Asker ile Denizci, yeni doğan bebeğine duyduğu yoğun sevgi ile kimliğindeki sarsıcı değişim arasında sıkışıp kalan bir kadının iç dünyasını gözler önüne seriyor. Genç kadın, bebeğine bakmak ve onun için her şeyini feda etmek zorunda olduğunu hissetse de bu durumun onu giderek yalnızlaştırdığı ve özgürlüğünden kopardığını da düşünüyor. Evliliğinde giderek daha fazla izole olan ve kendini toplumun anneliğe biçtiği roller içinde sıkışmış hisseden bu kadın, aşk, bireysel özgürlük, sorumluluk ve bağlılık gibi kavramları yeniden sorgulamaya başlıyor.
Asker ile Denizci, sadece bir annenin hikâyesi değil, aynı zamanda kadınların annelikle birlikte yaşadığı kimlik bunalımını, toplumsal eşitsizlikleri ve görünmez emeği de çarpıcı bir biçimde ele alıyor. Başkahraman, kendini “Asker” olarak tanımlarken, oğlu “Denizci” oluyor. Bu metafor, anneliğin bir savaş alanı gibi olduğunu, sürekli bir mücadele ve özveri gerektirdiğini ima ediyor.
Romanın başkahramanı, doğumun onu nasıl paramparça ettiğini, özgürlüğünü nasıl kaybettiğini anlatırken aynı zamanda bir çocuğun annesi için nasıl bir evren anlamına gelebileceğini de gözler önüne seriyor. Kilroy, toplumun annelikle ilgili romantize edilmiş anlatısını yerle bir ederken aynı zamanda toplumsal cinsiyet rollerini ve eşitsizlikleri de ele alıyor.
Kitaptan bir bölüm
Senin için fazla yaşlıyım. Bunu şimdi görüyorum. Artık büyüme vakti geldiğini. Kendimi genç sanıyordum ama derken sen bir kor gibi hayatıma düştün ve bu da gençliğin sonu oldu. Bu hıza zor yetişiyorum. Gayret ediyorum, sahiden, ama zorlanıyorum. Akşam çöktüğünde, şu benim eski düşmanım merdivenleri göze alamıyorum. Oraya çöküyor, kalkacak dermanı bulmaya çalışıyorum. Ama her gece, ne kadar bitap olsam da senin uyuyan yüzüne uzun uzun bakıyorum. Evet, evet, biliyorum: sabahtan akşama kadar birbirimize bağırıyoruz, çığlık çığlığa ama sen uyurken sana olan sevgim yatağına sığmayıp taşıyor. Bunu uyuyan bedenine mırıldanıyorum. Bunun sana bir faydası yok ama yine de. Burada oturuyorum. Ne kadar güzel olduğuna dair bir fikrin var mı? Fotoğraflar onu pek yakalayamıyor.
Bir gün gelip seninle konuşmayacağız diye kaygılanıyorum. Bu hep olan bir şey. Dönüp her şeyden beni sorumlu tutacaksın. Henüz gerçekleşmemiş şeyler benim hatam olacak. Yaptıklarım ve yapamadıklarım. Bu yüzden şunu istiyorum: Hep konuşalım. Beni hayatından silip atma. Gün gelecek evden gideceksin ve olması gereken de bu. Bir yanımla bunu sabırsızlıkla bekliyorum. Ama bir de şu yanı var işin. İsimlerimizin taştan bir çıpaya kazınmış olduğunu gördüm rüyamda, sonsuza kadar. Bir anlamda zaten öyle.
Claire Kilroy Kimdir?
Claire Kilroy, 1973 doğumlu İrlandalı bir yazar ve çağdaş edebiyatın dikkat çeken isimlerinden biri. 2003 yılında yayımladığı All Summer adlı romanıyla büyük bir çıkış yaptı ve İrlanda’nın prestijli Rooney Ödülü’ne layık görüldü. Bunu, Tenderwire ve The Devil I Know gibi ses getiren romanlar izledi.
Ancak Kilroy’un yazarlık kariyerinde 11 yıllık bir duraklama oldu. 2015’te Winter Papers adlı edebiyat dergisinde yayımladığı F for Phone adlı makalesinde, anneliğin kendisini nasıl yazmaktan uzaklaştırdığını ve bu sürecin onun için ne kadar zorlayıcı olduğunu anlattı. 2023’te yayımlanan Asker ile Denizci ise bu sessizliği bozarak, anneliğin getirdiği fiziksel ve duygusal dönüşümü ustalıkla işleyen bir roman olarak büyük yankı uyandırdı.
Kilroy’un eserleri, insan psikolojisine dair derinlemesine gözlemleri, çarpıcı anlatımı ve toplumsal meselelere getirdiği yenilikçi bakış açısıyla dikkat çekiyor. Asker ile Denizci, yazarın en kişisel ve en cesur romanı olarak kabul ediliyor ve çağdaş edebiyatın en önemli annelik anlatılarından biri olarak görülüyor.
Kaynaklar
Soldier Sailor by Claire Kilroy review – a mother’s confession after the fight of her life
Yeni çıkan kitap tanıtımlarını incelemek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok