2022 yılından beri “Ankara’dan bir evden merhaba” cümlesi ile başladığı, yakın tarihimizde iz bırakmış ama zamanla unutulmuş tuhaf ve ürkütücü olayları podcastleri ile bize ulaştıran Münevver Elif, bu kez kitaplaştırdığı hikayeler ile bize ulaşıyor.
Amatör bir uğraş olarak başladığı podcast deneyimi zaman içinde profesyonel bir mesleğe dönen ve şu anda hatırı sayılır bir dinleyici kitlesi olan Münevver Elif podcast tadında kaleme aldığı sürükleyici yazıları ile merak uyandırıcı bir okuma deneyimi sunuyor.
1920-1980’li yıllarda çoğu uzun süre halkı ve basını meşgul etmekle beraber unutulup giden gerçek ama akıl almaz olayların günümüze ulaşmasını sağlayan yazar, sadece bu hikayeleri anlatmakla kalmıyor, dönemine etkilerini, basına yansımalarını gözler önüne sererken, kültürel ve siyasal tarihimize de not düşüyor.
Münevver Elif kimdir?
Bugüne kadar yayımlanmış iki kitabı olan Münevver Elif, 2022 yılından beri Ankara’da Bir Ev adlı podcasti ile dinleyiciler ile buluşuyor. İlk kitabı Kimsesiz Fotoğraflara Hikayeler Kitapyurdu Doğrudan Yayıncılık tarafından basılmış. Bu kitapta sahaflarda, eskicilerde satılan kimsesiz fotoğraflardan ilham alınarak yazılan beş ayrı öykü yer alıyor.
Kitaptan bir alıntı
12 Nisan 1933 günü, işten çıkanlar ve vapura yetişmeye çalışanlarla Galata Köprüsü günün en kalabalık saatlerini yaşıyordu. Saat 17.30 sularında köprü üstünde bir silah sesi duyuldu ve genç birkadının kanlar içerisinde yere yığıldığı görüldü. Genç kadını vuran katil, kalabalığın oraya buraya kaçışmasından ve panikten faydalanıp koşarak uzaklaştı.
Olay yerine gelen polis, kadının hâlâ hayatta olduğunu görünce bir otomobile bindirerek hastaneye götürdü. Fakat yaralı kadınhastaneye vardıktan kısa süre sonra hayatını kaybetti. Hâlâ kimliği belirsizdi, üzerindeki eşyalar ve çantası karıştırıldı ama ne kimlikne de kim olduğunu gösterir bir işaret çıktı. Polis çantada sadece bir tayyare piyangosu bileti buldu. Biletin üzerine gidilerek nereden alındığı araştırıldı.
Olay günü gece yarısına doğru genç kadının adı ve adresi tespitedilmişti. Kadın İstanbul Yahudilerinden 26 yaşındaki Suzan’dı.Anadolu Ajansı’nda Fransızca daktilograf memuru olarak çalışıyordu. O dönem bu işle uğraşanlara daktilo denildiğinden bu cinayet de “daktilo kız cinayeti” olarak adlandırıldı.
Kitaptan bir bölüm okumak için tıklayınız
Yeni çıkan kitap tanıtımlarını incelemek için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok