Elena Ferrante kitaplarının Türkiye’de okurla buluşmasının yedinci yılındayız ve ilgi gün be gün artıyor. Anlaşılıyor ki 1800 sayfalık Napoli Dörtlemesi okurların birbirlerine önermesiyle böylesine uzun bir yol kat etti ve çok satar değil de hep satar roman fenomenine dönüştü. 

Eren Yücesan Cendey

Bu başarının arkasında yazarın kimliğini gizli tutmasının, adının uydurma olmasının yattığını düşünmüyorum çünkü bu bir anlık bir kıvılcım yaratsa da harlı ateşin asıl nedeni çağıl çağıl akan sözleri. 

Yazar Elsa Morante’ye hayranlığını gizlemeyen Elena Ferrante, müstear adını da onunkine benzeterek yarattığını açıklıyor. Bir Yazarın Yolculuğu adlı kitapta okurların, okudukları romanlar hakkında daha fazla bilgi edinmek istediklerinde yazarın kendine başvurmak, onun hayatı hakkında daha fazla bilgi edinmek istediklerini ama bunu anlamsız bulduğunu yazıyor. 

Aynı kitabın 281. sayfasında konuyla ilgili bir soruyu şu şekilde yanıtlıyor: 

“Müstear ad kullanan kişinin ödevinin giderek zenginleştiğini de söylemek istiyorum. İlk günden beri Elena Ferrante diye adlandırdığım kişi bir boşluk yarattıysa – toplumsal ve medyatik ritüellerde- ben Elena Ferrante metnin içinde – yazar merakımla ve kendimi sınama takıntımla- o boşluk dolsun diye kendimi kullanabilirim ve kullanmalıyım. Nasıl? Okura beni Elena Greco adını verdiğim anlatıcı birinci tekil şahıstan ayırt edebileceği unsurları sunarım ama öte yandan da Elena ve Lila için anlatabildiklerimle benim gerçek ve var olduğumu hissetmesini sağlarken sözcükleri öyle bir şekilde bir araya getiririm ki, kızlar canlı ve özgür olurlar. Metnin dışında var olmayan yazar, kendini metnin içinde ortaya koyar, kendini romana bilinçli bir şekilde ekler, magazinin dergisinin fotoğraflarında, kitapçıdaki sunumda, edebiyat şenliğinde, televizyon yayınında, edebiyat seyirliklerinde görünebileceğinden çok daha gerçek olacak şekilde işler. Tutkulu okur öyle bir konuma getirilir ki, her sözcükten, dilbilgisel ihlalden ya da metnin sentaks çözümünden, kitabın kahramanları, bir manzara, bir duygu yavaş ya da telaşlı bir eylem misali  yazarın fizyonomisini de sezebilsin. Böylece yazı hem onu üreten (insan kendini okura azami dürüstlükle sunmalıdır) hem de okuyan için daha merkezi bir hal alır. Bana öyle geliyor ki bu, bir kitapçıda oturup rastlantısal cümlelerle kitap imzalamaktan çok daha fazlasıdır. (Elena Ferrante, Bir Yazarın Yolculuğu, Frantumaglia. Everest Yayınları / 2017)

Ferrante ve Ferrante’nin kadın kahramanlara bakışı 

Elena Ferrante’nin sevdiği, hatta takıntı konusu hâline getirdiği konular vardır. Önce Napoli Dörtlemesinde, sonra onlardan daha önce yazdığı ve bizde daha sonra yayınlanan Karanlık Kız’da ve hatta çocuklar için yazdığı Kumsalda Bir Gece adlı masalda yineleyen tema kayıp oyuncak bebek ve/veya kayıp bir kız çocuğudur. Hem Karanlık Kız’da hem Napoli Dörtlemesinde kahramanın iki kızı vardır ve bir süre sonra yurt dışına ve/veya yurt dışındaki babalarının yanına giderler. Yazar kendini romanında anlatmaktan söz ederken bunların da gerçek olduğunu anlamamızı istiyor diye düşünüyorum. Karanlık Kız kitabında Leda, kumsalda tanıştığı genç anne Nina’ya dünyanın daha iyiye gitmediğini, kadınlar için çok zor bir yer olduğunu söylüyor. Kadın – erkek eşitliğinin konuşulduğu dünyada sistemin kadınları da kendi aralarında yarışa soktuğunu ve kadınlar arasındaki ilişkileri yırtıcı bir hale getirdiğini iddia ediyor. Gene aynı kitabın sonunda kahramanın “öldüm ama iyiyim” deyişini açıklarken ölmenin bir şeyleri kendiliğinden ebediyen silmek anlamında kullandığını söylüyor. Kayıp bebek ve kayıp kız çocuğu demiştik ama Ferrante de kadın kahramanlar da ortadan kaybolmayı, görünmez olmayı, hiç olmazsa meraklı gözlerden uzaklaşmayı seçiyor. “Eksilmek, onarılamayacak şekilde bozulmak veya canlı ama hasta bir parçasını kökten söküp atmak ve bu nedenle hemen ardından bir iyilik hissetmek.” Leda, Lenu ve Lila kendilerini böyle var eden kadınlar. 

Ferrante mahallesinde her yaştan kadın ve erkekle tanışıyoruz ve görüyoruz ki hiçbiri masum değil. Napoli’nin savaş sonrası yoksul mahallesinde masum olmak zaten zor gibi görünüyor. Eğitimsizlik ama eğitimsizlikten kurtulma hevesinin, çabasının da olmayışı bu durumu daha da ağırlaştırıyor. 

Elena Ferrante romanlarının tümünün kadına çok daha yakından bakmak ve sorunların evrenselliğini fark etmek anlamında büyüleyici olduğunu düşünüyorum. 

Ferrante Nazım’ın ifadesiyle şehvetle yazmayı seviyor

2015 yılının Ocak sonunda daha önce çalışmadığım Everest Yayınları bana Napoli Dörtlemesini önerdi. Aynı yılın kasım ayında dördüncü kitabın çevirisini teslim etmiştim. Öncesinde okuma fırsatım olmadan çeviriye başladım ve bir sonraki sayfayı merak etmenin verdiği heyecanla ve zevkle Napoli deryasına daldım. Dördüncü kitabı teslim ettikten sonra o 1800 sayfalık hikâyeden kendimi sıyırabilmem zor oldu, kızları çok özledim. O günden sonra onlar benim Akıllı Kızlarım oldu. Daha sonra Karanlık Kız, Kumsalda Bir Gece, Bir Yazarın Yolculuğu, Tesadüfi Buluşlar ve Yetişkinlerin Yalan Dünyası adlı kitaplarla buluştum. 

Tesadüfi Buluşlar Guardian gazetesine 52 hafta sonu boyunca yazdığı ve kendi dünyasından yola çıkarak yazdığı şahane denemelerden oluşuyordu. 

İtalyan RAI televizyonu Napoli Dörtlemesinin ilk üç kitabını başarılı bir diziye dönüştürdü. Devam etmesini bekliyoruz. 

Karanlık Kız kitabı ise The Lost Daughter adıyla sinemaya uyarlandı. Maggie Gyllenhaal ve onun yönetiminde Olivia Colman Leda rolünde şu sıralar birbiri ardına ödüller alıyor, film çok büyük alkış topluyor.

Bu yıl Bologna’da Umberto Eco Lectures toplantısında sunulan I Margini e il dettato kitabıysa şimdiye dek hiçbir yerde yayımlanmayan, kendi okuma ve yazma serüveniyle ilgili dört makalesinden oluşuyor.

Ferrante, Nazım’ın ifadesiyle şehvetle yazmayı seviyor. Yayımlamasa ve yayımlamayacak olsa bile hiç durmadan yazıyor. Günlüklerinin birinin eline geçeceği korkusuyla yazma dürtüsünün dümenini kurguya çevirdiği ilk gençlik yıllarından bu yana onu hiçbir şeyin durduramadığını bilmek, bizi gelecek için de umutlandırıyor. 

Diğer Yazarlar kategorisi içerikleri için tıklayın.

Bir Yorum Bırakın

Your email address will not be published.