Çevirmenden kategorimizde sizlere 2011 Ankara Sanat Kurulu ve 2021 Çeviri Derneği çeviri ödülü kazanmış yazar, şair, çevirmen, fotoğrafçı, beste ve güfte yazarı Prof. Dr. Yusuf Eradam’ı tanıtacağız. ÇEVBİR Derneğinin de kurucu üyelerinden olan Yusuf Eradam ile çeviri hayatı, karşılaştığı zorluklar ve tavsiyeleri üzerine konuşacağız.
1954 Bor, Niğde doğumlu Eradam, Darüşşafaka mezunu. Çeviri ödülleri dışında Eurovision Şarkı Yarışmasında üst üste iki sene finale kalmış iki şarkısı, değerli şairlerimizin şiirlerini besteleyerek hazırladığı “EDEPSİZ GÜL” albümü, beş kişisel, iki karma fotoğraf sergisi, sanat danışmanı olduğu bir tiyatro oyunu, ödül kazanmış kısa hikâyeleri de var. Başta Hacettepe Üniversitesi olmak üzere Ankara ve İstanbul’da farklı üniversitelerde görev yaptı. Hâlen, edebiyat ve ekoloji üzerine araştırmalar yapıyor.
“Traduttore, traditore”
“Çevirmen, ihanet eder” anlamına gelen bu İtalyan deyimini Robert Frost, “Şiir çeviride yitip gidendir,” diye ifade eder. Eradam’a göre, özünde kaynak metine sadık kalınmalı ancak yazanın söylemek istedikleri, yazdığı zamanın dili, sosyal ve politik yapısı gözetilerek aktarılmalı. Kâtip Bartleby (Herman Melville, Nora Yayınları, 2017, s. 15) çevirisinin giriş yazısında da belirttiği gibi, kendisi uzun tümcelerin yazarın biçeminin bir özelliği olması nedeniyle, daha anlaşılır kılmak adına kısaltılması ya da bölünmesi yanlısı değil. Bu açıdan biçeme sadık bir çevirmen olmaya gayret ediyor. 19. yy. Amerikan İngilizcesinin Türkçede karşılığı olarak, 60 yaşın üstünde bir avukatın ağdalı ve ağır dilini, kelimeleri Osmanlıcadan seçerek yansıtmış. Bu seçimi yaparken günlük dilde artık karşımıza çıkmayan bu kelimelerin tekrar hatırlanması açısından Türkçeye faydası da olmuş. İyi bir okurun, bilmediği bir sözcüğün anlamını merak edip sözlüğe bakması gerektiğini düşünüyor.
İyi çeviri için okumak, seyretmek, araştırma yapmak şart
Çeviri için verilen kitabın yazıldığı zamanı, şartları, sosyal ve politik durumları, yazarın özel hayatını ve ilişkilerini araştırmak çevirinin vazgeçilmez bir aşaması. Birçok çeviride bu aşama atlanıyor. Eradam, Emily Dickinson şiir çevirileri için 4-5 makale taradığını, bilinç akışı (stream of consciousness) tarzına benzer, karışık tarzını anlamak ve aktarmak için, güzelim bir İran halısının düğümlerini çözüp iplerini tek tek çıkarıp yeniden bir araya getirdiğini söylüyor.
Okuyucudan beklediği öğrenme eylemini, İngilizce öğrenmeye başladığı 1965’ten bu yana hiç ara vermeyerek kendisi de sürdürüyor. Çevirinin doğal olabilmesi için değişen kültürü, konuşmalarda verilen doğal tepkileri, gazetelerden, televizyondaki popüler Amerikan “reality show“lardan da takip ediyor. Bu da çevirilerdeki konuşmalara gerçeklik kazandırıyor.
Çevirinin değeri
Cumhuriyet döneminde Milli Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel tarafından Doğu ve Batı klasikleri Türkçeye çevirttirildi. 1000 temel klasik eser olarak adlandırılan bu çeviri çalışmaları, Cumhuriyet döneminde çeviri etkinliğine devletin özel bir önem verdiği anlamına geliyor. Eradam’a göre, günümüzde çevirmenler, çevirebildiklerini çeviriyorlar. Bazı yayınevleri, devletin koruyuculuğu ve desteğine sahip olmayan çevirmenlere bazen hiç ödeme yapmayabiliyor, onları yeni basımlardan haberdar etmeyebiliyorlar ya da geç ödeme yapıyorlar. ÇEVBİR Derneğinin kurucu üyelerinden olan Eradam dayanışmanın önemini vurguluyor, devletin yeniden çeviriye önem vermesinin, destek sağlamasının, eğitimin ve çevirilerin kalitesinin yükseltilmesi konusunda çalışmanın elzem olduğunu dile getiriyor.
Çevirmen hakları
Bir başka çevirmen hakkı da çevirmenin yazısının yayınevleri, editörler ve düzeltmenlerce gözden geçirildikten sonra doğrudan basıma gönderilmemesi, çevirmene tekrar kontrol etme imkânının verilmesi. Bazen şiir çevirilerinde şairin ruh hâlini tam yansıtmak için yaratıcı olmak, gerekirse kelime yaratmak gerektiğini düşünen Eradam, bir şiir çevirisinde solitude kelimesinin karşılığı olarak birbaşınalık kelimesini önermiş. Kitap basıldığında bir ve başına kelimeleri ayrı yazıldığı için çok üzülmüş. Çok düşünerek, yalnızlık kelimesinin birbaşınalıkla aynı hissi yaratmadığını düşünen Eradam, yarattığı kelimenin bu şekilde bozulmasının bir çeviri hatası olarak kendisine mal edileceğini düşünerek rahatsızlık duyuyor. Editör ile çevirmen arasındaki diyaloğun kesintisiz ve güçlü olması, bu tür düzeltmelerin çevirmenle tartışarak yapılması ortaya çıkacak eserin değerini arttırıyor.
Editörler de insan
Bir anekdotu bu gerçeği açıkça gösteriyor. Danışmanlık yaptığı kitabevine “Toni Morrison’ın teliflerini alın,” demeye gitmiş, elindeki ilk romanı En Mavi Göz’ün İngilizcesi ile. “Bakın bu kadın büyük yazar, kaçırmayın,” demeyi ihmal etmemiş. Yıl 1991. Yayıncı kitaba bakmış, “Hem kadın, hem zenci, satmaz bu,” demiş. 1993 yılında Nobel ödülünü alan Toni Morrison, ancak bu tarihten sonra Türk edebiyatına kazandırılmış. Eradam, yayınevleri ve editörler için bu yüzden “Onlar da insan,” diyor.
Google Translate
Eradam’a göre makine, ne eksik ne fazla çeviriyor. Bu açıdan çevirmene yardımcı olabilir. Bolca sentaks hatası yapıyor ve kelimelerin anlamını doğru yakalayamayabiliyor. Geliştirilmesi için destek verilmeli.
Habbezâ ya da Wowderful
Yusuf Eradam, Kemalettin Tuğcu ve Tuğcu ailesinin dostlarından. Ailesinden biri olarak kabul ettiği Tuğcu ailesine ve onda bıraktıkları imgelere, deneme ve şiirlerinde bolca yer veriyor. Çeviri Derneğinin Onur Ödülü konuşmasında (25 Mart 2022) dile olan tutkusunu ve bu kelime ile tanışmasını şöyle aktarıyor:
“Benim en sevdiğim Klasik Türk Müziği şarkılarından biri “Dil seni sevmeyeni sevmede lezzet mi olur,” diye başlayan Nihâvent şarkıdır. Buradaki “dil” “gönül” demek… 93 yaşındayken son söyleşisini benimle yaparken evinde Kemalettin Tuğcu’ya okudum bu şarkıyı. Kemalettin Tuğcu Bey (bence bir azizdi) “Habbezâ,” dedi. Harika! (Ben o sözcüğü şimdiki hibrit dil kullanımlarında “Wowderful” ile eş anlamlı görüyorum. “Yaşasın!” ile “Mükemmel” karışımı sevinç anlatan bir sözcük.) Bende dilime takılı bir semâî usûl kaldı. Bu yüzden olsa gerek, cinas sıklıkla kullandığım bir çeviri meziyetine dönüştü. Benim yaptığım iş, edim ile alıcısına ulaşmasının yarattığı neşe. Hal böyle olunca da çeviride eksik yerine fazla yan anlama meyletmek yol ayrımı karşıma gelince fazla yan anlamı seçmek “çevirmen keyfiyeti” olarak nefsime hâkim olamadığımın göstergesi olmuştur. Olsun, habbezâ!”
Diğer Çevirmenlerden kategorisi içeriklerini okumak için tıklayın.