalktığını öğrendik.
Mürsel Çavuş
LinkedIn’de kitap kulüpleri nasıl kurulur paylaşımımdan sonra DYF Kitap Kulübü’nü kurdunuz, çok mutlu oldum. Kulüp hepimiz için bir buçuk yıldır müthiş bir deneyim sunuyor. Kitap kulübü kurmaya “neden” karar verdiniz? Yola çıkarken beklentiniz neydi?
Öncelikle çok teşekkür ederim güzel sözleriniz ve verdiğiniz ilham için. Açıkçası bu ilginç bir şekilde içerik üretimi çabamın bir sonucu oldu. Kurumsal hayattan ayrıldığımdan bu yana kitap okumaya daha fazla zaman ayırmaya başladım. Bu hem öğrenme tutkuma hizmet etti hem de öğrendiklerimi paylaşmak için itici bir güç oldu. Fakat yazmak insana yeterli gelmiyor, bir konuyu tartışmak ve farklı bakış açılarını duymak istiyorsunuz. Herkes kendi yaşantısından bir parça getiriyor, aldığınız keyif ve fayda artıyor. Kitap kulübünü aynı ilgi alanlarını paylaştığımız insanlarla bir araya gelmek için bir platform olarak düşündüm.
Kitap okumayı temel bir gereklilik olarak gördüğünüz belli. Okuma maceranız ne zaman başladı? DYF Kitap Kulübü’nün bu yolculuğa katkısı ne oldu?
Hakikaten kitapları önemli bir öğrenme fırsatı olarak görüyorum. Bir alanda bir kişinin edindiği yılların tecrübesi bir kitaba sığdırılmış ve siz buna kısa bir sürede ulaşabiliyorsunuz. Bunu tabii kurgu dışı kitaplar için söylüyorum. Okuma alışkanlığım küçük yaşlardan beri vardı ancak çalışma hayatında epey sekteye uğradığını itiraf edeyim. Dönem dönem daha çok okuduğum zamanlar oldu ve kitap okumanın ne kadar değerli olduğunu hatırladım ama sonra yine uzun yoğunluk ve yorgunluk araları verdim. Kurumsal hayattan ayrılmamla birlikte yine zamanımın kontrolünü elime aldım. Kariyerimde yeni bir alana yönelmenin açlığıyla kitaplara sarıldım. DYF Kitap Kulübü bunu daha sistematik hâle getirdi. Okuyacağımız, kısa listeye alacağımız kitapları incelemekten başlayıp onları okumaya, paylaşımlar için notlar almaya ve nihayet buluşmalar sonrası çıkarımları derleyip podcast ve LinkedIn postları olarak yayımlamaya uzanan daha doyurucu bir deneyime dönüştü. Kitaplara ilişkin üyelerin yorumları, önerileri beni başka kaynaklara da ulaştırdı, öğrenme iştahıma katkı sağladı.
Bookinton’a kitap kulübünde birlikte okuduğumuz David Epstein’in Çok Yönlü kitabını yazmıştınız. Siz de kitapta anlatıldığı gibi çok yönlüsünüz. Linkedln’de hakkınızda “Değer yaratma kolaylaştırıcısı, Tasarım Odaklı Düşünme Uygulayıcısı, Yaratıcı Drama Lideri, Mentor, Podcaster – Kaptan-ı DER-YA” yazıyor. Blog yazıyor, podcast yayınlıyorsunuz. Tanımlara sığmayan bu çok yönlülük yeni dönemin trendi mi ve mesleklerin yerini almaya aday mı?
Çok yönlü olmaya çalışıyorum diyeyim. Tabii bunu bilinçli bir tercih olarak yaptığımı söyleyemem, bu biraz da yapı meselesi galiba. Çok Yönlü kitabında verilen örnekler ve araştırmalar da beni rahatlatıyor çünkü aslında bu zorlayıcı bir çaba, tek bir alanda uzmanlaşmak nispeten daha kolayken, “her şeyin bir şeyini” bilmeye çalışmak yorucu olabiliyor.
Aslında kitapta da verilen mesaj çok yönlü olmanın bir alanda sorunları çözmek ve başarıya ulaşmak için size avantaj sağladığı yönünde. Ben ise kendi işimin (danışmanlık ve kolaylaştırıcılık) yanı sıra içerik üreterek ve topluluk yöneterek faaliyet alanımı genişletiyorum. Bu herkese önerdiğim ve pek sürdürülebilir bir durum değil. (Gülüyor.) Yani içerik üretmenin faydasını görüyorum, herkese tavsiye ederim ama şüphesiz bu bir zorunluluk değil. Dolayısıyla çok yönlülük mesleğinizi, bir alandaki uzmanlığınızı besleyen bir özellik. Çok yönlü olmanın tek başına her işten anlayıp o işleri yapabilmek anlamına gelmediğine inanıyorum.
“Tasarım Odaklı Düşünme Uygulayıcısı” olmak için geliştirdiğiniz bir formül var. Bu formül nedir? Kurucusu olduğunuz Innolabz bünyesinde bu formül nereye konumlanıyor?
Evet kavramlar yaratmak ve bunları şekillendirmek hoşuma gidiyor. Tasarım odaklı düşünmeyi nasıl anlatırım, nasıl kendime has bir tanım yaparım diye düşünürken bu formül çıktı. Meraklı olmak (ki bu kendime çok yakıştırdığım bir sıfat), iş birliği yapmak, çeşitlilik ve farklılıklardan yararlanmak, olumlu, yapıcı bir yaklaşım ve eylem odaklı olmak, değer yaratmanın şartları olarak ön plana çıktı. Burada iş birliği, çeşitlilik ve yapıcı yaklaşım kendi kariyerimde işler kötüye gittiği zamanlarda eksikliğini duyduğum niteliklerdi. Eylem odaklı olmanın önemini de bu kadar idrak edememiştim. Dolayısıyla bu formüle çok inandım ve bağlandım.
Yani sadece tasarım odaklı düşünmede değil, yaptığım her işte benim pusulam oldu. Bunu pazarlamacılığın da verdiği bir alışkanlıkla bir hikâyeye çevirdim, bu özellikleri bir kimya bileşiğindeki elementlere benzettim; curiosium, collectivium, diversium, positivium ve actorientum diye adlandırdım. Bunu değer yaratmak için ortamda bulunması gereken havadaki oksijen gibi yaşamsal bir madde olarak düşünebiliriz.
Innolabz’da bir şirketin karşılaştığı bir sorunu çözerken bu şartların yerine gelmesine çalışıyorum. İnsanların konuya ilgilerini arttırmaya, onları iş birliğine hazırlamaya, farklı bakış açılarına sahip paydaşları ekibe katmaya, yapıcı bir iletişim içinde bulunmalarını sağlayacak önlemleri ve teşvikleri sağlamaya ve plandan çok çözümlerini deneyip yanılarak iyileştirmelerine çalışıyorum.
Son dönemlerde topluluklar önem kazandı. Siz de Der-Ya topluluğunu kurdunuz. Pazarlama dünyasında toplulukların karşılığı ne?
Sosyal varlıklarız, bir arada olmaya, bir gruba ait olmaya önem veriyoruz. Bir arada olma ve başkalarının neler yaptığını görme ihtiyacını sosyal medya büyük ölçüde karşılıyor ama orada da samimiyet ve sahicilik eksik. İnsanları olduklarından farklı göstermeye iten bence güven eksikliği. Başkalarından destek almaya engel olan da bu, sınırların olmaması ve iletişim kurduğunuz kişiyi tanımamanız.
Oysa bir toplulukta belli bir amaç için bir araya gelmiş insanlar var ve bu insanlar birbirlerine destek olmak taahhüdü ile oradalar. Üç tip topluluktan bahsediliyor. İlki “destek” toplulukları. Burada akran desteği diyebileceğimiz bir grup olabilir, aynı Der-Ya gibi. Network grupları olabilir örneğin yaratıcı işler yapan freelancer’ların ortak işler yaptıkları veya müşteri buldukları gruplar olabilir veya teknik destek grupları olabilir, bir programı kullanan kişiler birbirlerine teknik anlamda destek olabilirler.
Marka toplulukları da bu kapsamda değerlendirilebilir, örneğin bir boya üreticisinin ustalar için kurduğu topluluk da bu kapsama girebilir. Bir amaç da “öğrenme” olabilir. Çok sayıda eğitimcinin kursları için gruplar oluşturduklarını görüyoruz. Öğrenciler birlikte çalışmalar yapabiliyor veya öğrendiklerini ne şekillerde kullandıklarını, başarılarını, deneyimlerini paylaşıyorlar. Bir diğer amaç ortak ilgi alanları: Örneğin özel ihtiyacı olan çocukların ebeveynleri gibi. Koleksiyonerlerin değiş tokuş yaptıkları kulüpler de olabilir. Tabii markalar da bu alanda söz sahibi olabilirler.
DYF Kitap Kulübü, Der-Ya, Podcast, Blog… Hepsi hem zamanınızı bölüyor hem de birbirini destekliyor. Çok yönlü çalışanlar zaman planlamasını nasıl yapıyor?
İnanın bu konuda hâlâ denemeler yapıyorum. Tek bildiğim zinciri kırmamak. DYF Kitap Kulübü her ayın son çarşambası, Der-Ya buluşmaları her ayın ikinci ve dördüncü pazar günü, podcast her pazartesi, blog haftanın her günü ve bültenler her salı. Tabii arada DER-YA’nın başka toplantıları da oluyor. Takvimim bunlara göre ayarlı, hepsinin hazırlığının ne kadar zamanımı aldığını biliyorum. Bir içeriği defalarca kullandığım da oluyor tabii DER-YA’da, podcastte ve blog yani LinkedIn yazılarında. Sisteminizi oturttuğunuzda bu sizi zorlamıyor, alışkanlığa dönüşüyor. İleride bu kanallardan iyi gelir elde edecek seviyeye gelirsem destek almayı düşünebilirim tabii.
Bu arada buluşmaların çoğu çocukların yatma saatinden sonra. Yani içerik üretimi ve topluluk daha çok dinlenme zamanımdan çalıyor. 5-6 yıldır televizyon ve Netflix gibi platformları hayatımdan çıkardım. Telefonumda sadece LinkedIn uygulaması var. Diğer sosyal medyadan çıkmadım ama haftada bir bakıyorum. Danışmanlık, eğitim, mentorluk işlerimi bu planın içine koyduğumda 7/17 (7 saat uyku dışında) meşgul olduğumu söyleyebiliriz.
Sizin okuma rutininiz nasıl? Ne tür kitaplar okumayı seviyorsunuz?
DYF Kitap Kulübü’nü podcastimin konusu olan tasarım odaklı düşünme, inovasyon, insan odaklı pazarlama, iş dünyası, girişimcilik, yaratıcılık ve davranış bilimi alanında kitap okuyanlar ile bir araya gelmek için kurmuştum. Kitap kulübü üyelerinden bu alanlardaki kitap önerilerini alıyorum ve yazarına, yapılan yorumlara ve diğer kitaplarla tamamlayıcı nitelikte olmasına bakarak bir kısa liste oluşturuyorum ve oylamaya sunuyorum. O listeden seçilmeyen ama aklımın kaldığı kitapları ayrıca okuyorum. Paralel okuduğum kitaplar da oluyor, onlar da genellikle podcaste konuk aldığım kişilerin kitapları oluyor.
Kitapları üstün körü okuyamıyorum, bir kitabı elime aldığımda zorlansam da okumaya inat ediyorum. Zaten az sayıda ve seçerek okuduğum için kitaba sonsuz kredi veriyorum. Bu huyum her alanda geçerli sanırım, bir yemeği beğenmesem bitirmeden bırakmam, korkarım bu bir saplantı (Gülüyor).
Yazar konusunda önyargım yok, tanımadıklarımı da okurum. Okuyup beğendiğim bir kitabın yazarının yeni kitabına öncelik vererek okumak isterim. Bu arada iPad’imin Kindle uygulamasından kişisel gelişim ve iş dünyasından birçok İngilizce kitap okuyorum. Kindle’da not tutmak çok kolay. Eskiden edebî eserler okurdum, şimdi neredeyse sadece kitap kulübümüzde koyduğumuz % 25’lik kota karşılığı kadarını okuyorum, okunabilecek onca kitap karşısında doğrusu geriliyorum, o yüzden kitapçıları gönül rahatlığıyla gezemiyorum.
Çok yönlülüğünüzün bir boyutu da teknoloji kullanımı. Kitap kulübüne her katıldığımızda başka bir uygulama kullandığınızı görüyoruz. Bu konuda neler tecrübe ettiniz?
Teknolojiden mümkün olduğunca faydalanmayı ve yenilikleri denemeyi seviyorum. DYF Kitap Kulübü’nde önce Mentimeter’ı kullandık. Kitabı ne kadar beğendiğimizi, bir sonraki ay seçeceğimiz kitabı oyluyorduk. Kitaptan aklımızda kalanlardan kelime bulutu yaratıyorduk. İnsanlar daha kapsamlı notlar bırakmak istedi, ben de Miro’yu denedim. Miro bir uzaktan birlikte çalışma tahtası. Orada kitap hakkında notlar paylaşmak için alanlar yaptım ancak bir öğrenme çabası gerektirdiği için çok kullanılmadı. Şimdi Airtable adlı uygulamada basit bir form sunuyorum, form açılıyor ve içine yazıyorsunuz. Sonra topluca notları görüntüleyebiliyorsunuz. Sanıyorum bundan basitini yapamayız, katılım da öncekilere göre arttı.
Memnuniyeti ölçmek ve önerileri almak için Google formla nabız yoklaması yapıyorum. Zoom’un anket fonksiyonunu kulüp toplantısına katılanların kitabı ne kadar okuduğunu ve ne kadar beğendiklerini anlamak için kullanıyorum ve bunların istatistiğini tutuyorum. Konuşma süresini hatırlatmak için yaptığım arka plan videosu süre aktıkça renk değiştiriyor. Toplantı öncesi bekleme odasında Spotify’dan yaptığım yayını da unutmamak lazım (Gülüyor). Hoşuma gidiyor bu deneyimi tasarlamak. Sonuçta iyi deneyimin kullanıcıya zorluk çıkarmadan yenilikler sunmak olduğunu anladım diyebilirim.
Çok yönlülük için başka kitap tavsiyeleriniz olur mu? Veya uğraştığınız mentorluk, podcaster olmak, topluluk yönetimi, tasarım odaklı düşünme ve kendi alanınız olan pazarlama için…
Şu an ilk aklıma gelenler Yaratıcı Özgüven (Tom Kelley & David Kelley) ve Orijinaller (Adam Grant). Diğer alanlarla da ilgili kitaptan ziyade sosyal medyadan takip edebilecekleri kişiler önerebilirim. Onları da yurt dışından önereyim ki buradan kimseyi kırmayayım. Örneğin Pat Flynn ve Jay Clouse var hem podcast hem topluluk tarafında, tasarım odaklı düşünme için AJ&Smart’ın Youtube kanalında pratik önerileri takip edebilirler.Yaratıcı Özgüven kitabı da bu alanın öncülerinin kaleme aldığı bir kitap. Pazarlama alanında abonesi olduğum Marketing Week UK e-bültenindeki haberler bana trendler hakkında fikir veriyor, makalelerini de beğeniyorum.
Herkes okumalı dediğiniz 10 kitap hangileri olurdu?
Bu zor bir soru, alanı kısıtlayarak cevaplayayım; son yıllarda okuduğum kurgu dışı alandan kitaplardan söyleyeyim:
- Y.N.Harari – Homo Sapiens
- D.Kahneman – Hızlı ve Yavaş Düşünme
- Ken Robinson – Öz
- David Epstein – Çok Yönlü
- Tom Kelley & David Kelley – Yaratıcı Özgüven
- Adam Grant – Orijinaller
- Mihaly Csikszentmihalyi – Akış – Mutluluk Bilimi
- Matthew Syed – Karakutu Düşünme Modeli
- Malcolm Gladwell – Kıvılcım Anı
- Peter Thiel – Sıfırdan Bire
Diğer Uzman Görüşü röportajları için tıklayın.
Dilek Aygun
Mete Beyin paylaşımlarını hem kitap kulübüne üyeliğim hem de Linkedln vasıtasıyla takip ediyorum. Çok yönlü olmaya çalışan ama zaman planlamasında maalesef sorunlar yaşayan biri olarak bu dolu dolu söyleşiniz benim için çok ilham verici oldu ? Elinize sağlık.