Bookinton

Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Puslu Kıtalar Atlası gibi kitapların türü olan fantastik edebiyatın ilgi çekici geçmişini, kapsamlı bir dosya hâlinde inceliyoruz.

Oya Tuğcu Özağaç 

Fantastik Ögenin Tanımı

Fantastik kelimesi, Latincedeki phantasticus (fantasticus) kelimesinden doğmuş ve “hayali” demek. Latince bazlı bütün dillerde “tuhaf, sahte, anlamsız” anlamına geliyor. Kelimeler zaman içinde farklı anlamlar edinebiliyor. Mesela aynı kökten türemiş fantaisiste sıfatının Fransızcada 1865’teki anlamı “Asla kural tanımayan, yalnızca kendi zevkleri için yaşayan kimse.” iken 1900’e doğru anlam “Asla güvenilmez kimse ya da tamamen ciddiyetsiz bir şey.” olmuş. (Lexis Larousse, s.1039) Fantastik ögeler de edebiyatta hayal ürünleri ve ana akım tür yazarları arasında “ciddiyetsiz” olarak tanımlanmış. Örnek vermek gerekirse Namık Kemal, fantastik edebiyatın ciddi olmayan bir tür olduğunu düşünenlerden.

Fantastik Edebiyat ve Bilim Kurgu Arasındaki Fark

Okuyucuları ve künye yazan editörleri en fazla zorlayan konulardan biri, fantastik tür ve bilim kurgu arasındaki fark. Türler, dinamik bir yapıya sahipler ve zaman içinde farklı özellikler edinebiliyorlar. Bu yazıdaki tanımlar günümüzde geçerli olanlar.

Fantastik edebiyat, gerçek dışı bir coğrafyada, gerçekte olmayan canlıları yaratarak okuyucunun hayal gücünü zorlar, hatta kafa karıştırır. Türk edebiyatından çok bilinen fantastik roman örnekleri arasında, Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın Gulyabani’si ve İhsan Oktay Anar’ın Puslu Kıtalar Atlası bulunuyor.  

Bilim kurgu, adı üstünde, bilimsel olarak çok ileride, çok üstün ya da çok farklı toplumları konu alır. Bu türde, hayal gücüyle yaratılmış coğrafya, teknoloji ya da canlılar, bilime dayalıdır. Gerçekleşme ihtimalleri vardır. Bu türe Türk edebiyatından örnekler olarak Refik Halid Karay’ın Hayal Bu Ya… adlı ütopik bilim kurgu öyküsü ve Halide Edip Adıvar’ın Yeni Turan’ı verilebilir. Daha yakın bir zamandan örnek vermek gerekirse, Orhan Duru ve kitabı Yoksullar Geliyor iyi bir örnek olur. Orhan Duru, bilim kurgu adının da isim babası.(1)

Türk Fantastik Edebiyatı

18. yüzyıl

18. yüzyıl edebiyatında dilin sadeleşmeye başlaması en önemli gelişmelerden. Bu sadeleşme, farklı yazın türlerinin de kullanılmasına olanak vermiş.(2) Türk edebiyatında fantastik roman olma özelliğine sahip ilk eser, Giritli Ali Aziz Efendi’nin 1796 senesinde yazdığı Muhayyelât-ı Aziz Efendi adlı, üç hikâyeden oluşan yazı. Hikâyelerin birinde perilerin Çin şahının kızını, İsfahan hükümdarının o sırada hapiste bulunan oğlu Kamercan’ı evlenmesi için getirmesi, fantastik bir öge özelliği taşıyor.(3)

Bu fantastik hikâyeler, İslam edebiyatından esinlenmiş ve BinBir Gece Masalları ile benzerlik taşır. Günümüz Türkçesine Ahmet Kabaklı tarafından kazandırılmış. Ahmet Kabaklı’ya göre hem eğlendirici hem de eğitici tarafları var. Güçlü bir hayal gücünün yanı sıra mantık, ahlak, dürüstlük, arkadaşlık gibi olumlu fikirler de hikâyelere yedirilmiş.(4)      

19. yüzyıl 

Muhayyelât-ı Aziz Efendi’nin Ahmet Mithat üzerinde etkisi olduğu söylenir ancak bu etki biraz karmaşık. Ahmet Mithat, okuyucuyu eğitme görevini de ciddiye alan bir yazar. Dolayısıyla Muhayyelât-ı Aziz Efendi’yi tarzından dolayı eleştirmek ister ancak aynı zamanda geçimini yazarak sağlar ve yeni türlerde eserler vererek yazın dünyasında yer edinmeyi amaçlar. Dolayısıyla romanlarında cinlere perilere inanan karakterler de vardır, ayakları kısmen de olsa yere basan, mantıklı kişiler de. 

Ahmet Mithat’ın Çengi, Dünyaya İkinci Geliş Yahut İstanbul’da Neler Olmuş, Cinli Han, Fenni Bir Roman Yahut Amerika Doktorları adlı dört romanında fantastik ögeler yer alıyor. Dünyaya İkinci Geliş Yahut İstanbul’da Neler Olmuş, reenkarnasyon konusunun işlendiği bir masal gibi. Çengi, dört bölümden oluşan bir roman. Bölümlerden birinin adı İstanbul’da Bir Don Kişot ve onun karşılığındaki karakter olan Daniş Çelebi, çocukken annesinin anlattığı cinlere perilere inanarak büyüdüğü için kendisini peri diye tanıtan kadınla evlenerek trajikomik olaylarda başrol oynuyor.(5)

Cinli Han’da aslında olaylar hiç de fantezi türünden değil; mekân Fransa ve Fransız karakterler klasik bir aşk, aldatma hikâyesi yaşarlar. Ancak sonrasında olaylar metruk ve cinli bir handa devam eder. Fenni Bir Roman Yahut Amerika Doktorları ise yazarın kendini özgür bırakarak yazdığı absürt bir bilim kurgu fantezisi olarak değerlendirilebilir. 

20. yüzyılın ilk yarısı 

Ahmet Hilmi’nin 1910 senesinde basılan A’mak-ı Hayal-Raci’nin Hatıraları adlı eserindeki karakterlerden biri olan Aynalı Baba, mezarlığın hayaletidir. 1925’te ikinci kitap olarak, Raci’nin akıl hastanesindeki maceraları basılır. (5) 

Aziz Efendi’nin Ahmet Mithat’ı etkilemesi gibi, Ahmet Mithat’ın da Hüseyin Rahmi Gürpınar’ı etkilediği varsayılır; ikisi de halka dönük eserler vermiş. 1864 doğumlu Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın 1913 senesinde yazdığı Gulyabani kitabı, 1976 ve 2014 senelerinde iki defa filme çekilmiş bir başyapıt. Romanın kahramanı Muhsine Hanım’ın yaşadığı çiftliği cinler ve periler basar. Muhsine Hanım’ın odasının kapısı kilitli olmasına rağmen odadaki eşyaları yer değiştirir. Bir gece, Ahu Baba adında bir gulyabaniyi bahçede görür. Gulyabaninin kocaman bir başı, korkunç gözleri, çirkin, büyük bir burnu ve göbeğine kadar inen beyaz bir sakalı vardır. Romanda kullanılan bütün bu fantastik unsurlar, yeğenlerinin Muhsine Hanım’ı çıldırtıp köşke el koymaları için kullanılır. Gulyabani’nin Türk kültüründe yeri ayrı. Hatta Eylül 2022’de Seçkin Sarpkaya, Mehmet Berk Yaltırık ve Ömer Faruk Yazıcı, Ötüken Yayınevinden çıkardıkları Türk Kültüründe Gulyabani kitabında  gulyabani konusunda incelemelerini ve illüstrasyonlarını topladılar.  

1928’de Mezarından Kalkan Şehit’te, olağanüstü ve fantastik unsurlar sık sık görülür. Ruhçuluk ve maddecilik mevzusunu yazdığı Ölüler Yaşıyor mu? adlı eseri Milliyet’te yayımlanmadan bir gün önce, Hüseyin Rahmi gazetede “Ölenler Yaşıyor mu?” başlıklı bir yazı yazar ve “Aklınız ne yana yatarsa ona inanırsınız.” diyerek bitirir yazısını.(6) Cadı adlı romanı da Gulyabani ile benzer bir konunun peşinden gider. Kocasını genç yaşta kaybeden Yengesi Fikriye’yi Naşit Efendi ile evlendirmeye çalışır. Naşit Efendi’nin ölen ilk karısı, cadı olarak ortaya çıkar ve kocasının yeniden evlenmesine engel olmak üzere ona musallat olur. 

Hüseyin Rahmi Gürpınar 1923’te yayımlanan Dirilen İskelet romanında, halktan değil zengin kesimden eğitimli karakterler seçer. Bu açıdan farklı bir roman olsa da mezarlık yine kurguda var. Her doğaüstü olayın mantıklı bir açıklaması olduğu ana fikriyle yazan Gürpınar’ın bu romanını da okumak son derece keyifli. 1924’te yazdığı Efsuncu Baba’da da tılsımlar, defineler, cinler ve periler eksik değildir.    

Toplumsal olayların ana akım edebiyat üzerindeki etkileri, fantastik edebiyatta da görülüyor. Meşrutiyet, akılcı bir dünya görüşünü savunurken savaş zamanları, gerçeklerden biraz da olsa uzaklaşmayı anlaşılır kılmış.

Milliyetçi görüşlerinden tanıdığımız Halide Edip Adıvar, işte böyle bir toplumsal arka planda yazdığı için olsa gerek, 1908 tarihli Sultan Osman’ın Selamı adlı eserinde Şehzade Süleyman’ı ve diğer şehitleri ölüyken diriltir ve bu hayaletler Türk askerlerine görünerek onlara cesaret aşılar. 1910 senesinde Denizin Anılarından adlı eserinde Barbaros Hayrettin Paşa’nın ruhu, deniz muharebelerinde Osmanlıları yalnız bırakmaz. Yine geçmişten gelen ünlü bir figür, bu sefer Battal Gazi, 1922 senesinde Duatepe adlı hikâyede Yunanlılara karşı verilen muharebede önemli rol oynar. Halide Edip Adıvar’ın hikâyelerindeki fantastik unsurlara bakınca, Halide Edip’in, fantastik elementleri – Kabala’nın Cadısı adlı hikâyesi hariç – milliyetçi fikirlerini destekleyecek yardımcı bir unsur olarak kullandığı sonucuna ulaşılabilir. Kabala’nın Cadısı adlı eserinde ise, Kabalalı Hasan’ın eşi boğularak öldürülür ve sonrasında hayalet olarak geri döner.(5)

20. yüzyılın ikinci yarısı ve günümüz

1940’lı yıllar Türkiye’nin dünyaya açıldığı yıllar. Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel, edebiyat dünyasına damgasını vurur ve birçok dünya edebiyat eseri Türkçeye kazandırılır. Türk yazarlar da dünya edebiyatından etkilenirler.

Beşir Ayvazoğlu (1998: 220), Peyami Safa’nın, mahlası Server Bedi ile aşk ve cinayet romanları; kendi adıyla da edebî romanlar yazdığını, resim ve müzikten çok iyi anladığını ve hatta spiritizma celselerinde ruh çağıran bir medyum olduğunu ileri sürer.

Peyami Safa’nın Matmazel Noraliya’nın Koltuğu ve Yalnızız romanları fantastik edebiyat türünden. Ancak Peyami Safa, metafiziğin bilim tarafından desteklendiğini savunup fantastiği romanlarında okuru ikna etmek için kullanmış. İlim ve din arasındaki ilişkiyi doğru kurmuş, dinin ilerlemeye engel olmadığını, sahalarının ayrı olduğunu savunmuş. Mistisizm ve parapsikoloji ile ilgili olduğu için romanları da bu konulardan besleniyor. 1949 senesinde yayımlanan Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, fantastik ögeleri mantıkla açıklamaya çalışan Ferit’in ikilemlerini anlatır.(5)

1961 senesinde basılan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, Ahmet Hamdi Tanpınar’ın en bilinen eserlerinden. Görülen gerek üzerine kurulan Saatleri Ayarlama Enstitüsü, fantastik ilk öge. Bu vesileyle saatleri geri kalanlara ceza kesilir, bir hizmet olarak yaşlıların ve hastaların saatleri ayarlanır, gizli ayarlama müfettişlerinin devlet dairelerindeki saatleri denetlemeleri sağlanır. Romanın devamında normal dünyada kurulması gayet abes olan İspritizma Cemiyeti ve Psikanaliz cemiyeti de işin tuzu biberidir. 

Ali Rıza Seyfi’nin 1939’da yayımlanan kitabı Kazıklı Voyvoda, 1997 senesinde Drakula İstanbul’da adıyla tekrar yayımlanır. Aslında Bram Stoker’ın Dracula’sının Türkçeye uyarlanmış hâlidir. Vedat Örfi Bengü, Daniş Remzi Korok, Behçet Safa ve Hamdi Varoğlu, 1940-60 arası dönemde eserlerinde fantastik ögelere rastlanan yazarlardandır.

1960, 1971 ve 1980 senelerinde üç askerî harekât gören yazarlardan bazıları, belki de acı gerçeklerden uzaklaşmak amacıyla fantastik edebiyata yönelmişler ve fantastik edebiyat 1980’lerden itibaren yaygınlaşmış. (7) 

Belki benim gibi Ankaralı olduğu için, belki ODTÜ’de bana yol sorduğu için ya da öykü ve romanlarında bahsettiklerini bizzat yaşadığım ve kendime yakın hissettiğim için, Nazlı Eray’ın bende yeri bambaşka. 1980 senesi, Nazlı Eray’ın Arzu Sapağında İnecek Var adlı romanının yayımlandığı sene. Kahramanın Semra Özal ve Marie Antoinette’ten kartvizit alması, Mozart’ın öpücük vermesi, Alain Delon modeli bir robotun düşünülmesi okuyanı güldürten fantastik ögeler. Kendisiyle yapılan bir mülakatta fantastik unsurları kullanmasının sebebi sorulunca “Belli bir prizmadan dünyaya bakış” olarak durumu niteler.(3) 1988 Haldun Taner ödülünü alan öykü kitabı Yoldan Geçen Öyküler’de hamile kalan elektrik yüksek mühendisi erkekten, dükkandaki masanın çekmecesinde yaşanan farklı hayatlardan bahseder. 

Orphèe ve Ayışığı Sofrası romanları, içerdiği fantastik unsurların efsanelerle olan bağlantıları açısından ilgi çekiciler. Orphèe romanı ile Yunan mitolojisine, Ayışığı Sofrası romanı ile de İslâm mitolojisine göndermede bulunur.(8) Son derece verimli bir yazar olan Nazlı Eray’ın şimdilik otuzdan fazla, her biri birbirinden okunası eseri var.  

Barış Müstecaplıoğlu da, günümüz fantastik yazarlarından. Perg Efsaneleri adlı seride “…yarattığı ırkların özellikleri, kültürleri ve yaşam tarzlarını kurgularken pek çok farklı dünya kültürünü birlikte kullanmış, lordlarla hanları, ermişlerle büyücüleri, emirlerle federasyon başkanlarını aynı fantastik ortamda buluşturmuştur. Mimariden kıyafetlere, Perg’in birçok detayında bu zenginliği görmek mümkündür.” (9) İlk kitabı 2013’te yayımlanan Şamanlar Diyarı, üç kitaplık bir seridir ve Perg Efsaneleri ile birleşir. Yaratılan fantastik evrende geçen olayların ana fikri, sınıf eşitsizliğine bir karşı duruş. En çok satan ve Millî Eğitim Bakanlığı’nın tavsiye listesine giren Osmanlı Cadısı adlı romanıyla fantastik edebiyatın vazgeçilmez isimlerinden. En yeni kitabı Ahtapotun Rüyası’nı Storytel’de sesli kitap olarak dinlemek de mümkün. 

İhsan Oktay Anar, fantastik edebiyat türüne Puslu Kıtalar AtlasıKitab-ül HiyelEfrâsiyâb’ın HikâyeleriAmat ve Suskunlar adlı kitapları kazandırdı. Eserlerindeki mekân, İstanbul’un Osmanlı dönemi ortamıdır. Dili de Arapça ve Farsçadan oldukça etkilenmiştir. Tasavvuf bazen üstü kapalı, bazen de Suskunlar kitabındaki gibi aleni bir şekilde işlenir; kahramanlar nefisleri sayesinde kötülüğü yener. Puslu Kıtalar Atlası, tarihle masalın birleştiği, ölümsüzlük arayışının izini bıraktığı düşsel bir kitap.

Kendisini tarihçi yazar ve Anadolu korku öyküleri yazıcısı olarak niteleyen Mehmet Berk Yaltırık’ın son romanı, Karanlığın Şahidesi. Kendisi de edebiyat bölümü mezunu olan Yaltırık’ın Türk fantastik edebiyatında hortlaklar, cadılar, vampirler üzerine incelemeleri bulunuyor. 

İstanbul Öyküleri başlığı altında İBB Kültür A.Ş. tarafından bastırılan seçmede fantastik öyküler dalında, bu yazıda bahsettiğimiz yazarlar dışında Aslı Peker, Aslı Tohumcu, Onur Caymaz, Sabâ Altınsay, Sibel Oral, Tuna Kiremitçi, Uğur Batı ve Vecdi Çınaroğlu da var. 

Fantazya ve Bilimkurgu Sanatları Derneği (FABİSAD), fantastik sanatla ilgilenenlerin desteklendiği bir organizasyon. Fantastik sanatla ilgilenenler, güncel olaylardan haberdar olmak için bu organizasyonu takip edebilir: Dernek hakkında detaylı bilgi için tıklayın.

Kaynaklar

(1) Uçar, O. (2016). Orhan Duru ve Bilimkurgu
(2) Mengi, M. (2020). Eski Türk Edebiyatı Tarihi. Akçağ Yayınları, Ankara. 
(3) Özlük, N. (2011). Türk Edebiyatında Fantastik Roman. Hiperlink Yayınları, İstanbul.
(4) Kabaklı, A. (2004).  Türk Edebiyatı. Türk Edebiyatı Vakfı Yayınları, İstanbul.
(5) Aslan Ayar, P. (2015). Türkçe Edebiyatta Varla Yok Arası Bir Tür: Fantastik Roman (1876-1960). İletişim Yayınları, İstanbul.
(6) Aslan, P. (2011). Spiritüalizm, Materyalizm ve Fantastik Üzerine Farklı Bir Hüseyin Rahmi Gürpınar Anlatısı: Ölüler Yaşıyor mu? Turkish Studies – International Periodical for The Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 6/1 Winter 2011, p. 637-644
(7) Karataş, E. Türkiye’de Kadın Hareketleri Ve Edebiyatımızda Kadın Sesleri. Turkish Studies International Periodical for the Languages, Literature and History of Turkish or Turkic Volume 4/8 Fall 2009 s.1165
(8) Biricik, İ. (2016). Nazlı Eray’ın “Orphèe” Ve “Ayışığı Sofrası” Romanlarındaki Fantastik Unsurların Mitik Bağıntıları. Mecmua, (1), 17-28.
(9) Müstecaplıoğlu, B. Perg Efsaneleri.

Diğer dosya konularını okumak için tıklayın.

4 Yorum

Pınar Taşcı için bir cevap yazın Cevabı iptal et

Epostanız gözükmeyecek.