Onuncu Köy – Fakir Baykurt

Yazan: Göksel Dündar

Webmaster

Fakir Baykurt, Onuncu Köy romanında aydın ve idealist bir öğretmenin cehaletle ve cehaletten beslenen ağalar, din tacirleri ve aymaz bürokratlarla mücadelesini anlatmakla kalmıyor; gerçekçi ve eğlenceli anlatımıyla sizi de bu mücadeleye katılmaya çağırıyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 9 Temmuz 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Toplumcu bakış açısına sahip, Türkiye’nin sosyal, ekonomik ve siyasi sorunları konusunda kafa yoran, çözüm arayan herkes .

Sayfa Sayısı: 338 Sayfa

İmla: ?

Ebat: 13,5 x 21,5 cm

Kategoriler:

İnceleme

Onuncu Köy romanına konu olan olaylar Burdur’un köylerinde geçiyor. Romanın kahramanı olan öğretmen cehaleti, geriliği ortadan kaldırmaya kararlı dürüst, idealist ve mücadeleci bir kişiliğe sahip. Fakir Baykurt’un akıcı anlatımı romanı sürükleyici kılıyor.

Onuncu Köy romanını okurken birçok duyguyu aynı anda yaşıyorsunuz. Baykurt, kitap boyunca karşılaştığımız karakterlerin neredeyse hepsiyle bizim de yolumuzun kesiştiğini hissettiriyor. Baykurt kitapta öğretmenin adını bizimle hiç paylaşmıyor. Gerek anlatımın akıcılığı gerekse olay örgüsünün başarısı sebebiyle okuyucunun bunu dert etmemesini sağlamış. Hatta roman kahramanının isminin yerine mesleğinin söylenmesi okuyucu için doğal hâle geliyor.

Ayrıca Baykurt tarafından yapılan başarılı tasvirler sayesinde romanı okurken sanki film izliyor gibi de hissediyorsunuz. Film tadındaki bu başarılı romanın kahramanı, yolculuğuna Damalı Köyü’nde “öğretmen” olarak başlıyor, Ortaköy’de “demirci” olarak devam ediyor ve  “Onuncu Köy” olan Yaşarköy’deki köylülerin deyimiyle “delâ” lakabıyla farklı bir şekilde sonlanıyor.

Kitaptaki ana fikir umudu besliyor

Romanın ana karakteri olan “öğretmen-demirci” hayal ettiği toplumu inşa edebilmek için gittiği köylerde edindiği dostlarıyla –muhtar, eğitmen, adaletsiz düzenin mağduru köylüler, kasabanın doktoru ve demircisi- beraber cehaletle kendine has bir tarzda mücadele ediyor. Öğretmenin destekçileri olduğu gibi karşıtları da var. Cehalet sayesinde köylüyü sömüren, sömürdükçe daha da zenginleşen ve zenginleştikçe de daha açgözlü olup daha fazla sömürmek isteyen ağalar, onlara eklemlenmiş din tacirleri ve cahil fakat bir şekilde nüfuz sahibi olmuş yerel politikacılar da öğretmene düşman oluyorlar.

Ayrıca gelene ağam gidene paşam diyen, küçük hesaplar sebebiyle haksız da olsa güçlüye boyun eğen bürokratlar da öğretmenin mücadelesini sürekli zorlaştırıyor. Baykurt bu kitabıyla bize roman içerisinde de anlattığı gibi zaman zaman yaşanan olumsuz olaylara rağmen iyilikle-kötülüğün, aydınlıkla-karanlığın ve bilgiyle-cehaletin mücadelesinin galibinin iyilik-aydınlık-bilgi üçlüsünün olacağının mesajını veriyor.

Karakterlerin fikir ve duygularını okuyucuya başarıyla aktarıyor                                   

Onuncu Köy’ü okunmaya değer yapan birçok sebep var. Romanda anlatılan sorunlar ne yazık ki günümüzde de devam ediyor. Romanı okurken karşımıza çıkan iyi ya da kötü tüm karakterlerin gerçek hayatta da mevcut olduğunu okuyucuya hissettiriyor. Baykurt bize romandaki tüm karakterlerin davranışlarının altında yatan sebepleri açıklıyor.

Ölçüyü kaçırmadan romanda mizah unsurunu da kullanmış. Devrimci bir rol biçtiği romanın ana karakterini kahramanlaştırmak için abartıya başvurmuyor, onun da bir insan olduğunu, cesur olsa da korkabileceğini bize anlatıyor.

Baykurt bu kitabında çarpışmayı kaybetmenin savaşı kaybetmek olmadığını inceden inceye işliyor. Kitapta köylünün Atatürk’e olan sevgisine de değiniyor. Köylünün Atatürk hakkındaki düşüncelerini karakterlerin ağzından anlatıyor. Köylünün eğer Atatürk daha uzun yaşasaydı her şeyin daha iyi olacağına dair düşüncesine yer veriyor.

Baykurt öğretmenin uğradığı haksızlıklar karşısında bir şey yapmamayı tercih eden bürokratlarla olan diyalogları ve sonrasında hissettiği sahipsizlik hissini okuyucuya geçirmeyi başarmış. İşte o anlarda okuyucuya, “Atatürk olsaydı öğretmenini sahipsiz bırakmazdı,” diye düşündürtüyor ancak okuyucunun karalar bağlamasına da izin vermiyor. Tüm olumsuzluklara rağmen gelecek için karamsar bir tablo çizmek yerine her şeyin daha güzel olacağı fikrini savunuyor.

Onuncu Köy’deki öğretmen ve ben

Fakir Baykurt’un Onuncu Köy’ünü okurken okuru gerçekten etkileyen birçok diyalog var. Ancak bunların içinde biri var ki ona değinmemek olmazdı.

Nedir seni saran öğretmen?”

“Yaşamaklar beni saran… Çalışmaklar, dostluklar, düşmanlıklar, arkadaşlıklar… Kazanmak, kaybetmek. Zor bir işi başarmaklar… Yenmek. Birinde yenilirsen, yılmayıp bir daha saldırmak. Sonunda, ne olursa olsun yenmekler. İnsanları biraz hayran bırakmaklar. Biraz faydalı olmak. Haksızlığa uğramış birinin hak almasına yardım etmek. Haksızlık edenin dize geldiğini görmek. Onu bunu sömürüp haksız lokmalarla semirmişlerin çamaşırlarını deşmekler. Onların dedikodularını yapmaklar. Komşuda pişenden ummayıp, eller pişirirken sen de pişirmekler. Duranâ’nın kızını alıp okutmaklar. Nohut Deresi’ni kurtarmaklar… Beni saran, senin bir bacağın olmadığı için yapamadıkların. Şu yokuştan yukarı koşmaklar. Beş kez, on kez, olduğun yerde zıplamaklar. Yaşadığından dolayı duyduğun sevinci kimseden çekinmeden açığa vurmaklar…”

Açıkçası bu konuşmayı okurken bir yandan “İşte öğretmenin tüm davranışlarının sebebi,” dedim. Diğer yandan da onun hayat felsefesine ve kişiliğine öykündüm. Bana bu şekilde hissettirdiği için de kitabı başarılı buldum. Çünkü kolay kolay böylesine etkilenmem.

Daha farklı bir final olabilirdi

Onuncu Köy’ü çok beğensem de bazı eksikliklerin olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki öğretmenin ilçedeki bürokratlar tarafından fazla yalnız bırakılması. Öğretmenin sorunlarını çözemese de ona destek olmaya çalışan bir bürokrata yer verilebilirdi. Ayrıca bu kadar mücadeleci bir kişiliğe sahip olan öğretmenin hayatı ve mesleğiyle ilgili bazı tercihleri daha farklı olabilirdi. Kahramanın sebeplerini anlasak da sanki daha kolay olan yolu tercih etmiş gibi düşündürtüyor.         

Yazarın Türk edebiyatı ve sinemasına katkıları 

Fakir Baykurt, son derece üretken bir yazar. Onuncu Köy yazarın üçüncü romanı. Baykurt on üç roman, on dört hikâye ve çok sayıda şiir yazdı. Yılanların Öcü adlı romanı önce tiyatroya sonra sinemaya uyarlandı. Yılanların Öcü yoğun tartışmalardan sonra Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in desteğiyle 1962 yılında gösterime girebildi. Fakir Baykurt’un eserlerinden bazıları Rusça, Bulgarca, Almanca ve Gürcüce’ye çevrildi. Onuncu Köy de Bulgarca’ya çevrildi.

Fakir Baykurt kimdir?

1929 yılında Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de doğdu. Köylü bir ailenin çocuğuydu. 1948 yılında Gönen Köy Enstitüsünü bitirdi ve köy öğretmenliği yaptı. 1955 yılında ise Ankara Gazi Enstitüsünden mezun oldu. Mezun olduktan sonra öğretmenlik ve ilköğretim müfettişliği yaptı.

Fakir Baykurt Yılanların Öcü romanını yazdıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığının emrine alındı. ABD’de Indiana Üniversitesinde ders araçları konusunda eğitim aldı. Döndükten sonra Türkiye Öğretmenler Sendikasının kurucularından oldu. Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonunda Genel Başkan olarak görev yaptı.

1969 yılında öğretmen boykotlarından dolayı açığa alındı ve istifa etti. 12 Mart döneminde tutuklandı. Askeri Mahkeme tarafından uzun süre yargılandı ve beraat etti. Beraat ettikten sonra Almanya’ya gitti. Uzun süre orada yaşadı ve 11 Ekim 1999 yılında burada vefat etti.

Fakir Baykurt, edebî yaşamına şiirle başladı. Orhan Veli’nin izinden köy hayatı temalı şiirler yazdı. Şiirden sonra roman ve öykü yazmaya yöneldi.

İlk romanı Çilli ve sonraki tüm eserlerinde anı değil, geniş dönemlerin olaylarını işledi. Türkiye’deki köy hayatını devrimci bir bakış açısıyla kitaplarına yansıttı. Fakir Baykurt Köy Edebiyatı Hareketi’nin öncülerinden biri oldu. Köy Enstitüsü mezunu olarak bu özelliğine sıkça rastlanmaktadır.

Romanlarında köy hayatı, köy hayatı sorunları ve bilinci gibi konulara yer verir. Bunun dışında sıklıkla ele aldığı diğer konuysa “Göç”tür.

Fakir Baykurt’un en önemli eseri Yılanların Öcü sinemaya da aktarıldı. Bu eserinden sonra kaleme aldığı Irazca’nın Dirliği ve Kara Ahmet Destanı önemli bir üçleme oluşturmuştur. Bu eserinde Atatürk’ün devrimlerinin köylere inemediğini eleştirel bir dille anlattı.

Tırpan ve Kaplumbağalar isimli romanı ise alegorik bir niteliği sahiptir ve köy edebiyatı hareketinin öncü isimlerinden biri olarak Türk edebiyatına büyük katkı sunan yazarlarımızdan biridir.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Onuncu Köy – Fakir Baykurt”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products