Başkalarının Tanrısı – Mine Söğüt

Kitap Yazarı:
Yayınevi:
İnceleme Editörü: Pınar Taşcı
Webmaster

Baktığımız ama görmediğimiz, bazen de gördüğümüz hâlde algılayamadığımız hayatların anlatıcısı Mine Söğüt, son kitabı Başkalarının Tanrısı’nda konforlu ve güvenli(!) hayatlarımıza âdeta darbe vuruyor.

Sitede Yayınlanma Tarihi: 8 Haziran 2022

Türü: Roman

Okur Yaşı: Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Zorlu ve can yakan hayat hikâyeleri sevenler.

Sayfa Sayısı: 160 sayfa

İmla: ☺️

Ebat: 12,5 x 19,5

Kategoriler:

İnceleme

Başkalarının Tanrısı, geçtiğimiz nisan ayında Can Yayınları tarafından yayımlandı. İki yıl aradan sonra Mine Söğüt yine çok etkileyici, sarsıcı bir kitapla çıktı okurların karşısına. Biri bebek, beş sokak insanının anlatıldığı bu yeni roman birçok şeyi sorgulatıyor. Sokakta yaşam, evsizlik, güven ve anlam arayışı, her şeye rağmen bitmeyen bir umut, yaşamın her an “durma, devam et” deyişi, inanç ve tabii ki aşk… Biz okurlar, elimize kitabımızı alıp sayfalar arasında gezinirken, kim bilir belki de kitabın kahramanları dışarıda bambaşka bir yaşam mücadelesi veriyor.

Hayal ile gerçek arasında

Efsun Abla, Adnan Abi, Hülya ve romanın anlatıcısı şair Musa’dan oluşan dört kişilik evsiz ekibe sayfalar ilerledikçe bebek Matruşka da katılıyor. Tüm karakterler için hayal olamayacak kadar gerçek, gerçek olamayacak kadar da fantastik diyebiliriz aslında. En dikkat çekici karakterlerden biri olan Efsun Abla’nın hayatı büyülü gerçeklik tadında. Romanda hayatına dair en çok bilgi verilen karakter de o zaten. Adnan Abi ise geçmişini hatırlamıyor. Hatırlamak istemeyeceği kadar kötü olaylar yaşadığını düşündürüyor bu durum bana. Karakterlerin kendi aralarında “Acaba sen şöyle miydin, şu işi mi yapıyordun Adnan Abi?” şeklinde konuşmaları bir yere varmıyor. Onun hafıza kaybı, hayata karşı bir tepki.

Bir diğer sokak insanı Hülya; geçimini bedeni ile sağlıyor. Umutsuz, beklentisiz, bağımlı bir karakter. Anlatıcı şair Musa ise aslında okurun kendisi bir bakıma. Musa’yı son zamanlarda izlediğimiz Uysallar dizisinin ana karakterine benzetiyor birçok okur. Bir ailesi, çocuğu, her sabah gittiği bir işi ve akşam döndüğü bir evi varken bir sabah çıkıyor ve eve dönmüyor Musa. Neden ailesini bırakıp gittiği ile ilgili somut bir bilgi edinemesek de sayfalar ilerledikçe Musa’nın hâlini daha iyi anlıyoruz.

Bir de bebek Matruşka var. Efsun Abla ve Musa’nın, Matruşka’yı buldukları ve ona ismini verdikleri an muhteşem bir film karesi gibi.

Neresi güvenli? Hangisi doğru?

Başkalarının Tanrısı aşk da dâhil alıştığımız ve bir kalıba soktuğumuz tüm duyguların ters köşesini gösteriyor okura. Güvenlik ihtiyacı, konfor ve kendi kendimize yarattığımız mecburiyetler olmasa biz acaba hangi karakter olurduk romanda? Şu var ki sokakta da yaşasak, evlerimizde de olsak kimlik arayışı, ben kimim serzenişi aslında hiçbir zaman bitmiyor. İnsanın en temel ihtiyaçlarından biri olan ait olma isteği de nerede olursak olalım bizimle. Bir şekilde sokaklara düşmüş roman karakterleri de oluşturdukları bu küçük topluluğa ihtiyaç duyuyorlar. Özellikle Musa’nın, ailesini ansızın terk etmişken tekrar bir düzen oturtmaya duyduğu ihtiyaç bunu gösteriyor.

“Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil…”

Romanın sonu beklenen bir son değil. Sürprizli diyebiliriz ama yazarın müdavimleri sanırım bu sona şaşırmayacaktır.

Başkalarının Tanrısı neden okunmalı?

Hayatın karmaşası hepimizi yoruyor. Bazen daha “pembe” hikâyelere kaçıyoruz ama gerçekler ve o gerçekleri gözümüze, gönlümüze batıran romanlar hep var. Sarsıcı fakat edebî dili kuvvetli, üst kurmaca ve büyülü gerçeklik ile harmanlanmış, inançlarımızı, değerlerimizi, kimliğimizi sorgulatan bir roman Başkalarının Tanrısı.

Kitabın kapağı dahi ne ile karşı karşıya kalacağımız hakkında ilk görüşte biraz fikir veriyor aslında. Mine Söğüt okurlarının alışık olduğu sert ve keskin köşeler kitabın hem içinde hem dışında.

Siz ne düşünüyorsunuz? Bu romanı okudunuz mu? Ve kapak tasarımı, okuyup okumama konusunda sizi etkiler mi?

Mine Söğüt kimdir?

1968’de İstanbul’da doğdu. 1985’te Kadıköy Kız Lisesi’nden mezun oldu ve aynı yıl İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı bölümüne girdi. Lisans eğitimi 1989’da tamamladı ve aynı bölümde yüksek lisansa devam etti. Gazeteciliğe 1990’da Güneş Gazetesi’nde başladı. Daha sonra Tempo Dergisi ve Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde çalıştı. Haberci adlı televizyon belgeselinin metin yazarlığını yaptı. Çeşitli dergi ve gazetelerde yazı ve röportajları yayımlandı. 2013-2021 yılları arasında Cumhuriyet Gazetesi’nde köşe yazarlığı yaptı.

Eserleri: Adalet Cimcoz/Bir Yaşam Öyküsü Denemesi (Biyografi,2000), Beş Sevim Apartmanı (Roman, 2003), Sevgili Doğan Kardeş (Araştırma, 2003), Kırmızı Zaman (Roman, 2004), Aşkın Sonu Cinayettir/Pınar Kür’le Hayat ve Edebiyat (Söyleşi, 2006), Şahbazın Harikulade Yılı 1979 (Roman, 2007), Dolapdere/Kürt Kediler Çingene Kelebekler (Deneme, 2009), Madam Arthur Bey ve Hayatındaki Her Şey (Roman, 2010), Deli Kadın Hikâyeleri (Öykü, 2011), Darbeli Kalemler (Derleme, 2011), Gergedan/Büyük Küfür Kitabı (Öykü, 2019), Alayına İsyan (Deneme, 2020).

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (0)

Yorumlar

Henüz Bir Yorum Yok

Be the first to review “Başkalarının Tanrısı – Mine Söğüt”

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products