Bir Yazarın Günlüğü – Virginia Woolf

(4 Yorum)
Kitap Yazarı:
Yayınevi:
İnceleme Editörü: Özge Ovalı Karakaya

Modernist yazar Virginia Woolf’un yaşamdaki yerine dair bugüne kadar birçok şey yazıldı, çizildi. Bir kadın olarak geleneksel çizgilerin dışında kalması ile çok farklı biriydi. Kendinin farkında olan Virginia, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlanan Bir Yazarın Günlüğü’nde şu sözleri söylüyor: “Hayat ve ölüm arasında asılı duruyorum, alışık olmadığım bir şekilde.”

Sitede Yayınlanma Tarihi: 14 Ekim 2022

Orjinal Adı: A Writer’s Diary

Ülke: İngiltere

Türü: Günlük

Okur Yaşı: Genel Yetişkin Okur Kitlesi

Hedef Kitle: Yaratıcı yazarlığı ve gerçek yaşam öyküsünü merak edenler için.

Sayfa Sayısı: 429 sayfa

Çevirmen: ☺️

Çeviri: Seda Erol Morellec

İmla: ☺️

İnceleme

Bir Yazarın Günlüğü, Virginia Woolf’un eşi Leonard Woolf tarafından 1953 ön sözüyle basılır. Ön sözde Leonard Woolf, Bir Yazarın Günlüğü’nün nasıl yayıma hazırlandığı hakkında bilgi verir. Virginia Woolf’un 26 ciltlik günlükleri sadece Bir Yazarın Günlüğü’nden ibaret değil. Leonard Woolf, ciltler dolusu günlüklerden özellikle 1918 ile 1942 yılları arasındaki bazı günlükleri bir araya getirerek Bir Yazarın Günlüğü isimli kitabı oluşturmuş. Şunu hatırlatmakta fayda var. Aynı isimde Dostoyevski’nin de Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan iki ciltlik kitabı mevcut. Karıştırılmaması adına bu detayı vermek istedim.

Virginia Woolf, yazamayınca neler olur?

Günlüklerde genel olarak bunalım havası hâkim. Virginia Woolf’un ruh hâli/yaşama isteği yazabilme ve okuyabilme durumuna göre şekillenir. Eğer yazabiliyorsa ruhu yaşam enerjisiyle dolar. Yazamıyorsa okur. Okuyamıyorsa işte o zaman başlar bunalımı. Hayatının anlamı kaybolur. Varoluşunu sorgulamaya başlar. Yazmadan, okumadan geçen bir hayat anlamsızdır onun için. Virginia’nın “arada kalan” sarkacı ölüme doğru yaklaşır. 1939 yılında başlayan 2. Dünya Savaşı’yla birlikte Virginia’nın ölmekten korktuğunu, bu endişesini kocası Leonard’la paylaştığını ama yine de içini rahatlatamadığını görürüz. Virginia, bir yandan yaşamak ister bir yandan da ölmenin onu huzura kavuşturacağını düşünür. Yaşam ve ölüm daima çatışma hâlindedir. Sadece yaşam ve ölüm konusu değil içinden çıkamadığı başka konularda da çatışmalar yaşar.

Çatışma, yaşamının bir parçası olmuştur

Virginia Woolf ‘un düşüncelerinin gizli bölmelerinde ölüm hep var. İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle konfor alanını terk etmek zorunda kalır. Savaşın kardeşi ölüm, artık gerçek yüzünü gösterir. Ölüm endişesi zihninden diline ulaşır:

“Beyaz tahtalarla işaretlenmiş ve hâlâ patlamamış iki bomba var, nehrin kenarında. L.’ye henüz ölmek istemiyorum, dedim.” (s.416)

Öncesinde de tam tersi bir durum sergiler:

“Terasta çim topu oynarken böylesine serin güneşli ağustos akşamında bombalanıp ölmek çok huzur verici olurdu.” (s.405)

Kitaplar nasıl ortaya çıkıyor?

Yaratıcı yazarlığı merak edenler veya yaratıcı yazarlıkla içli dışlı olmaktan keyif alan okurların bu kitabı çok seveceğini düşünüyorum çünkü Virginia Woolf, romanlarının nasıl ortaya çıktığını, onları nasıl tasarladığını, yazarken ne gibi deneyimler yaşadığını, eserlerinin ilk isimlerinin ne olduğu sonra hangi isimle kitaplaştıklarını samimi bir şekilde aktarıyor:

“Nasılsa bu defter bu şeylerin nasıl birden o tuhaf, korkunç beklenmedik şeklini alarak kendilerini yarattıklarını kayda alıyor -bir saat içinde bir şeyin bir diğerinin üzerine binişini. Bu şekilde Jacob’un Odası’nı Hogarth House’taki ateşe bakarak, bu şekilde Deniz Feneri’ni bir öğleden sonra meydanda tasarlamıştım.” (s.134)

Kurgularında olduğu gibi günlüklerinde de kafasından geçen düzensiz düşünceleri terbiye etmeden aktarabildiği bilinç akışı tekniğini kullanır.

Kendine Ait Bir Oda

En çok bilinen eseri Kendine Ait Bir Oda’nın ilk ismi Kadın ve Kurgu’dur. Bir Yazarın Günlüğü’nde sayfalar 1928 yılının 27 Ekim Cumartesi gününü gösterirken Virginia Woolf’un kadınlar konferansına gittiğini öğreniriz. Woolf, kadınların orada “Zeki, hevesli, fakir; sürü halinde okullarda öğretmen olmaya yazgılı…”(s.167) olduklarını görür.

İçine sıkıştıkları kapandan kurtulmaları için “Onlara şarap içmelerini ve kendilerine ait bir odaları olmasını yumuşakça bir biçimde…”(s.167) söyler. Aslında çözüm basittir. O dönemin erkek yazarlarının nasıl rahat bir şekilde yazdıklarını gözlemler. Kadınlara da eğer yazmak istiyorlarsa erkek yazarlar gibi şarap içmelerini, kendine ait odalarının olmasını öğütler. Ayrıca bağımsız olmaları için kendi paralarını kazanmaları gerektiğini ilave eder. Virginia Woolf, kendini öğretmen olmaya yazgılı bu kadınlardan farklı tutar çünkü 1920’li yılların İngiliz kadınlarına nazaran şanslıdır. Kocası Leonard, Virginia kitaplarını bassın diye yayınevi kurar. Yani maddi açıdan karı-koca çok rahat olmasalar da Woolf’un kitabını bastıramama endişesi yoktur.

Kitaplarına eleştiriler gelince…

Kitabını bastıramama endişesi yoktur ama her yazarda olduğu gibi kitaplarının kaçıncı kez baskıya girdiği, basılan kitaplardan ne kadar para kazandığı, kitaplarına yazılan eleştirilerin acımasızlığı onu bunaltır. Bunaltır bunaltmasına ama olumlu eleştiriler onu göklere çıkarırken olumsuz eleştiriler de motivasyonunu ateşler. Günlüklerinde eleştirileri artık duymak istemediğini ifade etse de yazarlığını olumlu yönde etkiler. Daha iyi yazmak ve daha çok okura ulaşmak için çabalar. Yazdığı onca eserin günümüzde de okunuyor olması Virginia Woolf’un başarılı olduğunu gösteriyor.

Kurgu mu kurgu dışı eserler mi?

Virginia Woolf için yazmak her şeyin önüne geçer. Özellikle kurgu yazmak, onun için başlı başına bir mesele. Teklif edilen ama reddettiği akademisyenlik, köşe yazarlığı, şöhret gibi her şey onun için zaman kaybıdır. Zaten kırk yaşından sonra yaşlandığını düşünür. Bundan dolayı kaç tane daha eser yazabilirim endişesini daima taşır. Endişeleri yazmasına engel olamaz. Deneme ve biyografi türünde kitap tasarlar. Hatta yazdığı günlüğü tutarken bile “Ben öldükten sonra günlüklerim yayımlanacak mı, yayımlanacaksa zihnimi hiç dizginlemeden yazdıklarımı okuyan olur mu?” diye düşünür. O kadar ki elinden gelse günlükleri yayıma hazırlanırken mezarından kalkıp gelecektir.

İyi ki…

Düşünüyorum da Virginia Woolf’un çatışmaları, gelgitleri olmasaydı; ölüm karşısında tavrını otuzlu yaşlarında koysaydı Jacob’un Odası’nı, Orlando’yu, Mrs.Dolloway’i,Kendine Ait Bir Oda’yı ve daha nicelerini okuyamayacaktık. Bu kadar güzel eserlerden mahrum kalacak, biz kadınlar kendimize ait bir alanımızın farkında olamayacaktık belki.

İyi ki… İyi ki bu dünyadan gelip geçtin Virginia!

Diğer kitap incelemelerini okumak için tıklayın.

Yorumlar (4)

Bir Yazarın Günlüğü – Virginia Woolf için 4 değerlendirme.

  1. ASLI SABUNCU

    Ben Wolf’un eserlerini hiç okuyamadım yani başlayıp bitiremedim. Hep bir kasvet hissettim. Öncellikle sizi tebrik ederim okuyup inceleme yazısı yazdığınız için. İlk fırsatta kendimi zorlayıp bu eserini okuyacağım. Belki bu sefer bitirebilirim.

  2. Fatma Doğru

    Wolf benim için gri renktir. Bazen anlatamadığımdır, bu yazı tam olarak bu duygumu açıklamış,tebrikler.

  3. Özge Ovalı Karakaya

    Çok teşekkür ederim Aslı Sabuncu.

  4. Özge Ovalı Karakaya

    Gri renktir yorumunuz çok yerinde Fatma Doğru.Çok teşekkür ederim.

Ortalama Puan

5.00

4 Yorum
5 Yıldız
100%
4 Yıldız
0%
3 Yıldız
0%
2 Yıldız
0%
1 Yıldız
0%
Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products