2023 yılında, 1952 yılında hayata veda eden yazarların telif hakkı koruması ortadan kalkıyor ve bu eserleri herkes basabilir hâle geliyor. Bu nedenle 2023 yılı Memduh Şevket Esendal, Knut Hamsun ve şair Paul Eluard’ın yılı olabilir.
2015 yılında kitapçıların Küçük Prens kitapları ile dolup taştığını, tüm yayınevlerinin Küçük Prens bastığını hatırlıyor musunuz? Aynı şey 2019 yılında Sabahattin Ali kitapları için de yaşandı. Bu durum, Fikir ve Sanat Eserleri hakkındaki hukuki düzenlemelerden kaynaklanıyor. Bir edebiyat eseri üzerindeki koruma, yazarının ölümünden başlayarak 70 yıl süre ile devam ediyor ve 70 yılın sonunda koruma süresi dolmuş sayılıyor. Dolayısıyla yayınevleri, telif hakları sınırlaması olmaksızın bu yazarların eserlerini istediği gibi basabiliyor.
İşte hayatı, edebiyat anlayışı ve önemli eserleri ile, 2023 yılında sık göreceğiniz üç yazar…
Memduh Şevket Esendal
Memduh Şevket Esendal, 29 Mart 1883 tarihinde Çorlu’da Rumeli göçmeni bir ailenin üç oğlundan ortancası olarak dünyaya geldi. Çocukluğu savaş yıllarına denk düştüğünden, düzenli bir öğrenim hayatı olmadı. Ancak kendini yetiştirdi ve Arapça, Fransızca, Rusça ve Farsça öğrendi.
Babasının ölümünden sonra ailesinin sorumluluğunu almak durumunda kalan yazar, 1900 yılında gümrük memuru oldu. 1906 yılında İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girerek, 1908 yılından sonra müfettiş olarak çalışmaya başladı. 1921 yılında elçi olarak gönderildiği Bakü’den döndüğünde “Meslek” adlı haftalık siyasi gazeteyi çıkardı, çeşitli liselerde coğrafya öğretmenliği yaptı. Birkaç dönem milletvekili seçildi.
1945 yılından itibaren siyasi hayatına son vererek kendini edebiyata verdi. 16 Mayıs 1952 tarihinde, Ankara’da hayata veda etti.
Türk Öykücülüğünün Anton Çehov’u
Memduh Şevket Esendal, Türk edebiyatında durum öykücülüğünün ilk temsilcisi sayılır.
Önceleri tasvir ve tahlile yer verdiyse de, daha sonra Çehov tarzına yöneldi; hayatın bir parçasını konu edinen öyküleri çok sade ve anlaşılır bir Türkçe ile, konuşur gibi yazdı. Duru diline eşlik eden güçlü gözlem yeteneği sayesinde, Türk öykücülüğünde kendisinden sonra gelen pek çok yazarı etkiledi. Hikâye ve romanlarında yoksul köylüler, aylaklar, ev kadınları gibi sıradan insanlar yer alır.
Siyasetçi kimliği ile edebî kimliğini birbirinden ayrı tutmak istediğinden, yazarken birden fazla takma isim kullandı. Eserlerinde toplumsal dinamikleri, insanın psikolojik sorunlarını ve toplumun aksayan yanlarını ele aldı, fonda o dönemin gündelik hayatına ve genel panoramasına yer verdi. Bunlar onu özgün bir tarz oluşturabilmiş yazarlar seviyesine çıkardı.
Önemli Eserleri
Ayaşlı ve Kiracıları
Ayaşlı ve Kiracıları, Milli Eğitim Bakanlığı’nın “100 Temel Eser” listesinde yer alır.
Tek tek bireylerden yola çıkarak bir toplum panoraması çizen romanda, Ayaşlının pansiyonunda bir oda tutan yazarın başından geçen olaylar ile pansiyonda kalan müşterilerin yaşamları, Anadolu insanının maddi ve manevi değerleri, özlemleri anlatılır. Fonda küçük bir Anadolu kasabası iken dev bir kent olma yolunda ilerleyen Ankara, eski hayat tarzı ile yeninin çatışması, bu esnada Ankara’da yaşanan sosyal, ekonomik ve kültürel değişim işlenir. 1989 yılında, TRT1’de aynı isimle dizi olarak yayımlanmıştır.
Yazar Behçet Çelik’in yayına hazırladığı Ayaşlı ve Kiracıları romanı, önümüzdeki günlerde Tanıl Bora’nın ön sözüyle İletişim Yayınları tarafından okura sunulacak.
Otlakçı
İlk olarak 1946 yılında yayımlanmış olan eser, yirmi beş öykü içerir. Otlakçı adlı öyküde, sigaraya para vermek istemeyen, hatta bunu aptallık olarak kabul eden bir adamın, sigara içenlerin tütün tabakasından tütün aşırması konu edilir. Öyküde günlük konuşmalarda geçen bazı söyleyişler olduğu gibi korunmuş, uzun tasvirlere ve yabancı kökenli kelimelere yer verilmez.
Miras
Miras, Memduh Şevket Esendal’ın, kitap olarak yayımlanan üçüncü romanıdır. Romanda, II. Abdülhamid dönemi ve bu dönemde İstanbul’daki yaşamla fikir çalkantıları arka planında, bir miras yüzünden bir ailenin çözülmesi anlatılır.
Vassaf Bey
Evlilik hayalleri kuran genç Perihan’a Vassaf Beyden bir miras kalır. Ancak Vassaf Bey bununla yetinmez, Perihan için doğru kişi olduğunu düşündüğü bir erkekle evlenmesini ister.
Cumhuriyetin ilk yıllarındaki Ankara’yı fona alan romanda, toplumun en küçük birimi olan ailenin toplumun refahında oynadığı rol ve doğru bir evlilik yapmanın önemi anlatılır.
Başlıca Eserleri
Hikâyeleri, 1983’ten itibaren 14 kitap hâlinde yeniden şu isimlerle basılmıştır: Otlakçı (1983), Mendil Altında (1983), Sahan Külbastısı (1984), Veysel Çavuş (1984), Bir Kucak Çiçek (1984), İhtiyar Çilingir (1984), Miras, Hava Parası (1984), Bizim Nesibe (1985), Kelepir (1986), Gödeli Mehmet (1986), Güllüce Bağları Yolunda (1992), Gönül Kaçanı Kovalar (1993), Hayat Ne Tatlı. Romanları: Ayaşlı İle Kiracıları (1934), Vassaf Bey. Anı: Tahran Anıları ve Düşsel Yazılar (1998). Mektuplar: Kızıma Mektuplar (2001), Oğullarıma Mektuplar (2003).
Knut Hamsun
1859 yılında Norveç’te doğdu, çocukluğu yoksulluk içinde geçti. Çocukken kendisine şiddet uygulayan amcasının yanında çalışmaya başladı. İzleyen yıllarda hemen her türlü işe girip çıktı, kötü koşullarda para kazanmaya çalıştı. Bu yıllarda ne bulduysa okudu. Yazmaya başladıktan sonra yazdıklarını bastırmak için sponsor olabilecek birini buldu, bir kısmını bastırmayı başardı. Bir dönem Amerika’ya gittiyse de sonra yine ülkesine, Norveç’e döndü. O dönemde ölümcül olan verem hastalığına yakalandı, doktoru çok az ömrü kaldığını söyledi. Ülkesinde ölmek için tren yolculuğu yaparken mucizevi şekilde, yolda kendi kendine iyileşti.
Nobel Ödüllü Yazarın İkinci Dünya Savaşı’nda Zedelenen İtibarı
Knut Hamsun, 1920 yılında Nobel ödülü aldı ve nihayet hayat boyu çektiği yoksulluktan kurtuldu. Ancak İkinci Dünya Savaşı sonrasında Almanların Norveç’i işgalini desteklemesi ve Nazi yanlısı olması ülkesindeki saygınlığını büyük ölçüde zedeledi. Norveçliler onu protesto için evinin önüne kitaplarını bıraktı, kapısının önünde kendi kitaplarından bir dağ meydana geldi. 1952 yılında hayata veda etti.
Yaşamdaki zorlukların insana verebileceği hasarları, insan ruhunun hassas noktalarını, son derece sade ve gerçekçi şekilde yansıttı, çok çarpıcı bir etki yaratmayı başardı. Romanlarında ve hikâyelerinde otobiyografik unsurlara çokça yer verdi. Özellikle Açlık romanında açlık çekmiş olmasının etkileri çok net görülür. Eserlerinin çoğu Türkçeye Behçet Necatigil gibi bir usta tarafından tarafından çevrildiği için hem yazarın, hem de biz Türk okurların çok şanslı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Başlıca Eserleri:
Açlık, Pan, Dünya Nimeti, Victoria , Rosa, Son Bölüm, Benoni, Gizemler, İstanbul’da İki İskandinav Seyyah, Sonbahar Yıldızları Altında, Hüzünlü Havalar, Son Mutluluk, Uçarı.
Paul Eluard
1895 yılında Paris’te doğdu. Çocukluğu hastalıklarla geçti, bir dönem verem tedavisi gördü. İyi bir öğrenim göremeden askere alındı. İlk şiirlerinde Birinci Dünya Savaşı’nın etkileri görülür. 1924 yılında dünyayı dolaşmaya çıktı, yedi ay sonra yeniden Paris’e döndü. İkinci Dünya Savaşı’nda yeniden askere alındı, ülkesi için yiğitçe savaştı. 1942 yılında Fransız Komünist Partisi’ne üye oldu. Şiirleri İkinci Dünya Savaşı’nda insanlara ümit verdi, elden ele dolaştı. Bu dönemde yazdığı şiirlerde halkının acılarını, direnmesini, özgürlük umudunu ustalıkla dile getirdi. Lorca’nın şiirlerini Fransızcaya çevirdi, Breton, Aragon, Salvador Dali gibi isimlerle arkadaşlık etti. 1952’de yaşamını yitirdi.
Özgürlük Şiirinin Yazarı
Gerçeküstücü bir şiir anlayışı ile yola çıktı, ancak savaşlardan sonra militan bir siyasi kimlik oluşturdu ve eserlerinde kendisinin ve ülkesinin insanlarının yaşadığı olayları işlemeye başladı.
Bizde de çok bilinen, Zülfü Livaneli’nin söylediği “Ey Özgürlük” şarkısını âşık olduğu kadın Gala için yazmaya başladı. Gala ile verem tedavisi gördüğü İsviçre’de tanıştı, asıl adı Helena olan bu Rus kadına Gala adını o verdi. Gala, daha sonra Salvador Dali için onu terk etti. Eluard, Gala için yazmaya başladığı şiiri tamamlamak üzereyken Paris Almanlar tarafından işgal edildi. Bu koşullardan o kadar etkilendi ki tamamladığı şiire sevgilisinin ismi “Gala” yerine “Özgürlük” yazdı. Aşağıya ilk iki kıtasını aldığımız şiir Türkçeye Melih Cevdet Anday ve Orhan Veli Kanık tarafından çevrildi.
Okul defterlerime
Sırama ağaçlara
Kumlar karlar üstüne
Yazarım adını
Okunmuş yapraklara
Bembeyaz sayfalara
Taş kan kağıt veya kül
Yazarım adını
…
Aşkın ve devrimin şairi Paul Eluard, I. ve II. Dünya Savaşı, İspanya İç Savaşı, Alman işgali, Direniş Hareketi, Fransız Komünist Partisi’nin mücadelesi gibi olayları, aşk serüvenlerini, rastlantı, dostluk ve düş gibi günlük olayları konu edinen şiirler yazdı. Paul Eluard’ın şiirlerinden ve denemelerinden yapılan seçmeler dilimizde Seçme Şiirler (1961, 1983), Ağızda Bir Sevi (1964), Şiirler (1976), Eluard’dan Şiirler (1980) ve Ozan ve Gölgesi(1984) adlarıyla yayımlandı.
Başlıca Eserleri:
Ödev ve Tasa (1917), Barış İçin Şiirler (1918), Ölmeden Ölmek (1924), Acının Başkenti (1926), Halk Gülü (1934), Verimli Gözler (1936), Özgür Eller (1937), Şiir ve Gerçek (1942), Alman Buluşması (1944), Yaşama Onuru (1944), Siyasal Şiirler (1948), Bir Ahlak Dersi (1949), Herşeyi Söyle (1951), Anka (1951).
Diğer dosyaları incelemek için tıklayın.