Yapay zekâ çeviri programları uzun zamandır hayatımızda olmasına rağmen son yıllarda hem sayılarının hem yaptıkları çevirilerin kalitesinin artması akıllara kaçınılmaz olarak Yapay zekâ çevirmenlerin yerini alabilir mi?” sorusunu getiriyor. 

Yasemin Kaya – Utku Özer

Yapay zekâ programlarının gelişimi aldı başını gidiyor. Öyle ki aralarında Elon Musk, Erik Brynjolfsson ve Alan Guth gibi isimlerin de bulunduğu bir grup tanınmış bilim insanı ve teknoloji lideri yapay zekâ ile ilgili gelişmelerin kontrolden çıktığını belirterek etik ve güvenlik endişeleri taşıdıklarını ifade ettiler. Hatta tüm yapay zekâ laboratuvarlarının GPT-4’ten daha güçlü yapay zekâ sistemlerinin eğitimini en az 6 ay boyunca durdurmaları çağrısında bulundular. Bu amaçla kaleme aldıkları mektupta böyle bir duraklama hızlı bir şekilde hayata geçirilemezse, hükümetlerin devreye girmesini ve bir moratoryum başlatmasını istiyorlar. Son olarak da yapay zekânın “babası” olarak görülen Geoffrey Hinton chatbot olarak bilinen sohbet robotlarının insan beyninin bilgi kapasitesini aşmaya yakın olduğunu söyledi ve yapay zekâ şirketlerinin tehlikeli bir yarışa girdiklerini belirterek yapay zekânın risklerini özgürce konuşabilmek için Google’daki görevinden istifa ettiğini de açıkladı. ChatGPT işimizi elimizden alır mı derken konu nerelere geldi. 🙂

Bu dosyamızda yapay zekâ programlarının çeviri uygulamalarını mercek altına alacağız ve “yapay zekâ çevirmenlerin yerini alabilir mi?” sorusuna cevap arayacağız. Bu konuda hem yapılan bilimsel çalışmalardan çıkan değerlendirmelere hem de konunun uzmanlarının görüşlerine yer verdik. Yazının sonunda da bir karşılaştırma imkânı olsun diye pek sevdiğimiz Muhteşem Gatsby kitabından birkaç satırın farklı yayınevleri ile çeviri programları tarafından yapılan çevirilerine yer verdik. Takdir sizlerin. 🙂

Çeviride yapay zekâ uygulamaları 

Çevirinin başlangıcı, yazının MÖ 3500’lerde bulunmasından 200-300 yıl sonrasına; Sümer dilinden Sami dillerine yapılan çevirilere kadar gidiyor. Mısır seferi sırasında Napolyon’un askerleri tarafından bulunan ve MÖ 196’da yazıldığı tahmin edilen Rosetta taşı üzerindeki 3 dilde çeviri, muhtemel kaybolmuş dilleri ve uygarlıkları bulma konusunda bir dönüm noktası kabul ediliyor. Çeviri faaliyeti ilkin idari bir yönetim meselesi olarak başlayıp sonrasında kültür, bilim ve sanat alanlarında yayılıyor. Antik veya Orta Çağ’da yapılan diller arası çevirilerin birebir olması beklenmiyor hatta oldukça keyfi kültürel uyarlamalar söz konusu oluyor. Modern çağda ise çeviri yapma bir meslek haline gelip etiği ve ilkeleriyle şekilleniyor. 

Teknolojik gelişmeler, özelinde yapay zekâ alanındaki ilerlemeler, çeviri alanında da iş yapış süreçlerini etkiliyor, değiştiriyor, dönüştürüyor. Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Şahin “Bilgisayar Destekli Çeviri” adlı kitabında konuyu “Merkezinde dilin yer aldığı çeviri ediminde de teknolojinin katkıları hissedilmektedir ve teknoloji birçok metin için çeviri sürecinin kaçınılmaz bileşenlerinden biri hâline gelmektedir.” şeklinde özetliyor.

Çeviri alanında teknolojinin kullanması 1950’li yıllara kadar uzanıyor. O dönemde çok ilkel bilgisayarlarla sadece basit kurallara dayalı çeviriler yapılırken, 1980’li yıllarda istatistiksel çeviri yöntemleri geliştiriliyor, 2010’lu yıllarda ise insan beyninin çalışma şeklini taklit eden yapay zekâ modelleri olan sinir ağ tabanlı çeviri yöntemleri ortaya çıkıyor. Bunlar kaynak metni bir vektör (sayı dizisi) olarak kodlayan ve bu vektörü hedef dile çeviren modeller olarak hem kaynak hem de hedef dilin anlamını ve bağlamını daha iyi yakalıyor. Sinir ağ tabanlı çeviri yöntemleri, günümüzde en popüler ve başarılı yapay zekâ çeviri programları olarak görülüyor. Bu programlardan Google TranslateDeepLAlexa Translations , Bing Microsoft TranslatorTaiaMirai TranslateSonix öne çıkıyor.

Yapay zekâ çeviri programlarının iş hayatında yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanması çeviri için harcanacak zaman ve iş gücü maliyetlerini önemli ölçüde aşağıya çekmeye başladı. Prof. Dr. Mehmet Şahin’in kitabında, bilgisayar çevirisinin çevirmen tarafından düzeltmesinin bir çevirmen tarafından yapılan çevirinin yaklaşık yarısı kadar zamanda tamamlanabildiğini aktarıyor. Özellikle hukuk, mühendislik gibi teknik metinlerde yapay zekâ çeviri programlarının yaygınlaştığı hatta “yapay zekâ çevirisini düzenleme” olarak yeni bir iş alanı yaratıldığı görülüyor çünkü bu alanlarda bile yapay zekâ çevirilerine tam olarak güvenmek mümkün değil. 

The Economist’de çıkan konuyla ilgili yazıda, Madrid’de bir hukuk bürosunda çalışan bir çevirmenin yapay zekâ çevirilerinin kültürel nüansları yakayalamanın yanında nasıl hukuki sonuçları etkileyebilecek teknik hatalar da yaptığını tespit ettiği aktarılıyor.

Özellikle edebiyat eserleri söz konusu olduğunda durum biraz daha karmaşıklaşıyor. İşin içine sadece insanlar tarafından anlaşılabilecek ve anlatılabilecek duygular, düşünceler, kültürel ve yerel özellikler, anlatılar, söyleyişler girdiğinde makine çevirisinin ne kadar başarılı olabileceği çok şüpheli.

Bütün bu tartışmalara rağmen çeviride yapay zekâ kullanımı gün geçtikçe artıyor. Üstelik çeviride yapay zekâ kullanılmasının savunanların sayısı hiç de az değil. Yapay zekânın özellikle teknik metinlerde çevirmenleri sürekli tekrar eden sıkıcı çevirilerden kurtardığını savunanlar da var, bu sayede zaman ve iş gücü maliyetlerinin düşürülmesiyle artık daha fazla kitabın daha çok dile çevrilebileceğini öne sürenler de. Ancak konu aslında bu kadar basit değil. Bu yüzden aklımızdaki soruları konunun uzmanlarına sormaya karar verdik.

Yayıncılık dünyasında durum ne? Artık kitapların kapağında çevirmen yerinde yapay zekâ isimleri mi göreceğiz?Yapay zekâ çevirileri hangi alanda daha başarılı? Çevirmenler yapay zekâ programlarını kullanıyorlar mı? Yanıtları yazımızın devamında.

Mekanikleşen dil, makineyle yarışan uzmanlar, kültürel şifreler, çeviri kokusu

Bookinton editörlerinden biri olan çevirmen Ferdağ Forsetti yapay zekâ programlarının kullanımının kolay olmadığını ve alınan sonucun yetersiz olduğunu düşünüyor; “Yapay zekânın yaptığı çeviriler doğrudan kullanıldığında elbette kaliteli değil fakat siz yapay zekâyı yönlendirip yaptırtıyorsanız belki bir sonuç alınabilir. Yine de bu haliyle yeterli değil.”diyor. Forsetti’ye göre yapay zekânın çevirmenlerin yerini alması mümkün değil. Editörümüz şu şekilde devam ediyor, “Yapay zekânın hem cevap verme kapasitesi hem hız hem de bilgi açısından çok açığı var. Bilgileri aldığı kaynakların doğruluğu tartışılır olduğundan güvenilemez. Teknik ve hukuk alanlarındaki çeviriler kullanılamaz. Bunu yapay zekânın kendisi de itiraf ediyor. Bir hukuk uzmanına ya da teknik uzmana danışın diyor.” Ferdağ Forsetti yapay zekâya güvenerek bir çevirinin tamamen bu programlara yaptırılamayacağını düşünüyor. Edebî çeviriler konusunda ise yapay zekâ çevirilerinin “başarısız ve kalitesiz” olacağı görüşünde. 

Bugüne kadar yüzden fazla kitabın çevirisini yaparak dilimize kazandıran değerli çevirmen Duygu Akın da edebî çevirilerde yapay zekânın çevirmenin yerini alabileceğini düşünmüyor: 

Edebî çeviriye gelince; bu çeviriler sadece anlam ve kelimenin çevirisi değildir. Edebî çeviri, toplumsal tarihten o toplumun popüler kültürüne, yerel yazından yerel dile, dilin türlü oyun ve araçlarından şifreli ya da imalı anlatımlarına ve başka birçok unsura varana dek sayısız kültürel şifrenin alınıp önce deşifre edilmesini sonra aslına sadık biçimde ve gereğince yerelleştirilerek başka bir kültüre aktarılmasını içerir. Kısacası edebî çeviride, kültür kültüre tercüme edilir. Bu durumda bana göre kayıp verilmemesi imkânsızdır ama ne denli az kayıp verileceği, çeviriyi yapana bağlıdır. Çevirmen, elindeki metni öncelikle edebiyatın kullandığı (saymaya başlarsak bu sayfaya sığmaz) tüm araçları göönüne alarak, bunun yanında kültürel tüm etkileri de ayırt etmeye çalışarak deşifre eder. Bu deşifre sürecinde yanlış anladığı veya hiç algılayamadığı, gözden kaçırdığı her bir unsur, çeviri metinde bir kayba dönüşür.

Ancak deşifre kısmı, işin henüz başlangıcıdır. Ardından dönüştürme gelir. Burada da çevirmen kültürü kültüre aktarma yolunda sadakati bozmadan neler yapabileceğine bakar. Bu aşama için burada ayrıntısına girmemizi imkânsız kılacak kadar çok yöntem, üslup, teknik mevcuttur. Bana göre çevirmen daima yazarın üslubunu yansıtmalıdır ama şunu biliyoruz ki kendi üslubu ağır basan (özellikle eski nesil) çevirmenler de var. Böyle bakınca iş daha da karmaşıklaşıyor.

Eğer yapay zekâ yukarıda anlattıklarımın tamamına hâkim olabilse, bir kültürün tüm şifrelerini çözüp diğer kültürün tüm şifrelerine uygun biçimde aktarabilse, o zaman edebî çeviriyi yapay zekâya teslim edebiliriz… Derdim ama diyemiyorum çünkü edebî çeviri bundan da ibaret değil. Edebî çeviride bir de akıcılığı sağlama, orijinal metinde kullanılan dilin tadını çeviri metne yansıtabilme, yazarın üslubu her neyse onu çeviri metne aktarabilme, dilde lezzeti yakalayabilme gibi bazı önemli noktalar var ki bunlar aslında bir romanı, bir metni okunur kılmakla okunmaz kılmak arasındaki farka denk geliyor. Bu farkı yaratan ise bana göre çevirmenin, bulduğu çözümlerin yaratıcılığı. 

Yapay zekânın şimdilik bu incelikleri ayırt edecek donanımın çok azına sahip olduğunu düşünüyorum. İleride ise yeteneği geliştirilse, kültürel şifrelerde daha zeki olsa bile, yaratıcılıkta insanın yerini alabileceğini sanmıyorum. Çok ileri aşamada, yaratıcılık ve diğer inceliklerin metne işlenmesi belki çevirmenin editör olarak çalışmasıyla sağlanır. Yani yapay zekânın çevirdiği metni çevirmen bir editör gibi ele alıp baştan sona inceleyebilir, düzeltebilir. Ancak o günlerin de yakın olduğunu sanmıyorum.”

Bununla birlikte Akın, yapay zekâ çeviri programlarının kullanılmasına tamamen karşı değil. Edebî metinler dışarıda bırakıldığında belli birtakım konulara dikkat edilmek koşuluyla çeviride yapay zekâdan yararlanılabileceği görüşünde: 

Yapay zekâyla yapılan çeviriye, bir yandan içeriği, alanı ve konusuna göre, diğer yandan hangi dilden hangi dile çevrildiğine göre bakmak gerektiğini ve bu bağlamda farklı değerlendirmeler yapılabileceğini düşünüyorum.

Çeviri içeriğinin yapay zekâ kullanımı açısından önemli olduğunu düşünmemin nedeni, yapay zekânın teknik konular, iş yazışmaları ve tanıtım promosyon vb gibi edebî çevirinin barındırdığı incelik, detay ve türlü anlatım araçlarını nispeten az içeren alanlarda, özellikle Türkçeden İngilizceye çeviride, son okuma ve kontrol yapıldığı takdirde iyi bir asistan olarak kullanılabileceğini düşünüyorum.”

Duygu Akın da yapay zekânın çevirmenlerin yerini alamayacağını, en azından bunun kısa vadede gerçekleşmeyeceğini düşünüyor:

Yapay zekâ çevirmenin yerini almasa da çevirmenin tekniği ve üslubunu çözümleyebilir, bunun üzerinden kendini geliştirebilir, günün birinde de çevirmenin editör gibi konumlanmasına neden olabilir diye düşünüyorum ancak bunun kısa vadede olacağını sanmıyorum. En azından edebî çeviriler için uzun süre insan eline, zekâsına ve yaratıcılığına muhtacız.”

Yapay zekânın edebî metinlerde çevirmenin üslubunu koruyacağı yeni bir algoritma üzerine çalışan Prof. Dr. Mehmet Şahin’e göre de: 

Edebî metinler elbette yapay zekânın çok başarılı olduğu bir alan değil ancak bu konuda da sürekli çalışmalar yapılıyor. Son on yılda edebî makine çevirisi konusunda yapılan deneyler giderek artan bir başarı oranına işaret ediyor. Bunun yakın gelecekte yayıncılık sektörüne de etkileri olacaktır.” Şahin’in dile getirdiği bu etkilerden biri yapay zekânın çevirmenlerin koşullarını olumsuz etkilemenin yanı sıra birçok alanda onların yerini de alabilecek olması:

“Çevirmenler artık makineyle yarışan uzmanlara dönüştüler. Yapay zekânın açıklarını yakalayabilen üstün çevirmenler çağı başlamış durumda. Bilgisayarlara ve yapay zekâ programlarına bağımlılık her sektörde giderek artıyor. Bunun üretim ilişkilerine, toplumsal yapıya etkileri de kaçınılmaz. İnsanın yerini alacak makinelere ve algoritmalara sahip olanlarla, makineye karşı kendini ispatlamak zorunda bırakılan topluluklar arasında bir mücadeleye tanık olacağız gibi görünüyor.”

Konu hakkında görüşlerine başvurduğumuz Çevirmenler Meslek Birliği (ÇEVBİR) konunun çoğunlukla bilinmeyen farklı bir boyuna dikkat çekiyor. Otomatik çeviri programlarının II. Dünya Savaşı’ndan sonra devletlerin birbirleri hakkında istihbarat toplama ihtiyacı kapsamında geliştirildiğini belirten ÇEVBİR’e göre:

“Çeviriyi çeviri yapan unsur, metnin bağlamına göre değişen nüansları yakalayabilmektir; özgün metindeki ince anlamları, üslup özelliklerini, duyguyu, ezgiyi vs. yansıtabilmektir. Otomatik çeviri programları tam tersine motamot çeviriyi hedefler çünkü ister diyelim Irakta görevlendirilmiş ABD askerleri söz konusu olsun, isterse Kaliforniyada üretilip Seulde satılacak bir ürünün kullanım kılavuzu, hepsinde asıl amaç “bire bir aktarım”dır; yorumlamaya, bağlam üzerine düşünmeye, nüansları yansıtmaya yer yoktur, bunlar bilakis arzu edilmez. Hâl böyle olunca da, adı üstünde otomatik çeviridir ortaya çıkan sonuç, mekaniktir. Gözlerden kaçan önemli bir tehlike ise, bu programlar büsbütün yaygınlaştıkça insanların bu mekanik dile alışması, zamanla doğru/iyi çeviri ile yanlış/kötü çeviriyi hiç ayırt edemez hâle gelmeleri.”

Dilin mekanikleşmesi sürecini Prof. Dr. Mehmet Şahin’in şu sözleri çok net bir biçimde açıklıyor:

Son yıllarda giderek artan veri hacmi büyük dil modellerinin geliştirilmesine olanak sağladı ve yapay zekâyla yapılan çeviri hacmini de artırdı. Bu çeviriler birçok dil çiftinde yüksek kesinlik ve akıcılık derecesine ulaşıyor. İnsanların yaptığı çeviri ya da bir başka deyişle organik çeviri (Fransızlar biyo-çeviri de diyor) ile yapay çeviri arasındaki fark birçok metin türü için fark edilmesi zor hâle geldi. Bu tür metinler internet ortamına girdikçe insanların makineler tarafından taklit edilen dile olan maruzluğu da giderek artıyor. Bunun yakın gelecekte ne tür etkileri olacağını hep birlikte göreceğiz. “Çeviri kokusu” alan insanların sayısı azalıyor.”

Yapay zekânın yaygınlaşmasının tek tehlikesi dilin mekanikleşmesi değil. Bu süreç özellikle çevirmenler için oldukça büyük sorunlar doğurma potansiyeli taşıyor. Bu noktaya dikkat çeken ÇEVBİR’e göre, 

Makine çevirisinin savunma sanayii dışındaki sektörlere yayılmasındaki temel hedef, iş gücünü ucuzlaştırmak; bütün otomasyon süreçlerinin hedefi bu zaten. Çevirmenlere telif ödemek yerine makine çevirisi programlarını kullanma ve bu uygulamaların ürettiği mekanik metinleri bir editöre düzelttirme fikri, yayınevi yöneticileri tarafından cazip bir seçenekmiş gibi dillendirilmeye başladı bile. Emek boyutu başta olmak üzere üretim sürecini olabildiğince ucuzlaştırmak hiç kuşkusuz her sermayedarın hedefi ve bu amaçla nitelikten ödün vermekten kaçınmadıkları da malum. Dolayısıyla, zaten sürekli hak mücadelesi yürütmek zorunda olan çevirmenlerin, önlem alınmadığı takdirde bu süreçte büsbütün savunmasız kalmaları muhtemel.”

Aynı noktaya dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Şahin ise şunları söylüyor:  

Birçok çevirmen kapitalist piyasa koşullarında bilgisayar destekli çeviri araçlarını ve makine çevirisini kullanmak zorunda kalıyor. Serbest çevirmenler için rekabetin, zamanla yarışın ve geçim kaygısının bir sonucu olarak; dil hizmetleri sunan şirketlerde çalışan çevirmenler içinse bu tür araçların iş akışlarına tamamen entegre etmiş durumda olmasının sonucu olarak bilgisayar ve yapay zekâ programlarını kullanmamak gibi bir tercih yapmak neredeyse imkânsız hâle geldi. Bu tür programları kullanmanın özgünlüğe, eser sahipliğine, ücretlendirmeye, gizliliğe ve çevirmenliğin sürdürülebilirliğine dair önemli etkileri ortaya çıkıyor ve bu etkiler kendini yakın gelecekte daha çok hissettirecektir. Değerli meslektaşım Sabri Gürsesle bu konuları geçtiğimiz aylarda yayımlanan bir makalemizde de ayrıntısıyla işlemiştik.

Bunun önüne geçmek ve çevirmenlerin haklarını korumak için ne yapılması gerektiği konusunda ise ÇEVBİR zaten başlamış olan bir sürece işaret ediyor:

Fransa başta olmak üzere birçok yerde çevirmenler, makine çevirisine karşı kendi mesleki konumlarını savunmanın ötesinde, genel olarak edebiyatın, sanatın, dilin bu şekilde mekanikleştirilmesine karşı çıkıyor, insan yaratıcılığının otomatik çıktılara indirgenmesine direniyorlar. Özetle, makine çevirisinin tehlikeleri, yalnızca çevirmenlerin olası iş veya hak kayıplarıyla sınırlı değil. Okurların da bu süreçte çevirmenlerle dayanışma içinde olması, bu açıdan elzem.”

Dolayısıyla bu noktada biz okurlara da büyük sorumluluk düşüyor.

Denemesek olmazdı!

Yapay zekâ programlarının çeviri becerisi konusunda küçük bir denemeyle karşınızdayız.☺ Pek sevdiğimiz Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby) kitabının orijinal dilindeki birinci bölümünün başındaki üç cümlenin 5 farklı yayınevi ve 4 yapay zekâ dil programı tarafından yapılan çevirilerini aşağıda takdirlerinize sunuyoruz. Çevirileri karşılaştırırken yazının önceki bölümlerinde öğrendiğimiz çevirinin akıcı, tutarlı ve doğal olması, yazım ve noktalama kurallarına uyması, tercüme kokmaması, kültürel veya teknik hatalar içermemesi, yazarın ve eserin stilini yansıtabilmesi gerektiği bilgilerini de aklımıza tutuyoruz. Şimdi birlikte F. Scott Fitzgerald’ın çok sevdiğimiz kitabının girişinin çevirilerine bakalım.

Orijinal metin: 
In my younger and more vulnerable years my father gave me some advice that I’ve been turning over in my mind ever since.
“Whenever you feel like criticizing any one,” he told me, “just remember that all the people in this world haven’t had the advantages that you’ve had.”
He didn’t say any more but we’ve always been unusually communicative in a reserved way, and I understood that he meant a great deal more than that. In consequence, I am inclined to reserve all judgments, a habit that has opened up many curious natures to me and also made me the victim of not a few veteran bores. 

Çevirmenlerden:

Ferit Burak Aydar çevirisi (Turkuvaz Kitap)
Başımda kavak yelleri esen o yaşlarda babam kulağıma küpe olan bir nasihatte bulunmuştu. 
“Birini eleştirecek olduğunda,” demişti, “bu dünyada her insanın seninle aynı ayrıcalıklara sahip olmadığını hatırla yeter.”
Başka da bir şey dememişti, ama zaten onunla her zaman sıra dışı bir iletişimimiz olmuştu; konuşmadan anlaşırdık biz ve onun bu söylediğinden çok daha fazlasını kastettiğini anlamıştım. Bundan ötürü, yargılarımı hep kendime saklamaya meyilliyimdir, bu huy tuhaf tıynetli birçok insanı çekmemi sağladığı gibi, beni sıkıcılıkla işinin ehli olan birkaç tipin de kurbanı yapmıştır. 

Fadime Kahya çevirisi (İş Bankası Kültür Yayınları)
Daha genç ve kırılgan olduğum yaşlarımda babamın verdiği bir öğüt, o günden beri aklımdan hiç çıkmaz.
“Birisini eleştirmeye kalkıştığında,” dedi bana, “şu dünyada her insanın senin sahip bulunduğun ayrıcalıklara sahip olmadığını hiç aklından çıkarma.”
Başka bir şey söylemedi, ama zaten birbirimizle konuşurken aramızda hep alışılmadık bir mesafe olagelmiştir; anladığım kadarıyla bundan çok daha fazlasını kastediyordu. Bu yüzden de tüm yargıları kendime saklama eğilimindeydim ve bu alışkanlığım, acayip yaradılışlı pek çok kişinin bana açılmasını sağlamış ve aynı zamanda da beni öyle bir kurban durumuna sokmuştur ki benden daha deneyimli kişiler bile katlanamaz buna. 

Mehmet Ortaç çevirisi (Ren Kitap) 
Daha genç ve kırılgan yıllarımda o zamandan beri aklımdan geçirip durduğum fikirleri bana babam tavsiye olarak vermiştir. 
“Ne zaman birisini eleştirmek istersen, dünyadaki bütün insanların, senin sahip olduğun avantajlara sahip olmadıklarını asla unutma,” demişti bana. 
Bu konuda bana başka bir şey söylememişti ama aramızdaki iletişim konusunda her zaman kısıtlı bir bağımız olmuştu ve ben onun ima ettiğinin, söylediğinden çok daha fazla anlam taşıdığını anlamıştım. Sonuç olarak bütün yargıları değerlendirmek gibi basit bir eğilime sahibimdir. Bu alışkanlığım birçok enteresan gerçekle karşılaşmamı sağlamakla beraber başıma birkaç kere de belaya sokmuştur.

Figen Yanık çevirisi (Remzi Kitabevi)
Çok daha genç ve toy olduğum yıllarda, babamın hiç aklımdan çıkmayan bir öğüdü olmuştu: 
“Birini eleştirmeye niyetlendiğinde,” demişti, “yeryüzünde herkesin senin imkânlarına doğmadığını hatırla, yeter.”
Başka bir şey dememişti ama babamla her zaman bize has bir ketumlukla az konuşarak anlaştığımız için, söylediğinden çok daha fazlasını kast ettiğini anlamıştım. Babamın bu öğüdünden sonra insanlarla ilgili bütün yargılarımı kendime saklamayı huy edindim, bu sayede pek çok ilginç insan tanıdım, ama sıkıcılıkta kimsenin eline su dökemeyeceği nicelerinin de mağduru oldum.

Can Yücel çevirisi (Bilge Kültür Sanat Yayınları)
Toy çağımda bir öğüt vermişti babam, hala küpedir kulağıma. 
“Ne zaman,” demişti, “birini tenkide davranacak olsan, hatırdan çıkarma, herkes senin imkanlarında gelmemiştir dünyaya!”
Bu kadarcıkla bağlamıştı sözü ama, oldum olası babamla böyle kapalı konuşup şıp diye anlayışıverdiğimiz için, bu öğüdün altında da çok daha başka şeylerin yattığını sezmiştim. O zaman bu zaman, sağı solu yargılamaktan kaçınır oldum; bu huy beni nice tuhaf tabiatlı insanlarla kaynaştırdığı gibi, bir alay can sıkıcı kimseye de kurban kıldı.

Yapay zekâ çevirileri:

DeepL
Daha genç ve savunmasız olduğum yıllarda babam bana o zamandan beri zihnimde evirip çevirdiğim bir öğüt vermişti.
“Ne zaman birini eleştirmek istesen,” demişti bana, “bu dünyadaki tüm insanların senin sahip olduğun avantajlara sahip olmadığını hatırla.”
Başka bir şey söylemedi ama biz her zaman alışılmadık bir şekilde çekingen bir iletişim içinde olduk ve bundan çok daha fazlasını kastettiğini anladım. Sonuç olarak, tüm yargılarımı saklı tutma eğilimindeyim; bu alışkanlık bana pek çok meraklı doğanın kapılarını açtı ve aynı zamanda beni birkaç kıdemli sıkıcının kurbanı yaptı. 

ChatGPT-4
Gençliğimde ve daha savunmasız olduğum yıllarda babam bana aklımdan hiç çıkarmadığım bir tavsiyede bulundu.
“Birini eleştirmek istediğin zaman,” dedi bana, “bu dünyadaki insanların hepsinin senin sahip olduğun avantajlara sahip olmadığını hatırla.”
Başka bir şey söylemedi ama biz her zaman alışılmadık bir şekilde iletişimliydik, biraz da ketumduk, ve bunun çok daha fazlasını kastettiğini anladım. Sonuç olarak, her türlü yargıya karşı mesafeli durmaya eğilimliyim, bu da bana birçok ilginç doğayı açtı ve aynı zamanda birkaç eski sıkıcıdan da kurban etti.

Google Translate
Daha genç ve daha savunmasız yıllarımda, babam bana o zamandan beri aklımda dönüp duran bazı tavsiyeler verdi.
“Birini eleştirmek istediğinde,” dedi bana, “bu dünyadaki tüm insanların senin sahip olduğun avantajlara sahip olmadığını hatırla.”
Daha fazla bir şey söylemedi ama biz her zaman alışılmadık bir şekilde içine kapanık bir şekilde iletişim kurduk ve onun bundan çok daha fazlasını kastettiğini anladım. Sonuç olarak, tüm yargıları saklı tutma eğilimindeyim; bu, bende pek çok merak uyandıran ve aynı zamanda beni birkaç kıdemli can sıkıntısının kurbanı yapan bir alışkanlık.

Reverso
Daha genç ve daha savunmasız olduğum yıllarda babam bana o zamandan beri aklımda dönüp durduğum bazı tavsiyeler verdi.
“Ne zaman birini eleştirmek istersen,” dedi bana, “sadece bu dünyadaki tüm insanların senin sahip olduğun avantajlara sahip olmadığını hatırla.”
Daha fazla bir şey söylemedi ama biz her zaman alışılmadık bir şekilde iletişimci olduk ve bundan çok daha fazlasını kastettiğini anladım. Sonuç olarak, tüm yargılarımı saklı tutma eğilimindeyim, bu alışkanlık bana birçok meraklı doğa açtı ve aynı zamanda beni birkaç gazi borusunun kurbanı yaptı. 

Bazı Muhteşem Gatsby çevirilerinin -insan veya makine tarafından çevrilmesinden bağımsız- orijinal metinden ne kadar farklılaştığı dikkatinizi çekti mi? Yapay zekâ çevirileri kelimenin az bilinen anlamı kullanıldığında bayağı çuvallıyor. Örneğin nature sözcüğünü görünce akıllarına hemen doğa geliyor. Çevirmenler tarafından yapılan metinlerde de orijinal metne göre anlam ve/veya akıcılık açısından sorunlu sayılabilecek çeviriler var. Bununla birlikte bir çevirmenin bir tarz ortaya koyduğunu da görüyoruz. Kitabın ilk çevirmeni olan Can Yücel çevirisi hangisi diye sorsak eminim pek çok okuyucumuz isimlere bakmadan da isabetli bir şekilde doğru çeviriyi bulur. Can Yücel’in çevirilerinde üslubu öylesine baskın ki onun çevirilerine Türkçeleştirilmiş orijinal eser desek yanlış olmaz. Can Yücel bir kitabı çevirmez adeta Türkçede yeniden yazar ki bu da Can Yücel’in alametifarikasıdır. 🙂 

Çevirmenler işsiz mi kalacak?

Peki, başta sorduğumuz soruyu sonda tekrarlayalım çevirmenler işsiz mi kalacak, çevirmenlerin yerini bilgisayarlar mı alacak? Bu yazımız çerçevesinde gördük ki bu soruya kesin bir evet veya hayır demek zor. Şurası kesin ki gelecekte de teknolojiyi rakip değil kolaylaştırıcı görerek çeviride bilgisayar desteği alan çevirmenler daha az işlerini kaybetme kaygısı taşıyacak ve belki de daha çok çeviri yapacaklar. Özellikle teknik ve kurgu dışı metinlerde yapay zekâ programları kullanmak zaman ve iş gücü maliyetlerini azaltacak. Ancak konu edebî çevirilere gelince yapay zekânın insan yaratıcılığına ulaşması yakın bir gelecekte mümkün gözükmüyor. Hele de yaptıkları büyülü çevirileriyle bize okur olma hazzını yaşatan çevirmenler her dönem kıymetlimiz olmaya devam edecekler. Elleri dert görmesin.  


Konuyla ilgilenenlere ek öneriler

  • Mehmet Şahin‘in duyurduğu üzere 11-13 Eylül 2023 tarihlerinde Boğaziçi Üniversitesinde Çeviri Teknolojileri Kongresi gerçekleştirilecek.
  • Socrates Derginin Geri Dönüyoruz Podcasti 31.Bölümü tercüme üzerine. Mahir Ünsal Eriş ve Töre Sivrioğlu’nun keyifli sohbetini dinlemenizi de öneririz.

Kaynaklar 

Diğer dosya konularını incelemek için tıklayın.