Bu Ülkeden Gitmek – Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna

(1 Yorum)
Yayınevi:
Webmaster

Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna Bu Ülkeden Gitmek kitabında son yıllarda yükselen göç dalgasına dikkat çekiyor. Metropolis Yayıncılık tarafından yayımlanan ve yirmi yedi kişiyle yapılan mülakatlara dayanan çalışma hepimizin aklındaki soruyu soruyor: Gitmek çözüm mü? Yoksa, bir ihtimal daha var mı?

Sitede Yayınlanma Tarihi: 12 Şubat 2022

Ülke: Türkiye

Türü: Kurgu dışı

Okur Yaşı: Genel okur kitlesi

Hedef Kitle: Araştırma kitapları sevenler, göç araştırmaları konusuyla ilgilenenler

Sayfa Sayısı: 136

İmla: ☺️

Ebat: 14 x 21 cm

İnceleme

Bu Ülkeden Gitmek, hem gidenler hem de kalanlar açısından göç pratiğinin farklı yönlerini tartışıyor. Bu noktada kitabın yöntemini ve amacını başta belirtmek gerekiyor:

“Amacımız, Türkiye’de yaşayan, somut yaşamsal bir tehditle yüz yüze kalmamış olsa da, yani gitmek zorunda olmasa da, gerek duygusal gerekse de zihinsel olarak tehdit altında olduğunu, bu nedenle de gitmek zorunda kaldığını hisseden kişilerin hikâyelerine kulak vermek.”

Yani akademik ya da politik değil, gazetecilik refleksleriyle yapılan bir tartışma söz konusu. Dolayısıyla istatistiki ya da sayısal verilerden ziyade kitabın odağında değersizleşme, uzaklaşma, yıpranma, kaybolma, bıkkınlık, sıkıntı, bunalma ve silkelenme gibi insani duygular var. Bu sayede bugüne dek beyaz yakalı göçü, beyin göçü ya da seküler göç gibi kavramlara sıkıştırılan göç olgusu daha geniş bir perspektifle inceleniyor. Çalışmada yer alan saha görüşmeleri İbrahim Sirkeci’nin sunuş yazısı ve Bekir Ağırdır ile yapılan söyleşiyle destekleniyor.

Kuşkusuz, “gitmek” Türkiye için çok katmanlı ve akışkan bir konu. Politik görüş, meslek, cinsel kimlik, medeni durum, yaş ve aile gibi pek çok neden tanımı etkiliyor. Ancak görüşmecilerle yapılan mülakatlarda anlaşılan o ki gidenler karar aşamasında farklı sebeplerle tetiklenseler de umutsuzluk paydasında ortaklaşıyor.

Son yıllarda çokça tekrarlandığı üzere kent yaşamının kargaşası ve kent hafızasının tahrifi bu umutsuzluğu körükleyen unsurların başında yer alıyor. Kitlesel gösterilere kapatılan meydanlar, sinemalar, tiyatro sahneleri, kültür merkezleri ve kitapçılarıyla yakın tarihine veda eden bir şehir İstanbul. Hem bu nedenle hem de araştırmanın kaynak ve zaman kısıtından olacak Bu Ülkeden Gitmek, göç-mekân ilişkisinde sadece İstanbul’u merceğe alıyor. Elbette bu zorunlu vedayı yaşayan insanlar pek çok açıdan zengin bir örneklem sunuyor. Yine de okurken bir tür eksiklik hissi kaldığını not etmek gerekiyor.

“Bir kentin sosyal, mimari ve iktisadi kurgusundan tutalım ne şekilde yönetildiği ya da yönetilemediği kadar pek çok öğesi, o kentin sakinlerinin zihnini doğrudan etkilerken, kendi aralarında kurdukları ilişkileri de tayin etmekte.”

Çalışmada da tespit edildiği üzere yaşanan bozulma yalnızca kent-insan ilişkisini değil, insan-insan ilişkisini de olumsuz etkiliyor. Başlarken de belirtilen bu nokta görüşmecilerin neden gitmek zorunda “olanlardan” değil, gitmek zorunda “hissedenlerden” seçildiğini açıklıyor.

Kalma biçimi olarak “Fanusta Yaşamak”

Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna yalnızca gidenlerle değil, kalanlarla da görüşüyor. Hatta bir dönem Türkiye’de yaşayan yabancı uyruklu -az sayıda- görüşmecilere yer veriyorlar. Bu sayede dışarıdan da bir gözle Yeni Türkiye’nin göç iklimi değerlendiriliyor. Mülakatlara böyle dâhil olan görüşmeciler özellikle son on yılda zihinsel ve fiziksel ciddi bir dönüşümün yaşandığı noktasında hemfikir.

Kalma kararı alan Türkiyeli görüşmecilerin temel motivasyonuysa kendi yaşam alanlarını yaratmayı başarmaları. Mesela zorunlu olmadıkça yaşadıkları muhitlerinden çıkmadıklarını söyleyen beyaz yakalı bir çift, kalmayı neden tercih ettiklerini şöyle anlatıyor:

“Aslında gerçekten rahatsız olduğumuz bir ton şey var ama baktığında Kadıköy’de yaşıyorsun, mobbinge uğramadığın düzgün bir işin var, makul kazanıyorsun, o politik konjonktürden negatif anlamda en son etkilenecek kişilerden birisin.” 

 Tabii bu sözlere bir şerh düşmek gerekiyor. Maalesef yarattığımız fanuslar “yıkılmaz, devrilmez bir sırça köşk” anlamına gelmiyor. Gün gelip güvenli hissettiğimiz fanusumuzun camları şangır diye inebilir.

Gündelik hayat mı, can pazarı mı?

Yeni Türkiye’nin göç iklimi karşımıza öncekilerden farklı bir manzara çıkarıyor. Yükselen göç dalgasına altmışlı yıllardaki emek ya da doksanlı yıllardaki politik kaçış gibi kategoriler değil, özellikle Gezi Direnişi sonrası ortaya çıkan ve gündelik hayatın hemen her noktasına nüfuz eden umutsuzluk rengini çalıyor.

Gezi Direnişi, kısa sürmesine rağmen siyaset ve toplum tarihine derin bir iz bıraktı. Direnişle birlikte politik alan, medya, akademi, sinema ve edebiyatın çehresi yenilenmek zorunda kaldı. Aradan geçen zaman bu yenilenmenin pozitif bir anlam taşımadığını gösteriyor. İnsanların çıplak gözle gördüğü polis şiddeti ve gün gün dozunu artıran toplumsal kutuplaşma yüzünden Gezi hafızalarda “hayal kırıklığı” olmaktan öteye geçemiyor. Tam bu noktada Gezi’de aktif olarak yer alan bir katılımcının tespitine kulak vermek gerekiyor.

“Gezi birçok hareketi yardı ve Gezi’den sonraki yapamama-edememe hâli, Gezi’den önceki yapamama-edememe hâlinden daha ağır bir külfet olmaya başladı.”

Görüşmeciler gitme sebepleri arasında artık her an kendilerini tehlike altında hissetmelerini de gösteriyor. Şok, dehşet, korku, çaresizlik gibi gündelik hayatın bir parçası hâline gelen hisleri art arda sıralıyorlar. Gezi sonrası sendromu da diyebileceğimiz bu “politik depresyon” hâli pek çok hasara yol açıyor. O dönem yurtdışına yerleşme kararı alan bir görüşmecinin sözleri kayda değer. Önce gazeteci olan fakat gazetecilik yapamayan, ardından akademiye yönelen fakat akademisyenlik de yapamayan görüşmeci ülkesi için şöyle diyor:

“Ne istediysem oldum, olduğum şeyi elimden aldı. O ülkede bir işe yaramak istedim ben, bir işe yarayacaktım ki olmadı, elimden aldı onu.”

Bu Ülkeden Gitmek, son bölümünü “Bir İhtimal Daha Olsa Gerek” diyenlere ayırıyor. Görüşmeciler gösteriyor ki tüm canlılarda acı eşiği ne kadar değişkense umut eşiği de değişken.

Gitmek ya da kalmak işte bu eşiğe bağlı…

Metropolis Kitap, henüz yolun başında, sadece edebiyat dışı eserleri yayımlayan bir yayınevi. Ucundan kıyısından akıllarda yer eden göç konusunu masaya yatıran özenli bir çalışmayı okurla buluşturması büyük önem taşıyor.

Diğer kitap incelemeleri için tıklayın. 

Yorumlar (1)

Bu Ülkeden Gitmek – Gözde Kazaz ve H. İlksen Mavituna için 1 değerlendirme.

  1. Mürsel Çavuş

    Bu kitabı okumuştum. Göç konusunda Türkiyelilerin hissiyatını çok iyi vermenin dışında bir yönüyle de bir yakın tarih çalışması niteliğinde olmuş. Bu nedenle gerek metodolojisi gerek uzman seçimleri gerekse konunun işlenişi bakımından dört dörtlük bir kitap olmuş diyebilirim.

Ortalama Puan

5.00

1 Yorum
5 Yıldız
100%
4 Yıldız
0%
3 Yıldız
0%
2 Yıldız
0%
1 Yıldız
0%
Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

More Products