Şeker Portakalı – José Mauro De Vasconcelos
Yazan: Tuğba Gönderim Akbaş
Yaşanmamış bir çocukluğun yarattığı boşluk, o boşlukta kaybolan beş yaşındaki bir çocuk ve çocuğun içinde ısrarla şakımaya devam eden küçük bir kuş… Zezé ile tanışmaya hazır mısın sevgili okuyucu? Peki ya içindeki küçük kuş, hâlâ orada mı? José Mauro De Vasconcelos’un Can Yayınlarından yayımlanan unutulmaz eseri Şeker Portakalı’nı inceliyoruz.
Orjinal Adı: O Meu Pé de Laranja Lima
Ülke: Brezilya
Türü: Otobiyografik Roman
Okur Yaşı: Çocuklar ve içindeki çocukla hâlâ konuşanlar
Sayfa Sayısı: 183 Sayfa
Çevirmen: Emrah İmre
Çeviri: ?
İmla: ☹️
Ebat: 12,5 x 19,5 cm
İnceleme
Şeker Portakalı, dünyaca ünlü yazar José Mauro De Vasconcelos’un, günün birinde şefkati keşfeden Zezé’nin hikâyesini anlattığı otobiyografik bir roman. Kendi çocukluğunun yaralarına Zezé ile yara bandı olmak isteyen yazar, bize çocukluğun masum dünyasına, Zezé’nin çocuk gözleriyle bakma fırsatı sunuyor. Bu kitabı elinize aldığınız andan itibaren çocuk elleriyle dokunup çocuk aklıyla düşünüyor; olaylara çocuk kalbiyle yaklaşıyorsunuz.
Yazarın yalın ve çarpıcı anlatımı ile fark etmeden Zezé’ye dönüşüyor; ellerinizin küçülüp, kalbinizin büyüdüğünü hissediyorsunuz. Yazarın çocuk dili, kahramanı alıp kollarınızın arasına bırakıyor. Zezé, ete kemiğe bürünüp karşınızda dikiliyor ve siz Zezé’nin kocaman gözlerini üzerinizde hissediyorsunuz. Çocukluk acılarının karşısında durma isteği sarıyor benliğinizi, yer yer hesap sormak istiyorsunuz. Birden zihnin derinliklerinde gizlediğiniz, yolunu bile unuttuğunuz odalara açılıyor kapılar bu kitapla.
Evrende her şey zıttıyla var olur
Kitapta acı, şefkatle; sevgi, nefretle; mutluluk, hüzünle iç içe ve bu duyguların nerede birbirinden ayrılıp, nerede tekrar birleştiği pek de anlaşılmıyor. Yazarın ustalıkla kullandığı zıtlıklar, olayların üzerimizdeki etkisini artırıyor. Yazar, bu kavramları hissettirmekle kalmayıp aynı zamanda sorgulamamızı da sağlıyor.
Kitapta Zezé’nin yepyeni duygularla tanışmasına, bu duyguları anlamlandırma çabasına şahit oluyoruz. Çocukluğun ufalanmış parçalarından, umut dolu bir hayat inşa etme isteğini; umuda ulaşmayı engelleyen kalın duvarların, sevgi ve şefkatle nasıl da yeni kapılar açabildiğini izliyoruz.
İçi oyulmuş bir çocukluğun ne ile doldurulduğunu görüyor ve aslında ne ile doldurulması gerektiğini sorguluyoruz. Acıyla tanışmış bir çocuğun karşısına çıkan “Portuga”nın acıyı şefkatle değiştirme yeteneğini ve çocuğun şefkatle nasıl da yeniden şekillendiğini fark ediyoruz. Peki ya beş yaşında bir çocuğun “Canım yansa da gülümsedim, bu acı sayesinde önemli bir şey keşfetmiştim. Portekizli, dünyada en sevdiğim insandı artık,” keşfi? Yeni bir kıta keşfine eş değer muazzamlıkta olmalı değil mi?
“Bilesin ki kalbimiz kocaman olduğu sürece sevdiğimiz her şey içine sığar”
Kitabın şüphesiz en sevdiğim cümlelerinden biri. Kitabın birçok cümlesi farklı duygular yaşamamıza sebebiyet veriyor; üzerinde uzun uzun düşünmemizi, konuşmamızı gerektiriyor ve her bir cümle üzerine içinizde sayfalarca yazma isteği beliriyor. Yazarın sürükleyici dili sizi olayların içine çekiyor. Yazarın süslü cümleler yerine tercih ettiği kısa ve çarpıcı ifadeler size kahramanlardan biri olduğunuzu hissettiriyor. Yazarla çıktığınız bu yolda Zezé ile keşfediyor, onunla büyüyorsunuz. Yolculuk sonunda mı? Sizi, başa dönmek isteyeceğinize temin edebilirim.
İçimdeki portakal ağacına
Şeker Portakalı, uzun yıllar duymamak adına kulaklarımı kapattığım, şimdimin mimarı çocukluğumu getirdi karşıma. Kitabı her okuduğumda gözlerimde oluşan ıslaklığın sebebi belki de kitabın bana hatırlattığı çocukluğumdur, bilemiyorum. Bu kitabı okuduktan sonra çocukluğumu karşıma aldım, sevdim, anladım ve ona anlattım; barıştım onunla. Şeker Portakalı’nın kökleri benim içimde de salındı, dalları bende yeşerdi, çiçeklendi; bana meyveler verdi. İçimde şakımak isteyen kuşa kulak vermeye başladım ve artık onun benimle olduğunu biliyorum. Peki ya siz artık biliyor musunuz? Yorumlarda buluşalım.
José Mauro De Vasconcelos kimdir?
Yazar, 26 Şubat 1920’de Rio de Janeiro’da; yarı Portekizli, yarı yerli yoksul bir ailenin on bir çocuğundan biri olarak dünyaya geldi. Ailesinin yoksulluğu nedeniyle çocukluğunu Brezilya’nın kuzeydoğusundaki Natal kentinde, akrabalarının yanında geçirdi. Okumayı kendi başına söktü. İki yıl tıp eğitimi alsa da eğitimine devam etmedi. Boks antrenörlüğü, balıkçılık, tarım işçiliği, garsonluk gibi pek çok işte çalıştı. Böylelikle farklı koşullarda birçok insanla karşılaştı. Bu durum ona eserlerini oluşturmakta oldukça fayda sağladı. Eserlerinde zorlu yaşam koşullarını, yoksulluğu ve şiddeti tüm çıplaklığıyla anlatan yazarın ilk eseri; 1942 yılında 22 yaşındayken yazdığı Yaban Muzu’dur. Yazarı dünya çapında tanıtan eser ise Zéze’nin hayat yolculuğunu anlatan üçlemenin ilki olan Şeker Portakalı’dır. Bu romanı on iki günde yazan Vasconcelos, “Ama onu yirmi yıldan fazla taşıdım yüreğimde,” diyerek kitabın kendisi için ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.
Yazarın diğer kitapları:
Kırmızı Papağan (1953), Deli Fişek (1963), Kayığım Rosinha (1965), Çıplak Sokak (1969), Kardeşim Rüzgâr Kardeşim Deniz (1972), Kristal Yelkenli (1973), Güneşi Uyandıralım (1974), Hayatın O Güzel Şarkısı (1974), Japon Sarayı (1976).
Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.
Işıl Duman –
Ne kadar ince ve hissettiren bir inceleme yazısı olmuş, teşekkürler bookinton, teşekkürler Tuğba hanım?
Selçuk Deniz –
Okumak istediğim fakat fırsatını bulamadığım bir kitap Şeker Portakalı. Bu incelemeden sonra mutlaka okurum.