Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm – Zülfü Livaneli

Yazan: Ezgi Hotalak

Bu dünya çok kötü günlerden geçti ama en kötü günleri hep özgürlüğü, eşitliği, adaleti savunanlar yaşadı. Peki ya “cellatlarıyla” hesaplaşma fırsatları olsaydı? Zülfü Livaneli’nin İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlanan kitabı Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm işkencelere maruz kalıp vatanlarından edilmiş politik mültecilerin öç alma ile affetme arasında gidip gelen psikolojilerini sarsıcı bir kurguyla ele alıyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 30 Eylül 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Gerçek olaylardan esinlenilerek yazılan kurguları sevenler.

Sayfa Sayısı: 184 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 13.7 x 23 cm

Kategoriler:

İnceleme

Hayatınızı karartan işkencecinizle bambaşka bir yerde bambaşka bir zamanda karşılaşsaydınız ne yapardınız? Yaşananlardan binlerce kilometre uzakta, dilini bile yeni yeni öğrendiğiniz bir ülkenin, aklınızı kaybetmemek için yattığınız alelade bir hastanesinde, onun sadece birkaç yatak ötede acılar içinde kıvrandığını bilseydiniz tavrınız ne olurdu?

Baskılar, yok sayılmalar, sürgünler yaşamış bir isim, Zülfü Livaneli. Yarım asırlık sanat hayatı boyunca parmaklarının arasında taşıdığı kalem hiçbir koşulda, hiçbir güce boyun eğmedi. Yazma çalışmalarına ilk başladığı roman olma özelliği taşıyan Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm de bu sarsılmaz kalemin bir iz düşümü sanki. Çarpıcı bir teknik ve edebî bir ustalıkla yazılmış bu şaheser Sami Baran’ın olağanüstü öyküsünü anlatıyor.

En ağır bedel

Dünyayı kasıp kavuran 68 ruhuyla Türkiye’nin 70’lerinde yaşamak oldukça zordu. Bazen kafanıza yiyeceğiniz bir soda şişesi bazen ellerinize takılacak bir ters kelepçe bazen işkence sıranızı beklemek olurdu sonucu. Oysa Sami bunların hiçbirini hak etmemişti. Kimse hak etmez ya; o ne sağcıydı ne de solcu. Öyle ki bu ayrışmalardan ve politikadan nefret ediyordu. Tek bir isteği vardı Sami’nin; Stanislavski kadar iyi bir yönetmen olabilmek. Stanislavski’yi sevmenin bile bir bedeli vardı bu ülkede fakat o en ağır bedeli Kürt bir kadına, Filiz’e âşık olduğunda ödedi. O kadın da tıpkı Sami gibi “masum”du. Çok büyük bir yanlış anlaşılma, keyfi hareket ederek görevi kötüye kullanma sonucu hayatı kararmıştı Sami’nin. Hem de asla geri dönülemez bir şekilde.

Olmayan bir “suçu” itiraf etmesi istendiğinde sonuçlarının kötü olacağını bile bile boyun eğmemişti Sami. Aşkını asla satmamıştı. Birine böylesine delice bağlanmanın ne kadar elim bir şey olduğunu o ilk kurşun sesini işittiğinde fark etmişti. Sami hayatı boyunca bir “köpek” gibi yaşamıştı, sevgi ihtiyacı içerisinde birine bağlanma ve onu kendine bağlama çabalarına girmişti hep. Şimdi başına gelebilecek en büyük kötülükleri yaşayıp kendini dar attığı bu soğuk memlekette artık bir kedi gibi uzak, denetimli, soğukkanlı ve güçlü olmalıydı. Öyle ya talihsiz bir kaza sonucu sahipsiz kalan Sirikit’in herkesi bırakıp sahip olarak Sami’yi seçmesi tesadüf olamazdı. Sami de artık bir “kedi”ydi.

Mülteciler ülkesi

Bir rüya ülkesi olarak anlatılmıştı İsveç ona. Oysa ilticanın başkentiydi, mülteciler ülkesiydi. Her yer gri ve soğuktu. Aklını kaçırmamak için mi yoksa kaçırdığından mı bilinmez yerlerdeki geometrik çizgilere takmıştı kafayı, renklere, duvarlardaki parmaklıklara… Kuzey yıllarının hediyesiydi bunlar, bazen hurdaya çıkmasına ramak kalmış Volvo’suna biniyor çılgınca hız yapıyor, buzda kayan otomobil onu rahatlatıyor, inlemeler eşliğinde ölümle burun buruna geliyordu. Öyle günlerden birinin sonu hastanede bitmişti. Ama bu sonun onu tuhaf bir başlangıca götüreceğinden haberi yoktu.

Hemşireden haberini alıp onu görmeye gittiğinde, yıllardır ölümünü arzuladığı o yaşlı adamın amansız bir hastalık içinde kıvrandığını görünce heyecandan mıdır, mutluluktan mı, yoksa zaferden mi bilinmez sarhoş gibi hissetti Sami. Bir “cinayet tohumu” ilk kez düşmüştü içine. Hızlı bir cinayet olmalı, bu yaşlı ve hasta adam kendi kendine ölmeden işlenmeliydi. O günden sonra bir daha hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Bu uzak ülkede artık bir amacı vardı. Geçmişin intikamı üstelik sadece onun değil tüm politik mültecilerin intikamı bu adamı öldürerek alınabilirdi.

Hesaplaşma vakti

Politik mülteciler; ayrı coğrafyalarda, ayrı hayatlar yaşayıp, aynı kaderi paylaşan insanlar… Toplantılar yapılıp bu acımasız Türk bakanın ölümüne karar verildiğinde kiminin içi soğumuş kimi yıllar öncesinde kalmış bu tarz eylemlerin çocuksuluğundan dem vurmuştu. Sami ile aynı görüşü paylaşan ise her zaman en yakın hissettiği Latin Amerikalı Clara oldu. Bu etkileyici kadın ona herkesi devre dışı bırakıp birlikte hareket etmeyi önerdiğinde ikisinin de içinde aynı karanlığı barındırdıklarını fark etti Sami. Şimdi intikam vaktiydi.

Bir yazar, bir başkahraman ve bir kedi içeren bu roman; tanrısal anlatıcı ve başkahramanın söz konusu tanrıya yani yazara müdahale ettiği kısımlardan oluşan sıra dışı tekniğiyle tatmin edici bir okuma vaat ediyor. Bunun yanında ana dil, adalet, öç alma, zaman, dönüşüm, affetme gibi kavramlar üzerine ufuk açıcı bir görüş ve sorgulama sağlıyor.

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Bir Kedi Bir Adam Bir Ölüm – Zülfü Livaneli”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Diğer İnceleme ve Tanıtımı Yapılan Kitaplar