Benjamin Anna’yı Seviyor – Peter Härtling
Yazan: Ekin Soytürk
Çağdaş Alman edebiyatının ustalarından biri olan Peter Härtling, Günışığı Kitaplığı etiketiyle yayımlanan 1980 Zürih Çocuk Kitabı Ödüllü Benjamin Anna’yı Seviyor adlı kitabında bizi çeşitli konuların ortasına atıyor: farklılık, büyümek, sevgi, ırkçılık, göçmenlik…
Orjinal Adı: Ben liebt Anna
Ülke: Almanya
Türü: Kurgu
Okur Yaşı: 8-12 yaş ve üzeri okurlar.
Hedef Kitle: Çocuklar ve çocuk edebiyatı okumayı sevenler.
Sayfa Sayısı: 112 sayfa
Çevirmen: Necdet Neydim
Çeviri: ☺️
İmla: ☹
Ebat: 13,5 x 18 cm
İnceleme
Benjamin Anna’yı Seviyor adlı kitapla karşılaştığım için mutluyum çünkü çocuk kitaplarında aşk konusunu pek görmüyoruz. En azından ben aşkı çocuk bakış açısıyla anlatan nitelikli eserlere bugüne kadar pek rastlamadım. Kitap, on yaşındaki Benjamin’in Almanya’ya göç etmek zorunda kalan Polonyalı Anna ile yaşadıklarını ele alıyor.
Bir gün Benjamin’in sınıfına, Anna adında bir kız geliyor. Sınıftakilere göre “farklı” bir kız üstelik. Anna kıyafetleri, ekonomik durumu ve konuştuğu dil nedeniyle kimse tarafından kabul görmüyor, Benjamin hariç! Benjamin de başta Anna’yı sevmiyor hatta ondan kaçıyor ama bir gün Anna’ya “gerçekten” baktığında ona âşık olduğunu anlıyor ve hikâye tam da burada başlıyor. O an, Benjamin’in aklından tek bir düşünce geçiyor: “Böyle gözleri de olmaz ki insanın!”
Benjamin Anna’yı Seviyor
Benjamin için artık yavaş yavaş Anna’yı tanıma zamanı… Anna’yı tanıdıkça ondaki farklılığın aslında güzel bir farklılık olduğunu anlamaya başlıyor. Farklılık niçin kötü olsun ki zaten?.. Anna’nın yaşantısına dâhil olan Benjamin, onu yargılamadan yalnızca anlamaya çalışıyor.
Günlerden bir gün, Anna da Benjamin’i yakından tanımaya başlıyor; onu futbol oynarken izliyor. Bunun üzerine Benjamin, Anna’ya bir mektup yazıyor. Bu mektupla aralarındaki hikâye daha da anlam kazanmaya başlıyor:
“Sevgili Anna!
Bugün gülmekle acımasızlık ettin. Jens kadar iyi futbol oynayamıyorum işte. Ama, o da benim kadar iyi yüzemez. Jens boğulmuş olsaydı, gülecek miydin? Gülmen hiç hoşuma gitmedi. Senden bunu bir daha yapmamanı rica ediyorum. Çünkü, aslında senden hoşlanıyorum. Şimdi soruyorum: Benimle çıkar mısın?
Sevgiler,
Benjamin.”
Sıra Anna’nın mektubunda:
“Sevgili Ben,
Mektubunu aldım. Çok hoşuma gitti. Söylediklerin de hoşuma gitti. Tatilde bir yere gidiyor musun? Gitmiyorsan birlikte bir şeyler yapalım mı?
Sevgiler,
Anna.”
Anna ve Benjamin’in birbirlerine birer yetişkin edasıyla mektup yazıp göndermesi aşkın o olgunluk hâlini gösteriyor. Kaç yaşında olursak olalım aşk bizi büyülüyor. Bizi bazen kendimize getirirken bazen de kendimizden uzaklaştırıyor. Yani, bir bölünme ve birleşme hâli gibi. Üstelik, Benjamin ve Anna sayesinde aşkın, o gerçek, dopdolu ve sınır tanımaz oluşunu da görüyoruz. Farklılıklar, yoksulluk ya da göçmenlik onların arasındaki sevgiye engel olmuyor. Onlar yalnızca birbirlerini seviyorlar. Aralarındaki mutluluğu yaşıyorlar sadece. Ayrıca farklılıklara saygılı olan yalnızca Benjamin değil, ailesi de Anna’yla sohbet edip onu dinliyor. Yani onlar da Anna’yı “gerçekten” tanımak istiyor.
Sınıftakilerin hiç kesilmeyen sesleri
Sınıftakilerse Anna ve Benjamin’le sürekli atışıyor. Tahtada kocaman bir yazı: Benjamin Anna’yı seviyor, Benjamin Anna’yı seviyor… “Evet, Benjamin Anna’yı seviyor. Ne var bunda?” dediğinizi duyar gibiyim ancak sınıftakiler için bu gülünç bir durum. Üstelik tahtadaki yazıya ekleme yapmak isteyen biri daha var: Öğretmenleri Bay Seibman… “Benjamin Anna’yı seviyor,” cümlesi doğru. Peki “Anna Benjamin’i seviyor,” cümlesi? Kuşkusuz o da doğru. Bay Seibman bu iki cümleye bir de şunu ekliyor: Sevgiye iki kişi gerek. Ne anlamlı değil mi?
Son mu?
Her son gerçekten de kötü müdür? Bence hayır. Anna ile Benjamin de vedalaşıyorlar. Daha doğrusu birbirlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar ama içten ve candan bir “hoşça kal” onlarınki. Benjamin ve Anna, aşkın o saf hâlini çok güzel anlatan bir kitap. Genelde toplumumuzda şöyle yanlış bir algı var: “On yaşındaki çocuk nasıl âşık olabilir?” İnsan elbette her yaşta âşık olabilir, sevebilir, severek büyüyüp çoğalabilir.
Kitapta dikkatimi çeken başka bir konu da farklılıklara rağmen iki insanın birbirini gerçek anlamda sevip sayabilmesi oldu. Birbirimizin farklılıklarına saygı duymanın, aşkla dolu olmanın başucu düşüncelerimizden biri olmasını dilerim. Yazımı bitirmeden ufak bir ekleme daha yapmak istiyorum. Benjamin Anna’yı Seviyor her ne kadar çocuklar için yazılmış bir kitap olsa da umarım tüm okur kitlesine ulaşır.
Siz bu kitabı okudunuz mu? En çok dikkatinizi çeken mesaj neydi? Yorumlarda paylaşır mısınız?
—
Peter Härtling kimdir?
Yazar Peter Härtling çağdaş Alman edebiyatının en önemli isimlerinden biri. 1933’te Almanya’da, Chemnitz’te doğdu. Çocukluğu, İkinci Dünya Savaşı yıllarında geçti. Savaştan sonra liseyi bitirdi ve gazetecilik mesleğine atıldı. 1974’ten sonra gazeteciliği bırakıp çok sayıda kitap yazan Härtling, ayrıca pek çok yayın için şiirler, öyküler ve eleştiri yazıları da kaleme alan çok üretken bir yazar. Büyükanne (Oma, 1975) adlı romanıyla 1976 Alman Gençlik Edebiyatı Ödülü’nü, Benjamin Anna’yı Seviyor (Ben liebt Anna, 1979) ve Sofie macht Geschichten (Sofie Hikâye Anlatıyor) ile 1980 Zürih Çocuk Kitabı Ödülü’nü (La vache qui lit) aldı. 2003’te Alman edebiyatına katkılarından dolayı Alman Kitap Ödülü’ne değer bulundu. Çocuklar için yazdığı kitaplar arasında, Türkçeye çevrilmiş öteki iki romanı Aslanlarını Arayan Çocuk (Das war der Hirbel, 1973) ve Büyükbaba Taşınıyor (Alter John, 1981) dışında sevilerek okunan pek çok yapıtı bulunuyor. Yazar; Walldorf, Hessen’de yaşıyor.
Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.
Yorumlar
Henüz Bir Yorum Yok